Yıl 1938…
Şubat ayının 24’ü günlerden Perşembe: Atatürk, 5 Şubat gününden beri 20 gündür zatürreden yatmakta ve henüz nekahet döneminde bulunmaktadır. Bu dönemde de, doktorların mutlak dinlenme tavsiyesine rağmen ve henüz hastalığı henüz atlatamadan, o gün saat 17.00’de Haydarpaşa’dan trenle Ankara’ya hareket etmişti. Atatürk, Ankara’ya varışından itibaren Balkan Antantı delegelerini kabul edecek, yoğun bir çalışma dönemine girecektir. Oysa Atatürk’ün bu nekahet döneminde “mutlak istirahati” gerekmektedir. Bu, bir insanın, yurt hizmetini sağlığından üstün tutuşun en görkemli örneklerinden biridir.
Atatürk, 25 Şubat Cuma günü Çankaya’da Yunanistan Başbakanı ve Balkan Antantı Konseyi Başkanı Metaxas, Yugoslavya Başbakanı Stoyadinoviç ve Romanya Dışişleri Müsteşarı Commen’i huzurlarına ayrı ayrı kabul ederek görüşmüş, 27 Şubat Pazar günü ise Çankaya’da Balkan Antantı üyeleri şerefine akşamüstü bir çay ziyafeti verilmiştir. Atatürk, o gün, akşamüzeri şiddetli bir burun kanaması geçirmiş, bu kanama nedeniyle çay ziyafetini geç onurlandırmıştır. Hariciye Köşkü’nde Balkan Antantı üyeleri şerefine verilen akşam yemeğinde ve kabul töreninde bulunan Atatürk, Balkan gazetecilerine verdiği demeçte: …”Balkan ittifakı, bizim öteden beri samimiyetle üzerinde durduğumuz bir idealdir. Bu idealin her gün geniş bir saha üzerinde durduğumuz bir idealdir. Bu idealin her gün geniş bir saha üzerinde daha ziyade genişlemesini görmekte bahtiyarım” demiştir.
Atatürk, Balkan Antantı ile ilgili 28 Şubat 19378 günü Yunan gazetecilerine verdiği demecinde: -…”Uzun sulh devreleri tarihte nadirdir. İçinde bulunduğumuz devreyi mümkün olduğu kadar uzatmak için elden gelen gayreti ve iyi niyeti sarf etmeliyiz. Milletleri idare edenler için ilk ve en müşkül vazife, şahsi gurura kapılmaktan kendini korumaktır. Herkesi memnun edecek bir adalete varmak güçtür. Mutlak manada bir hakkaniyet belki hiçbir zaman dünya yüzünde kurulmayacaktır. Bununla beraber bütün kuvvetlerimizi bu yüksek ideale doğru çevirmeli ve buna yaklaşmak için elden neler gelirse hepsini yaparız.” demiştir. Aynı gün Başbakan Celâl Bayar’ı kabul eden Atatürk, kendisine kontrol için yabancı bir hekim getirilmesi isteğine karşın: -…”Ortada Hatay meselesi var; hastalığım dışarıda duyulursa fena olur. Dr. Neşet Ömer’le konuş; bizim doktorlar bir muayene ve konsültasyon yapsınlar…” demiştir.
Atatürk’ün bu isteği 6 Mart günü gerçekleştirilmiştir. Kedisini Çankaya’da Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Dr. Akil Muhtar Özden, Dr. Hüsamettin Kural, Dr. Ziya Naki Yaltırım ve Dr. Asım Arar’dan oluşan bir hekim grubu tarafından muayene ve görüş alışverişi yapılmıştır. Atatürk, daha sonra, 12 Mart günü İstanbul’dan davet edilen Prof. Dr. Frank tarafından muayene edilmiş, Başbakan Celal Bayar’ın yabancı hekim getirilmesi hususunda isteğinin tekrarlanması üzerine Atatürk: -…”Çocuk, ne yapacaksan yap; ben hastayım!” demiştir.
Paris’ten davet edilen Prof. Dr. Fisennger, 28 Mart 1938 günü Ankara’ya gelmiş, Çankaya’da Atatürk’ü muayene etmiş, hazırladığı raporu Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne sunmuştur.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin Fransa’dan davet edilen Prof. Dr. Fisennger’in Atatürk’ü muayenesini takiben “Atatürk’ün hastalığı hakkında “ ilk resmi tebliği yayımlamıştır. Bu Tebliğ’de: “Atatürk’ün sıhhatinde endişe verici bir durum olmadığının belirlendiği ve kendisine 1,5 ay kadar istirahat tavsiyesinin yeterli görüldüğü bildirilmiştir.”
Atatürk’ü Ankara’da muayene eden Prof. Dr. Fisennger, 31 Mart akşamı ekspresle İstanbul’dan Paris’e hareketi esnasında gazetecilere Atatürk hakkında: …”Bu kadar dinamizmin, bu kadar zekâ ve canlılığın bir arada toplanması pek enderdir. Zamanımızın birçok adamlarıyla temas ettim; fakat Büyük Şefiniz Atatürk, bunlardan hiçbiriyle bir tutulamaz.” demiştir.
18 Mayıs 1938 Çarşamba günü ise Atatürk, Çankaya’da Yugoslavya Savunma Bakanı Orgeneral Lujibomir Mariç’i huzurlarına kabul etmiştir.
19 Mayıs 1938 Perşembe günü yayımlanan “Akşam” gazetesi birinci sayfasında “Muhterem misafirimiz Ankara’da” manşeti ile duyurmuşlardır: Ankara 18 (A.A.) — Reisicumhur Atatürk, bugün saat 15’te Yugoslavya Harbiye ve Bahriye Nazırı General ekselâns Mariç’i kabul buyurmuşlardır. Bu mülakatta Mareşal Fevzi Çakmak, Milli Müdafaa Vekili General Kazım Özalp ve Hariciye Vekili Doktor Tevfik Rüştü Aras hazır bulunmuşlardır.
General Mariç bugün öğleden sonra İsmet İnönü’yü köşklerinde ziyaret etmişlerdir. Milli Müdafaa Vekili General Kazım Özalp tarafından bu akşam Ankara Palas’ta, Yugoslavya Harbiye ve Bahriye Nazırı General Mariç şerefine yüz elli kişilik bir ziyafet verilmiştir. Vekiller heyeti ile büyük erkânıharbiye ve Milli Müdafaa Vekaleti erkanı, kara, deniz ve hava kuvvetlerimize mensup yüksek rütbeli subayların iştirak etmiş bulundukları bu ziyafeti bir resmi kabul takip etmiştir.
Milli Müdafaa Vekili General Kazım Özalp bu ziyafette aşağıdaki nutku söylemiştir:
…”Bay Bakan,
Dost ve müttefik Yugoslavya’nın mümtaz devlet adamına bugün Türkiye’ye hoş geldiniz demek benim için hususi bir zevktir. Bu zevkim çok büyüktür. Çünkü ekselânsınızın bu nezaket ziyareti bana, bütün Türk ordusu namına sizin mümtaz şahsınızda kahraman müttefikimiz Yugoslavya’nın şanlı ordusunu selamlamak fırsatını vermektedir.
Başvekilimiz ile arkadaşım Hariciye Vekilinin Belgrad’a yaptıkları seyahatin akabinde vukubulan bu ziyaret, hükümet Reisimize müttefik memleketin güzel hükümet merkezinde yapılan kabulün hararetli ve samimi kardeşlik havasını burada sevinçle zikretmek ve devlet adamlarımızın her temasında devamlı gayretlerimizin birleştiği sulh idealini ehemmiyetle kaydeylemek gibi bana zevkli bir vazifeyi ilham etmektedir.
Kadehimi, Yugoslavya Kralı majeste Piyerin şerefine, naip Altes prens Polun ve muhterem niyabet meclisi azalarının sıhhatine, sizin bay general ve huzuru ile bizi bilhassa sevindiren bayan Mariç’in şahsi saadetine kaldırır ve müttefik asil Yugoslav milletinin refah ve saadetine ve kahraman ordusunun şan ve şerefine.”
Yugoslavya Harbiye ve Bahriye Nazırı General Mariç Milli Müdafaa Vekili General Özalp’ın nutkuna aşağıdaki şu cevabı vermiştir:
General Mariç’in cevabı:
Bana hitap eden samimi sözlerinizden pek ziyade mütehassis oldum. Size her şeyden evvel bunun için en hararetli teşekkürlerde bulunmak isterim. Keza, memleketinizde ve hükümet merkezinizde hakkımda gösterilen samimi misafirperverlikten dolayı şükranlarımı arz eylerim.
Ordumuz hakkındaki cemilekâr takdirleriniz benim için bilhassa kıymetlidir. Çünkü ekselânsınızdan, dost ve müttefik bir ordunun mümtaz mümessilinden, büyük devlet adamından ve şanlı askerden gelmektedir.
Filhakika Yugoslavya Krallığı müsellâh kuvvetine ve milli müdafaasına hususi bir itina göstermektedir. Mamafih bunu, herhangi bir kimseyi tehdit veya tahrik etmek için değil fakat milletine müteaddit sahalarda engelsiz inkişaf ve tekâmül etmek suretile kendisine layık ve muslilahane hayatı temin eylemek için yapmaktadır.
Bu sebepledir ki, Yugoslavya ordusu Balkan Paktı’nın istihdaf ettiği yüce gayretlere halisane ve fedakârlıkla hizmet etmeye ve dost ve müttefik Türk, Rumen ve Yunan orduları ile teşriki mesai ederek bu Pakt’ın esasını teşkil eden ideali müdafaaya hazır bulunmalıdır ve daima hazır bulunacaktır.
Bay Bakan,
Yeniden doğan Türkiye’nin modern hükümet merkezini ziyaret için vaki lütufkâr davetinizi büyük bir memnuniyetle aldım. Filhakika bu ziyarette, size ekselânsınızla ve Yugoslavya da silinmez bir hatıra bıraktıkları ikametleri esnasında beniz ziyarete davet eden dostlarım ekselâns Fevzi Çakmak ve eski Başvekil İsmet İnönü ile görüşmek için, mükemmel bir fırsat görüyordum.
Memnuniyetim çok büyüktü. Hususile ki, bana, Yugoslav ordusunun dost ve müttefik Türkiye Cumhuriyet ordusuna hararetli selam ve temennilerini şahsen getirmek ve yeniden doğan Türkiye’yi ziyaret ederek Türk milletinin geçirdiği en nazik zamanlarda kendisini gösteren ve bugün de yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün hayat sahalarında tezahürde devam eden yüksek dehasının parlak eserini temaşa eylemek hususunda ötedenberi beslediğim arzuyu tahakkuk ettirmek fırsatını veriyordu.
Umumi harbin sonunda, Türk milleti uçurumun kenarında bulunuyora benzerken, onun gururu ayaklanmış ve ona yaraşan ifadesini dahi adamın şahsında bulmuştur. Kemal Atatürk milletinin ruhunu ve çalan saatin ehemmiyetini anlamıştı. Evvelâ kılıçla Sakarya kıyılarında ve sonra da Dumlupınar’da ve nihayet kalemi ile de 24 Temmuz 1923 de Lozan’da Türk milletini kurtarmamış mı idi? Kemal Atatürk, enerji ile tahakkuk ettirdiği dâhiyane ıslahatla müttehit ve kuvvetli yeni bir Türkiye’nin temellerini atmış ve suretle ona hür ve şerefli bir hayatın, seri bir kalkınmanın ve parlak terakkilerin zaruri şartlarını temin eylemiştir. Yeni Türkiye’nin büyük dahi yaratıcısı bununla da iktifa etmemiştir. Memleketinin selameti için vaktiyle kanlı muharebeler esnasında yaptığı gibi sulh esnasında inkılapçı hamlesinin muazzam kudretiyle çalışmakta devam ediyor.
İşte bu suretledir ki, ski Osmanlı İmparatorluğunun harabeleri üzerinde yeniden canlanan ve gençleşen, hayatiyle dolu yeni Türkiye Cumhuriyeti yükselmiştir. Büyük milli dâhisi ekselâns Kemal Atatürk’ün yüksek deha ve azimkar eli ile sevk ve idare edilen ve bunda ekselânsınızın da dahil bulunduğu parlak mesai arkadaşları kütlesinin yardımı dokunan Türkiye.
Bugün mümtaz şeflerin idaresi altında mükemmel talim görmüş ve teçhiz olunmuş ordunuzu, onun yüksek maneviyatını ve parlak ananelerini görmek, tahakkuk ettirilen muazzam terakkileri müşaade etmek için kâfidir. Bu terakkiler yalnız dikkat ve tazim uyandırmıyor, aynı zamanda en yüksek hayranlıklara da layık bulunuyor.
Bütün bunlar her iyi niyet sahibi adamın ve alelhusus bir dost ve müttefikin yüreğini açacak ve onu sevindirecek şeylerdir. İşte ben de seviniyorum ve dost ve müttefikin Türk milletinin terakkilerini derin bir alaka ve memnuniyetle takip eden, dost ve müttefik Türk, Rumen, Yunan ve Yugoslav milletlerinin müşterek, ahenkli ve müreffeh hayatlarının katî zaruretlerinde istinadı eden Balkan paktının, ruhuna samimiyetle sadık bulunan Yugoslav milleti de benimle beraber seviniyor.
Hakkımızdaki lütufkâr sözlerinizden ve parlak kabulünüzden dolayı size, aziz meslektaşıma, bir kere daha teşekkür eder, kadehimi Reisicumhur ekselâns Kemal Atatürk’ün saadet ve sıhhatine, Cumhuriyetin, asil Türk milletinin ve ordusunun refahına kaldırır ve ekselânsınızın ve nazik Bayan Özlap’ın sıhhatine içerim.” General Mariç, nutkunu bitirdikten sonra “Çok Yaşa” diyerek kadehini kaldırmış ve çok alkışlanmıştır.
19 Mayıs günü, Atatürk’ün daveti üzerine Yugoslavya Savunma Bakanı Orgeneral Lujibomir Mariç, Ankara Stadyumu’nda tertiplenen 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı gösterilerini izleyecektir.