Atatürk, yukarıda görmekte olduğumuz “Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey’e” ithaflı hatıra fotoğrafını, kendisine 24 Mayıs 1918 günü armağan etmiş ve Türk Gençliği hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getirmiştir: “…Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletin hakkındaki payansız (sınırsız) muhabbetim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir. Biz bu gençliğe dayanarak işlerimizi yapacağız, eserlerimizi gerçekleştireceğiz ve bu eseri gençliğe emanet edeceğiz.”
Büyük Atatürk, işte bu ifadesiyle o dönemin yozlaşmış ve vurdumduymazlığı içerisinde arayışta kalan idealist Türk Gençliğinin varlığına güvenerek varoluş mücadelesini 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlatmış ve “En Büyük Eserimiz” olarak nitelendirdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni 29 Ekim 1923’te ilan ederek, ilelebet yaşatılmasıyla kaydıyla Türk Gençliğine emanet etmiştir.
Atatürk, “biz kurduk, siz yaşatacaksınız” parolasıyla Cumhuriyet emanetini dönemin emanetçilerine teslim ederken, şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş haliyle yaşatılmasını hedef göstermiş, “Muasır Medeniyetler Seviyesini” Cumhuriyetin yaşatılması şartı olarak koymuş ve şöyle demiştir: “…Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum. Buna cidden sevinmekteyim. Fakat beraber yaşadığımız müddetçe benim hedefime yürümenizi hepinizden talep etmek, meşru bir hakkım olarak tanınmalıdır.”
Günümüz Türkiye’sine baktığımızda “Cumhuriyet” emanet halde O’na inanan ve koruyan idealist Türk Gençliği tarafından yaşatılmaktadır. Ancak, güzel ülkemiz Atatürk’ün idealize ettiği “Muasır Medeniyetler Seviyesine” bir türlü çıkarılamadığı için, Türk Gençliği ne “daha çok rahata kavuşmuş” ne de “bahtiyar olabilmiş” değildir. Bu nedenle çalışkan ve duyarlı Türk Gençliği, Cumhuriyet kanunlarına uyum içerisinde daima Türkiye’yi yeniden inşa edercesine; “sosyal-kültürel ve ekonomik kalkınmanın temeli ve mutlu yarınlarımızın sorumlu belirleyicileri” olarak ‘yorulmadan asrilik gelenek ile mücadele halindedirler.
Büyük Atatürk, her fırsatta milletin kıymetli ve seçkin gençleriyle konuşmaktan büyük bir mutluluk duymuş ve Cumhuriyet emanetini dönemin emanetçilerine teslim ederken; …”Siz, genç arkadaşlar, yorulmadan beni izlemeye söz vermişsiniz. İşte ben bilhassa bu sözden çok duygulandım. Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni izlemektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabii bir haldir. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevi bir kuvvet vardır ki işte bu kuvvet, yorulanları dinlenmeden yürütür.
Sayın gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır, “Galip olmak-mağlup olmak”. Size Türk gençliğine terk edip bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. Milletin yükselme gerek ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti, o yükselme merhalesine (“Muasır Medeniyetler Seviyesine”) götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olacağız. Bunun için dimağlarınıza, irfanlarınıza, bilginize, icap ederse bileklerinize, pazılarınıza, bacaklarınıza müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka gayeye varacağız. Bu millet, sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır.”
Büyük Atatürk’ün işte bu ifadesi atalarımızın “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” sözünü anımsattı bana. Atatürk, her çeşit spor faaliyetlerini, Türk Gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymaktadır. O’na göre; Türk Gençliğinin mutlak gayeye varabilmesi için milletçe spora kalpten sevgi göstermek vatani bir vazifedir ve dünyada spor hayatı, spor âlemi çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir; çünkü ırk meselesidir, ayıklanması meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir.
Atatürk’ün gençliğe güveninin ve vefasının anısına, O’nun Samsun’da Milli Mücadele’yi başlattığı tarihin (19 Mayıs 1919) “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce 20 Haziran 1938 günü “3466 Sayılı kanun” ile kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanı Atatürk tarafından da 30 Haziran 1938 günü onaylanıp 4 Temmuz 1938 günü Resmi Gazete’nin 3950 sayısında yayınlanan ve yürürlüğe giren “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki 2739 Sayılı Kanuna ek kanun ile:
Madde-1: 2739 sayılı kanunun ikinci maddesine aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.
—“Gençlik ve Spor Bayramı, Mayıs’ın 19. Günü”.
Madde-2: Mezkûr kanuna aşağıda yazılı madde eklenmiştir.
—“Kanunda Tayin Edilen Genel Tatil Günlerinin Sonu Cuma Gününe Tesadüf Ettiği Takdirde Müteakip Cumartesi Günü Yapılır”.
Madde-3: Bu kanun hükümlere neşri tarihinden muteberdir.
Madde-4: Bu kanun hükümlerini icra vekilleri yerine getirir.
30 Haziran 1938
Reisicumhur ATATÜRK”
Kanun maddeleriyle her yılın “19 Mayıs günü Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanılması kabul edilmiştir.
Atatürk şu ifadesiyle bu tür bayramların gerekliliğini sorgularken, beraberinde bu bayramın amacına da işaret etmektedir:
…”Türk çocuklarına sporun bugünkü tekniğini öğretmek ve bunların bir kısmını bazı törenlerde ve bayramlarda dekor olarak ortaya koymak gerekir. Buna lüzum var mı? / Yok mu? Gibi bir soruya şöyle cevap verilebilir: Esasen yoktur, fakat hakikati görmeyen, dünya nazarında mevcut ve muhakkak hakikati ufak bir örnekle ispat edebilmek lüzumu görülebilir.” (Bakınız: Eyüp İspir, “Atatürkçü Düşüncede Gençlik ve Spor”, I. Uluslararası Atatürk Sempozyumu, Sf:744. / Aktaran: Ahmet Gökhan Yazıcı, “Atatürk Düşüncesinde Gençlik Eğitim ve Spor”, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum-2002, Sf:110.)
Atatürk bu İfadesiyle, her yıl geleneksel olarak kutlanacak olan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramlarında düzenlenecek törenlerin bir Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin düzenlediği Olimpiyat oyunları havasında geçmesini ve Türk sporunun-sporcusunun gücünü, yeteneğini tüm dünyaya örnekleriyle göstermek, ispat etmek üzere yapılmasını arzu etmektedir.
Çünkü Türk sporcusu Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından 1932 senesinde Los Angles oyunlarına davet edildiği halde “yolun uzaklığı(!) ve masrafların çokluğu(!)” nedeniyle Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi sporcu gönderememiştir. Olimpiyat oyunları dört yılda bir düzenlendiğinden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1936 yılındaki Yaz Olimpiyatları’na ilk defa 2’si kadın 60 sporcuyla katıldı ve olimpiyat tarihinin ilk madalyalarını da elde etti. Türkiye’nin Olimpiyat Oyunları tarihinde şeref kürsüsüne çıkan ilk Türk sporcusu serbest güreş 79 kg’da bronz madalya kazanan Mersinli Ahmet Kireççi olurken, grekoromen 61 kg’da Yaşar Erkan altın madalyanın sahibi oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kazanılan bu iki madalya ile 19’ncu oldu.
Atatürk, Türk Gençliğinin spor sahalarındaki üstün başarı ve kazanımlarını daima takdir etmiştir. Ve Osmanlı Genç Derneği Müfettişliği görevinden beri üzerinde çalıştığı ve o dönemlerde hazırladığı Gençlik Derneklerin kuruluşuyla alakalı araştırmalardan daha sistemli ve ilmi bir Türk Spor Kanunu’nun hazırlanmasını ümit etmiş ve bu istek doğrultusunda “Beden terbiyesi kanun tasarısı” Atatürk’ün istek ve direktifleri çerçevesi içinde düzenlenerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmuştur. 28 Maddeden oluşan Beden Terbiyesi Kanunu Meclis’te görüşülmeye başlanmış ve 29 Haziran 1938 günü tümüyle kabul edilmiştir. 3530 sayılı Beden Terbiyesi Kanunu’nun 1. Maddesi şöyledir:
“Madde 1- Yurttaşın fizik ve moral kabiliyetlerinin ulusal ve inkılapçı amaçlara göre gelişimini sağlayan oyun, jimnastik ve spor faaliyetlerini sevk idare etmek maksadı ile Başvekâlete bağlı hükmi şahsiyeti haiz Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kurulmuştur.”
Beden Terbiyesi Kanunu’nun amacını gösteren bu maddeden sonra 28’inci son maddesi ise:
“Madde 28- Bu kanun hükümlerini icraya icra vekilleri heyeti memurdur. Belirlendikten sonra Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından 7 Temmuz 1938 günü imzalanarak ve 16 Temmuz 1938’de Resmi Gazete’nin 3961’inci sayısında yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.”
Atatürk, uzun yıllardır çıkarılmasını ümit ve teşvik ettiği Beden Terbiyesi Kanunu’nun çıkarılması memnuniyetini; …”Türk Gençliğinin kültür de olduğu gibi, spor sahasında da idealine ulaştırılması için yüksek kamutayın kabul ettiği (Beden Terbiyesi) Kanunu’nun tatbikine geçildiğini görmekle memnunum. Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk Gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymaktadır. Bu işte hükümetin şimdiye kadar olduğundan daha çok ciddi ve dikkatli davranması, Türk Gençliğinin spor bakımından da milli heyecan içinde tutulmalıdır” telkin ve temenni etmişlerdir.
Bu vesile ile Seç Haber olarak, ‘19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyor, Başta bize güvenç ve inançla bizlere bu kutlu günü armağan eden Büyük Kurtarıcımız, Cumhuriyetimizin kurucusu, Milli Kahraman ve Büyük Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum gününü kutluyor kendisine inan dava arkadaşlarına en derin şükran ve minnetlerimiz sunuyoruz efendim: …“Varlığımız Türk Varlığına Armağan Olsun. Ne Mutlu Türküm Diyene.”
Ayrıca Okuyabilirsiniz:
“1919 YILI MAYIS’ININ 19.GÜNÜ SAMSUN’A ÇIKTIM”; https://www.sechaber.com.tr/1919-yili mayisinin-19-gunu-samsuna-ciktim/
–“Doğum gününüzü kutlarım Atatürk”; https://www.sechaber.com.tr/dogum-gununuzu-kutlarim-ataturk/
-Atatürk’ün Ankara Stadyumu’nda katıldığı son 19 Mayıs kutlamaları: https://www.sechaber.com.tr/ataturkun-ankara-stadyumunda-katildigi-son-19-mayis-kutlamalari/
– Cumhuriyete Uzanan Milli Kurtuluş Hareketinin İlk Adımı 16 Mayıs 1919; https://www.sechaber.com.tr/cumhuriyete-uzanan-milli-kurtulus-hareketinin-ilk-adimi-16-mayis-1919/?fbclid=IwAR1ng6axNmr9vAuBwApQqn3I9paQU_-NR4lasZ90XEjNh_qZzb1vV2St-kY
-Makbule Hanım Atatürk’ü anlatıyor… https://www.sechaber.com.tr/makbule-hanim-ataturku-anlatiyor/
–Kurtuluş Ateşini Yakmaya Gidiyorum!” https://www.sechaber.com.tr/kurtulus-atesini-yakmaya-gidiyorum/
-Mustafa Kemal’in Samsun’dan gönderdiği iki rapor; https://www.sechaber.com.tr/mustafa-kemalin-samsundan-gonderdigi-iki-rapor/
-Atatürk ‘Dağ Başını Duman Almış’ Marşını Yorumluyor; https://www.sechaber.com.tr/ataturk-dag-basini-duman-almis-marsini-yorumluyor/
-“Samsun’a çıktığımda ülkenin durumu çok kötüydü”; https://www.sechaber.com.tr/samsuna-ciktigimda-ulkenin-durumu-cok-kotuydu/
-Bandırma Vapurunda Üç Gün: https://www.sechaber.com.tr/bandirma-vapurunda-uc-gun/
-Büyük Nutuk’ta Ata’nın Gençliğe Hitabesi; https://www.sechaber.com.tr/buyuk-nutukta-atanin-genclige-hitabesi/
-Atatürk yeniden Samsun’da: https://www.sechaber.com.tr/ataturk-yeniden-samsunda/
-19 Mayıs güneşi; https://www.sechaber.com.tr/19-mayis-gunesi/
-Bandırma Vapuru’na ne oldu?; https://www.sechaber.com.tr/bandirma-vapuruna-ne-oldu/
-Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gidiş belgeleri (1Bölüm); https://www.sechaber.com.tr/mustafa-kemal-pasanin-samsuna-gidis-belgeleri-1-bolum/
-Atatürk’ün Samsun’a gidiş belgeleri (2. Bölüm); https://www.sechaber.com.tr/ataturkun-samsuna-gidis-belgeleri-2-bolum/
-“19 MAYIS 1919 Sözümüzün başlangıcıdır” (1.Bölüm); https://www.sechaber.com.tr/19-mayis-1919-sozumuzun-baslangicidir-1-bolum/
-19 Mayıs 1919 “Sözümüzün başlangıcıdır” (2. Bölüm); https://www.sechaber.com.tr/19-mayis-1919-sozumuzun-baslangicidir-2-bolum/
–19 Mayıs 1919 Sözümüzün başlangıcıdır (3. Bölüm); https://www.sechaber.com.tr/19-mayis-1919-sozumuzun-baslangicidir-3-bolum/
–19 Mayıs 1919 Sözümüzün başlangıcıdır (4. Bölüm); https://www.sechaber.com.tr/19-mayis-1919-sozumuzun-baslangicidir-4-bolum/
-Atatürk ne zaman doğmuştur?; https://www.sechaber.com.tr/ataturk-ne-zaman-dogmustur/
–Mustafa Kemal Paşa Samsun’a Kaç Para ile Gitti?; https://www.sechaber.com.tr/mustafa-kemal-pasa-samsuna-kac-para-ile-gitti/
–İsmet İnönü ve Stadyum Olayı (19 Mayıs Stadı): https://www.sechaber.com.tr/ismet-inonu-ve-stadyum-olayi-19-mayis-stadi/