Yıl 1920,
Ankara.
22 Nisan’ı 23’e bağlayan gece.
Ankara’nın ayazında uykusuz onlarca insanın
Ve bu insanlara umudunu bağlayan milyonların aklında ve dilinde
Adına “Hürriyet” denen
Bir kelime
Ve 3 hece…
Bozkırın karanlığında
Gökyüzünde parlayan milyarlarca yıldız görülmektedir.
Ve uykusuz kalmış yüzlerce çift gözün sahipleri
Gökyüzünden kayan yıldızlara bakıp
İçinden “Hürriyet” geçen
Dilekler dilemektedir.
Memleketin her tarafından kara haberler geliyor.
Tek tek düşman eline geçiyor vilayetlerimiz.
Bunların içinden
İzmir ve İstanbul en çok içimizi yakan…
Ve bütün bu işgallere sebep
Pay-i tahtta oturup
Kendi geleceği için, memleketin geleceğini satan
Uğursuz ve korkak
Vahdettin Sultan.
Hepimiz
Yolumuzun üstünde kurulan onlarca tuzağı aşıp geldik Ankara’ya.
Ve hazırız her zamankinden de çok bu kez
Bu milletin kaderini ellerimizle yeniden yazmaya.
Erzurum’da ve Sivas’ta da söyledik, Ankara’da yine söyleyeceğiz.
“Türk’e esaret olmaz, beyhudedir çabanız” diyeceğiz.
Sönüyor ışıklar, sönüyor gece ilerlerken tek tek.
Yanıyor karanlığın ortasında
Mustafa Kemal’in odasının ışığı bir tek…
Mustafa Kemal…
Öyle inanıyor ki Hürriyete
Ve öyle inandırıyor ki bizi
Korkmuyoruz Padişahın dağıttığı idam fermanlarından.
Çünkü inancımız tek:
Onun yolunda, onunla birlikte ölmek
Anamızın ak sütü gibi bize helal…
Söndü ışıklar, söndü tek tek.
Mustafa Kemal’in odasının ışığı da sönse gerek.
Ama biliyoruz, ışığı sönse de o uyumuyor.
Mavi gözlerini uzaklara dikmiş.
Elinde sigarası
Türk’ü esaretten kurtarmak için akılında
Yüzlerce, binlerce plan kuruyor…
Yıl 1920.
Ankara.
22 Nisan’ı 23’e bağlayan gece.
Güneş doğmak üzeredir.
Ankara’nın ayazında onlarca insan
Ve bu insanlara umudunu bağlayan milyonlar
Akıllarında ve dillerinde
Adına “Hürriyet” denen
Bir kelime
Ve üç hece
Üzerlerine “Hürriyetin” bir güneş gibi doğacağı
Aydınlık günleri beklemektedir…
Hakan Ş. TELKES