Yıl 1919.
Takvim yaprakları 21 Haziran’ı göstermektedir.
ATATÜRK, İstanbul’da bulunan bazı tanınmış kimselerden; “Abdurrahman Şeref, Reşit Akif Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Halide Edip, Kara Vasıf, Ahmet Rıza, Seyit Bey, Ferit (TEK) Bey, Ferit Paşa, Câmi Bey” e, Amasya’dan mektup göndererek, onları Milli Mücadeleye şöyle davet etmiştir:
-…”Artık İstanbul, Anadolu’ya hâkim değil, tâbi olmak mecburiyetindedir! Size düşen fedakârlık pek büyüktür! Milli gaye elde edilinceye kadar âcizleri Anadolu’dan ve milletin sinesinden ayrılamayacağımı millete karşı mukaddesatım namına söz verdim ve hiçbir kuvvet bu milli azme mani olamayacaktır!”
İki ay sonra…
Mustafa Kemal Paşa, 4 – 11 Eylül arası sürecek olan Sivas Kongresi’nin hazırlıklarını yapmak üzere 29 Ağustos 1919’da Sivas’a hareketle Erzurum’dan ayrılmış, 30 Ağustos günü öğleden sonraErzincan’a yakın Gazlı Su (Ekşi Su) ‘ya gelmiştir. Burada, Erzincan Mutasarrıfı, Ahz ı Asker Kalem Reisi, Erzincan ileri gelenlerinden bir heyet kendilerini karşılamışlardır. Kısa bir süre, subaşında dinlenen kafile Ekşi Su’dan içtikten sonra birlikte Erzincan’a hareket etmişlerdir.
Not: “30 Ağustos 1919 tarihi Mustafa Kemal Paşa’nın Erzincan’ı büyük onurlarla şereflendirdiği ikinci kez teşrif ettikleri tarihtir. Erzincan ‘a ilk olarak gelişleri1 Temmuz 1919’a denk düşmektedir.Erzurum Kongresi’nde bulunmak üzere 28 Haziran 1919’da otomobille Sivas’tan Erzurum’a hareket etmişse de, yolu üzerindeki köy ve kasabalara uğramış, 1 Temmuz 1919 günü Erzincan’a gelerek, o gece Erzincan’da istirahat buyurmuşlardır.”
1919’un 30 Ağustos’unda Erzincan’da olan Mustafa Kemal Paşa, burada Erzurum Kongresi’ne katılarak kendisini yürekten destekleyen Şeyh Fevzi Efendi ile buluşarak görüşmüştür.(Görsel ’de; Mustafa Kemal Paşa, Kadı Hasbi Bey, Erzincanlı Şeyh Fevzi Efendi ile birlikte Sivas’ta.) Erzincanlılar adına o akşam Erzincan Mutasarrıfı Belediye’de bir yemek vermiş, Mustafa Kemal Paşa Mutasarrıfın Belediye’de şerefine verilen akşam yemeğini onurlandırmıştır.O geceyi Mutasarrıfın evinde konaklayarak istirahat buyuran Mustafa Kemal Paşa, 31 Ağustos günü sabah saatlerinde Mutasarrıflığa resmi bir ziyarette bulunarak, Belediye Binası’na gelmiş ve halkla görüştükten sonra aynı gün Sivas’a hareket etmişlerdi.
Mustafa Kemal Paşa Sivas’ta!
Mustafa Kemal Paşa, 2 Eylül 1919’da ulaştığı Sivas’ta, halkın büyük sevgi gösterisiyle karşılaşmıştı. Sivas halkı tarafından kendilerine gösterilenbu yakın ilgi, O ‘nunMilli Mücadele Hareketi’nin halka dayandığını fikrinin ispatı olmuştu. Çünkü her ne kadar Erzurum Kongresi başarı ile sonuçlanmış ise de, Mustafa Kemal Paşa’nın askerlik görevine son verildiği halde milli harekete devam etmesi bakımından önemliydi bu karşılama. Karşılayanlar arasında birkaç gün önce Sivas’a gelen Chicago Daily News muhabiri Louis Edgar Browne ‘de bulunmaktadır. O gün,Mustafa Kemal Paşa ileBrowne ile yaptığı mülakat 2 Eylül 1919 ‘da ki Sivas Halkının kendilerine candan gösterdikleri yoğun ilgi ve tezahüre yönelik yapılmış; istenilen sonuca da büyük ölçüde ulaşılmıştır.
Nitekim Browne, bu görüşmelerden sonra gazetesinde yayımladığı haberlerde Mustafa Kemal’in bütün Anadolu’ya hâkim olduğuna, Türk Milleti’nin Mustafa Kemal’in etrafında kenetlendiğine şöyle yer vermiştir:
“Bütün Anadolu haksızlık karşısında alevlenmiş durumda. Mustafa Kemal tarafından sevk edilen Milliyetçiler İstanbul Hükümeti’nden ya müzakere yoluyla Yunanlıların Anadolu’yu terk etmelerini ya da savaşa karar vermesini istiyor.”
MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA SİVAS’TA SUİKAST DÜZENLENECEKTİ!
Sivas Kongresi, toplanmadan önce Elazığ Valisi Ali Galip Bey, Dahiliye Nazır’ının emriyle Sivas Kongresi’ni basmak ve Mustafa Kemal’i tutuklayarak kongreyi dağıtmakla görevlendirilmişti.
Fakat Ali Galip Bey’in, Malatya Mutasarrıfı, İngiliz Binbaşısı Noel ve bazı Kürt aşiret reisleriyle yapacağı bu girişim Mustafa Kemal tarafından öğrenilmişti. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul ile Tunceli arasında ve daha sonra İstanbul ile Elazığ arasında cereyan eden haberleşme ve konuşmaları Dâhiliye Nezareti’nin Elazığ Valisi Ali Galip Bey’e Sivas Kongresini basması konusunda verdiği emir telgrafla Elazığ’a çekilirken, çekilen telgraf Sivas Telgraf Merkezi’nden geçecektir. Dâhiliye Nezareti’nin bütün vilayetler için kullandığı “2 “ numaralı şifre Milli Mücadele taraftarı ve ona tabi Valilerce de kullanılmaktaydı. Sivas Telgrafhanesi Mustafa Kemal’in kontrolünde olduğu için Dâhiliye Nezareti’nin verdiği emir Mustafa Kemal’in eline geçmiştir.
Araştırmacı yazar Sayın Raşit Kısacık, Sivas’ta “Mustafa Kemal’e suikast girişiminin olacağını Malatyalı telgrafçıların bildirdiğini yazar.”
İşte Dâhiliye Nazırı bu hakikatlerden habersiz, telgraf memurlarının Milli Harekete taraftar olduklarını düşünemediğinden, Ali Galip Bey’e verilen görevin mahiyeti daha ilk anda Mustafa Kemal Paşa’ya iletilmiş ve netice İstanbul Hükümeti’nin başarısızlığıyla sonuçlanmıştır.
Mustafa Kemal Paşa’nın olaya el koymasıyla birlikte, Ali Galip’in Mustafa Kemal’e yapacağı suikast girişimi engellendi ve bu durum Milli Hareketin en büyük düşmanı olan Damat Ferit’e saldırma bahanesi oldu. Gerçekten bu durumdan iyi istifade edilerek İstanbul Hükümeti’ne karşı başarılı hamleler yapılmıştır. Ali Galip, 10 Eylül’de Malatya’dan kaçarken telgrafhanede makine başında bulunan Mustafa Kemal Paşa ve yanındakiler bu olaydan hemen haberdar olmuşlardır.
Sivas Kongresinin Açılışı ve başkanlık seçimi;
4 Eylül 1919 günü saat 14.00’de Sivas Lisesi’nin bir salonunda kongre açıldı ve Mustafa Kemal Paşa Başkanlığa seçildi.
Görselde; Mustafa Kemal Paşa, Rauf ORBAY ve Bekir Sami Beylerle Sivas’ta.
Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi’nin Başkanlık Seçimini Nutuk’ta şöyle nakleder:
-…”Öğleden evvel murahhaslar meyanında bulunan ve öteden beri şahsen tanıdığım Hüsrev Sami Bey yanıma gelerek şöyle bir malumat verdi: “Rauf Bey ve sair bazı zevat, Bekir Sami Bey’in evinde hususi bir içtima akdetmişler ve beni reis yapmaya karar vermişler.” Arkadaşlarımın, bilhassa Rauf Bey’in böyle bir hareketine asla ihtimal vermedim ve Hüsrev Sami Bey’e itiraf edeyim ki, biraz ciddi olarak, öyle manasız sözleri bana isal etmemesini ihtar ettim. Verdiği haberin aslı olmak imkânı ve ihtimali bulunmadığını, arkadaşlar arasında suitefehhümatı mucip sözler sarfının caiz olmadığını da ilave ettim.
Efendiler, ben, bu kongrede riyaset meselesine ehemmiyet vermiyordum. Riyasette, belki müsin bir zatın getirilmesi muvafık olacağını düşünüyordum. Bu maksatla bazı arkadaşların da noktai nazının istimzaç ettim. Bu meyanda, kongre salonuna girmezden evvel koridorda Rauf Bey’e tesadüf ettim. “Kimi reis yapalım?” dedim. Rauf Bey, adeta heyecanlı bir sesle, zaten söylemeye hazırlanmış olduğu o anda halinden anlaşılan bir tavırla ve keskin bir lisanla: “Sen reis olmalısın!” dedi. Derhal Hüsrev Sami Bey’in verdiği malumatın sıhhatine inandım ve bittabi müteessir oldum. Gerçi Erzurum Kongresi’nde de benim riyasetimi mahzurlu görenler vardı. Fakat onların ne mahiyette insanlar olduğunu izah etmiştim. Bu defa, en yakın arkadaşlarımın yanı zihniyeti izhar etmeleri beni düşündürdü. Rauf Bey’e “Anladım, Bekir Sami Bey’in evinde ittihaz ettiğiniz kararı bana tebliğ ediyorsun” dedim ve cevabına intizar etmeden, yanından uzaklaşarak kongre salonuna gittim.”
4 Eylül 1919 günü saat 14.00’de Mustafa Kemal Paşa, kongrenin açılış konuşmasında, Vatanın ve Milletin karşılaştığı tehlikeyi, “İtilaf Devletleri’nin, zayıf ve aciz bir hükümet karşısında Türk Milleti’ne her türlü haksızlığı layık gördüklerini ve her türlü kanunsuzluklara başvurduklarını, buna karşın Bab-ı Ali’nin her şeye razı olarak düşmana teslim olduğunu, bunun ise tam bir çöküntüye sebep olduğunu” şu tarihi sözler ile açıklamıştır:
Görselde; Sivas Kongre Reisi Mustafa Kemal Paşa.
-…”Muhterem efendiler,
Vatan ve milleti hedef alan zorlayıcı sebepler, sizleri bunca zahmet ve engeller karşısında Sivas’ta topladı. Cesur ve yiğit azminizi tebrik eder ve hoş geldiniz diyerek bahtiyarlığımı arz ederim.
Efendiler, muhterem heyetinize, kurtarıcı müzakerelere girişmeden evvel, bazı maruzatta bulunmama müsaadenizi rica ederim. Malumdur ki, milliyetler esasına dayanan vaitler üzerine 30 Ekim 1918 tarihinde itilaf devletleri ile mütareke akdedildi. Milletimiz âdilâne bir sulha nail olacağını ümit etti. Hâlbuki mütareke name ahkâmı, vatan ve milletimiz aleyhinde her gün bu suretle suiistimal ve taarruz ve icbar suretiyle uygulandı. Düveli itilaf iyeden kuvvet alan memleketimizdeki Hristiyanlar, milletimizin haysiyetini kırar mahiyetinde çılgınca harekâta koyuldu. Yunan zalimleri, itilaf devletlerinin desteği ile canavarca facialara giriştiler.
Şarkta Ermeniler Kızıl ırmağa kadar yayılma hazırlıklarına ve şimdiden hudutlarımıza kadar dayanan katliam siyasetine başladı. Karadeniz sahillerimizde Pontus Krallığı hayalinin tahakkukuna bile çalışıldı. Adana, Antep, Maraş ve Konya havalisine kadar Antalya, işgal ve Trakya’da işgal mıntıkasına ithal edildi.
Saltanatın başkenti ve hilafetin merkezi ise saraylarına kadar boğucu bir tarzda işgali suretiyle devletin kalben merkezinde ecnebi inhisar ve tahakkümü teessüs etti ve bütün bu saldırılara karşı hükümet-i merkeziye, ihtimal ki tarihte bir misli daha görülmemiş surette, tahammül etti ve daima zayıf ve aciz bir mevkide kaldı. İşte bu ahval, milletimizi şedit bir uyanışa sevk etti. Artık milletimiz, pek güzel anladı ki düveli itilâfiye bu vatanda mukaddesat ve mukadderatına sahip bir kudret ve irade-i milli mevcut olmadığı inanışına kapıldı. Ve bu zehap yüzünden cansız bir vatan, kansız bir millet nelere müstahak ise onların tatbikatına koyuldu, buna karşı tevekkül ve teslimiyetin feci bir inkıraz faciasından başka bir netice vermeyeceği kanaati teeyyüt etti.
Efendiler, milletimizin sizler gibi aydınları ve hamiyetlileri manzaranın elemli karanlıklarından ümitsiz olmamalıdırlar. Çünkü onlar bilirler ki, tarih bir milletin varlığını, hakkını hiçbir zaman inkâr edemez. Çünkü onlar kuvvetli bir iman ile kanidirler ki, bir sahte ötürü arkasından vatan ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, ortaya sürülen kanaatler muhakkak iflâsa mahkûmdur.
Efendiler, itilaf devletlerinin haksızlıkları ve Hükümet-i Merkeziye’ nin zaafı ve aczi karşısında Milletimiz, mevcudiyetini ispat ve fiili tecavüzlere karşı namus ve istiklâlini bilfiil müdafaa hükmünü vermeye zorlandı. Malum olduğu veçhile, şarkta harbi zailin her türlü meşakkat ve elemlerini görmüş ve bilhassa Ermenilerin vahşet ve zulmünden milleti kurtarmak maksadıyla <<Müdafaai hukuku milliye>>, <<Muhafazi hukuku milliye cemiyeti>> cemiyetleri teşkil eylediler. şarktan ve cenuptan tehlikelere sahne olmuş matem zede hudut vilayetlerimiz, namus ve istiklali hisseden Diyarbakır vilayetimizde de <<Müdafaai vatan cemiyeti>>ni kurdu.
Garpta Yunanlıların tecavüzü ihtimaline karşı teşekkül eden <<Muhafazi Hukuku Milliye Cemiyeti>> Yunanlıların sevgili topraklarımıza ayak basması üzerine ilhakı fiilen redde kıyam etti.
Trakya’da, Kilikya’da ve her tarafta milli cemiyetler teşekkül etti. hulâsa, garptan ve şarktan yükselen milletin sesi Anadolu’nun en ücra köşesinde yankı buldu. Böylece milli cemiyetler düşmanların esaret boyunduruğuna girmemek kastiyle milli vicdanın iradesinde doğmuş yegâne teşkilat oldu. Bu sayede asırlardan beri müstakil yaşayan milletimiz mevcudiyetini âleme göstermeğe başladı.
Efendiler, milletçe kurtuluş çaresinin ancak kendi ruhundan ve kendi örgütlenmesinden doğacağı kanaati tahakkuk edince; bariz tehlikeler karşısında bulunan Doğu Anadolu vilayetleri, Erzurum Kongresini davet etti. Bu sırada idi iki cereyan eden muhaberat ve doğan hâdisat ve zarurat ile de vatanın bütünü kurtarmak amacını istihdaf eyliyen Sivas Kongresi, bugün muhterem heyetinizin vücuda getirdiği Umumi Kongre, 21 Haziran 1919 tarihinde karara bağlanmıştır.
Efendiler, burada büyük teessüflerle heyeti âliyenize arz edeceğim ki, memleketin ve milletin mukaddesatını teminde aczu meskenetten başka bir kudret göstermemiş olan hükümet-i merkeziye, sadayı milleti boğmak, ortak milli bağlarımızı kırmak ve bu suretle milleti daima mağlup göstermek gibi ancak düşmanlarımızın hesabına kaydolunan hareketlerde bütün celâdetini takındı. Bu hâl tarihi milletimizde tabidile hükümet-i merkezi hesabına pek lekeli bir fasıldır.
Teşekkür olunur ki Efendiler, Milet ve kudreti milliyenin tamamen muzahiri olan namuskâr ordumuzun, hükümet-i merkeziyeyi ikazı suretiyle hafifletilmiştir.
Hatırlarda olacaktır ki, Sivas Umumi Kongresine teftişleri için 22 Haziran’da vuku bulan davette Erzurum Kongresinden bahsedilerek 10 Temmuz, toplantı için esas itibar edilmişti. Garbi Anadolu murahhaslarının bu zaman kadar Sivas’a vâsıl olabilecekleri tahmin olunarak Erzurum Kongre Heyetinin de Sivas’ta umumi içtimaa dâhil olabileceğine imkân tasavvur edilmişti. Hâlbuki Sivas Kongresinin inikadı ancak bugün müyesser oldu. Aradan bir ayı mütecaviz zaman geçti. Bu ızın müddet zaman zarfında Erzurum Kongresi Heyetinin bekletilmesinden se zaten malum ve müşterek olan amaçlar üzerinden müzakerelere girişmesi münasip görüldü. Ve sonra da murahhasların mahalli intihaplarına avdetleriyle mukararların fiilen tatbikatına başlamaları tercih edildi. Fakat Kongre Heyeti Umumiye’si ve dolayısıyla Şarki Anadolu namına Sivas Kongresinde hazır bulunmak üzere Heyeti Temsil iyeden bir heyetin tevkiline karar verdi.
Erzurum Kongresinin beyanname ve nizamnamesi muhteviyatından başka gizli kalmış hiçbir karar yoktur. Yalnız Sadrazam Ferit Paşa’nın Paris seyahatinden avdetinde Anadolu’da kargaşa olduğuna dair vukubulan bir tamimi kongrece büyük teessüflerle okunmuş ve muhalifi hakikat ve menafii memleket ve millete muzır bu gafilâne tebliğin derhal tekzibi şiddetle kendisinden talep edilmiştir. Bir de mebus seçiminin hızlandırılması talep olunmuştur. Erzurum Kongresi yalnız Şarki Anadolu murahhaslarından teşekkül etmiş bulunduğu için salâhiyetini bu daire dâhiline hasretmek mecburiyetini nazarı dikkate tutmuştur. Ancak Garbi Anadolu ve Rumeli murahhaslarının iştirakiyle tecelli edebilecek âm ve şamil salâhiyetin istimalini heyeti muhtereminizin huzuruyla meşrut ve mukayyet gördü. Hatta bu sebepledir ki Şarki Anadolu’daki milli cemiyetlerin birleşmesinden hâsıl olan kütleye unvan verirken Şarkı Anadolu kaydı konuldu. Alelıtlak <<Anadolu Müdafaa i Hukuk Cemiyeti>> yahut <<Anadolu – Rumeli Müdafaa i Hukuk Cemiyeti>> unvanı umumisi istimal edilmek ve bütün milletin hukuku namına kendi kendine salahiyet vermek doğru olmazdı. Bu takdirde İstanbul’da vuku bulduğu gibi beş, on kişinin bir araya gelerek bütün milletin sahibi salahiyet vekilleri imiş gibi indi ve sahibi asli olan milletle alakasız bir teşebbüs mahiyetinde olabilirdi.
Bununla beraber Efendiler, Erzurum Kongresi bütün memleketin ve milletin ittihat ve ittifak noktasına Şarki Anadolu vilayetlerine öteki vilayetlerle her nokta-i nazardan iştiraki mesai teminini kati bir temel esası kabul eylemiştir. Bittabi huzuru âlinize münakit işbu Sivas Umumi Kongremizde vatanımızın yekpare, milletimizin yekvücut olduğunu lüzumu gibi ifade edecek esasat vazolunur.
Efendiler, Millet Meclisinin toplanması için öteden beri gösterilen amali milliye karşısında hükümet-i merkeziyenin bidayetinden beri aldığı ihmalkâr ve bilâhare mütemerridane ve Kanunu Esasiye külliyen aykırı tutumları son günlerde cereyanı milli tesiratiyle yaklaşık bir vaziyete girmiştir. İntibahata emir verildiği malumunuzdur. Bunun tahakkukunu, inşallah azmü celâdetiniz vücuda getirecektir. Ancak buna takaddüm eden olaylar zincirinde müteaddit veya münferit ecnebi mandaterlikleri gibi doğrudan doğruya hayat ve istiklâlimizle alâkadar bir mesele mevzuubahis olmaktadır.
Meclisi Millinin henüz toplanmamış olduğu bir sırada mahsur ve istiklalini zayi etmiş olan Hükümet-i Merkeziyenin münferit ve gayri meşru bir kararı veyahut âmalimilliyeye muhalif bazı yabancı emirlere boyun eğmesi gibi emrivakilerin ihtimaline karşı Erzurum ve Sivas Kongrelerinin milli ruhu temsilen ve birbiri ardından toplanması, muhakkak bir hayır ve selamet müjdecisidir. Maruzatıma son bulurken vatan ve milletin kurtuluşu gayesinde merbut olan heyetimizin başarılı olması duamı Allah katına sunarım.”
MANDA MESELESİ:
4 Eylül 1919 günü saat 14.00’de Mustafa Kemal Paşa, kongrenin açılış konuşmasından sonra gündeme Erzurum Kongresinin tüzük ve beyannamesiyle Sivas’a daha evvel gelmiş olan 25 delegenin aralarında hazırladıkları bir muhtıra esas olmuştur. İlk birkaç gün usul tartışmalarıyla geçmiştir. Kongrenin hilafet makamına ve padişaha karşı olmadığı, siyasi bir parti karakterinde bulunmadığı ve İttihat Terakki ile ilişkisi bulunmadığı tespit edilmiştir.
Sivas Kongresini uzunca süre meşgul etmiş olan meselelerden birisi şüphesiz “Manda” meselesidir.
Manda meselesi; galip devletlerden birisinin maddi ve manevi himayesine sığınmak teşebbüsüydü.”
Böyle bir sığınmaya taraftar olan delegeler vardı. O günkü zaafımız, borçlarımız belirtilerek tam bir bağımsızlık içinde yaşayamayacağımız endişesi bazılarına hâkim bulunuyordu. Hatta Mustafa Kemal Paşa’nın yakın çevresinde bulunan insanlar bile gelir ve kaynaklarımızın yetersizliği ve kısırlığı nedeniyle bir başka ülkenin yardımı, güdümü olmadan, düşmanla başa çıkamayacağımızı ileri sürüyorlar ve güdümün bir başka deyimle “Manda”nın bağımlılık sayılmayacağını söylüyorlardı. Konu gündüz oturumunda tartışılıyor, karara bağlanılamıyor ve gece toplantı sonrası Mustafa Kemal’in odasında da aynı konu görüşülüyordu.
8 Eylül’ü 9 Eylül’e bağlayan gece; Sivas Kongresi’ne, Askeri Tıp öğrencileri adına katılan Hikmet adındaki bir genç Mustafa Kemal Paşa’ya şunları söylüyor:
—“Paşam, temsilcisi bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya bağımsızlık davamızı başarmak yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler. Güdüm’ü kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar kim olursa olsun, şiddetle reddeder ve kınarız. Diyelim güdüm düşüncesini siz kabul ederseniz, sizi de reddederek, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcı olarak adlandırır ve lanetleriz.”
Gencin bu sözleri herkesi duygulandırıyor, Mustafa Kemal Paşa şunları söylüyor:
-…”Arkadaşlar Gençliğe Bakın, Türk Milleti’nin Yapısındaki Soylu Kanın İfadesine Dikkat Edin… “ Evlat için rahat olsun. Gençlikle övünüyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak da güdümü kabul edemeyiz. Parolamız tektir ve değişmez; Ya İstiklal, Ya Ölüm!”
Mustafa Kemal’in mandacılara karşı söylemiş olduğu şu sözler de çok dikkat çekicidir:
-…“Artık durumu düzeltmiş olmak için mutlaka Avrupa’dan öğüt almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım düşünceler belirdi. Oysa hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Türkiye hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne batılaşacaktır. O sadece özleşecektir.”
Bu sözünden de anlaşılacağı üzere, Mustafa Kemal Paşa, manda fikrine karşı mücadele etmiş,elverişli yatıştırıcı bir formül bularak manda yerine yabancılardan ilmi ve teknik yardım kabul edebileceğimizi, fakat bunun milli bağımsızlığımıza halel getirmemesi şartını ileri sürmüştü.
Uzun tartışmalardan sonra “Manda” reddedilmiştir.
Sivas Kongresi Kararları:
Sivas Kongresi’nin çalışma konularını Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar ile bir kısım kongre üyelerinin hazırladıkları muhtıralar teşkil ediyordu. Kongre ilk günlerinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin tüzük ve programını hazırlayarak, Erzurum Kongresi’nde vatanın bütünlüğü ve milletin istiklalini temin için verilmiş kararları kabul ederek kendisine mâl etti ve genelleştirdi. Kongre, Anadolu ve Rumeli’de kurulmuş olan bütün Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyetleri’ni, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla tek bir çatı altında toplamıştır. Bu suretle milli teşkilat, bütün vatana yayılmış oldu.
Yazar Mazhar Müfit Kansu’ya göre, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin tek amacı “Milli ihtilale dayanarak Türk vatanını ve Türk milli birliğini kurtarmak, korumak ve tarihin emri vaki halinde göz önüne çıkardığı köleliği ve bölünme tehlikesini önlemektir.”
Yazar Sabahattin Selek’e göre, “Erzurum Kongresi’nde alınan müdafaa kararı, yalnız Ermenilik ve Rumluk teşkiline karşı düşünülmüş ve itilaf devletlerinin işgal ve müdahale hareketleri de bu maksada yönelik addedilmişti. Yani, itilaf devletlerine karşı hasmane bir tavır takınmaktan Erzurum Kongresi sakınmıştı. Bu defa Sivas’ta her türlü işgal ve müdahaleye karşı da “müdafaa ve mukavemet” kararı verilmiştir.
Kongrece seçilen, Heyet-i Temsiliye’nin yetkileri, genişletildi. Milletçe savunma ve direnme esası kabul edildi ve vatanın herhangi bir parçası hükümetçe ihmal edildiği takdirde geçici bir hükümet kurularak, idarenin millet adına ele alınacağı kararlaştırıldı. Misak-ı Milli esasları kabul edildi. Kongre’nin karar altına aldığı ve İstanbul Hükümeti’nden ısrarla istediği bir diğer husus da, padişah tarafından dağıtılan Meclis-i Mebusan’ın bir an önce toplanmasını sağlamak ve bu maksatla milletvekili seçimine hemen başlanılmasını temin etmekti.
13 Eylül’de Sivas’ta, ihtilalin yayın organı olan, İrade-i Milliye adlı bir gazete yayınlanmaya başladı.
İhtilalci hareket, Sivas Kongresi’nden sonra güç kazanmıştır. İngiliz Amirali De Robeck’in de 17 Eylül 1919’da Lord Curzon’a gönderdiği raporda açıkça belirttiği gibi artık Milliyetçiler İstanbul’un emrini dinlememektedir. Raporun enteresan bir yönü de, Milli Hareket’te yaşanan bu gelişmelerin Cumhuriyet’e doğru bir yöneliş olduğunun Sivas Kongresi sonrası, İngiliz Amirali tarafından görülmüş olmasıdır. Sivas Kongresi’nin içeride ve dışarıda oluşturduğu yankıları göstermesi bakımından, raporun ilgili kısmı aşağıya alıyorum:
—“Alınan bütün haberlere göre, Milli Hareket, Anadolu’da müstakil bir cumhuriyete doğru gelişmektedir. Bu hareket, İstanbul’dan bilhassa Harbiye Nezareti’nden desteklenmektedir. Bu yeni Milliyetçi Parti, bugünkü Damat Ferit Hükümeti’nden ziyade, halk efkârını temsil etmektedir. Hükümetin kabul edeceği bir anlaşma, barış ve huzur getirmeyecektir. Çünkü Milliyetçiler onu kabul etmeyeceklerdir. Onlara, silah kuvvetiyle kabul ettirmek gerekecektir. Hükümetin emri artık yapılmamaktadır. Türk Milliyetçileri, Türkiye’nin Türklere kalmasını istiyorlar, yabancı himayesini red ediyorlar. Onlar, İmparatorluğun ölümünü değil yeni bir hayat mukavelesini imza etmek azmindedirler.”
Raporun bitiminde, “Mustafa Kemal hareketinin bağımsız bir Cumhuriyet’e doğru gittiği, Harbiye Nezareti’nce desteklendiği ve veliaht Abdülmecit’in de bu işin içinde bulunduğunu” belirtilmektedir.
Bütün bu gelişen olaylar karşısında Damat Ferit, artık daha fazla dayanamayacaktı.
Önceleri, İstanbul’da KuvayiMilliye’ye değer verilmiyordu. Bunlar, ordudan kovulmuş olan, ne düzenli birlikler üzerinde yetkisi, ne de başıbozuklar üzerinde tam otoritesi bulunan bir adamın yönettiği çapulculardan başka bir şey olarak görülmüyordu.
Ancak, telgrafhanelere el konulması hem İtilaf Devletleri’ni, hem de Ferit Paşa kabinesini tehlike ile yüz yüze getirmişti. Bunun, merkezi hükümete karşı bir “savaş ilanı” olduğunu anladılar.
Bu olaylar neticesinde, Sivas Heyeti Temsiliyesi’nin, ordu komutanları ve idari makamlarca desteklenen güçlü bir kuruluş olduğu ve artık ciddiye alınması gerektiği ortaya çıkmıştı.
Anadolu’nun silahlanması hızla devam etmekle birlikte bu durum, İstanbul’daki askeri makamlar tarafından da açıkça destekleniyordu. Diğer taraftan Anadolu’ya; asker, silah ve para gönderiliyor, İtilaf Devletleri yüksek komiserlerinin uyarılarına, protestolarına aldırış edilmiyor ve verdikleri emirler savsaklanıyordu. Sadrazam Ali Rıza Paşa, bu hareketleriyle Milliyetçilere yakınlık duyduğunu da göstermekteydi.
Bütün bu olup bitenler karşısında aciz kalan İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon ise;
—“ İstanbul’da bizimle alay ediyorlar” tarzında açıklamalarda bulunuyordu.
Sivas Kongresi’nin önemi, Mustafa Kemal Paşa tarafından ileride
“Burada bir milletin kurtuluşunu hazırlayan kararlar verildi” sözü ile ifade edilecektir.
Memleketimizin Milli Mücadele etrafında birliğini ve bütünlüğünü yaratmış olan ve bu bakımdan tarihimizin en önemli belgelerinden birisi olan Sivas Kongresinin kararlarını şöyle özetleyebiliriz:
1-Bütün yurttaki Müdafaai Hukuk Cemiyetleri birleştirilerek “Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti” haline getirilmiştir.
2-Erzurum Kongresi’nin seçtiği “Heyeti Temsiliye” ye Sivas Kongresinde seçilen delegeler de katılarak yeni temsil heyeti artık vatanın bütünlüğünü temsil eder, formülüyle görevlendirilmiştir.
3-Yine Erzurum Kongresinde kararlaştırılan her türlü işgal ve müdahaleye karşı toptan direnme kararı perçinlenmiş ve daha genel bir anlama getirilmişti. Bu açıkça neren gelirse gelsin, her türlü saldırıya karşı konulacak demektir.
4- Erzurum Kongresinde hükümetin bir baskı karşısında doğu illeri terk etmek zorunda kaldığı taktirde bir geçici idare teşkil edilecek formülü geliştirilmiş ve yurdumuzun herhangi bir parçasının terk ve ihtimali halinde geçici bir idare kurulacaktır kaydı konmuştur. Bu suretle İstanbul hükümeti ve müttefikler karşısında Türkiye’nin bir devlet ve milli hükümet kuracağı açıkça belirtilmiştir.
5- 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi zamanında hâkimiyetimiz altında kalmış olan bütün topraklarımızın bölünmez ve parçalanmaz bir bütün olduğu belirtilmiştir.
6- Sivas kongresince temsil heyetini genişletmek üzere Kara Vasıf, Hüsrev Sami, Hakkı Behiç, Mazhar Müfit, Ömer Mümtaz Beylerle Katipzade Mustafa Efendi seçilmişlerdir.
7- O devirde 20’nci Kolordu Kumandanı bulunan Ali Fuat Paşa’ya umum Kuvai Milliye kumandanı unvanı verilmiştir.
8- Sivas’ta manda fikri kesinlikle reddedilmiş, ancak teknik ve ilmi yardım kabul edileceği kaydedilmiştir.
SİVAS KONGRESİ’NE KATILAN DELEGELER:
4 Eylül 1919 günü saat 14.00’de Mustafa Kemal Paşa, kongrenin açılış konuşmasında katılan delegelere Sivas Lisesi’nin bir salonunda şöyle seslenmişti;
“…Vatan ve milletin kurtuluşunu amaçlayan zorlayıcı sebepler, sizleri bunca zahmet ve engel karşısında Sivas’ta topladı. Yiğitçe sine azminizi tebrik ve hoş geldiniz demekle bahtiyarlığımı sunarım. Millî Meclisin henüz toplanmamış olduğu bu sırada baskı altına alınmış ve bağımsızlığını kaybetmiş olan Hükûmet Merkezinin kendi başına kanunsuz bir kararı veyahut millî emellere aykırı bazı dış tekliflere boyun eğme gibi olup bittilerin ihtimaline karşı Erzurum ve Sivas Kongrelerinin millî ruhu temsilen ve birbirini izleyerek toplanması, şüphesiz ki, kurtuluşa götüren iyi bir işarettir.”
Görselde; Sivas Kongresi’ne iştirak edenlerle, Heyeti Temsiliye’ye seçilenler Sivas’ta lise binasının önünde; Sağdan, eski Vali Mazhar Müfit Kansu, Hüsrev Sami KIZILDOĞAN, eski Washington Büyükelçisi Ahmet Rüstem, eski Vali Bekir Sami KUNDUK, bir ara Sivas Vali Vekilliği yapan Kadı Hasbi, Kongre Başkanı MUSTAFA KEMAL, Şeyh Hacı Fevzi, Hüseyin Rauf ORBAY ve Ömer Mümtaz Beyler’le, Arkada ayakta; Hami Danişmend, bir ötede Recep Zühtü, iki kongre üyesi, Hüsrev Gerede, Ruşen Eşref ÜNAYDIN, Nizamettin, bir ötede Mazlum (muharrir Ahmet Rasim Bey’in oğlu), Küçük Etem ve Yaver Muzaffer KILIÇ Beyler görülmektedir.
Mili Mücadele öncesinin bütün kongrelerinde (Erzurum, Balıkesir, Nazilli, Alaşehir) ve hatta Birinci Büyük Millet Meclisi’nin ilk zamanlarında olduğu gibi, Sivas Kongresi’nde de kaç üyenin katıldığı kesinlikle tespit edilebilmiş değildir. Çünkü olağanüstü şartlar içinde toplantıya çağrılan bu kongrelerin toplanmaması için yapılan menfi çalışmalar yanında, ne olacağı henüz kestirilemeyen ve bir macera gibi görünen bu gibi çalışmalara katılmak cazip sayılmıyordu. Ayrıca, kongrelerin normal şartların intizamı içinde toplanması da beklenemezdi. Kongrelere ve sonra Büyük Millet Meclisi’ne katılacakların bir kısmı, gecikerek, çalışmalar başladıktan sonra gelebilmişlerdi. Buna karşılık üye seçildi. Bilenlerin bazıları gelmemiş, ya da gitmemiş, ya da gelememiş. Bazıları da gelip çalışmalara katıldıktan bir süre sonra çeşitli sebeplerle ayrılıp gitmişlerdir. Bu nedenler ötürü Sivas Kongresi’ne katılan delegelerin tam listesini veremiyoruz.
Fakat kesin olarak söyleyebileceğimiz husus, Anadolu İhtilalinin veyahut daha yaygın deyimle Milli Mücadelenin en önemli dönemecini teşkil eden Sivas Kongresi’ne katılanların sayısı “40” ı bulmaktadır. Daha önemlisi, bütün Anadolu’yu temsilen toplanmış bulunan bu kongre delegelerinin gerçek anlam ile seçildiklerini kabul etmeye imkân yoktur. Memleketimizin o zamanki seçim anlayışına ve şartlarına göre, delegelerin büyük çoğunluğu, temsil ettikleri vilayet ve kazaların, varsa Müdafaai Hukuk idarelerince, yoksa ora eşrafından vatansever bir gurup tarafından seçilmişlerdir. Bir kısmı da, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, kongre hazırlığını yapanlar tarafından delege gönderemeyen önemli merkezlerin delegesi sayılmışlardır. Bunlar zaten, Mustafa Kemal Paşa ile beraber mücadeleye atılmış ve onun yanında bulunan kimselerdi.
Sivas Kongresi üzerine en son yayımlanan araştırma, Sayın Mahmut GOLOĞLU ‘nun kitabıdır. GOLOĞLU ’nun verdiği liste daha önceki yayımlanan eserlerdeki listeden sayıca fazla olduğu gibi, delegeler hakkında soyadı ve meslek yönünden de açıklayıcı bilgiler ihtiva etmektedir. Onun için bu listeyi daha geçerli saymaktayız:
A-ŞARKİ ANADOLU MÜDAFAAİ HUKUK CEMİYETİ’NİN HEYETİ TEMSİLİYE ÜYELERİ
a) Erzurum Kongresince seçilmiş (Heyeti Temsiliyeye dahil) olanlar:
01-Mustafa Kemal Paşa (ATATÜRK).
02-Hüseyin Rauf Bey (ORBAY).
03-Bekir Sami Bey (KUNDUK).
04-Raif Efendi (DİNÇ).
05-Fevzi Efendi (FIRAT).
b)Heyeti Temsiliyeye seçilen:
06-Refet Bey (BELE).
B) İLLERİN DELEGELERİ:
07-İsmail Fazlı Paşa (CEBESOY), İstanbul Delegesi, (Emekli General).
08-İsmail Hami Bey (DANİŞMEND), İstanbul Delegesi, (Emekli General).
09-Hikmet Efendi, İstanbul Delegesi, (Askeri Tıp Öğrencisi)
10-Başzağazade Yusuf Bey (BAYKAYA), Aydın’ın Denizli Delegesi.
11-Küçükağazade Necip Ali Bey (KÜÇÜKA), Aydın’ın Denizli Delegesi, (Hukuk Öğrencisi)
12-Dalamanlızade Mehmet Şükrü Bey, Aydın’ın Denizli Delegesi
13-Hakkı Behiç Bey, Aydın’ın Denizli Delegesi, (Eski Mutasarrıf)
14-Macit Bey, Aydın’ın Alaşehir Delegesi, (Hâkim, Şarkışlalı)
15-İbrahim Süreyya Bey (YİĞİT), Aydın’ın Manisa Delegesi, (Eski Mutasarrıf)
16- Mehmet Tevfik Bey, Ankara’nın Çorum Delegesi, (Müftü, Malatyalı)
17-Sabıkzade Abdurrahman Dursun Bey, Ankara’nın Çorum Delegesi, (Lise Öğretmeni)
18-Tatizade Yusuf Bahri Bey, Ankara’nın Yozgat Delegesi (Tüccar, Çiftçi)
19-Tatizade Nuri Efendi, Kastamonu Delegesi, (Genel Meclis Üyesi)
20-Sami Zeki Bey, Kastamonu Delegesi, (Emekli Binbaşı)
21-Kesrizade Salih Sıtkı Bey, Afyonkarahisar Delegesi
22-Mehmet Şükrü Bey (KOÇZADE), Afyonkarahisar Delegesi
23-Bekir Bey, Afyonkarahisar Delegesi, (Hukukçu, Gazeteci)
24-Ahmet Nuri Bey, Bursa Delegesi, (Eski Mutasarrıf)
25-Osman Nuri Bey (ÖZGAY), Bursa Delegesi, (Dava Vekili)
26-Asaf Bey, Bursa Delegesi
27- Siyahizade Halil İbrahim Bey, Eskişehir Delegesi, (Taşocakları sahibi)
28-Bayraktarzade Hüseyin Bey, Eskişehir Delegesi, (Tüccar)
29-Hüsrev Sami Bey (KIZILDOĞAN), Eskişehir Delegesi, (Askerlikten ayrılma).
30-Râtipzade Mustafa Efendi (SOYLU), Niğde’nin Merkez, Delegesi (Çiftçi).
31- Delalzade Hacı Osman Efendi, Niğde’nin Nevşehir Delegesi.
32- Halit Sami Bey, Niğde’nin Bor Delegesi, (Malmüdürü).
33-İmamzade Ömer Mümtaz Bey, Kayseri Delegesi.
34- Katipzade Nuh Naci Bey (YAGAN), Kayseri Delegesi, (Tüccar).
35-Kalaçzade Ahmet Hilmi Bey (KALAÇ), Kayseri Delegesi.
36-Kara Vasıf Bey, Gaziantep Delegesi, (Emekli Kurmay Albay).
37-Boşnakzade Süleyman Bey, Samsun Delegesi.
38-Mazhar Müfit Bey (KANSU), Hakkari Delegesi, (Eski Vali).
Yararlanılan Kaynak Eserler:
1-Milli Mücadele Ulusal Kurtuluş Savaşı Cilt-1 Sabahattin SELEK,
2-ATATÜRK ‘ün Yaşamı ve Eseri Sadi IRMAK
3-İstiklal Harbimizde P.T.T (P.T.T Genel Müdürlüğü Ankara, 2009)
Eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız efendim.