Güzeller güzeli Bursa’nın şirin mi şirin, deniz ve zeytin kokulu ilçesi Mudanya’dayız bu hafta.
Bursa gibi yemyeşil olan Mudanya, şehrin kalabalık telaşından sıkılanların gelip sığındığı ve kendine mola verdiği, sahilinde oturup kahveleri yudumlarken iki lafın belinin kırıldığı, eşsiz balık lokantalarında denize nazır yemeklerin yendiği, gidildi mi dönülmek istenmeyen küçük masmavi bir ilçedir.
Burada ne yeşil hasrettir maviye, ne mavi yeşile…
Bursa’dan gelirken Mudanya’ya yaklaşmaya başladığınız anda alırsınız o hazzı. Mevsimin ne olduğu önemli değil, kışı da yazı gibi bir başka güzel bu cennetin.
Feribotla 75 dakikalık mesafede, Bursa’ya da sadece 28 kilometre uzaklıkta olan belde; zeytin bahçeleri, Rumlardan kalma eski taş evleri, keyifli çarşısı, sahilde sıra sıra dizilmiş balıkçıları, kordonu, rengarenk pazarları, sokakları saran o mis gibi koku ile soluğu dibinde alacağınız fırınları, uçsuz bucaksız mavisi, martıları ve göz alabildiğine uzanan yeşili, güler yüzlü insanları ile büyüleyen bir sihir gibidir.
Çok sevdiğimden midir bilinmez, her gelişimin dönüşü hüzünlendirir beni. Kalmalarım fazla olsun isterim.
Bilirim ki bir adımımı atsam İstanbul’dayım, diğer adımımı atsam Bursa’da.
İki büyük şehrin arasında sakin bir yaşamın verdiği keyif ile yaşlanmaz insan burada.
Neler yapmalı Mudanya’ya gelince, nereleri gezmeli anlatmadan önce, ilk sizi sahile sıralanmış tam denizin dibine, Mudanya’yı seyir ettiren lokantalara götürüyorum.
Sıra sıra dizili, her birinin mutfağında birbirinden güzel lezzetler ve bir o kadar sizi sıcacık gülümsemeleriyle karşılayan yılların esnafları…
İşte o esnaflardan biri de muhteşem mutfağı ile eşsiz bir ziyafet sunan, balığın ve köftenin bin bir çeşiti ile şahaneler yaratan Bodrum Balıkçısı. Senelerin değerli esnafı, sırt sırta verip bir yürek olmuş bir karıkoca, Kadri-Behiye Sert ailesinin işlettiği harikulade bir lokanta. Hizmet sınırsız, yüzler ise hep güler onlarda. Samimiyetleri, ilgi ve alakadarlıkları ile gönüllerin, o hünerli elleriyle hazırlayıp sundukları her bir yemek ve tatlılarıyla midelerin sultanları olmuşlar. Yolunuz Mudanya’dan geçerse, sakın Bodrum Balıkçısı’na uğramadan ayrılmayın derim.
Mudanya’ya gelince mutlaka o Rum mahalleleri gezilmeli. Renkli taş evler, Arnavut sokaklarını andıran tertemiz sokaklar ve tarihin kokusunu hissettiren yüzyıllık konaklar kendine hayran bıraktırır.
Beldenin en dikkat ve en çok ziyaretçi çeken yerlerinden birisidir Rum Mahallesi. İtalyan mühendis Piçiretu tarafından tasarlanmış burası. Yüzyıllık konakları ve sokakları ile tarihin tozlu sayfalarına adeta yolculuk yaptır ve en güzeli bu renkli mahallenin tüm sokakları denize açılır. Tepeden manzara ise görülmeye değer.
Mudanya’nın tarihine ışık tutan değerlerden bir diğeri de Apostoloi Kilisesidir.
18.yüzyılda, Bursa Metropoliti döneminde yapılmış olan Apostoloi Kilisesi, Aydınpınar Köyü’nde yer alır ve 1922 yılında camiye çevrilmiştir. 1980 yılına kadar da camii olarak kullanılmıştır. Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan kiliseyi mutlaka gezi listenize ekleyin. Eski bir Bizans kilisesi olan yapının o zamanlardaki adı Aya Tadori’dir. Kilisenin ilk yapılışı, 720’li yıllara dayanıyor. Bu kilise, Mudanya’nın alınması ile birlikte, camiye çevrilip, Fatih Camii adını almış. Ancak 1918 yılında, Rumlar, kasabaya tekrar gelince, cami yeniden kiliseye dönüşmüş. 1922 yılında, Kurtuluş Savaşı’nın ardından, yeniden cami olmuş. Eski kilise, yeni cami çok iyi onarım görmüş ve eski heybetinden bir şey kaybetmemiş.
Mudanya Hasanpaşa Hamamı da bölgedeki günümüze kadar ulaşan eserlerden biri. 400 yıllık bir tarihi olan Hasanpaşa Hamamı Mudanya’nın Hasanbey Mahallesi’nde yer alıyor. 400 yıl öncesine kısa bir yolculuk yapmak ve tarihin tozlu sayfasını aralamak isterseniz Hasanpaşa Hamamı’nı gezi listenize eklemelisiniz.
Mudanya’nın olmaz ise olmazı, zeytin diyarı dünyaca ünlü belde Tirilye’ye geldi sıra.
Antik çağlardan itibaren tarih sahnesinde bulunmuş, Bizans-Rum mimarisini yansıtan evleri ve tarihi kiliseleriyle de dikkat çeken, gezmeye, görmeye doyulamayan eşsiz bir köşe.
Tirilye deyince akla ilk gelen zeytin oluyor. Mudanya’nın güzelliğine güzellik katan yerlerinden biri olan Tirilye, çam ormanları ve mis kokan zeytin bahçeleri, Rumlardan kalma cumbalı evleri, salaş balık restoranları, tüm misafirperverlikleri ile bahçelerine çay içmeye davet eden sıcakkanlı insanları, köy kahveleri, küçücük çarşısı ve huzur kokan atmosferi ile aklınızı başınızdan alır.
Dünyaca ünlü Tirilye zeytinlerini almadan gitmek olmaz tabii. Orta boyda, küçük çekirdekli, çekirdeği zeytine yapışmayan, sofralık zeytinler, salamura yöntemiyle, 3-4 yıl saklanabiliyor. Son yıllarda, yöre turistik bir önem kazandığından, kasaba halkı topladıkları zeytini, kendi yaptıkları zeytin yağını, evlerinin ve dükkanlarının önünde, gelen turistlere satıyorlar.
Tirilye’de, şarapçılık da yapılıyor. Kurtuluş Savaşı başlarına kadar üzüm yetiştirilen ve Amerika’ya şarap sattığı bilinen Tirilye’de, artık üzüm yetiştirilmiyor ama başka yerlerden gelen üzümler, burada halen şarap yapılıyor. Tirilye barbunya balığının anavatanı olarak biliniyor. Eskiden, dere ağzında bol barbunya bulunduğu ve Doğu Roma imparatorlarına buradan barbunya balığı gittiği rivayet edilir.
Tirilye, Bizans, Rum ve Osmanlı mimarisinin izlerini taşıdığı için, 1980 lerden bu yana, birinci derece SİT alanıdır. Burada bulunan 7 kiliseden, üçü günümüze kadar gelebilmiş.
Mudanya ve Tirilye’ye geldin mi, önce bol bol yürüyeceksin. İçine mis gibi deniz havasını çeke çeke sahil boyu yüreyeceksin. Sonra oturup bir kahvede yine denize ve martılara karşı yudumlayacaksın çayını, bir bardak bitecek doldur evlat ikinciyi diyeceksin. Acıktın mı az biraz, beklemeden alacaksın soluğu kıyı lokantalarında, bir güzel balık kalamar,ardından yiyeceksin süt ve helvadan yapılan, güveç kapların içinde fırında pişip, sıcacık ikram edilen tatlını…
Geldin mi Mudanya’ya öyle hemen dönmeyeceksin.
İyi seyirler…