Son yıllarda oldukça popüler olan “Meleklerle irtibatta olmak, meleklerin yardıma çağrılması, melekler hayatımızın her yanında, yeter ki çağırın, her şeyi onlara bırakın, siz akışta kalın” öğretileri ile ilgili aklınız karışıksa, bahsedilen konuyla ilgili net bir düşünceniz yoksa ve buna ihtiyaç duyuyorsanız, farklı düşünceleri de olanlar var mı acaba? diye soruyorsanız…Yaşam Koçu Şems Terlan’ın konuyla ilgili makalesini okumanızı öneriyoruz.
MEĞERSE MELEKLERİN CENNETİNDE YAŞIYORMUŞUZ DA HABERİMİZ YOKMUŞ!..
Ortaokuldayken din derslerinde bize dört tane melek olduğu öğretilmişti. Gel gelelim, devran değişti, daha ne olduğunu anlamadan birdenbire bir melek enflasyonudur başladı, bugüne kadar adını sanını bile duymadığımız onca meleğin adını piyasada duyar olduk. Hem de bırakın bunların ‘sade’ melek olanlarını, maşallah hepsi de ortada ‘baş melek kadrosu’yla (Yoksa statüsüyle ya da mevkiiyle mi demeliydim?) cirit atıyor!
Hatta bu iş bununla da kalmıyor, kadroya her gün yenileri ekleniyor…
Hicvi mi mazur görün dostlar ama cılkı çıktı bu işin; şu anki durumu, hani bir tarihte medyada ve televizyonların haber programlarında da yer bulan ve ”Devlet dairelerindeki kadrolu odacı sayısı hızla artış gösteriyor, her kurumda neredeyse memurdan çok odacıya rastlanıyor, artık kıyıya köşeye, nereye baksan odacı, elini sallasan odacıya çarpıyorsun, vs.!” türünden çıkan haberlere benzetiyorum da…
Şimdi dostlar; gerçekten merak ettiğim için soruyorum, lütfen bilen birileri bana şu soruların cevabını versin:
Aslında etrafımızda bu kadar melek vardı da biz mi onlardan haberdar değildik? Ya da o zamanlar bize o dersleri veren öğretmenler mi cahildi de bize bir şey öğretemediler? Bu kadar meleğin, her birinin ayrı görevi var da biz mi bilmiyoruz?
Yoksa şu anda birileri bizi fena hâlde kandırıyor mu?..
Lütfen açıklayın da ben dâhil herkes öğrensin!
Bu arada konunun başka bir yönü daha var: Bir bilgiye göre, melekler insan olmak için çırpınan bedensiz varlıklar yani onlar zaten bize özeniyorlar, bizim gibi olmaya can atıyorlar! Allah’a bu konuda yalvarıyorlar, ”Ne olur bizi de insana dönüştür, onun gibi muktedir kıl!” diye. Hatta şeytan da aslında bir melek ama itaatsizliği nedeniyle Allah’ın huzurundan ve de cennetten kovulmuş…
Ee, o hâlde bazı insanlar neden bu varlıklardan medet umuyor? Neden dışlanmış, gözden düşmüş bir varlığı örnek alıp ona uyuyorlar? Ve de en önemlisi: İnsan kendinden daha düşük düzeyli bir varlıktan nasıl medet umabilir ki?
Bu tam anlamıyla bir cehalet ve de bir bilinçsizlik hâli değil mi?
Evet, şimdi lütfen bir zahmet sıvayın kolları; cevaplarınızı bekliyorum.
Şimdi gelelim benim bu bilgileri nereden ve nasıl edindiğime!.. Hemen açıklayayım; emin olun kaynağım çok sağlam:
Dostlar, eminim bilenleriniz vardır (Eh, bilmeyenler de şimdi öğrenmiş oldu!); 2011 yılının Nisan ayında piyasaya bir kitap çıktı. Adı ”Azrail’in Secde Ettiği Adam”; kitabın yazarı değerli dostum Erdal Demirkıran, ben de ‘Detay Adamı’ sıfatıyla editörlüğünü yaptım, bakarsanız künyede görebilirsiniz. Bu kitap aslında bir kurgu roman; Azrail’le, canını almaya geldiği genç bir adam arasında geçen bir diyaloğu anlatıyor: Genç adam ‘din konusunda yanlış bilinen ne varsa’ soruyor, Azrail de bu soruları ‘Allah kanalından aldığı bilgilerle’ cevaplıyor! Yalnız yeri gelmişken şunu da sormadan geçemeyeceğim: Kitabın ‘melek kahramanı’ olarak neden Azrail seçildi dersiniz? İşte o da apayrı bir ironi!..
Peki bu kitabın bu konularda gerçekten bir referans kitap olup olmadığını nasıl mı biliyorum?
Biliyorum, hatta eminim çünkü bu kitapta, hiçbir bilginin eksiği gediği kalmasın, insanlar dinle ilgili konularda çelişkiye düşmesin, onu ‘bir inanç sistemi’, kutsal kitapları da ‘insanlara yaşam bilgisini aktaran kitaplar’ olarak görsün, her iki konu hakkında da tamamen tarafsız bilgiler edinsin diye insanüstü bir çaba gösterildi; bu anlamda diğer semavi dinlere ait olan kitaplarla Türkiye’de yayınlanmış ne kadar Kuran meali varsa satır satır incelendi, kariyerini bu alanda yapmış pek çok kişinin bilgisine ve görüşüne başvuruldu…
Bu arada, okurlarıma sesleniyorum: Yakında Azrail’in Secde Ettiği Adam’ın devamını yayınlıyoruz, haberiniz olsun…
Dostlar, sözün özü şu: Şimdi her gün bir melek ismi öğrenerek oyalanma değil, gerçeklerle ve kendimizle yüzleşme, ardından da pırıl pırıl, aydınlanmış bilinçler olarak ‘birlik ve bütünlük’ fikrine erişme ve ortak geleceğimizi yaratma yani ‘niceliklerle’ değil ‘niteliklerle’ ilgilenme zamanı! Eğer böyle konularda takılıyor ve bir çıkar yol bulamıyorsak lütfen gerçek kaynaklara başvuralım; onları okuyalım ki aydınlanabilelim. Yolu bu şekilde ve özgür irademizle bulalım ve mümkünse hemen uyanalım! Bunları bir an önce yapalım ki artık bu türden enflasyonist ve polemiğe açık konularla kafalarımız karışmasın. Gündem havada kalan, soyut konularla meşgul edilmesin ve de hayatımızda daha ayağı yere basan, daha somut, daha iyi, daha güzel, daha doğru, daha yararlı konulara yer açılsın…
Şems TERLAN (MEHMET ŞEMSEDDİN) KİMDİR?
1960 yılında İstanbul’da doğdu. 1984 yılında İTÜ Kimya-Metalurji Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Medikal kozmetikler ve profesyonel kişisel bakım ürünleri alanında etkinlik gösteren çeşitli kuruluşlarda pazarlama, eğitim ve ürün yöneticisi olarak çalıştı.
1987 yılında, televizyon reklam filmleriyle başlayıp dizi ve sinema filmleriyle süren oyunculuk serüvenine başladı. On beş yıl ‘alaylı’olarak oyunculuk yaptı. Bu süreçte çok sayıda reklam filminde ve televizyon dizisinde oynadı.
2001-2003 yıllarında Akademi İstanbul’da oyunculuk, doğru ve etkili konuşma eğitimleri alarak ‘okullu’ bir oyuncu oldu.
2003 yılında Dönüşüm Konağı Başarı Psikolojisi Enstitüsünde New-NLP Practitioner, Master, Designer eğitimlerinden geçerek İletişim Uzmanlığı, Performans Koçluğu, Kişisel-Grupsal Terapi ve Danışmanlığı ve Eğitim Tasarımcılığı konularında yetkinleşti. 2004 yılında FA Coach Academy’den ‘Temel Koçluk Becerileri eğitimi aldı.
2008 yılında Nominer Eğitim’den kendinle yüzleşme, ‘Reflexion 1-2′ eğitimlerini aldı.
2009 yılında eğitmenlik becerilerini geliştirmek amacıyla Çağdaş Drama Derneğinde ‘Yaratıcı Drama’, 2013 yılında ise İstanbul Psikodrama Enstitüsünden ‘Spontanite Tiyatrosu’ (insanın bedensel ve duygusal olarak sınırlarını ortadan kaldırması ve serbest ve özgürce dışa vurması ile ilgili disiplinler) eğitimleri aldı.
Terlan’ın ‘evrensel bilinç, evrensel sistem, evrensel varoluş ve evrensel enerji’ konularında da çalışmaları vardır.
2010-2012 arası Reiki 1-2-3. seviye uygulayıcı eğitimlerini aldı.
2013 yılında bütün bilgilerini ve deneyimlerini birleştirme olanağı bulduğu ‘Access Bars’la tanıştı ve bu konuda uygulayıcı eğitimleri aldı.
Terlan, şu aralar, Access Bars’tan yola çıkarak -farklı disiplinleri de biraraya getirerek- oluşturduğu ‘Zihin Ötesi Terapisi’ adlı son derece etkili ve kalıcı bir şifa programını -aralarında yaşam koçu, psikolog ve tıp doktorlarının da bulunduğu- geniş bir danışan kitlesine uygulamaktadır.