“CUMHURİYET, FİKREN, İLMEN VE BEDENEN KUVVETLİ VE YÜKSEK MUHAFIZLAR İSTER.”
ATATÜRK ‘ün ağzından birçok hatıralar anlatılmaktadır. Kendisinin kaleminden çıkan tek hakiki vesika “NUTUK”, tek hakiki hatıralar da 1926 da “HAKİMİYE-İ MİLLİYE” gazetesinde neşredilmek üzere bana anlattıklarıdır diyen Falih Rıfkı ATAY, İstanbul hatıralarının birini şöyle anlatmaktadır:
—“Bir gece Gazi Ada’da yat kulübünde konuşurken yanındakilerden birinin sportmen olduğunu anladı. Ona şu suali sordu:
GAZİ: -…”SPOR NEDİR?”
Muhatabı sporu herkesin bildiği gibi tarif etti.
GAZİ DEDİ Kİ: -…”BANA DAHA AÇIK, BELİRGİN BİR TARİF BULABİLİR MİSİN?”
Belki en güzel cevabı bulabilmek için düşünen sportmenin ufak bir duraklayışı üzerine,
GAZİ ŞU HATIRASINI ANLATTI:
-…”ARIBURNU KUMANDANI İDİM. İKİ TARAFIN ATEŞ HATLARI ARASINDA ELLİ, ALTMIŞ METRE VARDI. BİRBİRİNE EN YAKIN HATLAR ARASINDA DOLAŞAN TÜRK VE İNGİLİZ KEŞİF ERLERİNDEN İKİSİ GECENİN KARANLIĞI İÇİNDE ELLERİNDEKİ UZUN SİLAHLARI KULLANAMAYACAK KADAR BURUN BURUNA TEMAS ETMİŞLER. HER İKİ CESUR ER, SİLAHLARINI ATMIŞLAR, DOĞRUDAN DOĞRUYA BİRBİRİNİ BOĞAZLAMAK İÇİN ELLERİNİ KULLANMAK ZARURETİNİ HİSSETMİŞLER.
İNGİLİZ KEŞŞAF YUMRUKLARINI SIKMIŞ, BOKS İDMANINI, TÜRK NEFERİNİN VÜCUT VE KALBİ ÜZERİNDE TATBİK ETMEYE BAŞLAMIŞ. BU MAHİRANE YUMRUK İDMANINI BİLMEYEN TÜRK NEFHERİ KALBİNE MADDETEN, VİCDANINA MÂNEN VURULAN DARBELERİN TESİRİ ALTINDA İKİ ELİNİ ÖTEKİNİN BOĞAZINA UZATMIŞ, VAR KUVVETİYLE DÜŞMANIN GIRTLAĞINI YAKALAMIŞ. DÜŞMAN NEFERİNİN BOĞAZI İKİ DEMİR PENÇENİN MENGENESİNDE SIKIŞINCA, BİZİM NEFER, BOKS DARBELERİNİN ÖNCE HAFİFLEDİĞİNİ BİRAZ SONRA KAYBOLDUĞUNU GÖRMÜŞ.
NEFER, ESİRİNİ SÜRÜKLEYEREK BENİM YANIMA GETİRDİ. GECE YARISINDAN SONRA İDİ. EVVELÂ DÜŞMAN NEFERİNİ SORGUYA ÇEKTİM:
GAZİ: -…”NE OLDU? SEN NİÇİN BURALARA KADAR GELDİN?”
DÜŞMAN NEFERİ: —“Spor… Cevabını verdi.”
GAZİ BİZİM NEFERE SORAR: -…” NASIL ODU?”
BİZİM NEFER: —“Esirinin verdiği ilmi cevabı anlamamış olmaktan korkarak bilmiyorum, dedi.”
GAZİ DÜŞMAN NEFHERİNE: -…”SEN SPORTMEN MİSİN?”
DÜŞMAN NEFERİ: —“ Evet çok iyi…”
GAZİ DÜŞMAN NEFERİNE: -…”BİZİM NEFERİ NASIL BULDUN?”
DÜŞMAN NEFERİ: —“ Bilmiyor, dedi.”
GAZİ TÜRK NEFERİNE DÖNER: -…”İŞİTİYOR MUSUN, SENİN İÇİN BİLMİYOR, CAHİLDİR. DEDİ.”
BİZİM NEFER KISACA: —“ Huzurunuza getirdim efendim, cevabını verdi.”
GAZİ DEVAM ETTİ: -…”BENDEN SPOR NEDİR, DİYE SORULURSA VERECEĞİM CEVAP ŞUDUR: SPOR, VATANIN, MİLLETİN ÂLİ MENFAATLERİNE TECAVÜZ EDENLERİ GIRTLAĞINDAN YAKALAYIP MEMLEKET VE MİLLET HÂKİMLERİNİN HUZURUNA GETİREBİLMEK KABİLİYET-İ MADDİYE VE MANEVİYESİDİR.”
ATATÜRK’ÜN SPOR HAKKINDAKİ ÖZLÜ SÖZLERİ:
*Her çeşit spor faaliyetlerini, Türk gençliğinin millî terbiyesinin ana unsurlarından saymak lâzımdır. 1937 (Atatürk’ün S.D.I, s. 387)
*Muvaffak olmak için her türlü yardımdan ziyade bütün milletçe sporun niteliği, kıymeti anlaşılmak ve ona kalpten sevgi göstermek, onu vatanî vazife saymak lâzımdır. 1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
*Dünyada spor hayatı, spor âlemi çok mühimdir. Bu kadar mühim olan spor hayatı, bizim için daha mühimdir; çünkü ırk meselesidir, ırkın düzelmesi ve gelişmesi meselesidir, ayıklanması meselesidir ve hatta biraz da medeniyet meselesidir. 1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 244)
*Bir toplum yalnız spor ile rengini ve gücünü değiştiremez. Orada hâkim olan sıhhî, sosyal, medenî birçok gerek ve şartların teminine yönelen teşebbüs ve tedbirlerin uygulanması lâzımdır. 1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
*Köylülerimiz, köy çocukları denilebilir ki bütün hayatlarını tarlada, meralarda hareket ve beden çalışması içinde geçirirler. Fakat gereken şekilde, ilim ve fen kurallarına göre olmadığı için gayenin istediği netice beklenemez. Türk ırkında mazinin uğursuz, olumsuz, manasız izleri kalmıştır. Tarihlerde dünya hâkimi olmuş koskoca Türk milletine bugünkü neslimiz mirasçı olduğu zamanda, bu koca milleti biraz zayıf, biraz hasta, biraz cılız bulmuştur. Efendiler, gürbüz, yavuz evlâtlar isterim! 1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 245)
*Türk sporculuğu, uluslararası alanda lâyık olduğu yerini alacaktır. O zaman Türk sporculuğu, memleket ve millet hayatında etkili olduğu kadar, biraz da medeniyet ve belki de benim tahminimden fazla bir medeniyet belirtisi olacaktır. 1926 (Atatürk’ün S.D.II, s. 246)
*Türk gençliğinin spor sahasında da gösterdiği kabiliyet ve faydalı faaliyeti takdirde izliyorum. 1928 (Milliyet gazetesi, 8. 9. 1928)
*Türk milleti anadan doğma sportmendir. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerlerinde güreşirlerken görürsünüz. Ata en çok ve en iyi binen yalnız Türk erkekler değildir; “TÜRK KADINI DA BU İŞİ BİLİR”.
Hangi milletin daha sportmen olduğu ancak harp meydanlarında anlaşılır. Türk’ün muharebe meydanlarındaki şaşırtıcı mukavemet ve kahramanlığı, ruhu kadar bünyesinin de sağlamlığına bir delildir. Yalnız harp, sportmen milletlerin üstünlüğünü belirtmek için kullanılması uygun görülmeyen müthiş bir vasıta olduğundan, ancak gördüğümüz, bildiğimiz usuller tatbik olunmaktadır.Benim en çok sevdiğim spor, serbest güreştir. Hangi Türk askerini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız. Dik omuzları, iyi, kusursuz teşekkül etmiş adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanık tatlı renkleri, kafa yapıları, insanın ruhuna itimat ve neşe veren bir eser olarak canlanır. (Ferit Celâl Güven, Yücel Dergisi, Cilt: X, Sayı: 57, 1939, s. 130)
*Kuvvet ve zekâ oyunu! (Afet inan, Atatürk’ten Hatıralar, 1950 s. 157)
*Kurt dereli Mehmet Pehlivan’a yazdığı mektup:
Seni cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı tanıdım. Parlak başarılarının sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: “BEN HER GÜREŞTE ARKAMDA TÜRK MİLLETİNİN BULUNDUĞUNU VE MİLLET ŞEREFİNİ DÜŞÜNÜRÜM!” Bu dediğini, en az, yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek ilkesi olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğumu anlarsın. 1931 (Tarih IV, Türkiye Cumhuriyeti, Haz: T.T.T.C., s. 268)
*Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılamaz. İdrak ve zekâ, ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. “BEN SPORCUNUN ZEKİ, ÇEVİK VE AYNI ZAMANDA AHLAKLISINI SEVERİM.” (Ferit Celâl Güven, Yücel Dergisi Sayı: 57, 1939, s. 130)
*Sporda tek ve belli bir gaye gözetmek lâzımdır. Sporu ya propaganda için yapacağız yahut da bedenî gelişmemizi temin için yapacağız. 1923 (Atatürk’ün S.D.V, s. 98)
*Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için, herhangi bir yarışmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. “SAĞLAM KAFA, SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR” sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir. 1937 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 86)