Dünyanın en stresli mesleği Fenerbahçe Spor Kulübü futbol şubesinin teknik direktörü olmaktır dersem bu abartı olmayacaktır çünkü tarih bu tezimi haklı çıkartacak kadar örnekler ile dolu.
Bu takımın teknik direktörlüğünü Rıdvan Dilmen, Aykut Kocaman gibi taraftarların çok sevdiği isimler de yaptı ama baskıyı belli bir yere kadar kaldırabildiler. Sayın Kocaman bu hususta çok özel bir insan ve kendisinin teknik adamlığını beğenmesem de karakterli duruşu ve çelik gibi sinirleri ile her türlü takdiri ve saygıyı hak ediyor. Saçlarını Fenerbahçe için ağartan adam ne güzel adamdır.
Kişisel olarak geçmişe dönmeyi ne futbolda ne de özel hayatımda çok fazla sevmem. Başarıyı ve mutluluğu yakalayabilmek için ileriye doğru bakıp ulaşılabilecek mantıklı bir hedef koymak gerekir. Hedef e giden yolda plan ve program olmadan başarıya ulaşabilmek şans işidir ve sizden ziyade dış faktörlere bağlıdır. Vitor Pereira ise taraftarı tarafından hiç sevilmemesine, hatta istenmemesine rağmen kafasında oluşturduğu oyun şablonunu ligde oynadığı son 3 müsabakada başarılı sayılabilecek seviyede uygulamaya başladı. Evet, oynanan futbol Mersin İdman Yurdu maçına kadar pek parlak değildi, rakip zayıftı ve ligden düşmesi muhtemel adaylardan bir tanesi fakat Konyaspor müsabakasının ikinci yarısı ile birlikte takımın sisteminde gözle görülür, çok bariz ve düzelme var.
Öncelikle Vitor Pereira camia tepkisi yüzünden takımı ufak da olsa daha fazla hücuma dayalı bir şablona soktu ama bunu yaparken kendi inancı ve prensibinden gram ödün vermedi ki bu benim bir teknik direktörde en fazla saygı duyduğum olaydır. Takımın başına geçtiğinden beri Mehmet Topal ve Josef De Souza’yı sakat olmadıkları müddetçe hiç ayırmadı. Taraftar bu iki oyuncudan birinin mutlaka yedek olması gerektiğini düşünüp, ilk 11 de sahaya çıkan, çapa olarak nitelendirilebilecek iki tane ön liberonun Fenerbahçe gibi hücum futbolu oynaması gereken bir takıma fazla olduğunu düşünmek tabii ki normal bir düşünce. Lakin Vitor Pereira’nın özellikle son birkaç maçta bu ikiliye özgürlük vermesi, hücum bölgesinde dolaşmalarını istemesi ve hatta özellikle Josef’i 8 numara gibi oynatmaya başlaması ile takım hücum alanında güzel işler yapmaya başladı.
Elbette Vitor Pereira’nın eleştirilebilecek tarafları da oldukça fazla. Özellikle oyuncu değişiklikleri konusunda kendisinden şikâyetlerim var ve ezber değişiklikler yapıyor. Şenol Güneş’in her Beşiktaş maçının 65. dakikalarında Sosa’yı çıkartıp Necip’i oyuna alması ne kadar mantık dışı geliyorsa Vitor Pereira’nın da Diego – Ozan /// RVP – Fernandao değişiklikleri de ezber kokuyor. Ayrıyeten, Volkan Şen hususunda da sitemlerim mevcut. Fenerbahçe’de Volkan Şen ve Alper Potuk hariç oyunu kolaylıkla dikine oynayabilen futbolcular yok. Nani transfer edildiğinde kendisinden bunu bekliyordum ama geçen şu 12 haftalık sürede daha oyuncu geçebildiğini bile göremedim. Dolayısıyla Vitor Pereira’nın yerinde olsam Nani’yi 1-2 hafta yedek kulübesinde oturtarak hem Volkan Şen’e hakettiği şansı verir hem de Nani’yi biraz daha motive etmeye çalışırım.
Bu takım an itibarı ile oynadığı 12 maçta geçen seneye göre 3 puan fazla toplamış ve bu 12 maçın 2 tanesinde derbi oynamış. Gol atamıyor ve kısır denilen takım yine geçen seneye göre 2 gol fazla atmış (geçen sene 17) ve Beşiktaş ile Galatasaray’ın ardından ligin en çok gol atan üçüncü takımı, takım defansif anlamda geçen seneye göre çok daha derli toplu ve 2 gol eksik yemiş (geçen sene 12), Kasımpaşaspor dan sonra ligin en az gol yiyen takımı.
Sonuç olarak Fenerbahçe taraftarının Vitor Pereira’ya karşı abartılı seviyede ön yargısı ve saygısızlığı mevcut ve bu adam bunları hak edecek kadar skandal işler yapmadı. Elbette iç sahada oynanan ve 2-0 dan 2-2 biten Akhisar ve derbide yine iç sahada 1-1 biten Galatasaray maçında skandal teknik adam hataları oldu ama yine de bu kadar eleştiri ve saygısızlığı hak ettiğini düşünmüyorum.
Fenerbahçe taraftarı memnuniyetsiz ve sabırsızdır. Normalde yeni işe başlamış bir teknik direktöre zaman verilmesi gerekirken, Türk milliyetinin klasik hastalığı olan ‘’hemen olsun’’, ‘’çabucak olsun’’, ‘’süper olsun’’, ‘’sorunsuz olsun’’ gibi ütopik istekler yüzünden hocayı bu kadar çabuk harcamamak ve yıpratmamak lazım. Vitor Pereira sezon sonunda bu takımı şampiyon yapacak, gelecek sene de birkaç takviye ile birlikte herkesin istediği akıcı hücum futbolunu da oynatacaktır. Bu sezonu bir geçiş ve kabuk değiştirme sezonu olarak kabul etmek taraftarın ruh sağlığı açısından iyi olacaktır ve realist bir bakış açısıdır.
Konyaspor maçının ikinici yarısını ve Mersin maçının 90 dakikasını baz aldığımda solmakta olan umutlarım tekrardan klorofil görüp yeşerdi. 30 Kasım Pazartesi oynanacak olan Trabzonspor maçında güzel futbol ile birlikte alınacak iki farklı bir galibiyet ile Vitor Pereira’ya olan eleştirilerin sesinin kesileceğini düşünüyor ve temenni ediyorum.
Victor Hugo’nun dediği gibi; En karanlık gece bile sona erer ve güneş tekrardan doğar.
Güzel günler yakın. Sabredip görelim.
İyi Haftalar Dilerim,
@josephintavugu