Sabiha GÖKÇEN aldığı eğitim sayesinde paraşütle atlamayı ve planör kullanmayı kısa sürede öğrendi. Eğitimlerden sonraki bir gün köşke giderek olanları ATATÜRK ‘e anlatmak istedi. ATATÜRK manevi kızını kapıda karşılayıp sordu:
-…”ANLAT BAKALIM GÖKÇEN, BUGÜN NELER YAPTIN, NELER HİSSETTİN?”
GÖKÇEN heyecanlı heyecanlı anlattı…
ATATÜRK ‘ün yüzü güldü.
-…”GÖRECEKSİN GÖKÇEN BİR GÜN İFTİHAR EDECEĞİMİZ BİR UÇMAN KIZIMIZ OLACAKSIN. SENİ BİR GÜN AVUSTURALYA’YA UÇARAK GÖNDERECEĞİM.” Dedi.
1 TEMMUZ 1935 DENİZ BAYRAMI
Sıcak bir yaz günüydü…
Türk Tarih Kurumu’nun bazı üyeleri Dolmabahçe Sarayı’nda çalışıyordu.
Başkan Hasan Cemil ÇAMBEL, üyelere ATATÜRK ‘ün kendilerini kabul edeceğini haber verdi. Habere herkes sevindi.
Saat beşe doğru üyeler Dolmabahçe önünde bekletilen motorun güvertesinde ATATÜRK ‘ün huzuruna çıktı. Moda Deniz Kulübünün açılış törenine gidilecekti.
Değerli okurlarım Türk Tarih Kurumu üyelerinden Sayın Hamit Sadi SELEN ‘in “ATATÜRK’TEN ANILAR” adlı eserinden okuyacağımız bizler için çok değerli olan bu bilgileri vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak 20 Nisan 1926 tarihinde kabul edilmiş olan “KABOTAJ BAYRAMI (DENİZ BAYRAMI)”
1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmiş ve bu yıldan itibaren ülkemizde her 1 Temmuz gününü “DENİZCİLİK VE KABOTAJ BAYRAMI” olarak kutlamaktayız.
1935 yılında o zamanlar İktisat Vekili olan Mahmut Celal BAYAR, Zeki Rıza SPOREL ‘e bir deniz gezintisi sırasında sohbet ederlerken Ulu Önde ATATÜRK ‘ün:
-…”DENİZE İNMEK MEDENİYETİN ŞİARIDIR.” Bizlere vecizesini anımsatır.
Bu geziden dört- beş ay sonra İktisat Vekili Sayın BAYAR bir gün Sayın SPOREL ‘e bir deniz kulübü kurma önerisinde bulunur. Birlikte çalışmalara başlanır ve Moda’daki Sayın Celal SOFU ‘nun binasında Moda Deniz Kulübü açılır.
Açılışı Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 9 Temmuz 1935 tarihinde yapmıştır.
Moda ve Kalamış Koyu’nun güzelliğini yaşayan ATATÜRK, çevrenin sosyal ve kültürel yapısını da göz önünde tutarak, dönemin Başbakanı olan Sayın Mahmut Celal BAYAR ‘a Kulübün kuruluş talimatını 1934 yılının sonbaharında verdiğini öğrendiğimiz, Moda Deniz Kulübü’nün bir dönem Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmış olan Başkan Sayın Dr. Altan EDİS ‘in değerli derlemelerini de göz önünde tutarak Sayın Hamit Sadi SELEN ‘in “ATATÜRK’TEN ANILAR” adlı eserini okumaya devam edelim:
1 TEMMUZ 1935 DENİZ BAYRAMI
Sıcak bir yaz günüydü…
Türk Tarih Kurumu’nun bazı üyeleri Dolmabahçe Sarayı’nda çalışıyordu.
Başkan Hasan Cemil ÇAMBEL, üyelere ATATÜRK ‘ün kendilerini kabul edeceğini haber verdi. Habere herkes sevindi.
Saat beşe doğru üyeler Dolmabahçe önünde bekletilen motorun güvertesinde ATATÜRK ‘ün huzuruna çıktı. Moda Deniz Kulübünün açılış törenine gidilecekti.
Değerli okurlarım Türk Tarih Kurumu üyelerinden Sayın Hamit Sadi SELEN ‘in “ATATÜRK’TEN ANILAR” adlı eserinden okuyacağımız bizler için çok değerli olan bu bilgileri vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak 20 Nisan 1926 tarihinde kabul edilmiş olan “KABOTAJ BAYRAMI (DENİZ BAYRAMI)” 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmiş ve bu yıldan itibaren ülkemizde her 1 Temmuz gününü “DENİZCİLİK VE KABOTAJ BAYRAMI” olarak kutlamaktayız.
ATATÜRK yazlık açık renk bir elbise içinde neşeli ve sağlıklı görünüyor, sabırsızlıkla bir şey bekler gibi bir hali vardı.
Kısa süre sonra elindeki tepside dondurma bardağı ile bir garson belirdi. Garson bardağı uzattı fakat ATATÜRK almadı.
Garsona:
-…”GÖRMÜYOR MUSUN MİSAFİRLERİMİZ VAR. BU SICAK GÜNDE ÖNCE ONLARA SONRA BANA GETİRİRSİN,” dedi.
Motor, Moda İskelesi doğrultusunda harekete hazırlanırken bir soru ortaya attı. Daha ziyade Hasan Cemil ÇAMBEL ‘den cevap bekler gibiydi.
ATATÜRK:
-…”ACABA BEN RESSAM OLABİLİR MİYİM?” diye sordu.
Hasan Cemil ÇAMBEL önce,
—“AMAN EFENDİM, SİZ RZU ETTİKTEN SONRA PEKÂLÂ YAPARSINIZ, ELİNİZ PARMAKLARINIZ BU İŞE ÇOK YATKIN GÖRÜNÜYOR.” dedi.
ATATÜRK biraz düşündükten sonra şöyle dedi:
-…”BEN HARBİYE’DE İKEN RESİM DERSİNDEN DAİMA “10 NUMARA” ALIRDIM. RESİM HOCAMIZ ZİYA BEY, GİYİMESİNE MERAKLI BİR ZATTI. ÖĞRETMEN KIYAFETİNE DİKKAT EDERSE DAHA ÇOK SAYGI TOPLAR. KENDİSİ BENİMLE MEŞGUL OLUR, VERİLEN ÖDEVİN EKSİK YERLERİNİ TAMAMLAR, SONRA DA KENDİ TAMAMLADIĞI BİR ŞEYE AZ NUMARA VERECEK DEĞİL YA, HER DERSTE “10 NUMARA” ALIRDIM.”
Bu sözlerden sonra hemen ilave etti:
-…”ACABA ŞİMDİ ZİYA BEY NEREDE?”
Tarih Kurumu üyelerinden Hamit Sadi SELEN motorun açık yeri rüzgârlı olduğu için ATATÜRK ‘le beraber kapalı bir yere geçip kaldılar.
ATATÜRK sordu:
-…”TAHSİLİNİZ NEDİR?”
Hamit Sadi SELEN:
—“İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ’Nİ BİTİRDİM, SORA DA VİYANA ÜNİVERSİTESİNE DEVAM EDEREK ‘TÜRKLER’İN ANADOLU’YA YERLEŞMSİ’ KONUSU ÜZERİNDE DOKTORA İMTİHANI VERDİM EFENDİM.”DEDİ.
ATATÜRK:
-…”AVRUPA’YA TAHSİL İÇİN GİDENLER YA BURADA YÜKSEK TAHSİLİNİ YAPIP GİTMELİ YAHUT İMKÂN BULURSA ORTA TAHSİLİ DE AVRUPA’DA YAPMALI.” Demişti.
O sırada motor Moda İskelesi’ne yaklaşmıştı. Büyük bir kalabalık karşıladı ATATÜRK ve beraberindekileri…
Tören yapıldı, akşam oldu, Dolmabahçe Sarayı’na dönüldü, sofra kuruldu.
Hamit Sadi SELEN ilk kez sofranın konuğu oluyordu. Yeri ATAÜRK ‘e yakındı; konuştuklarını rahatlıkla duyabilecek bir konumdaydı.
Sağında Sabiha GÖKÇEN, solunda Mahmut Celal BAYAR oturuyordu.
Hamit Sadi SELEN bir ara Sabiha GÖKÇEN ile planörlük ve ‘ANKARA – ESKİŞEHİR’ arasında ne gibi farklar vardır, yazın Ankara’da hava boşlukları çoğalır mı konuları konuşuyordu.
ATATÜRK, Sabiha GÖKÇEN ile Mahmut Celal BAYAR ‘ın bir gün sonra yapacakları BAYAR ‘la Rusya seyahatinin hazırlıkları hakkında bilgi aldı.
Sonra, masada bulunan Nuri CONKER ile Çanakkale Savaşları’ndaki anılarından söz açtı:
–…”DÜŞMAN OLDUĞU YERDE DURDURULMUŞ, BİR ADIM İLERLEMİYOR, FAKAT SÜREKİ SURETTE YENİ KUVVETLER ÇIKARTIYOR. ARKADAN DÜŞMAN GEMİLERİ DURMADAN SİPERLERİMİZİ DÖVÜYORDU. BEN BİR İLERİ HAREKETİ DÜŞÜNÜYOR, BU MAKSATLA CEPHEYİ DOLAŞIYOR, DURUMU İNCELİYORDUM. ZABİTLERDEN ALDIĞIM BİLGİYE GÖRE ASKERLER BOMBARDIMANLARDAN YILMIŞ, İLERİ BİR HAREKET İÇİN BİR İSTEK YOKTU.
TAARUZ EMRİ VERİLDİYDE DE YERİNDEN KIMILDAYAN OLMADI.
İLERİ SİPERLERİ TEKRAR DOLAŞTIM. ASKERE DEDİM Kİ,
“BİLİYORSUNUZ TAARUZ EDECEĞİZ. FAKAT BEN İŞARET VERMEYİNCE İLERİ ATILMAYINZ,” DİYE ASKERE SIKI SIKI EMİR VERDİM. ERTESİ GÜN TAARUZ VAKTİ SABAH SAATLERİ SAKİN GEÇTİ. DÜŞMAN SİPERLERİNDE SEMAVERLER KURULDU. HER ZAMANKİ HAYAT BAŞLADI.
BİZİM SİPERLERDE İSE EMİR BEKLEYEN BİR DURUM VARDI.
ÖĞLEYE DOĞRU SİPERLERİN BAŞINA GEÇEREK TAARUZ İŞARETİNİ VERİNCE BÜTÜN ASKER SÜNGÜ HÜCÜMUNA GEÇTİ; ÖN SİPERLERDE İNGİLİZ ASKERLERİ İLE BİZİM ASKER BİRBİRİNE KARIŞMIŞTI. DONANMA BOMBARDIMAN YAPAMIYORDU. TOP ATEŞLERİ BİZİM ASKERLERDEN ZİYADE KENDİ ASKERLERİNİ ÖLDÜRÜYORDU. TAARUZ MUAFFAK OLMUŞ, ASKERLER DE DÜŞMAN ASKERLERİYLE YUVARLANA YUVARLANA SAHİLİ BULMUŞTU.
SON ANAFARTALAR HARPLERİ BÖYLE GEÇTİ.
DÜŞMAN DA ARTIK GELİBOLU YARIMADASI’NI BOŞALTMAYA, DONANMAYI ÇANAKKALE ‘DEN ÇEKMEYE KARAR VERDİ.”
Yemek neşe içinde geçiyordu. Beraberce şarkılar söylendi. Nuri CONKER ‘in davudi sesi herkesten üstün çıkıyordu.
Bir ara ATATÜRK, Nuri CONKER ‘e sordu:
-…”RESİCUMHUR SEÇİLMEZSEM, BEN NE İŞ TUTARIM?” sonra hemen kendisi cevapladı:
-…”PARTİ SEKRETERİ OLURUM.”
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAH ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.
Bu yazı www.sechaber.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.