Büyük Aztek Takvim Taşı Tenochtitlan yani şimdiki Mexico City’nin kutsal alan bölgesi içinde 1790 yılında keşfedilmiştir. Azteklere göre insanoğlunu etkileyen tüm olaylar dört çağa ve “Güneş” e bölünmüştü. Aztekler kendi zamanlarının bu beş çağın en yenisi, Beşinci Güneş Çağı olduğunu düşünüyorlar, daha önceki dört çağında tufan gibi doğal sebeplerle ya da tanrılar arasındaki savaşlarca tetiklenen felaketlerle sona ermiş olduğuna inanıyorlardı. İşte halen Mexico City Ulusal Antropoloji Müzesinde sergilenmekte olan Büyük Aztek Takvim Taşı’nın bu beş çağı işaret ettiğine inanılmaktadır.
Büyük Aztek Takvim Taşı’nın orta panelini çevreleyen semboller ve ortadaki betimlemenin kendisi pek çok incelemeye konu olmuştur. İlk iç halka açıkça Aztek ayının yirmi gününe denk gelen yirmi işareti betimlemektedir.
Ortadaki yüzü çevreleyen dört dikdörtgen panelin geçmiş dört çağı ve her birini sona erdiren felaketi “1. SU, 2. RÜZGAR, 3. DEPREMLER-FIRTINALAR , 4. JAGUAR” temsil eden glifler olduğu kabul edilmektedir.
Büyük Aztek Takvim Taşı; Dört çağın hikâyesi, bu çağların uzunluğu ve başlıca olayları hakkında verdiği bilgi bakımından çok değerlidir. Yazıya kayda geçirilmeden önce çok uzun bir sözlü geleneğin parçası olduklarını düşündüren çeşitli versiyonların hepsi (bazı yerlerde değişiklik gösterse de) ilk çağının sonunun büyük bir tufanla geldiği konusunda hemfikirdir. İnsanoğlu hayatta kalabilmiştir çünkü bir çift canlarını bir kütüğe binerek kurtarmayı başarmıştır. Aynı zamanda sonu tufanla biten bu ilk çağ “Beyaz Saçlı Devler”in çağıdır. Sümer metinlerine göre de tufandan önceki çağ uzun boylu uzun yaşama sahip anunnakilerin çağıydı. İnsanlar anunnakilere hizmet ediyorlardı. Sümerlerin “Anunnakiler” dediği bu devlere Tevrat’ta da “nefilimler” denmektedir.
Tufandan sonraki ikinci çağ “Tzoncuztique” yani “Altın Çağ” olarak anılmaktadır ve “Rüzgâr Yılanı” tarafından sona erdirilmiştir. Sümer metinlerine göre Ninurta, tufandan sonra havalanmış ve uzak bir diyarda kayalarda büyük yarıkların oluştuğunu ve bu yarıklardan nehirlere altın aktığını görmüştür. Sonrasında Ninurta kardeşi Adad(Teşup)ile birlikte bu uzak diyara giderek orada bulduğu tufandan kurtulan insanları kullanarak nehirlerden bu altınların toplanmasını sağlamıştır. (Günümüzdeki kovboy filmlerinde nehirlerden nasıl altın toplandığını muhtemelen görmüşsünüzdür).
Anlatılan bu uzak diyarın Amerika Kıtası olduğu sadece tahmin değil, bir olgudur. Çünkü Anadolu motiflerinde kendisine Fırtına Tanrısı olarak yer bulan Hitit Tanrısı Teşub Amerika’da da kendisine Fırtına Tanrısı Viracocha olarak yer bulmuştur. Hatta sadece uçaklardan farkedilebilen yer yüzüne çizilmiş dev bir motif bugün bile denizden gelenlere Amerika Kıtasının Teşub’a ait olduğunu belirtmektedir.
Altın Çağ’ın(Bence altın toplama çağı) Rüzgâr Yılanı tarafından nasıl bitirdiğine ilişkin anlatılan olayın ne olduğunu ancak tahmin edebiliriz. (Belki de Hintlilerin Mahabharata Destanında anlatılan tanrılar savaşı gibi bir tanrılar savaşı da burada olmuştu halk için büyük yıkıma yol açan…)
Üçüncü Çağ’da baskın olan Ateş Yılanı’dır. Bu çağ “Kızıl Saçlı Halk” ın Çağıdır. Bu Kızıl Saçlı Halk doğudan gemilerle buraya gelmiş ve Botonchan denilen yerde yerleşmişlerdir. Bu halk orada devler ile karşılaşmışlar ve onlar tarafından esir alınmışlardır. Acaba Amerika Kıtasında Ninurta-Adad ikilisine bağlı daha alt rütbeli anunnakiler midir bu devler?
Dördüncü Çağ “Kara Başlı Halk” ın çağıdır. Sümerler metinlerinde ve sonraki bin yıllarda Babil, Asur, Akkadlarca yazılan tabletlerde Sümerlerin “Kara Başlı Halk” olarak belirtilmesi acaba hoş bir tesadüf müdür?
Ouetzalcoatl yani Thot bu çağda ortaya çıkmıştır. Boylu poslu, çehresi aydınlık, sakallı, uzun bir tunik içinde resmedilen tanrının bir yılanı andıran asası; siyah, beyaz ve kırmızıya boyanmış olan kakma değerli taşlarla ve altı yıldızla süslüdür. (Meksika’nın ilk psikoposu Zumarraga’nın asası da aynen böyle yapılmıştır.) Toltek başkenti Tollan bu çağda inşa edilmiştir. Bilgelik ve bilginin ustası Ouetzalcoatl öğrenmeyi, zanaatı, yasaları ve elli iki yıllık devreye göre zamanı belirlemeyi işte bu çağda ortaya koymuştur.
Sümer metinlerine göre ise Thot takipçileriyle birlikte M.Ö. 3113 te uzak diyara gitmiş ve hicretini bir takvimle başlatmıştı. Kadim Maya Takvimimin başlangıç tarihininde aynı tarih olması yazılanların mit değil olgu olarak kabul edilmesiyle ancak açıklanabilecektir. Dördüncü Çağ’ın sonuna doğru tanrılar arasında bir savaş patlak vermiş ve Ouetzalcoatl gelmiş olduğu yere doğuya dönmüştür. Homeros’un İlyada’sında tanrıların Truva Savaşı’na sürekli müdahil olduğunu hatırlarsınız. Azteklere göre ise tanrılar bizzat savaşmıştır ve bu savaş ülkeye felaket getirmiştir. Vahşi hayvanlar insanları ezip geçmiş ve Tollan terk edilmiştir. Beş yıl sonra Azteklerin ataları Chichimec kabileleri gelmiş ve halen devam eden Beşinci Çağ başlamıştır.
NOT: Beni takip edenler; tanrılar ya da anunnakilerden kastımın Dünya’yı geçmişte ziyaret etmiş uzaylı bir tür olduğunu bilmektedir…