Sümerliler evreni gök-atmosfer-yer üçlüsünün birliğinde aradılar. Onlar “Dünyanın ve insanların yaratılışı” ile diğer mitlerinde dünyanın oluşumunu bile tasavvur etmişlerdi. Dünyanın oluşumuna kadar insanların, hayvanların, bitkilerin olmaması, ucu bucağı görünmeyen Okyanusu – Nammu’yu dünyanın başlangıcı olarak tarif etmişlerdir. Nammu Sümer mitolojisinde Su Tanrısı olarak bilinir. Nammu sırayla Gök ve Yeri hayata getirmiştir. Sümerler sırasıyla onları An ve Ki olarak adlandırmışlar. An ve Ki’nin nikahından Enlil (atmosfer, rüzgar, hava) meydana gelmiş ve onlar birbirinden ebedi ayrılmıştır. Bunun yanı sıra, An ve Kinin beraber hayatından Anunnakiler (An + Ki = Evren) meydana gelmiş, Gök ve Yerin bağlantısı kurulmuştur. An ve Ki’nin birbirinden ayrıldığı anı Evrenin şekillenmesinin başlangıcı olarak kabul etmişlerdir.
Demek ki, onların kozmolojisinde başlangıç ve sona inanç vardı. Sümerliler Evrenin oluşumunu “gökte tanrıların savaşı” ile ilişkilendirdiler. Yerküre Güneş sisteminde taze yörüngeler sistemine dahil olurken onun kendine mahsus yılı, ayı, günü ve gecesi olmuştur.
Sümerlilerin Güneş Sistemi Güneş, Ay ve on gezegenden ibarettir. Sümerlilerin “Enki ve dünya düzeni” mitinde gösterilen, Sümerlerin bilim tanrısı Enki “göğün yerden ayrıldığı” anı kış zamanının başlangıcı olarak kabul etmiştir. Bazı kil tabletlerde belirtildiği gibi, zamanın başlangıcı şu ana kadar mevcut olmayan olayların listelenmesi yoluyla tarif ediliyordu. Her şeyden önce tanrılardan hiçbiri yoktu, hiçbir şey adlandırılmamış ve kaderleri belirlenmemişti. Gök Yerden ayrıldığı andan itibaren her şey başlamıştı.
Sümerlerin “dünyanın yaratılışı” ile ilgili mitinde Güneş sisteminin oluşumu açıklandı. İlk kez Güneş (Utu) ve onun uydusu Merkür (Kişar) arasında öncelikle eski Nibiru (Nammu) gezegeni ile, sonra ise 3 çift gezegenle birleşmiştir:
Güneş ve Nibiru arasında Venüs (Enanna) ve Mars (Nergal), Nibiru arkasında Jüpiter (Enlil) ve Satürn (Ninlil), Güneş’ten daha uzakta Uran (An) ve Neptün (Enki) teşekkül bulmuştur. Son iki gezegen sırasıyla 1781 yılında ve 1846 yılında yeni dönem astronomlar tarafından keşfedilmiştir. Ancak Sümerliler birkaç bin yıl önce onların ilk tasvirini tanrılar sisteminde verdiler. Bu sistemde tanrılar hem birbirini çekiyor, hem de itiyorlardı. Sonraları zıtlıkların birliği ve mücadelesi gibi bilime dahil edilmiş felsefi yasanın içeriğini ilk kez onlar yazmışlardı. Örneğin, Enlil ve Ninlil oranı Jüpiter ve Satürn, Enlil ve Enki – Jüpiter ve Neptün, ayrıca dağıtmak ve kurmak yaklaşımı olarak tarif edilmiştir. Bu demektir ki, zıtlıklar birbirini reddettikleri kadar da birbirini gerektirir. Eğer bu olmasaydı, Sümerlilerin Güneş sistemi hakkında konuşmak mümkün olmazdı. Çünkü her sistem, aynı zamanda, Güneş sistemi de onu oluşturan unsurların karşılıklı ilişki ve etkisinden ibarettir. Kararlı olmayan sistemin merkezinde duran Nammudan 11 uydu oluşmuştur.
Sümerlilerin günlük hayatında ve ilminde on ve on iki rakamı (Güneş sisteminin on iki parçası) önemli rol oynamıştır. O da tesadüf değildir, onların matematiğinin temelinde onluk ve altmışlık sayı sistemi bulunmuştur. Onlar takvim gününü, Güneşin çıkmasından batmasına kadar olan süreyi on iki saatten iki çifte bölmüşlerdir.
Altmış sayısının on ikiye tam bölünmesi Altmış sayısına dayalı sayı sisteminin avantajı olmuştur. Bunun yanı sıra, bu sistemde çarpma işlemi şöyle yapılıyordu: Öncelikle altı on ile çarpılıyordu: (6×10 = 60), daha sonra elde edilen sayıyı yeniden on ile çarpıyorlardı: (60x 10 = 600). Bugün geometri ve astronomide üç yüz altmış sayısı dairenin içindeki açıları temsil eder: bundan sonra yeniden üç yüz altmış sayısını on ile çarparak (360×10 = 3600) 3600 adedini, yani sar adedini bulmuş oluyorlardı. Demek ki, sar veya üç bin altı yüz yıllık dönem Nibirunun Güneş etrafında tur süresi, Nibiru için ise bir yıldır. Sümerliler, Nibiru’da zekalı canlıların mevcut olduğunu düşünüyorlardı ve mevcut dünya zamanından binlerce yıl önce yaşamışlardı. Sümer dilinde onlar anunnakiler – “gökten yere gelenler” olarak adlandırılıyordu.
Sümerlerin kadim metinlerinde anunnakilerin Nibiru’dan dünyaya gelmesi, dünya zamanı ile değil, kendi gezegenlerinin devir süresi ile ölçülmüştür. Demek ki, sar tanrı zamanıdır. Sümerliler anunnakilerin (an (gök) + ki (yer) = evren) dünyadaki ilk yerleşimlerini “Hükümdar listelerinde” tarif etmişlerdir. Bu listede anunnakiler dünya’ya üç bin altı yüz dünya yılı içinde “Büyük Tufan” a kadar gelmişlerdir. Bu ise Nibiru gezegeninin Güneş sistemi etrafında yüz yirmi kez dönmesi demektir; (120×3600 = 432 000)
Ahmet YILMAZ – http://sumerliler.com/