Birinci dünya savaşının en ağır faturası Osmanlı devletine kesilmişti. İtilaf devletleri galip devletler olarak, İttifak devletlerine istediklerini dayatarak alıyorlardı. Osmanlı devletini kendi aralarında paylaşamadıklarından, geçiş döneminde Anadolu’nun paylaşmaya hazırlanması için Türklerle Mondros ateşkes antlaşmasını imzaladılar.
Yüzyıllarca savaşlarda ezilen Türk halkı, bir an önce savaşların durmasını istiyordu. Hatta İstanbul’da ateşkes antlaşmasının imzalandığı gece fener alayları bile düzenlenmişti. Durumun vahametini ilk kavrayan üstün sevgi gücüne sahip Mustafa Kemal oldu. Mondros ateşkes anlaşmasının ülkeyi ve milleti nasıl bir bataklığa sürükleyeceğini çok iyi gördüğünden bu ateşkes antlaşmasından biran önce vazgeçilmesi gerektiğini ısrarla dile getirdi. Savaş yorgunu yoksul bir halkı direnişe çağırmanın zor olduğu o dönemde en büyük kurtuluş önerileri arasında manda ve himaye fikri bulunuyordu. En büyük anlaşmazlık konusu ise hangi devletin mandasına girileceğiydi. Kimisi İngiliz mandasını savunurken, kimisi Amerikan mandasını savunuyordu. Kimisi de Fransız mandasının bizi kurtuluşa götüreceğine inanıyordu. O dönemde ortak inanç bir mandaya girmekti. Ancak kimin himayesine girileceği konusunda anlaşmazlıklar çıkıyordu.
Mustafa Kemal ise farklı düşünüyor, manda ve himaye fikrinin esaretten bir farkı olmadığına söylüyor ve gerçek kurtuluşun milli bir direnişle olacağına inanıyordu. Dönemin şartlarında ulusal bağımsızlıktan bahsedilmesi çok önemli bir olaydır. Birçoğunun aklının ucuna bile gelmeyen bu kavrama Mustafa Kemal yürekten inanmıştır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da haklılığı yıllar sonra ortaya çıkmıştır.
Çok iyi bir örgütçü olan Mustafa Kemal kısa sürede halkı örgütleyerek dünyanın hayran kaldığı milli bir mücadeleyi başlatmış ve Anadolu’nun Türk yurdu olduğunu dünyaya ilan etmiştir.
Son yıllarda Mustafa Kemal’i milli mücadelede etkisiz bir yere koyma gayretleri artmaktadır. Ebetteki Kurtuluş Savaşı Türk milletinin olağanüstü gayretleri sonucunda kazanılmıştır. Ancak mücadeleyi kazandıran esas etken; halkı örgütleyip, askeri düzenleyip ve savaşı planlayıp uygulamaktır. Mustafa kemal ulusal kurtuluş savaşını başlatmadan önce zaten milli direniş hareketleri başlamıştı. Mustafa Kemal kongrelere başlamadan önce Anadolu’da otuza yakın kongre yapılmıştı. Mustafa Kemal’den önce yapılan bu çabalar, yerel ölçekli olmuş ve sonuç almaktan çok uzak rastgele denilebilecek mücadele biçiminde gerçekleşmiştir. Uygulanan keyfilikler nedeniyle, birçok yerde halktan da tepki almaya başlamıştı. Milli mücadelede gerçek sonuç Mustafa Kemal’in örgütlü mücadelesi sonunda alınmıştır.
Mustafa Kemal’in yoğun çabalarıyla gerçekleşen milli mücadeleyi gölgelemek ya da etkisizleştirmek isteyenlere karşı cevap niteliğindeki bu yazımızda kanıt olarak sunduğumuz İngiliz gizli arşivleri konunun daha sağlıklı anlaşılmasını sağlayacaktır.
Günümüzde cılız seslerle de olsa aslında bir kurtuluş savaşının hiç olmadığını, Anadolu’nun işgal edilmediğini sadece Mustafa Kemal’e itibar kazandırmak için sahte bir kurtuluş savaşının icat edildiğine dair iddialar ortalıkta dolaşıyor. O iddiaya İngiliz arşivlerinde şu belgeyle cevap verilebilir:
Sayfa no: 678 Belge no:451
8 Haziran 1919
Amiral Sir A. Cathorpe’den Lord Curzon’a
“Ermeniler, Erzurum’a hücuma hazırlanıyorlar. Yunanlılar İzmir’i bir mezbaha haline getirdiler.”
Üç kıtaya, beş denize hükmeden Osmanlı nasıl bir avuç Yunan’a yenilir diyenlere bu rapor herhalde anlamlı gelecektir.
Kurtuluş savaşının İstanbul hükümetinin himayesinde yürütüldüğü iddia edilmektedir. Bu iddiayı aşağıdaki raporlar geçersiz kılmaktadır.
Sayfa no: 761 Belge: 512
17 Eylül 1919
Amiral Sir F.de Robec’ten Lord Curzon’a
“Başbakan (İstanbul hükümeti), milliyetçilere (Mustafa Kemal’in birlikleri) karşı asker göndermeyi teklif etti. Fakat bu akıllıca bir hareket olmaz. En azından bir iç savaş başlatır. Ve daha fenası bu guruplar Mustafa Kemal’le birleşebilir. Bu konuda saray ve müttefikler zayıf durumdadır.”
Sayfa no: 763 Belge: 513
17 Eylül 1919
Amiral Sir F.de Robec’ten Lord Curzon’a
“İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine Mustafa Kemal’in başkanlığındaki Milliyetçi Parti’nin (Temsil heyeti) Erzurum’da başlayan, Ankara’ya, Sivas’a yayılan, Kastamonu ve Harput’u içine alan bir hareket başladı. Bize gelen haberlere göre, Anadolu’da özerk bir cumhuriyet kurma yolundalar. Hükümetin (İstanbul hükümeti) kabul edeceği barışı milliyetçiler kabul etmeyecek. Bu hareket 1908’deki Genç Türk hareketine benzer bir şey. O zaman da şimdi de başbakanlar (İstanbul hükümeti) bizim (İngilizlerin) dostumuzdu.”
Sayfa no: 785 Belge: 530
4 Ekim 1919
Amiral Sir F.de Robec’ten Lord Curzon’a
“Mustafa Kemal’in etkisi gittikçe yayılıyor. Sultan (Padişah Vahdettin), İngiliz otoritelerinden kuvvet kullanarak milliyetçileri (Mustafa Kemal taraftarlarını) durdurmalarını istedi.”
Sayfa no: 802 Belge: 543
4 Ekim 1919
Amiral Sir F.de Robec’ten Lord Curzon’a
“Başbakan ve İçişleri Bakanı (İstanbul hükümeti), durumun kütlüğünü kabul ediyorlar ve asileri (Mustafa Kemal’in ekibini) bastırmak için Müttefiklerden izin istiyorlar. Sivas Kongresinin en ilginç yanı, Avrupa Türkiye’sinin de millî sınırlar içinde kalmasıdır. Türk sınırları içinde özerk bir Ermenistan’a ve Rumlara izin vermeyeceklerini söylüyorlar. Ferit Paşa hükumeti, milliyetçilere karşı savaş ilan etti. Bütün Türk gazeteleri, Sivas Kongresinin aldığı kararı zafer gibi gösteriyor. Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in asil bakışlı portreleri gazeteleri süslüyor.”
Sayfa no: 826 Belge: 549
15 Ekim 1919
Amerikan radyosu konuşmasından
Mustafa Kemal bana dedi ki:
“Bizim hükümetimiz yabancı hile ve müdahalelerle zayıflatılmıştır. Milliyetçilerin İngiliz ve Fransızlardan para aldığı yalandır. İngiliz sermayesi Türkiye’yi mahvediyor.”
Sayfa no: 873 Belge: 585
11 Kasım 1919
Amiral Sir F.de Robec’ten Lord Curzon’a
“Mustafa Kemal ve adamları bütün yabancıların ve özellikle İngilizlerin gitmesini istiyor.”
O dönemin şartlarında herhangi bir kamuoyu oluşturmak ya da propaganda yapmak amacında olmayan bu raporlar günümüz birçok tartışmasına ışık tutacak niteliktedir. Raporların gizli olması durumun daha iyi kavranmasını sağlamaktadır. Son yıllarda açıklanan gizli İngiliz belgelerinin yakın tarihimizi aydınlatacak önemli deliler olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.