Urla’nın Enginar Festivali…
Uluslararası Urla Enginar Festivali bu yıl ikinci defa İzmir Büyükşehir Belediyesi, Urla Belediyesi, İzmir Ekonomi Universitesi (IEU) ve Reseau Delice ‘ Dünya Gurme Şehirler Birliği’ tarafından 29 Nisan – 1 Mayıs 2016 tarihleri arasında düzenlendi. Bugünkü yazımda bu festival ve Urla hakkındaki izlenimlerimi anlatacağım.
Henüz yolu düşmemiş olanlar için hemen söyleyelim Urla; İzmir’in merkezinden 35 km uzaklıkta, sakin, doğallığını ve yeşilliğini korumuş, deniz kıyısında şirin bir ilçedir. Son yıllarda ise ünlü isimlerin keyifli konutlar yaptırdığı popüler bir yerleşim bölgesi haline gelmeye başlamıştır.
Geçen hafta biz de birkaç günümüzü güzel İzmir’de geçirmeye karar vermiştik. Bu sayede İzmir’ i üç ay sonra tekrar görüp o iyotlu bahar havasını koklama fırsatını yakaladık. Üç günlük tatilimizde farklı olarak ne yapsak diye düşünürken kaldığımız Güzelbahçe’ye 10 km uzaklıktaki Urla ilçesindeki Enginar Festivali’nin düzenlendiğini öğrendik. Festivalin ilk günü Urla ya doğru keyifle yola koyulduk.
Urla’nın merkezine girdiğimizde yoğun bir araç trafiğiyle karşılaştık ve aracımızı merkeze girmeden ilk bulduğumuz bir ara sokağa park ederek festival alanına doğru yürümeye başladık. Alana yaklaştıkça müzik sesi ve kalabalık daha da artıyordu. Festival, basamaklarla çıkılan yüksek bir meydanda kurulmuştu. İnsan ve müzik sesleri katılımcılara tam bir panayır havası yaşatırken; meydanın ortasında bulunan alandaki yemekler, kuru gıdalar ve çiçekler ayrı bir güzellik katıyordu. Meydanın tam karşısında da ayrıca bir sebze satış alanı kurulmuştu.
Tabi ki öncelikli olarak yemek alanı dikkatimizi çekti. Önümüzde hiç görmediğimiz kadar çeşitlilikte uluslararası bir enginar mutfağı uzanıyordu.Koridorlar boyunca uzanan yiyecek stantlarını tek tek gezerek yemekleri incelemeye başladık. Bu sırada stantlardan birinin önünden gelen keman sesi ortamdaki uğultuyu bastırıyordu.
Yemek stantlarındaysa neler vardı neler;pirinçli enginar dolmaları, enginar kalbi salataları, enginarlı börekler, enginar köftesi, enginarlı makarna, zeytinyağlı sebzeli enginar, enginar turşusu, enginarlı kabakçiçeği dolması, enginarlı karnıyarık, enginarlı kuzu eti, enginarlı kroket hatta enginar reçeli ve enginar tatlısı…
Elbette hepsinin tadına bakmak mümkün olmadı ama itiraf edeyim fazlasıyla lezzetli görünüyorlardı… Benim için reçel çok önemli olunca tabiî ki tadına bakmadan geçmedim. Enginar reçelinin hoş bir lezzeti ve farklı bir aroması vardı, yani diyebilirim ki reçel olmak yakışmış enginara. Enginarlı yemeklerin yanı sıra harika kokan köy ekmekleri, ev yapımı erişteler, yine ev yapımı çeşitli reçeller ve müthiş ev baklavalarını aralarda görmek mümkündü.
İlerledikçe stantlardan birinde çok güzel suluboya çalışmaları dikkatimi çekti. Doğal olarak tüm çalışmaların teması mor çiçekleri açmış irili ufaklı enginarlardı. Biraz daha ileride bir başka standın önünde satılan sakız ağacı fidanları dikkatimi çekti. Keşke uçakla değil de arabayla gelseydik diye aklımdan geçirdim, çünkü bu ağaç fidelerinden birini bahçemize ekmek harika olurdu. Yine fidelerin yanında hayatımda hiç görmediğim uzun gagalı bir kuşu andıran turuncu renkli çiçekler dikkatimi çekti. Öğrendiğime göre bu çiçek tropik alanlarda yetişen “Starliçe” adında bir tür çiçekmiş. Çiçek standını geçtiğimizde ise küçük sahne platformunla karşı karşıya kaldık. Sahnedeki grup Cem Karaca’nın o çok sevdiğimiz ‘Ceviz ağacı’ adlı parçasını çalıp söylüyordu. O kadar güzel söylüyorlardı ki şarkı bitene kadar durup dinledik. O andaki hem görsel hem de işitsel memnuniyetimiz tarifsizdi…
Son olarak taze enginarların satıldığı sebze stantlarında kısa bir tur atıp aracımıza doğru yöneldik.Hani derler ya insan gezerek görerek öğrenir diye, işte o gün bu sözü bir kez daha hatırladım.
Bu arada oradayken öğrendim ki bu üç gün boyunca festivale Fransa’dan, Hollanda’dan, Belçika’dan, Letonya’dan, Fas’tan lezzet ustaları da katılmış ve kendi mutfaklarından örnekler sunmuşlar…
Enginarın festivalini anlattık madem biraz da enginarı tanısak mı?
Enginar aslında papatyagiller familyasından mor renkli çiçekler açan bir bitkinin tomurcuğudur. Tükettiğimiz etli kısım çiçeğin alt tablasıdır. Ege bölgesinde yapraklarınla birlikte pişirilir, etli kısmı yendikten sonra yaprakların üzerindeki yeşil tabaka dişle sıyrılır. Yetişen en sağlıklı sebzelerden biridir. Ilıman iklimlerde yetişir. Daha önce edindiğim bilgiler arasında her ilkbahar yenilen yedi adet enginarın karaciğeri koruduğu yönünde bir bilgiye de rastlamıştım. Yani her ilkbahar en az yedi adet enginar yemeliyiz.
Enginarın faydaları saymakla bitmez ama kısaca vitamin ve mineral içeriği en yüksek sebzelerden biri olduğunu söyleyebiliriz. İçinde A, B1, B2, B6 ve C vitaminlerinin yanı sıra fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, magnezyum ve çinko içerir. İçeriğinde ayrıca gallik asit, rutin, kuarsetin ve sinarin gibi antioksidan maddeler de vardır, tüketildiğinde vücutta adeta bir detoks etkisi yaratır. Sinarin en çok dişle sıyrılan yeşil taç yapraklarında bulunmaktadır, dolayısıyla bu yapraklar ziyan edilmeden etli kısmınla birlikte pişirilmesinde fayda var. Demekki benim gibi Egeli olmayanlar da enginardan maksimum fayda sağlamak için İzmir yöntemiyle yemeye alışmalar, ben dişimle sıyırabiliyorum artık…
Enginar karaciğer dostudur, yağlanmasını önler, temizler, onarır, kolesterolü düşürür, kan şekerini düşürür, hücre yeniler. Bol lifli bir besin olduğu için sindirime de yardımcı olur.
Yalnız dikkat, safra problemi olanlar enginarı dikkatli tüketmeliler.Çünkü bazı insanların ne yazık ki alerjisi olabiliyormuş bu güzel sebzeye karşı.
Diyeceğim o ki Nisan ayı sonu veya Mayıs’ın ilk günlerinde İzmir’e yolu düşenler keyifli bir zaman geçirmek istiyorlarsa bu sağlık ve lezzet kokan enginar festivaline mutlaka uğramalı.
Bir dahaki görüşmeye kadar sağlıkla, huzurla pozitifte kalınız…