Kadınların toplumdaki yerinin tartışıldığı bugünlerde önceki yazımda Kafkas Kraliçesi Tomris Hatun’u tanıtmıştım. Bugün de tarihin ilk kadın amirali olan ve Salamis Savaşında(M.Ö. 480) büyük bir destan yazan Bodrum Kraliçesi Karialı Artemisia’yı tanıtacağım. Tabi ki yine hikâye tadında sunacağım.
BODRUM’UN KRALİÇESİ KARİALI ARTEMİSİA
Bulunduğu tepeden Bodrum’un tüm güzelliği ayaklarının altındaydı. Güneşin doğuşunun bu kadar güzel yaşandığı mavi ile yeşilin böylesine dans ettiği başka bir yer daha var mı diye düşünürken oğlunun sesini duydu. Arkasına döndüğünde oğlu henüz uyanmıştı ve büyük bir sevgiyle oğlunu bakıcının elinden alarak ona sımsıkı sarıldı. Henüz dört yaşındaki oğlunun hem annesi hem babası olmuştu son üç yıldır; çünkü eşini kaybetmişti. Atinalılardan nefret etmesinin kişisel nedenlerinden biri de buydu. Dönem dönem Atinalılar ya da Spartalılar Bodrum’u yağmalamak için uğrarlardı. İşte böyle zamanların birinde bölgenin tiranı olan eşi bu yağmaya karşı durmuş ama sayıca üstün Atinalılar tüm karşı gelenleri ve içinde de kendi eşini öldürmüşlerdi. Yağmadan dağa kaçarak kurtulanlardan birisi de Artemisia’ydı ve geri döndüğünde eşinin öldüğünü öğrenince büyük bir yas tutmuştu. Sonra da Karia krallığının yönetimi ona kaldığı için kraliçe olarak enkazı toplama işine girişmişti. Bodrum ve Muğla dışında adalardan Kos, Nisyros, Kalydnos halkları da kendisine bağlıydı.
O günden sonra acısını bir kenara gömüp hayatı boyunca yas tutmak yerine kalbinin en derinlerine kadar intikam duygusuyla dolmuştu. Pers İmparatorluğunun Atina ve Sparta üzerine bir sefer yaptığını duyunca da adalara haber salmış ve eli silah tutan tüm erkekleri Bodrum’a çağırmıştı. Aklında tek bir şey vardı Perslilerle birlikte Atina’yı yakıp yıkmak, eşinin ve Bodrumluların öcünü almak.
Oğlunu biraz sevdikten sonra kahvaltı için bakıcısına geri verdi ve Kos adasından gelen triremin kaptanıyla birlikte tekrar manzarayı izlemeye başladı. O sırada kaptan Atremisia’ya dönerek “Kraliçem siz isterseniz evinize gidip oğlunuzla ilgilenin hem de biraz dinlenirsiniz, gemiler geldiğinde ben siz haber ederim.” dedi. Artemisia ise önce cevap vermedi bir süre sonra da kaptana dönerek içindekini kustu: “O gemileri ayakta bekleyeceğim. Oğlumun babasız büyüyecek olması, yüzlerce kadının dul kalması, sürekli talan edilen ürünlerimiz, ayaklar altına alınan onurumuz sürekli aklımdayken Atina’nın yangın yeri olduğunu gözlerimle görmeden dinlenmeyeceğim.”
Bir süre sonra gözcülerin “Gemiler görüldü!” diye bağırmasıyla bu sohbet yarıda kaldı. Kos’tan gelen trirem dışında Nisyros ve Kalydnos Adalarından da birer trirem geldi. Bodrum’da da Artemisia’nın özel yapım iki triremiyle birlikte toplamda beş trirem içindeki kürekçiler dışındaki yüz savaşçısıyla birlikte yola koyuldu.
ARTEMİSİA DONANMAYA KATILMAK İÇİN EGE’DEN EDİRNE’YE GİDİYOR
Anne tarafından Giritli baba tarafından Bodrumlu olan Artemisia deniz yolculuklarına alışıktı ve şimdi de en önde giden trireminin en uç noktasında denizi ve çevreyi seyrediyordu. Yolculuğunu sırasında aklında sadece oğlu vardı. Oğlunu emin ellere bıraktığından içi bu konuda rahattı ama onu çok özlüyordu.
Emrindeki beş savaş gemisiyle İzmir, Çanakkale derken Ege Denizinden kuzeye doğru yaptığı yolculuğun sonuna geldiğini; sağda Edirne solda Semadirek Adası flu şekilde görülmeye başlayınca anladı. Az sonra Enez Burnu’nu geçip Doriskos’a ulaştığında ise gördüğü manzara karşısında adeta büyülendi. Her milletten her çeşit binlerce gemi karşısında duruyordu. Bu gemiler milletlerine göre sıra sıra dizilmişlerdi ve aralarından geçerken bayraklarından tanıdığı gemiler arasında en şaşalı gördükleri Sidonluların gemileri olmuştu. Ondan sonra da kendi gemileri geliyordu. Kendi trireminin önüne yaptırdığı İsis/Artemis heykeliyle diğer gemiler arasından hemen seçiliyordu.
Persler, Medler, Asurlular, Tacikler, Hintliler, Ariler, Hazarlılar, Mısırlılar, Araplar, Etiyopyalılar, Libyalılar, Trakyalılar, Frigyalılar, Lidyalılar, İyonyalılar, Kıbrıslılar, Adanalılar, Fenikeliler, Karadenizliler, Anadolulular ve onlarca milletten milyonlarca asker oradaydı. Ortalık ana baba günüydü ve Artemisia beş gemisini uygun bir yere bırakıp Pers Kralı Serhas’ı selamlamak adına Doriskos Kalesine gitti. Hem kıyafetlerindeki zerafet hem de tek kadın komutan olması nedeniyle geçtiği her yerde askerler ona ilgiyle bakıyordu. Askerler bu güzel kraliçeyi ve arkasındaki on iki kişilik özel giyimli askerini konuşuyordu.
Kaleye geldiğinde kapıdaki nöbetçilere kendini tanıttı. Nöbetçilerde sadece onun içeriye girebileceğini arkasındaki on iki kişilik grubu daha ileri götüremeyeceğini söylediler. Silahlarını da oraya bırakan bu amazon kadını Kral Serhas’ın bulunduğu salona girdiğinde tüm gözler tekrar ona döndü. Kral da bu amazon kadınının kim olduğunu merak etti ve salondakilerden yolu açmasını istedi. Artemisia bir amazon gibi giyinmiş olmasına rağmen zarif adımlarıyla kalabalığın arasından geçip kralın karşısında diz çöktü ve kendini tanıttı. Sonra da beş triremiyle savaşa geldiğini, Atina’nın yakılıp yıkılışını görmeden Bodrum’a dönmeyeceğini ekledi. Kral ona teşekkür ederek diğer komutanların ziyafet çektiği avluya davet etti. Avluya girdiğinde onlarca komutan bir masada yemek yiyip şarap içiyorlardı. Asker “Karia Kraliçesi Bodrumlu Artemisia” diye adını ilan edince kalabalık sus pus oldu ve herkes bu güzel kadını izlemeye başladı. Artemisia tek kadın komutan olduğu için bu bakışlara alışmıştı. Rahat tavırlarıyla gitti ve masaya kendisi için konan sandalyeye oturdu. Masanın başında Kral Serhas’tan sonra Perslerdeki en önemli kişi Mardonios oturuyordu.
Mardonios konuğuna hoş geldin dedikten sonra bu masanın savaş konseyi olduğunu, kararların burada alındığını ama son kararları hep Kral Serhas’ın verdiğini anlattı. Sonrada henüz sayımı yapılan ordunun bilgilerini verdi. Söylediğine göre üç binden fazla gemi toplamda beş milyondan fazla insanla Atina seferi yapılıyordu. Masada bazı komutanlar ve donanma komutanları Artemisia’dan rahatsız olmuşlardı ve bakışlarıyla bunu belli ediyorlardı. En baştaki neden onun bir kadın olmasıydı. Erkeklerin arasında tek bir kadının ne işi vardı? Kral neden onu savaş konseyine seçmişti?
İkinci neden sadece beş gemiyle gelen bir tiran nasıl bu konseyde oturuyordu? Diğer komutanlar onbinlerce asker yüzlerce gemiyle gelmişti.
ATİNA YANARKEN DENİZ SAVAŞI İÇİN TEK İTİRAZ ARTEMİSİA’DAN
Trakya’dan Atina’ya kadar olan bu yürüyüş çeşitli kara ve deniz savaşlarıyla devam etti ve sonunda ordu Atina’ya girdi. Sonra da Persliler tüm şehri yakıp yıktı. Artemisia, Atina’nın yanmasını izlemek için gemisinden ayrılmış ve bir tepeye gitmişti. İçindeki tüm nefreti bu şehrin kül olmasıyla aktı gitti. Bu manzarayı izledikten sonra gemisine döndü ve kutlamalara katıldı askerleriyle birlikte.
Atina’nın yıkılışının akabinde Serhas kalkıp donanmayı görmeye geldi; donanmayla bağlantı kurmak ve denizcilerin görüşlerini almak istiyordu. Şeref makamına oturduktan sonra, gemileriyle birlikte gelmiş olan çeşitli ulusların tiranlarıyla deniz komutanlarını çağırttı. Sonra, Mardonios’un aracılığı ile her birine sordurdu, deniz savaşına girmeli miyiz diye.
Mardonios, Sidon’dan başlamak üzere her kaptana sırayla sordu; hepsi de aynı şeyi söylediler, savaştan yana çıktılar; bir tek Artemisia onların görüşüne katılmadı: “Benim tarafımdan krala şunu söyle Mardonios,” dedi; ” Gemilerini sakın, denizde savaşa girme; buranın denizcileri senin denizcilerinden üstündür. Denizde savaşa girmenin gereği nedir? Atina’nın, bu seferin baş nedeni olan yerin efendisi değil misin? Ve Yunanistan’ın geri kalan yerlerinin efendisi değil misin? Artık kimse senin önüne geçemez; yolunu kesmek isteyenler süpürülecekleri kadar süpürüldüler. Eğer gözü kapalı bir deniz savaşına atılmazsan, buraya gelirken ulaşmayı düşündüğün bütün amaçlarının gerçekleştiğini göreceksin. Yunanlılar senin karşında uzun süre dayanamazlar; onları dağılmaya zorlayacaksın ve her biri kendi sitesine kaçıp gidecek. Zira aldığım habere göre bu adada yiyecek yoktur. Buna karşılık hemen bir deniz savaşına atılırsan, denizde uğranılacak bir yenilgi, korkarım ki kara ordusunun da başını yer.”
Artemisia, Mardonios’a bunları söylerken, kendisini sevenler üzülüyorlardı, deniz savaşını istemiyor diye üzerine kralın öfkesini çekebileceğini düşünüyorlardı; tersine, onu sevmeyenler ve müttefikler arasında özellikle ayrıcalı tutulduğu için çekemeyenler, bu sözlerle kendi sonunu hazırlıyor diye seviniyorlardı. Ama ileri sürülen görüşler Serhas’a iletildiği zaman, en çok Artemisia’nın görüşünü beğendi ve zaten büyük bir insan olarak tuttuğu bu kadın, daha sıcak övgülerini kazandı ancak onun değil çoğunluğun sözünü dinledi.
YUNANLAR ARTEMİSİA’NIN BAŞINA ÖDÜL KOYUYOR
Bir kadın amiralin kendilerine karşı savaşmasından rahatsız olan Yunanlar savaşın başında Artemisia’yı canlı yakalayıp getirene on bin drahmi ödül verileceğini duyurdular. Salamis Savaşı başladığında ise Artemisia’nın görüleri doğrulanmaya başladı. Onun sözünü dinlemeyen ve deniz savaşında ısrar eden komutanların gemileri birer birer batıyordu. Bununla birlikte suya düşen askerler de boğuluyorlardı; çünkü Persliler yüzme bilmiyorlardı. Pers donanması ağır bir yenilgi alırken sadece Artemisia’nın beş triremi destan yazıyordu. Yüksek manevra kabiliyeti ve Artemisia’nın liderliğiyle bu beş trirem otuza yakın gemi batırmıştı. Savaşın tam ortasında Yunanlılar kendilerine büyük zarar veren bu gemiyi hedef gösterdiler ve bir Atina gemisi Artemisia’nın trireminin peşine düştü. Artemisia kaçamıyordu bir türlü; çünkü önünde öbür müttefiklerin gemileri vardı ve de kendi gemisi düşmana en yakın olanıydı. O anda aklına bir çare geldi bu zeki kadının. Peşinde Atina gemisi olduğu halde, kendi müttefiklerinden birisinin gemisine bindirdi, bu gemide Kalynda gemicileri vardı ve Kalynda kralı Damasithymos’un kendisi komuta ediyordu.
Artemisia’nın Pers gemilerinden birini batırdığını gören Atina gemisi, Artemisia’nın triremini Yunan triremi sandı ya da barbarları bırakıp Yunan saflarına geçtiğini düşündü; peşini bıraktı, öbür düşmanlara saldırdı. Artemisia kendi tarafında yer alan bir gemiyi batırarak gemisini kurtarmıştı.
Bu sırada savaşı izleyen Kral Serhas’ta bu olayı gördü ve yanındakilere bu geminin kime ait olduğunu sordu. Çevresinde bulunanlardan birisi o aralık kendisine şunları söyledi: “Efendimiz, görüyor musunuz, Artemisia nasıl yiğitçe dövüşüyor? Bak işte düşman gemisini batırdı.” Serhas bu geminin gerçekten Artemisia’nın gemisi olup olmadığını sordu ve yanındakiler, “Onundur” dediler; çünkü gemisindeki heykeli tanıyorlardı; batan gemiyi de düşman gemisi sanıyorlardı. Ve Artemisia’nın asıl şansı da batan gemiden bir tek kişi kurtulamamıştı ki, çıkıp da kendisini suçlayabilsin. Bu başarı üzerine, Serhas şu sözleri söyler: “Erkekler bugün kadın gibi, kadınlar da erkek gibi davrandılar.” Artemisia pratik zekası ve savaşçı ruhuyla hem gemisini kurtarmış hem de kralın gözünde biraz daha büyümüştü. Ağır yenilgiden sonra, kurtarılabilen Pers gemileri Phaleron’da buluştular.
KRAL SERHAS SADECE ARTEMİSİA’DAN FİKİR ALIYOR
Kral Serhas hemen Persleri toplayıp bir savaş meclisi kurdu, başa gelenleri baştan en doğru olarak görmüş olduğunu düşünerek, Artemisia’yı da çağırttı. Artemisia geldiği zaman Serhas herkesi, bütün Pers danışmanlarını ve korumacılarını dışarı çıkarttırdı ve ona şunları söyledi: “Mardonios, ordudan üç yüz bin seçme asker alayım, Yunanistan’ı burnundan yakalayıp sana teslim edeyim diyor. Böyle olursa, ben askerin geri kalanını alıp yurduma döneceğim. Sen ki, beni deniz savaşından vazgeçirmek için o kadar akıllı sözler söyledin, şimdi de bana yol göster: Hangisi daha iyi? Beni amacıma hangi yol ulaştırır?”
Ne düşündüğü sorulan Artemisia şu cevabı verdi: “Büyük Kral, şüphesiz zor bir iş için çözüm isteyen kişiye en iyi çareyi önermek kolay değildir; bununla birlikte içinde bulunduğumuz duruma göre, ben şu fikirdeyim ki, senin buradan gitmen uygun olur. Mardonios’u seçeceği birliklerle burada bırak, mademki bunu kendisi de istiyor, kalsın. Diyelim ki dediğini yaptı, bu ulusları egemenlik altına aldı, hayalleri gerçekleşti, o zaman, bu işi gene sen görmüş olacaksın, çünkü bu işi yapanlar senin kölelerindir. Buna karşılık Mardonios’un ümitleri gerçekleşmez ve işler tersine dönerse, bu da büyük bir felaket sayılmaz, çünkü sen ve senin hanedanına bağlı olan çıkarlar zarar görmeyecektir. Ama bir Mardonios’un başına bir terslik gelmiş olsa bile ne çıkar? Onu yenen Yunanlılar yenmiş sayılmazlar, çünkü yendikleri sadece senin bir kölendir; sana gelince, sen Atina’yı yaktın, açtığın seferin amacı gerçekleşti ve bunu başarmış, öyle gitmiş oluyorsun.”
Serhas bu görüşü beğendi ve Artemisia’yı göklere çıkardı. Bilgeliğine ve savaşçılığına çok güvendiği için de ona çok önemli bir görev daha verdi. Sefer için yanında getirdiği küçük çocuklarını kendi gemileriyle ve yanına vereceği Pers bölüğüyle birlikte birlikte ondan Efes’e götürmesini istedi. Kral kara ordusuyla beraber oraya gidene kadar da Artemisia, Serhas’ın çocuklarını koruyacaktı.
VE SON
Bugünkü yazımızı da burada bitiriyoruz ve Anadolu’nun günümüzden 2500 yıl önce yaşamış bu iki kadınını saygıyla anıyorum. Ek olarak Heredot’un verdiği bilgilerden biraz farklı olsa da Artemisia’yı konu alan ve kullandığım görselleri de aldığım 300: Rise of an Empire (300: Bir İmparatorluğun Yükselişi) filmini izleyebilirsiniz.
Fragman:
Gök Türk
Bu yazı www.sechaber.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.