Yaşadığımız son dönemlerde meydana gelen çevresel değişiklikler bizleri geç kalmış bir telaşın içine sürükledi. Çevreyle ilgili haberlere artık her kesimden ilgi artmaya başladı. Bu durum da hiç şüphesiz çevresel etkilerin her geçen gün kendisini açıkça hissettirmesinden kaynaklandı. Ancak burada tedirginliğe düşen insanoğlunun bu sorunların farkına varmaları kadar sorunların çözümü için ortak hareket etmeleri gerekmektedir. Göz göre göre gelen felaketin farkında olmalarına karşın buna herhangi bir önlemin alınmamış olması oldukça düşündürücüdür. Ancak burada belirtilmelidir ki dünyada meydana gelen birçok çevresel felaketin sorumlusu insanların yaptıkları aşırı tüketim baskısıdır.
Eğer insanlar çok az ya da çok fazla şeye sahip olduklarında çevre zarar görüyorsa şu soru akla gelir: “Ne kadarı yeterli?”
Bu yazımızda karamsar bir tablo çizmek yerine gerçekçi bir değerlendirmeyle sorunlara karşı duyarlılığın artması ve ortak çözümlerler doğrultusunda faaliyetlerin yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır.
Mevcut sorunlara genel bir bakış;
*Dünyanın pek çok bölgesinde su kullanımının su yataklarının sürdürülebilir verimi geçmesiyle birlikte, aşırı su çekimi yaygınlaşıyor. Irmaklar üzerinde de talepler yaygınlaşıyor hatta kimi ırmaklar bu aşırı kullanma nedeniyle denize ulaşamadan kurumaktadır. Bu durum beraberine dünya gıda üretimini etkilemektedir. Tarım alanları insanların kullandıkları içme suyuna kıyasla çok fazla su tüketmektedir. Örneğin bir ton tahıl üretimin için 1000 ton su kullanımı gerekmektedir. Tatlı su miktarının azalması beraberinde en çok gıda üretimini etkileyecektir.
*Yeryüzünde mevcut bir döngü bulunmaktadır. Bu döngülerden en önemlisi karbon döngüsüdür. Özellikle bitkiler atmosferde fazladan bulunan karbonu bünyelerine çekerek dengelemeye çalışırlar. Ancak hem bitkilerin aşırı tahribi, hem de fosil yakıtlardan yayılan karbon miktarını artması küresel ısınmaya neden olmaktadır. Bu duruma dayanak olması bakımından şu trajik örneğin verilmesinde yarar vardır. “son yüzyılda yaklaşık 30 bin bitki türünün hepsi yok olmuştur. İçinde yaşadığımız son yıllarda, bitki ve hayvan türlerinden günde 3 canlı türünün tükenmesi, biyoçeşitlilik tahribinin derecesini göstermektedir.”
*Artan nüfus özellikle orman ürünlerine karşı talep patlamasına sebep olmaktadır. Hızlı ormansızlaşma beraberinde yeraltına sızması gereken su kütlelerinin akışı sonucu hem toprak aşınmasını tetikliyor, hem de yeraltındaki tatlı su kaynaklarının azalmasın sebep oluyor. Ormansızlaşmanın en belirgin etkisi Ekvatoral kuşakta bulunan Tropikal yağmur ormanlarının tahribiyle ortaya çıkmaktadır. Tropikal yağmur ormanlarının sadece fotosentezle CO2 bağlayarak, dünya iklimini düzenleme etkisinin yılda 3,7 trilyon dolarlık ekolojik değer ürettiği hesaplanmıştır.
*Orman alanlarının tahribi dünyada olduğu gibi Türkiye’de çok ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Türkiye’de ormancılığın tahribi yapılmak istenirse, onun bir yıkım tarihinden başka bir şey olduğu görülür.
*İnsan neslinin hayatta kalmasının en temel koşulu tahıl ürünleridir. Ancak mevcut küresel çevre sorunları tahıl ürünlerini etkilemektedir. Örneğin 1995’te 294 milyon ton düzeyinde bulunan dünya bakiye tahıl stokunun 1996’da 245 milyon tona düşürmüştür. Özellikle bazı tahıl türlerinin üretiminin azalması çok daha ciddi sorunlar oluşturacaktır. Çünkü günümüzde sadece 15 kadar bitki türü dünya nüfusunun %90’nını doyurmaktadır.
*Hiç şüphesiz ki çevresel sorunların etkileri en çok yoksulları etkilemektedir. BM’ye bağlı kuruluşlardan Dünya Gıda Program (WFP) , “2001 yılında Dünya Açlık Haritasını” yayımlamıştır. Buna göre; Asya – Pasifik Bölgesinde yaşayan 3 milyar kişiden 525 milyonun yetersiz beslendiği ifade edilmiştir. Eritre ve Etiyopya’da her 3 kişiden biri yetersiz besleniyor. Yakın Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesinde yetersiz beslenme oranı %9, Latin Amerika’da ise %11 olarak açıklandı. Açlık ve kötü beslenmenin en yaygın olduğu ülkeler; Asya’da Afganistan ve Kuzey Kore, Güney Amerika’da Kolombiya, Afrika’da Sudan, Gine, Sierra Leona ve Angola şeklinde sıralandı. WFP, bu yıl içinde yaklaşık 980 milyon kişinin açlıktan ölmemesi için uluslar arası bir yardım kampanyası yapıldığı açıklandı. Dünya gıda üretiminin azalması en çok bu ülkeleri etkileyecektir.
*Aynı şekilde çevre sorunlarının tetiklemesine bağlı olarak yoksul ülkelerle gelişmiş ülkeler arasında ciddi güvenlik sorunlarının yaşanma ihtimali fazladır. “kötü komşu yaratırsanız, sonunda gelip sizi korkutacaktır. Mevcut küresel ticaret ve yatırım rejimi, insanoğlunun gezegenimizdeki kaynakların %80’nini kullanan %20’lik kısmının çıkarlarına hizmet ediyor. Yoksulları bir kenara itiyor ve toplumsal ekonomik adaletsizlikleri artırıyor.
Tüketim Toplumunun Etkisi
Yukarıda kısaca belirttiğimiz sorunların en büyük tetikleyicisi tüketim toplumunun doğal kaynaklar üzerine yaptığı yoğun baskıdır. İnsanları mutlu etmekle tüketmenin aynı anlamda kullanılması çevresel felaketlerin de yoğun bir şekilde artmasına neden olacaktır. Ayrı bir yazı gerektiren bu konuyu burada kısıtlalarken tüketim ekonomisi yerine sürdürülebilir ekonomi anlayışının benimsenmesi gerektiğini belirtmekte yarar vardır.
Sonuç
Aslında çok geniş ve güncel olan bu konulara gelecek sayılarımızda daha geniş yer verilecektir. Dünya artık hızlı bir tahribin içine girmiştir. Bu durumda insanın sağlı ve refahının sağlık bir çevrede olacağından hareketle çevreye saygılı Pazar anlayışının benimsemesinin altını çizme istiyorum. Bundan dolayı da ilk iş olarak tüketim alışkanlıklarının sorgulanması gerekmektedir