İstanbul Üniversitesi Kapısı, daha önce Osmanlı’nın ilk sarayının bulunduğu bu alanda yer alır. 1826 Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra Harbiye Nezaretine çevrilmiştir. 1864 – 1866 yılında bu kapı planı Fransız Mimar “BOURGEOUS” tarafından batı üslubunda çizilmiştir. Kapının inşaatını “Mühendis Ali Paşa” uygulayıp, yapını giderleri “Altuni zade İsmail Zühtü Paşa” tarafından organize edilmiştir. “Müşir Namık Paşa’nın” Bağdat ve havalisinden tahsis edilen vergilerden yapılan bu yapılar Cumhuriyetin kuruluşundan beri İstanbul Üniversitesi olarak hizmet vermektedir.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında Darülfünun olan yükseköğretim için İstanbul’un muhtelif semtlerinde öğretim yapan bu yüksek okullar 1924 yılında bu binaya taşınmıştır.
ATATÜRK ‘ün 15 Aralık 1930 yılında Darülfünunu ziyaretinden sonra 1 Ağustos 1933 yılından itibaren İstanbul Üniversitesi adı altında öğretime başlamıştır.
ATATÜRK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİNDE:
2 Temmuz 1933, Pazar:
İstanbul Üniversitesi bu gün tarihi bir gün yaşamıştır. ATATÜRK bu gün saat 16.00’da yanına Meclis Reisi Kazım (ÖZALP) Paşa, Afet (İNAN) Hanımefendi ve diğer kişiler olduğu halde Üniversiteyi şereflendirmişlerdir.
Büyük Reis, caddelerde ve Beyazıt Meydanı’nda halk tarafından alkışlanmış, Beyazıt Meydanı’nda halk tarafından alkışlanmış, Beyazıt Meydanı’nda yükseköğrenim gençliğinin şiddetli alkışlarıyla karşılanmıştır.
Darülfünun Emin Vekili (Üniversite Rektör Vekili) Recep Tevfik Beyle fakülteler reisleri, müderrisler (Profesörler), üniversite girişinde ATATÜRK ‘ü karşılamışlardır. Üniversite salonunda kısa bir süre istirahat eden ATATÜRK, Hukuk Fakültesi Reisi Tahir Bey’e “-…HANGİ DERSLERDEN İMTİHAN YAPILMAKTA OLDUĞUNU” sormuştur. “Hukuk-u düvel” imtihanı olduğunu öğrenerek derhal imtihan salonuna geçmiştir. Bu sırada koca üniversite binasının koridorları ATATÜRK ‘ümüzü candan alkışlayan ve sonsuz bir sevinçle:
—“ÇOK YAŞA GAZİ, VAROL!” diye bağıran üniversitelilerle dolmuştu.
ATATÜRK, imtihan salonunda Profesör Ahmet Reşit Beyden öğrenim hakkında bazı bilgiler aldıktan sonra öğrenciyi bizzat imtihan etmiştir.
ATATÜRK, evvela birinci sınıftan 1423 numaralı Fazlı Efendi’ye şu suali sormuştur:
-…”İZMİR’DE YUNAN İŞGALİ SIRASINDA NASIL REYLAM (PLEBİSİT) YAPILMAK İSTENMİŞTİ.”
Genç öğrenci, elim ve kara mütareke zamanında geçen bu hadiseyi izah ve bunun hiçbir hukuki değeri olmadığını ilave etmiştir.
ATATÜRK ‘ün gene:
-…”MÜTAREKEDE İZMİR KALESİNE ÇEKİLEN YUNAN BAYRAĞININ YUNAN İŞGALİ ALTINDA NASIL BİR MANA İFADE ETTİĞİNİ, KUVVE-İ TEYİDİYESİ OLUP OLMADIĞINI” sormuştur.
Fazlı Efendi, böyle bir vaziyette bayrağın kuvve-i teyidiyesi olmadığı fikrinde bulunmuştur.
Bundan sonra da imtihana giren 1426 numaralı Alâeddin Efendiye de şu soruları sormuştur:
-…”SEVR ANTLAŞMASININ MALİ VE İKTİSADİ AHKAMI, MONDROS MÜTAREKESİ, DEVLETLER ARASINDA BİRLEŞMEK..?”
Büyük Reisimiz huzurunda imtihan veren 1437 numaralı Yusuf Cemil Efendiye de şu soruları yöneltmiştir:
-…”1908 SENSİNDEN SONRAKİ UMUMİ SİYASİ VAZİYET, BULGAR İSTİKLALİ, TRABLUSGARP İŞGALİ, BALKAN MUHAREBELERİ VE NETİCELERİ, DEVLETLERİN MANDA SORUNU…?”
ATATÜRK u sorularına aldığı cevaplardan sonra 1451 numaralı Rıza ve 152 numaralı Şecaeddin Salih efendilere de şu soruları sormuştur:
-…”BİRİNCİ DÜNYA HARBİ’NDEN SONRA ANTLAŞMALAR VE BU ANTLAŞMALARIN ASKERİ HÜKÜMLERİ, HÂMİ (himaye eden, yani mandater) VE MÂHMİ (himaye olunan, yani manda) DEVLETLER, AMERİKA’DA AYRILIK SAVAŞLARI VE NETİCELERİ, LİERYA CUMHURİYETİ’NİN TEŞEKKÜLÜ, FEDARASYON VE KONFEDERASYON DEVLETLERİ ARASINDAKİ FARKLAR…?
İki saate yakın devam eden bu imtihanlardan sonra artık imtihana girecek öğrenci olmadığı için ATATÜRK de saat 18’e doğru imtihan salonundan ayrılmıştır.
Kız ve erkek yüzlerce üniversite öğrencisinin tasavvur ve tasvir edilemez bir coşkunluk içinde yaptıkları sevgi gösterileri dakikalarca sürmüştür.
Büyük Reis, derin muhabbet ve tazim duygularıyla etrafını saran gençlerle bir arada resim çekilmesine müsaade etmiştir.
Bu müsaadeden sonra Üniversite salonuna geçilmiştir. ATATÜRK bu arada Profesör Ahmet Reşit Bey’i yanına çağırarak imtihanda öğrencilere verdiği notları istemiştir. Büyük Reis bu notları incelerken Ahmet Reşit Bey’in izahatını ilgi ile dinlemişler ve öğretim hakkında bazı sualler sormuşlardır.
ATATÜRK bundan sonra Üniversite ıslahat müşavirini yanına çağırarak iltifatta bulunmuştur.
ATATÜRK, saat 18.20’de büyük sevgi gösterileri arasında Üniversiteden ayrılmıştır. Büyük Reisimiz Üniversiteden ayrılırken profesörlerin ayrı ayrı ellerini sıkarak iltifat etmiştir. Profesör Ahmet Reşit Bey’e dönerek:
-…”ÖĞRETİM İYİ, FAKAT BİRAZ DAHA FAZLA GAYRET GÖSTERİLMELİ.” Direktifinde bulunmuştur.
ATATÜRK ÖĞRENCİ YURDUNDA:
ATATÜRK, bundan sonra Üniversite arkasındaki “TALEBE YURDU” binasına girmiştir. Bu binayı gezdikten sonra gene halkın alkışları arasında Saraya dönmüştür. (Kaynak: Niyazi Ahmet BANOĞLU “ATATÜRK’ÜN İSTANBUL’DAKİ HAYATI II. S:27/29)
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün reformuyla çağdaş bir yapıya kavuşturulan İstanbul Üniversitesinin O’na küçük bir armağınıdır.
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAGA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.