Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK,
-…”TARİH İHTİYATSIZLAR İÇİN, MERHAMETSİZDİR,” demiştir.
Cumhurbaşkanlarının, başbakanların, politikacıların, diplomatların kimi sözleri gazete sayfalarına yansıdıktan sonra, belleklerde de yer eder. Çünkü bu sözler, öylesine söylenmiş sözler değildir. Sadece o günün koşulları içinde değerlendirmek de yanlış, yanıltıcı olur. Uzun vadeli hesapların, büyük çıkarların, stratejik öngörülerin geçerli olduğu uluslararası ilişkilerde bu sözler, bazen yıllar sonra anlaşılır, bazen de çok büyük eylemlere dönüşür, önümüze çıkar.
Mesela, aşırı ABD yanlısı dış politikası ile bilinen ve ülkemizi NATO ‘ya üye yapmak için “ANAYASAYI ÇİĞNEYEREK” Kore’ye asker yollayan Demokrat Parti hükümetinin Amerikan sevdası, dönemin Cumhurbaşkanı Celal BAYAR ‘ın “Memleketi küçük Amerika yapacağız” sözüyle tarihe geçmiştir. Aynı hükümetin, bağımsızlığı için savaşan Cezayir’e karşı, Fransa’nın yanında yer alması ve Cezayir’i tanımaması, mazlum milletlerin antiemperyalist kavgasının öncüsü olan Gazi Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye geleneğine çok ters, Türkiye’ye hiç yakışmayan bir tutum olarak görülmüştür. Ülkesinin bağımsızlığı için savaşan Cezayirli gençler, Kemalizm’i örnek aldıklarını belirtip, göğüslerinde Türk bayrağı taşırken, Menderes, Truman Doktrini ve Marshall Yardımı’nın çoktan etkisi altına girmiştir. Ve diğer ülkeler NATO ‘ya başvuruyla girerken, Türkiye şehit vererek, kan akıtarak, ağır bir bedel ödeyerek üye olmuştur. Bu dönemde Türkiye Kore’ye, ABD ‘den sonra en çok asker gönderen ülke olarak öne çıkmış, NATO ve Bağdat Paktı’nda Batı yanlısı politikalarıyla dikkat çekmiş, bağlantısız ülkelerin, mazlum milletlerin lideri olma şansını ise yitirmiştir.
DP ‘li milletvekillerine seslenirken; “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz” diyen ve Said-i Nursi ‘ye (Said-i Kürdi) olan hayranlığı ile de bilinen Menderes döneminde gelişen irticai akımlar; ABD ‘nin Sovyetleri çevrelemek için İslamı kullandığı “YEŞİL KUŞAK PROJESİ” ile birlikte ele alındığında, günümüzde ABD destekli ılımlı – İslam ‘ın gerçek adı da konmuş olur: “AMERİKANCI İSLAM”.
Demokrat Parti’nin devamı olan Adalet Partisi’nin lideri Süleyman Demirel, siyasetimizde, öteki vasıflarının yanı sıra, ilginç sözleriyle de dikkat çeker; “Yollar yürümekle aşınmaz”, “Dün dündür, bugün bugündür”, “Petrol vardı da biz mi içtik?”, “Memleket 70 sente muhtaçtır”, “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz” gibi sözler, hazırcevaplığıyla da bilinen Demirel’in hemen akla gelen birkaç sözüdür.
“Barajlar Kralı’, ‘Çoban Sülü’, ‘Marison Süleyman’, ‘Baba’ “ gibi lakaplarla anılan Demirel, hem mühendis hem de politikacı olarak GAP ‘a koyduğu emeği ve projeye dönük inancını vurgulamak için ise şu meşhur lafı etmiştir: “GAP ‘ı gaptırmam.” Ancak Demirel bu sözü siyasi rakiplerine karşı söylerken, çok sayıda ülke GAP ‘ı yakın takibe almıştır.
GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) ya da BOP ise (Büyük Ortadoğu Projesi), ABD ‘nin bölgede öldürerek, yakarak, yıkarak, işkence yaparak, yönetimleri devirerek, işgal ederek, zorla sınırları değiştirerek toplu katliamlarla yaşama geçirmeye çalıştığı bir “Demokrasi projesidir”.
11 Eylül’ün sonuçlarından en çok yararlanan ülke olan ABD, bir dış dinamik ve güç olarak bölgeye yerleşmiş; “Demokrasi’, ‘Özgürlük’, ‘Hukuk Devleti’, ‘Sivil Toplum’, ‘İnsan Hakları’, ‘Piyasa Ekonomisi’ “ inşasına başlamıştır!.
ABD ‘nin muhafazakâr ve mütedeyyin Başkanı ise 11 Eylül sonrasındaki bir konuşmasında “Teröre karşı Haçlı seferi” inden söz etmiştir.
GAP ve GOP derken, ABD ’nin iki stratejik ortağından biri olan İsrail’in (öteki stratejik ortak İngiltere’dir), ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ve dolayısıyla da bölgedeki dev projeye dönük ilgisini unutmamak gerekir. Yıllar önce ülkemizde görev yapan İsrailli bir diplomatın; “Türkiye’nin güneydoğusu ilgi alanımız içindedir,” şeklindeki sözleri tarihe düşülmüş önemli bir nottur. Bu ülke şirketlerinin GAP ‘ta aldıkları toprakların genişliği de dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. İsrail’in Kuzey Irak’a, özellikle de bölgedeki Kürtlere yönelik politikaları göz önüne alınırsa, BOP ‘un amaçlarından birinin de BİP (Büyük İsrail Projesi) olduğu ortaya çıkar. Bu arada, İsrail’in nasıl kurulduğunu, o dönemde toprakları nasıl aldığını anımsamak gerekir.
“Diyarbakır’ı Büyük Ortadoğu Projesi’nin merkezi yapacağız” diyen kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıdır. Cumhuriyet’in ve Cumhuriyetçi bakış açısının merkezi, başkenti, Ankara’ya karşı, hilafetçilerle – liberallerin İstanbul merkezli bakış açısına, bir de Diyarbakır’ı merkez yapma niyetleri eklenmiştir.
Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (4 Temmuz 2011 – 7 Haziran 2015) Cemil Çiçek tarafından hazırlanan (file:///C:/Users/user/Desktop/TBMM_tanitim_kitabi_tr.pdf) bir göz atacak olursak;—“Ülkemiz, 12 Eylül 1980 tarihinde askeri bir darbeyle karşılaştı. Anayasa askıya alındı, siyasi partiler kapatıldı, siyasi partilerin lider ve yönetici kadroları gözaltına alındı ve yargılandı. Başbakanlığını Süleyman Demirel ‘in yaptığı hükümet görevden alındı, TBMM lağvedildi, birçok siyasiye yasak geldi. Yönetime el koyan askeri güç, Milli Güvenlik Konseyi ile Danışma Meclisinden Oluşan bir “KURUCU MECLİS” oluşturuldu. İki yıl içinde yeni Anayasa taslağı hazırladı. Anayasa taslağı 7 Kasım 1982 tarihinde halk oylamasıyla sunuldu ve %91,37 oy oranıyla kabul edildi. 1982 Anayasası ile getirilen en büyük yenilik, tek meclis sistemine geri dönülmesiydi. Yürütme biraz daha güçlendirildi. Özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda yeni ve keskin ölçüler getirildi. Özgürlüklerin sınırlandırılması konusunda yeni ve keskin ölçüler getirildi, bu haklar biraz daha kısıtlandı. 1982 Anayasası’na göre; ”TÜRKİYE DEVLETİ CUMHURİYETTİR. TÜRKİYE CUMHURİYETİ, TOPLUMUN HUZURU, MİLLİ DAYANIŞMA VE ADALET ANLAYIŞI İÇİNDE, İNSAN HAKLARINA SAYGILI, ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNE BAĞLI, BAŞLANGIÇTA BELİRTİLEN TEMEL İLKELERE DAYANAN, DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİDİR. DEVLET ÜLKESİ VE MİLLETİYLE BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR. DİLİ TÜRKÇEDİR. BAYRAĞI, ŞEKLİ KANUNDA BELİRTİLEN, BEYAZ AY YILDIZLI AL BAYRAKTIR. MİLLİ MARŞI “İSTİKLAL MARŞI”DIR. BAŞKENTİ ANKARA’DIR.” Anayasa’nın ilk üç maddesindeki bu temel nitelikler 4’üncü maddeyle güvence altına alınmış ve bunların değiştirilmesi yasaklanmıştır. Bu niteliklerin değiştirilmesinin teklif edilmesi bile mümkün görülmemiştir. Anayasa’ya göre devletin temel araç ve görevleri; Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır. Herkes; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanımaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. 1982 Anayasa’nın yürürlüğe girmesinin ardından ilk milletvekili genel seçimi, yeni kurulan Milliyetçi Demokrat Partisi, Halkçı Parti ve Anavatan Partisi’nin katılımlarıyla 6 Kasım 1983 tarihinde yapıldı ve demokratik süreç yeni Anayasa hükümleriyle yeniden başladı. 6 Eylül 1987 tarihinde yapılan halk oylamasıyla siyaset yapma hakları ellerinden alınmış olan eski siyasi partiler ve yöneticilerinin bu hakları geri verilerek 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimine katılmaları sağlandı. Kabul edildiği tarihten bu yana birçok değişikliğe uğrayan 1982 Anayasası özellikle “AB” üyeliği çerçevesinde çıkarılan “UYUM YASALARI” ile köklü bir evrim geçirdi. Anayasa son olarak 2010 yılında kapsamlı bir değişikliğe uğradı. Bugün bu Anayasanın tümüyle değiştirilmesine yönelik bir çaba vardır.” Demektedir.…- Diyarbakır’ı Büyük Ortadoğu Projesi’nin merkezi yapacağız” diyen kişi Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanıdır. Cumhuriyet’in ve Cumhuriyetçi bakış açısının merkezi, başkenti, Ankara’ya karşı, hilafetçilerle – liberallerin İstanbul merkezli bakış açısına, bir de Diyarbakır’ı merkez yapma niyetleri eklenmiştir. Bu ilimiz, Batı destekli etnik ayrılıkçıların da kendi hayali devletlerine başkent yapmak istedikleri bir kenttir ama bu sözlerin sahibinin konumu, sözlerin önemini arttırmaktadır. Ve ayrıca da ülkemizdeki terörün, etnik ayrılıkçılığın ve dinsel gericiliğin arkasındaki asıl büyük gücün kim olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Aynı Başbakanın, ATATÜRK ‘ün “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” şeklindeki sözüne gönderme yaparak; “Sen, ne mutlu Türküm diyene dersen, başkasının da ne mutlu Kürdüm diyene deme hakkı olur” şeklindeki sözler etmesi, Başbakan olduktan sonra da “Türkiyelilik Bilincini” savunması, iktidarın ve partisinin arkasındaki gücü ele vermektedir.ABD Dışişleri Bakanı, Türkiye’yi “İslam Cumhuriyeti” olarak nitelerken, bu sözlerden kısa süre sonra, bu ülkenin Ankara Büyükelçisi’nin verdiği resmi davete, Fener Rum Ortodoks Patriği’ni ‘ekümenik’ olarak davet etmesi ne manidar bir yaklaşım olarak kayda geçmiştir. Bu olaydan birkaç gün sonra, ABD ‘nin misafiri olan emekli Vaiz’in onursal başkanı olduğu vakfın, Brüksel’de düzenlediği toplantıda da aynı patrik.
Hoşgörü, diyalog, uzlaşma ve dinler arası kardeşlik söylemleriyle öne çıkan bu emekli Vaiz’i bir “din büyüğü” olarak niteleyen, AB tutkusuyla bilinen ve Yüce Divan’da yolsuzluk nedeniyle yargılanan eski bir Başbakan’ın geçmişte, “AB ‘nin yolu Diyarbakır’dan geçer” dediği hatırlanır ise eğer, Proje’nin hangi ayaklar üzerinde yükseldiği daha iyi anlaşılır.
Bu sözleri eden Başbakan’ı Türk siyasetine kazandıran, şimdiki ABD Başkanının babasına “Dostum Bush” diye hitap etmekle övünen, Birinci körfez Savaşı sırasında kraldan çok kralcı tavrıyla öne çıkan, Türkiye’yi savaşa sokmak için çabalayan eski bir Cumhurbaşkanının, “Federasyonu tartışmalıyız” dediği bilinmektedir. Aynı Cumhurbaşkanının, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Büyük Türk Dünyası” hayalleri de bilinir, Başkanlık Sistemi özlemi de, “Kemalizm miadını doldurdu” sözleri de.
Araştırdım, okudum ve yazdım. Eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız.
İsmet ERARPAT