Ulusal Boyutta Kadın Hakları düzenlemelerinde kadınlarımızın öncelikle 1924’te Tevhit-i Tedrisat, 1925’te Kılık Kıyafet ve 1926’da Medeni Kanun’la Okuma-Yazma, Giyim-Kuşam ve toplumsal verilerle ilgili, yasal statüleri eşitlenmiştir. Bundan sonra Türk kadını, 1930’da Belediye Meclislerine, 1933’te Köy İhtiyar Heyeti’ne ve 5 Arlık 1934’te de Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkına kavuşmuştur. Türk Birliğinin Kurucusu, Baş Mimarı Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, konuşmalarında Türk kadınına daima güvenini belirterek, onu daima yüceltmiş ve Türk kadınından beklenen fazileti şu sözleri ile tekrarlamıştır:
-…” Bu kadın meselesinde cesur olalım. Vesveseyi bırakalım, Açılsınlar, onların beyinlerini ciddî ilim ve fen ile süsleyelim. İffeti, fenni sağlıklı şekilde izah edelim.
Şeref ve haysiyet sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim.”
-…”Şuna kani olmak lâzımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
-…”Düşmanlarımız, bizi dinin tesiri altında kalmış olmakla itham ediyor, duraklama ve çökmemizi buna bağlıyorlar; bu hatadır!
Bizim dinimiz, hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir.
Allah’ın emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak bilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu bilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak mecburiyetindedir. İslâm ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kayıtlarla bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar, bilim ve bilgi yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamışlardır; belki daha ileri gitmişlerdir.”
-…”Ben, muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönlerde onların üstüne çıkacak nur ve irfanla donanacaklarına asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.”
-…” Bir toplum, cinsinden yalnız birinin yeni gerekleri edinmesiyle yetinirse, o toplum yarıdan fazla güçsüzlük içinde kalır. Bir millet ilerlemek ve medenîleşmek isterse, bilhassa bu noktayı esas olarak kabul etmek mecburiyetindedir. Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktır.
İnsanlar dünyaya alnında yazılı olduğu kadar yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek, faaliyet demektir. Bu sebeple bir toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer organı işlemezse o toplum felç olmuştur. Bir toplumun, hayatta çalışması ve muvaffak olması için çalışmanın ve muvaffak olabilmenin bağlı olduğu bütün sebep ve şartları benimsemesi gerekir. Bundan ötürü bizim toplumumuz için ilim ve fen gerekli ise bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın edinmeleri lâzımdır. Malûmdur ki, her safhada olduğu gibi sosyal hayatta dahi iş bölümü vardır. Bu umumî iş bölümü arasında kadınlar, kendilerine ait olan vazifeleri yapacakları gibi aynı zamanda sosyal topluluğun refahı, saadeti için gerekli gündelik çalışmaya da dâhil olacaklardır. Kadının ev vazifeleri, en ufak ve ehemmiyetsiz vazifesidir.
Kadının en büyük vazifesi, analıktır. İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti lâyıkıyla anlaşılır. Milletimiz, kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gereklerinden biri de, kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadınlarımız da okumuş ve bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra, kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır.”
-…”Daha endişesiz ve korkusuzca, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamızda ortak yapmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmî, ahlâkî, sosyal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yoludur.”
-…”Çok büyük memnuniyetle görüyoruz ve görmekteyiz ki, her yerde hanımlarımız erkeklerle fikir ve nur yolunda yarışırcasına yürüyorlar. Yine şükranla ifade etmek lâzımdır ki, hiçbir yerde kadınlarımız erkeklerin aşağısında değildir. Hemen her yerde kadın ve erkek seviyesi arasında bir denklik görmekteyim. Bu hal iftihara lâyıktır. Kadınlarımızın, daha elverişsiz şartlar altında erkeklerden geri kalmayışı ve belki aynı şartlar altında erkeklerden ileri gidişi övüncü gerektirir.”
-…”Türk kadını dünyanın en aydın, en faziletli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; ahlâkta, fazilette ağır, ağırbaşlı bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk’ü zihniyetiyle, kol gücüyle, azmiyle koruma ve müdafaaya gücü yeter nesiller yetiştirmektir. Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletli olursa vazifesini yapabilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır.”
-…”Arkadaşlar, Türk milleti çok büyük olaylarla ispat etti ki, yenilik sever ve inkılâpçı bir millettir. Son senelerden önce de milletimiz yenileşme yolları üzerinde yürümeye, sosyal inkılâba teşebbüs etmemiş değildir. Fakat hakikî neticeler görülemedi. Bunun sebebini araştırdınız mı? Bence sebep, işe esasından, temelinden başlanmamış olmasıdır. Bu hususta açık söyleyeceğim:
Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok yükselme adımları, dediğim gibi, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmak gerekir. Böyle olursa inkılâp başarılı olur.”
-…”Kadınlarımızın her millette olduğu gibi, bizim milletimiz için de ne kadar yüksek ehemmiyeti olduğunu söylemeye lüzum yoktur. Bizim milletimizde kadın, eskiden bu ehemmiyeti, hakikaten en yüksek derecede kazanmıştır. Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin, olayların tanıklığıyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o faziletlerin en büyüğü ve en ehemmiyetlisi, kıymetli evlâtlar yetiştirmeleriydi.
Hakikaten, Türk milletinin bütün cihanda, yalnız Asya’da değil Avrupa’da dahi büyük ezici kudret göstermiş olması, çok parlak hareketler yapmış bulunması, hep öyle kıymetli anaların faziletli evlâtlar yetiştirmesi ve daha beşikten çocuklarının ruhuna mertlik ve fazilet telkin etmesi sayesinde idi.
Şunu söylemek istiyorum ki, kadınlarımızın umumî vazifelerde üzerlerine düşen hisselerden başka kendileri için en ehemmiyetli, en hayırlı, en faziletli bir vazifeleri de iyi anne olmaktır. Zaman ilerledikçe, ilim geliştikçe, medeniyet dev adımlarıyla yürüdükçe, hayatın, asrın bugünkü gereklerine göre evlât yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların, bugünkü evlâtlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir.
Bugünün anaları için, gerekli özellikler taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak, pek çok yüksek özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar. Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar.”
-…”Kadının siyasî ehliyetsizliğine mantıkî hiçbir sebep yoktur. Bu husustaki tereddüt ve menfi zihniyet, mazinin toplumsal bir niteliğinin can çekişen bir hatırasıdır.” 1930 (Afet İnan, M.B. ve M. K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 89)
-…”Erkeklere ilk nasihati, ilk terbiyeyi veren ve onun üzerinde ilk analık nüfuz ve tesirini tesis eden, kadındır.”
-…”Türk kadınları, memleketin mukadderatını millet adına idare eden siyasî topluluğa dâhil olmak arzusunu göstermekle, memleketin, milletin vatandaşlara yüklediği vazifelerin hiçbirinden kendilerinin uzak bırakılacağını düşünmezler. Çünkü vazife karşılığı olmayan hak mevcut değildir.”
-…”Şunu ilâve edeyim ki, Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihî olarak bildiğim için, Türk kızlarından birinin dünya güzeli seçilmiş olmasını, çok tabiî buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu da hatırlatmayı lüzumlu görürüm:
Övünç duyduğumuz tabiî güzelliğinizi sağlıklı biçimde muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık bir gelişmenin arasız gerçekleşmesini ihmâl etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.
-…”Türk kadınlığının, yeni girdiği siyasal alanda da değerli işler başarmasını dilerim.”
-…”Siyasî ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının, beşeriyetin saadeti ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna eminim.”
-…”Türk kadınının, dünya kadınlığına elini vererek dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.( Milletlerarası Kadın Kongresi delegelerine söylemiştir.)
-…”Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını, artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Türk kadını evdeki medenî mevkiini salâhiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasî hayatta belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medenî memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salâhiyet ve liyakatle kullanacaktır.”
-…”Türkiye Cumhuriyeti’nin esas düşüncesi, kadınları değil, erkekleri dahi, savaş meydanına götürmemektir. Fakat Türk ulusunun yüksek varlığına, herhangi taraftan olursa olsun, ilişildiği zaman, işte o vakit Türk kadınları Türk erkeklerinin bulunduğu yerde hazır ve uyanık ve faal olacaklardır. Bu, insanlığın yüksek huzuru, sükûnu ve dünya insanlığı için lâzım bir ödev olduğundandır ki, Türk kadını bunu yapacaktır ve yapagelmektedir ve yapar.”
-…” Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır.”
-…”Bundan sonra Türk ırkı, kadınlarını, erkeklerinin yapmaya mecbur olduğu askerlik vazifesi dâhil, bütün hizmetlere ortak ederse, Etilerde, İskitlerde, Amazonlarda olduğu gibi, kendi ırkından başkalarının hiçbir yardımına muhtaç olmaksızın büyük millî ülkülerine başlı başına ve müstakil olarak yürümek kabiliyetini kazanabilir.”
-…”Pek yakın bir gelecekte, kadının her manasıyla erkekle eş olacağı bir dünya doğacaktır.”
-…”Bu millet, esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki, her devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha yüksek nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.”
-…“Kadın varlığı, ulusun bin bir noktadan temelidir! Artık, kadını süs tanımak fikrini tazelemek doğru değil!”
Türk kadını, toplumda müstesna yerini ispatlamış, Türk Devrimi’nin (inkılabının) ileri görüşlü anlayışı ile haklarına kavuşmuştur. 1926 yılında Medeni Kanun’un kabulü ile kadınlarımız medeni haklarına kavuşmuş, kadın erkek eşitliği toplumumuzda yer almıştır. Siyasi hak olarak ilk defa 1930’da Belediye kanunu ile kadınlarımıza Belediye Meclisine üye seçmek ve seçilmek hakkı tanınmış, daha sonra 5 Aralık 1934 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile Milletvekili Seçmek ve Seçilmek Hakkı da tanınmıştır.
8 Şubat 1935 yılında yapılan 5. Dönem, Milletvekili Seçimlerinde 18 Kadınımız Milletvekili seçilerek T.B.M.M ‘inde göreve başlamıştır.
Şimdi, dilerseniz 5 Aralık 1934 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile Milletvekili Seçmek ve Seçilmek Hakkı tanındığı bu kutlu güne Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün kuruculuğunu 2 Mart 1925 tarihinde gerçekleştirdiği Anadolu Ajansı’nın yansımalarıyla bizlerde şahitlik edelim;
—“Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubu bugün toplanarak Türk Kadınına saylav seçme ve seçilme hakkını veren tarihi kararı almıştır. Meclis Grubunun bu kararı memleketin içinde ve dışında layık olduğu büyük ehemmiyetle karşılanacaktır. ATATÜRK ‘ün gösterdiği yolda ulusu daima iyiye ve ileriye götürücü kararlar alan Fırkamızın bu son kararı Türk kadınına içtimai ve siyasi hayatta bütün ulusların üstünde yer vermiştir. Cumhurluk idaresinin başlangıcından beri hayata giren Türk kadınını Fırkamız ilerilik yolunda elinden tutmuş ve onu muvaffakiyetle yürütmüştür.
Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerse aramak kabil olacaktır. Kanunu medeninin kendisine verdiği bütün içtimai haklara sahip olan Türk kadını evdeki medeni mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatta Belediyeler seçiminde tecrübesini yapan Türk kadını bu sefer de saylav seçme ve seçilme hakkını almak sureti ile haklarının en büyüğünü de elde etmiş oluyor.
Türk kadını bundan böyle ulusun mukadderatına hâkim olacaktır. Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır.
Anadolu Ajansı bugün Fırkanın bu tarihi kararını yazarken Türk kadınını kutlamayı vazife bilir.”
Ankara 4 Aralık 1934 (AA Telefonla) —“Meclisin yarınki toplantısı çok mühim olacaktır. Bu toplantıda Teşkilatı Esasiye ve Mebus Seçimi kanunlarında yapılacak tadilat müzakere edilecektir. Toplantıda intihabın yenilenmesine karar verilecektir. Kanunlar Meclisten çıkınca Mebus Seçimi Kanunu derhal vilayetlere tebliğ edilecek ve yeni hükümlere göre intihap faaliyetine başlanması tamim olunacaktır.
Vilayetlerde hazırlanmakta olan defterlerde bu hükümlere nazaran tadilat yapılacaktır.”
***TEŞKİLAT-I ESASİYE ENCÜMENİ BU SABAH TOPLANIYOR!
Ankara 4 Aralık 1934 (A.A. Telefonla) —“ Teşkilatı Esasiye Encümeni yarın dokuzda toplanarak Malatya Mebusu İsmet, Balıkesir Mebusu Cemil ve arkadaşlarının Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun 10 ve 11’inci maddelerinin değiştirilmesi hakkında verdikleri takriri müzakere edecektir.
Teklif şudur:
1-Teşkilatı Esasiye Kanunun 10. Maddesi aşağıdaki şekilde tadil edilmiştir:
<< 22 YAŞINI BİTİREN KADIN, ERKEK HER TÜRK MEB’US SEÇMEK HAKKINA HAİZDİR.>>
2-Teşkilatı Esasiye Kanunun 11. Maddesi aşağıdaki şekilde tadil edilmiştir:
<< 30 YAŞINI BİTİREN KADIN, ERKEK HER TÜRK MEB’US SEÇİLEBİLİR.>>
***MEBUS İNTİHABI KANUNUNDA YAPILACAK TADİLAT: Mebus intihabı kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve kanuna bir madde ilavesi lâyihası Meclise gelmiştir. Lâyiha şudur:
İntihabı Mebussan kanunun muaddel ikinci maddesi aşağıda olduğu gibi değiştirilmiştir:
1-<< TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN MEB’USLARI TÜRKİYE DEVLETİ HALKINDAN HER 40.000 KİŞİ OLMAK ÜZERE SEÇİLİR.>>
<< BİR İNTİHAB DAİRESİ, NÜFUSU 40.000 ‘DEN AŞAĞI DAHİ OLSA HER HALDE BİR MEBUS SEÇECEKTİR. NÜFUSU 40.000 ‘DEN FAZLA OLURSA AŞAĞIDAKİ GİBİ MUAMELE YAPILACAKTIR:
(55.000) ‘E KADAR 1),
(55.001 ‘DEN 95.001 ’E KADAR 2),
(95.001 ‘DEN 135.001 ‘E KADAR 3),
(135.001 ‘DEN 175.001 ‘E KADAR 4) MEB’US SEÇİLECEK FAZLASI İÇİN BU YOLDA HAREKET EDİLECEKTİR.>>
2- <<İNTİHABI MEB’USAN KANUNUN “5, 11, 16, 23, 58”İNCİ MADDELERİNDEKİ “18 YAŞINI BİTİRENLER” KAYDI “21 YAŞINI BİTİRENLER” ŞEKLİNDE OLACAK VE ZÜKÜR KAYDI KALDIRARAK “KADIN, ERKEK” KAYDI KONULACAKTIR. REY VERENLERDEN REY VERİRKEN HÜVİYETİ ŞAHSİYESİ MALÜM OLMAYANLARIN REYİ KABUL OLUNMAZ. BU KANUN HÜKÜMLERİ NEŞRİ TARİHİNDEN MUTEBERDİR.>>
Layihanın esbabı mucibesin de Türk kadınına da Mebus Seçmek ve Seçilmek Hakkının verilmiş olduğu, intihabı Mebussan Kanununun buna ait maddesine kadın ve erkek kaydının ilave edildiğinden Mebus Seçimi ’ne esas olan nüfus miktarının aynen muhafaza edilmesi muvafık görülmeyerek bir misli tezayüdü nazarı dikkate alınmak suretiyle değiştirildiğinden bahis olunmaktadır.
Bazı yerlerde kadınların şahsiyetleri belli olmayacak tarzda giyindikleri göz önüne alınmış, her vatandaşın reyini verirken hüviyetinin bilinmesi intihabın düzgün olabilmesi için lüzumlu görülmüştür.”
***5 Aralık 1934; Meclis bugün öğleden sonra Kazım ÖZALP ‘in riyasetinde toplandı. Menkul ve gayrimenkul emlak hakkında tefsir tezkeresinin geri verilmesi için Maliyenin gönderdiği tezkere okunarak tefsir tezkeresi geri verildi. İstiklal Madalyası Kanununun 2. Maddesinin tefsiri hakkındaki tezkere kabul edildi.
Müteakiben Malatya Mebusu İsmet İNÖNÜ ve Tekirdağ Mebusu Cemil’in intihabın yenilenmesine dair olan takrirleri okundu ve ittifakla kabul edildi.
Bundan sonra celse beş dakika tatil edildi.
***İKİNCİ CELSE: İkinci celse gene Kazım ÖZALP ‘in riyasetinde toplandı.
Kadınlara mebus seçmek ve seçilmek hakkının verilmesi hakkındaki teklifle Teşkilâtı Esasiye Encümeni mazbatası okundu.
İsmet İNÖNÜ söz alarak çok alkışlanan bir nutuk söyledi. Başbakanın nutku şudur:
***BAŞVEKİL İSMET İNÖNÜ’NÜN NUTKU: Ankara 5 Aralık 1934 (AA) —“ Yüce saylavlar, kadınların saylav seçmek ve saylav seçilmek hakkına sahip olabilmeleri için yüce katınıza teklif sunuyoruz. Kadınlarımızın Türk tarihindeki haklı yerleri, erkeklerle beraber, daima memleketin ve milletin mukaffaları üzerinde söz ve tesir sahibi olmalarıdır. Türk Kadını tahrikte ne vakit haklı ve itibarlı yerini bulmuşsa, budun mukadderatı üzerinde söz ve tesir sahibi olmalarıdır. Türk kadını tarihte ne vakit yerini bulmuşsa budun mukadderatı üzerinde kendini, tesirini gösterebilmişse, erkeklerle beraber karışık ve güç yurt işlerinde el ele çalışabilmişse, işte o zaman, büyük Türk ulusu, kudretle, medeniyetiyle bütün dünyayı kaplamıştır. (Okay sesleri, alkışlar)
Arkadaşlar Türk kadının, haklı olduğu yerden ayrılıp, bir süs gibi, bir köşeye konması Türk annesi değildir. (Okay sesleri). Türk annesinin ve Türk anlayışının zıddı olan bir usuldür ki, onun, Türk memleketlerinde yerleşmesi asırlarca << elemlerinizi ve acılarımızı tekrar uyandırmayayım>> geçirdiğimiz felaketlerin başlılarından ve esaslılarından birini teşkil eder. (Alkışlar ve okay sesleri.)
Arkadaşlar, eski alışılmış darbımeselleri tekrar edecek değilim. Ulusumuzun bütün ihtiyaçlarını, içinden ve yakından görmüş ve yetişmiş adamlar olarak, inançla söyleyebiliriz ki, Türk kadınının geniş alanda ulus işlerine karışmasından istifade etmekteyiz ve istifade edeceğiz. Yakın geleceklerde Türk devletinin ve Türk ulusunun geniş kudretlerinin sırrı anlaşıldığı zaman, bunun başında ilk günden beri Türk inkılabının Türk kadınına verdiği haklar esaslı bir delil olarak ileri sürülecektir. (Okay sesleri, alkışlar.)
Bizim bugün yaptığımız bu teşebbüs B.M. Meclislerinin ve Türk inkılabının yıllardan beri güttüğü siyasanın tam bir varı mı dır.
İnkılapçılar, yüce heyetiniz, bunu yurdun ve ulusun menfaati ve iyiliği namına anlayışlarımızın yeni bir belgesi olarak gösterip övünebiliriz.
Ancak arkadaşlar, yeni teklifimizle, Türk kadınına bu hakkı bir lütuf olarak veriyoruz kanaatinde asla değiliz ve kimse bu kanaatte olamaz. Bizim kanaatimiz, bizim an namımız, Türk kadını için böyle vazifelere girmek esasen hakkı olduğu ve yanlış olarak, zulüm olarak çoktan beri geri bırakıldığı merkezindedir. Diğer birçok memleketlerde nasıl olduğunu şimdi izah etmek istemem. Fakat bir memleketteki, yurdun her tarafı istilâlara uğradığı zaman, kadınlar ateş altında erkeklerle beraber omuz omuza çalışırlar, memleketin geri kalan kısmını korumak ve beslemek için tarlanın kara toprağından yiyecek çıkarmaya çalışırlar, elbette bu mevcudiyetlerin yurdun her köşesinde ve her tabakasında söz söylemeye hakları vardır. (Sürekli alkışlar)
Herhangi bir ülkede kadınlar bu kadar ağır imtihanlar geçirmişse, orada da kadınlar elbette bizim kanunen verdiğimiz haklara kavuşacaktır. Şart, evvela kadınların, bizim kadınlığımız gibi çetin imtihanlardan geçmiş ve daha çok çetin imtihanları göğüslemek için bileklerinde, akıllarında ve yüreklerinde kuvvet olduğunu en başta ispat etmiş olmalarıdır. (Okay sesleri)
Yüce arkadaşlar, Türk inkılabını tarih anlatırken bunun bir kurtuluşun olduğunu en başta söyleyecektir. Bu kurtuluş muhtelif safhaları içinde de bilhassa kadınların kurtulmasını anacaktır. Bizim inkılabımızın bu memlekette görülen birçok ıslahat teşebbüslerinden en baş ayrımlarından biri, kadınlığa verdiğimiz mevki ve kadın haklarını tanımakla gösterdiğimiz isabettir. Türk inkılabı denildiği vakit, bunun, kadının kurtuluş inkılabı olduğu beraber söylenecektir. Şimdi almakta olduğumuz teşebbüs, bu kurtuluş istikametinin tamamlanması, neticelenmesi ve en verimli bir hale getirilmesidir. Gelecek B.M. Meclisinde kadın saylavlarla beraber çalışmak, Büyük Millet Meclisinin, kuruluşundan beri bu memlekete getirdiği feyizlerin daha çok genişlemesini, daha ileri verimlerde bulunmasını temin edecektir, kanaatindeyiz. Temiz, duru kanaatimiz budur. (Okay sesleri).
Arkadaşlar, bizim inkılabımız, gerek ona önderlik etmekte, gerek onu feyizli ve verimli kılmakta, Atatürk, en anlatıcı bir surette temsil etmektedir. Kadınlar hakkından mahrum edilmekle, yarı yarıya kötürüm bir hale gelen Ulusumuzun üstünden bu baskıyı kaldırması Atatürk’ün başlıca hizmetleri arasında sayılacaktır. (Sürekli alkışlar.)
Yüksek heyetinizin şimdi gösterdiği tezahürü, Türk ulusunun ilerlemesi ve yükselmesi için çalışan yüce Önderimiz Atatürk’ün gayretlerine sevgi ve saygılarla karşıladığınızın esaslı ve yeni bir delili olarak alıyoruz.
Arkadaşlar, fevkalade iyi işler başaran Büyük Meclis, bütün umutlarına erişmiş bulunuyor. Memlekete ettiğiniz hizmetlerin en parlaklarından birini, bugün, teşkilatı esasiye kanununun tebdil ile yapmış olacaksınız. Gelecek nesil, dördüncü Büyük Millet Meclisinin büyük işlerini anarken, Türk kadınına bütün hakları vermek, kötü bir sistemin kendilerini karanlıkta bırakan usullerinden onları kurtarmak için gösterdiğiniz gayretleri daima şükranla, minnetle tekrar edecektir. Türk kadınının memlekete hizmetlerini, onun kurtuluşunu tamamlamakla taçlanmış oluyorsunuz.
Arkadaşlar, Heyeti umumiye sini yüksek onayınıza layık görürseniz, Türk ulusu için de yeni bir devre açacak olan kanununun müzakeresine geçilecektir. Bu kanunun müzakeresi ile Türk kadınına, memleketin şurasında burasında layık olduğu mevkii vermek için gösterilen tereddütleri zihinlerden silmiş olacaksınız. Türk kadınının da Büyük Millet Meclisinde, memleketin mukadderatı hakkında söz söylemek, kanunların ve alınan tedbirlerin aile ve yurt için ameli ve faydalı olması hakkında kıymetli fikirlerini millete karşı ifade etmek fırsatını haklı olarak bulmuş olacaklardır.” (Sürekli alkışlar ve okay sesleri.)
Başbakandan sonra Refik (Konya) şu nutku söyledi: —“ Çok değerli Başbakanın her işte olduğu gibi bunda da olgun ve içten gelen dolgun sözlerinden sonra sizleri üzmek istemezdik. Fakat görülecek ki iş o kadar büyük ve o kadar evrensel ki onun üzerinde duygularımı birkaç kelime ile yüksek saylavlara sunmak isterdim. Büyük Türk Ulusu Ne Mutlu Sana! Dün senin olamayan, senden olmayan kötü adamlar kötü idarelerin elinde öz varlığını ne söylüyor, ne de gösterebiliyordu. Yakından uzaktan sana bakanlar senin özünü görmeden, bilmeden sana eksik gözle bakıyorlardı. Bugün senin özün senin varlığını gene senin gözünle acun uluslar gösterir bir güç yetişti. O gücün, senin gücünü adını anarken acunun sana gözleri kamaşarak baktığını görüyorum. Göğsüm sevinçle doluyor.
Büyük ulus kurultayının saygı değer üyeleri! Dün bir evin hizmetçisi gibi, değeri küçültülen Türk kadını durmadan yürüyen olgunlaşan büyük inkılabın anıma gelmesi ile yepyeni bir acuna giriyor. Türk kadını acun tanır.
Erkekten hiçbir savaşta geri kalmamış, erkekle omuz omuza yürümüş, onunla tarlada beraber çalışmıştır. Ekin kaldırırken, ineğini sağarken, yavrusuna ninni söylerken dahi erkeğinden ayrılmayan Türk kadını ulus işlerinde de yüksek varlığını göstermiştir.
Baylar!..
Şimdi kurultayımıza verilen bu kanunla Türk kadını değeri olan yeri alıyor. Büyük ulusun yüksek Kurultayı bugün yüksek kurtarıcının önderliğinde vereceği kararla büyük inkılabın değerli kıldığı büyük işlerden birisini daha yapmış olacaktır.
Baylar sevinelim, övünelim. Çünkü Türk’üz. Çünkü Atatürk’ümüz var, ulus var olsun! Atatürk sağ olsun!”
Sadri Maksudi nutku: —“Bunu müteakip Refik Şevket, kadınların mebus intihap etmesi ve olunması hakkındaki kararın isabetinden bahsetti. Kadınların da bu suretle çok ağır bir yük aldıklarını, zaten ehil olduklarına şüphe edilmeyen kadınların bu işi de muvaffakiyetle başaracaklarından emin olduğunu söyledi.”
İsmail BEY (Sivas): —“Eskiden böyle bir şey isteseydik padişahlar bizi ya sürerler ya asarlardı. Kadınlar, erkekler hep saadet yolunu bulduk. Çünkü başımızda Başbakanımız Atatürk’ümüz vardır,” dedi, alkışlandı.
Sonuç olarak, Müteakiben maddelere geçildi ve Teşkilatı Esasiye Kanunda yapılması istenen tadilat alkışlarla kabul edildi.
Teklif dün de (4 Aralık 1934) bildirildiği gibi şu idi:
1-Teşkilatı Esasiye Kanununun onuncu maddesi aşağıdaki şekilde tadil edilmiştir:
<< 22 YAŞINI BİTİREN KADIN, ERKEK HER TÜRK MEB’US SEÇMEK HAKKINA HAİZDİR.>>
2- Teşkilatı Esasiye Kanununun on birinci maddesi aşağıdaki şekilde tadil edilmiştir:
<< 30 YAŞINI BİTİREN KADIN, ERKEK HER TÜRK MEB’US SEÇİLEBİLİR.>>
*** İNTİHAP KANUNUNDA TADİLÂT: Bundan sonra mebus intihabı kanununun bazı maddelerinin tadili layihası mevkii müzakereye kondu.
Layihanın esasları şunlardı:
1-Me’us intihabı kanununun muaddel ikinci maddesi aşağıda olduğu gibi değiştirilmiştir:
<< TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN MEB’USLARI TÜRKİYE DEVLETİ HALKINDAN HER 40.000 KİŞİ OLMAK ÜZERE SEÇİLİR. BİR İNTİHAB DAİRESİ, NÜFUSU 40.000 ‘DEN FAZLA OLURSA AŞAĞIDAKİ GİBİ MUAMELE YAPILACAKTIR:
(55.000) ‘E KADAR 1),
(55.001 ‘DEN 95.001 ’E KADAR 2),
(95.001 ‘DEN 135.001 ‘E KADAR 3),
(135.001 ‘DEN 175.001 ‘E KADAR 4) MEB’US SEÇİLECEK FAZLASI İÇİN BU YOLDA HAREKET EDİLECEKTİR.>>
2- <<İNTİHABI MEB’USAN KANUNUN “5, 11, 16, 23, 58”İNCİ MADDELERİNDEKİ “18 YAŞINI BİTİRENLER” KAYDI “21 YAŞINI BİTİRENLER” ŞEKLİNDE OLACAK VE ZÜKÜR KAYDI KALDIRARAK “KADIN, ERKEK” KAYDI KONULACAKTIR. REY VERENLERDEN REY VERİRKEN HÜVİYETİ ŞAHSİYESİ MALÜM OLMAYANLARIN REYİ KABUL OLUNMAZ.>>
Kadınların hüviyetleri intihap esnasında bildirmek mecburiyeti hakkındaki madde okunurken Refik Şevket buna neden olan lüzum olduğunu sordu.
Teşkilatı Esasiye encümeni mazbata muharriri Celâl Nuri, cevap vererek bazı hanımların yüzleri kapalı olduğunu, intibada yüzlerini göstermek lüzumu bulunduğunu söyledi.
Neticede layihanın 266 reyle müttefikan kabul edildiği Reis tarafından bildirildi ve toplantı nihayet buldu.
Meclis yarın gene toplanacaktır.
***TÜRK KADINININ SEVİNCİ:
Ankara 6 Aralık 1934 (AA Telefonla): — Türk kadınına Mebus Seçmek ve Seçilmek Hakkının verilmesi münasebeti ile kadınlar bugün Halk Evi’nde büyük bir toplantı yaptılar.
Toplantıda başta Bayan Afet (İNAN) olmak üzere memleketin okumuş kadınları bulundular.
Denizli Mebus’u Necip Ali toplantının maksadını kısaca anlattıktan sonra, toplantı Bayan Afet’in başkanlığı altında devam oldu.
Çok alkışlanan nutuklarla yeni Türk kadınlığının vaziyeti anlatıldı. ATATÜRK ‘e ve büyüklere Türk kadınlarının şükranlarının bildirilmesine karar verildikten sonra, hep birlikte Büyük Ulus Kurultayına gidildi.
—BÜYÜK ULUS KURULTAYINDA: ULUS Kurultayının dinleyici locaları, Halk Evindeki toplantıda bulunanlara kâfi gelmediğinden, kadınlar Mebusu sıralarındaki boş sıraları da doldurdular.
Celse açılınca ruznameye geçilmediğinden evvel, Türk kadınlığı namına gelen bir teşekkür mektubu sürekli alkışlar arasında okundu. Necip Ali de bu münasebetle söz aldı ve çok alkışlandı.
Ankara kadınları, bundan sonra Meclisin müzakerelerini dinlediler.
—İSTANBUL’DA: İstanbul kadınları bu sabah 10.30’da Beyazıt’ta toplanacaklar, Mebus Seçilebilmek haklarının tanınmasından ötürü duydukları büyük sevinci ortaya koyacaklardır. Bu toplantıda kadın Sözenler tarafından nutuklar söylenecek, İstanbul kadının büyük heyecanı, sevinci, saygıları ve duyguları anlatılacaktır.
Toplantıda ATATÜRK ‘e, Büyük Millet Meclisi Başkanı’na, Başbakan’a ve C.H.F. Genel Yazgan’ına telyazıları çekilmesini de kararlaştıracaktır.
İstanbul umumi meclisinin kadın azası ile bütün teşekküller, birliler ve zümreler namına ayrılmış kadınlar Beyazıt’taki toplantıdan sonra Taksim meydanına giderek Cumhuriyet abidesine çelenk koyacaklardır. Bu sırada, Taksim meydanında da tezahürat yapılacak ve Bayan İffet Halim tarafından söz söylenecektir.
Sabahleyin 10.30’da Beyazıt meydanında, öğle üzeri de Taksim meydanında yapılacak toplulukla İstanbul kadınları çok büyük bir yığın halinde bulunacaklardır.
İstanbul Umumi Meclisindeki kadın azalar da bu topluluğa gelmelerini, bütün kadınlarımızdan rica etmektedirler.
***Kadınlar Birliği’ndeki sevinçli çalışma: Mebus Seçilmek ve Mebus Seçimine karışmak hakkının verilmesi, Kadın Birliği’nde yeni bir kaynaşma uyandırmıştır. Yarın Beyazıt meydanında yapılacak toplantıya İstanbul kadınlarının büyük yığınlar halinde iştiraki için dün tedbirler alınmıştır. Bundan başka Kadınlar Birliği, sevinç tezahüratını birkaç gün devam ettirecek programlar hazırlamaktadır. Kadınlar Birliği, büyüklerimize telgraflar çekerek, kadınların haklarının tanınmasını en derin bir sevinç ve heyecanla karşıladıklarını bildirmiş, saygılarını tekrarlamıştır.
***KADIN BİRLİĞİNİN DAVETİ: —“TÜRK KADINI! BÜYÜK ATATÜRK YÜCE ÖNDER TÜRK KADININ HAKKINI VERDİ. SAYLAV SEÇMEK VE SEÇİLMEK BÜYÜK ULUS KURULTAYINCA KABUL EDİLDİ. TÜRK KADINI UNUTMA Kİ TÜRK İÇTİMAİ HAYATININ TEMELİSİN. BUNA İSTİKLAL SAVAŞININ KARA GÜNLERİNDE SIRTINDA CEPHANE TAŞIYARAK KARA SAPANLA TOPRAK KAZIYARAK ERİŞTİN.
HIZ ALAN İNKILAPDA ALDIĞIN YERLE KENDİ MEVKİİNİ KENDİN KURDUN. LAYIK OLDUĞUN SİYASİ HAK SANA VERİLMİŞTİR. BU MESUD GÜNÜ HEP BERABER KUTLAYACAĞIZ. SAAT 10’DA BEYAZID CUMHURİYET MEYDANINA GEL. (TÜRK KADIN BİRLİĞİ)
***ATATÜRK’ÜN BÜYÜK GÖNENCİ: 9 Aralık 1934 (AA): -…”ERDEMLİ KADINLARIMIZIN SAYLAV SEÇİMİNE GİRMELERİNDEN DOLAYI ÜLKENİN BÜTÜN KURUMLARINDAN, YER YER TOPLANTILARDAN TELYAZILARI ALDIM. GÖSTERİLEN DUYGULARDAN GÖNENCİM BÜYÜKTÜR. TÜRK KADINLIĞININ YENİ GİRDİĞİ SİYASAL ALANDA DA DEĞERLİ İŞLER BAŞARMASINI DİLERİM.” K.ATATÜRK.
Eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız.
Yazının her türlü hakkı saklıdır.
İsmet ERARPAT