Neredeyse insanlığın varoluşundan beri büyüye inanç var. En temel ilgi alanlarından biridir büyü.
Bunu en eski yazıtlarda da görürüz. Hatta çivi yazılı belgelerde büyü , ÉN sözcüğü ile ifade edilmiştir. Ninkil yani Ea/Enki büyülerin ve sanatın tanrısı olarak bilinmekte, ayrıca büyücülerin ve sihirbazların başı olarak kabul edilmektedir.
İnsanoğlunun kaderin dizginlerini ele alma isteği, bilinmeyenin ötesine geçmek, sonsuzluğa ve en kolay yollardan isteklerine ulaşma duygusudur büyüye inancı doğuran duygular. Temelinde kendi maddi ve manevi varlığına egemen olma isteği binlerce yıldır bu inancı coşkulu tutmuş.
Büyü; tabiatüstü gizli güçlerle ilişki kurularak veya gizli güçler içerdiğine inanılan bazı tabii nesneleri kullanarak belli birtakım amaçları gerçekleştirmek gayesiyle yapılan davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Tabiat üstü güçlerle tabiatın etkilenebileceği düşüncesi insanlığın en eski düşüncesi olarak bilinmektedir.
Kimi bilim adamlarınca sanatın kaynağı olduğu ileri sürülen büyü, gerçekte üç ayrı düşünceyi içermektedir.
Birincisi; tabiat üstü güçlerin varlığı,
ikincisi; bu güçlerden bir takım işlemlerle yararlanılabileceği,
üçüncüsü ise; bu güçlerle tabiatın insan iradesine bağlanabileceği inancıdır.
Büyü; insana ve tabiata ilişkin olayları maddi dünyanın ötesindeki gizemli dış güçler aracılığı ile etkileyip yönlendirdiğine inanılan törensel eylem olarak da bilinmektedir. Geniş anlamda, dinî tören ve inançlardan, el çabukluğu, gözü ve gönlü bağlamaya dayalı gösterilere kadar pek çok uygulamayı kapsayan büyü, dünyanın her yerinde ve bütün dönemlerde rastlanan toplumsal ve kültürel bir olgudur.
Antropologların ve dinler tarihi üzerine çalışan bilim adamlarının çoğuna göre, dinler ve sanatın kaynağı büyüdür ya da bir arada gelişmişlerdir. Doğa olgularının arkasında birtakım ruhların ve doğa üstü güçlerin bulunduğu, bunların da büyü ile denetlenebileceğine inanılıyordu, bunu da giderek uzmanlaşan bir sınıf, büyücüler ve şamanlar sağlıyordu.
Bunlar dost ruhları yardıma çağırabilir, kötücül olanları uzaklaştırabilirlerdi. Amaç; sağlıkta, avda. çiftçilikte başarıya ulaşmak, kadınların ve hayvanların döl bereketlerini sağlamaktı.
Kimi nesnelerin, yerlerin, eylemlerin, sözcüklerin ve kişilerin büyüsel niteliklerine inanılıyordu. Tersine, kimi eylemlerse, sözgelimi nesnelere dokunmak, kimi yerlere ayak basmak, kimi yiyecekleri yemek, kimi hayvanları öldürmek vb. tabuydu.
Bilinen ilk zamanlardan beri insanoğlu başına gelen kötü veya sıkıntılı olaylardan düşmanlarını sorumlu tutmuşlar, somut bir delil olmayınca soyut olarak yani büyüyle kendilerine zarar verildiğine inanmışlardır.
Bu örnekleri günümüzde hala görmekteyiz. İçin için çok dile vurulmasa da sessizce hala ilk çağlardaki gibi tabiatın ruhları olduğuna ve bu ruhların bazı büyücüler tarafından kullananılabileceği inancı vardır. Bu düşünceyle yazıya devam edersek bu durumda ak ve kara büyü konularına girmemiz gerekir.
Ak büyü (pozitif büyü) : Genel olarak fertlerin ve toplumun iyiliği göz önünde bulundurularak yapılan büyülere denilmektedir. Olumlu amaçlara hizmet eden iyi niyet içeren ritüellere denir. Hastalıklardan korunmaya yönelik işlemler ak büyü grubunda değerlendirilmektedir. Kişiyi kötü büyünün ya da varlıkların etkisinden korumak da ak büyü kapsamına girer. Hermetik geleneğin bir parçası olan ak büyülerin uygulayıcıları simya ve şifa enerjileriyle çalışmışlardır. Her ne kadar bazı dönemlerdeki inançlardan kaynaklı, günahkar denilmişse de genelikle toplumların itibar ettiği,sevdiği,saydığı,hürmet gösterildiği kişiler olmuşlardır.
Kara büyü (negatif büyü) : Birisine kötülük yapmak ve zarar vermek amacıyla yapılan büyülere denilmektedir. İnsanların hayatına, sosyal statüsüne, kazancına ve hayvanlarına zarar vermek gayesiyle yapıldığı gibi; sevgilileri, evlileri birbirinden soğutmak ve ayırmak, cinsel kudreti, konuşma yeteneğini ve uykuyu bağlamak, düşman bildiklerini hasta etmek ve sakat bırakmak gibi durumlar için de kara büyüye başvurulmaktadır. Kara büyücüler hedeflerine ulaşmak için her yolu meşru görmektedir. İstediklerini elde etmek için de çeşitli tabiat üstü gizli kuvvetlere baş vurmaktadır. Bu tabiat üstü kuvvetlerin başında cinler, şeytanlar ve kötü ruhlar gelmektedir. Dinlerin kutsal bildiği değerleri de saygısızca kullanmakta tereddüt etmemekte, kısacası dinî düşünce ve değerlerin karşısında olduklarını ortaya koymaktadırlar . Kara büyücüleri durdurmak için ak büyücülere hep ihtiyaç duyulmuştur.
Güç ve madde aleminin çıkarları için bu tür yollara başvuranları durduracak görevlilere ihtiyaç ; ak büyücüleri yaratmıştır.
Hasina Koç
Yazının bazı bölümleri çeşitli araştırmalardan alınmıştır. ( 1. 1) Hikmet Tanyu, “Büyü”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1992, VI., s. 501. Ferit Develilioğlu, Osmanlıca-Türkçe Lügat Ansiklopedisi, Ankara 1970, s. 644 Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, İstanbul 1975, s. 115 Ana Britanica, “Büyü”, İstanbul 1986, V., s. 183 ) ( Bronislaw Malinowski, Büyü Bilim ve Din, Çev. Ender Gürol, İstanbul 1964, s. 60-61. 62) S.V. Örnek, a.g.e., s. 38; A. Nureddin Bayram, Sihir ve Büyü, s. 2) ( 2 Prof. Dr. Metin And )