Vefatının 80. yılında rahmetle andığımız Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY fotoğrafının arka tarafına yazdığı iki mısrada diyor ki:
—“RAHMETLE ANILMAK EBEDİYET BUDUR, AMA SESSİZ YAŞADIM, KİM BENİ NEREDEN BİLECEK.”
Yedi gün Gazetesi’nin Akif ile yaptığı son mülakattan alıntı yaparak başlamak istiyorum Türk Basınında Mehmet Akif ERSOY ‘un Ölümü başlıklı yazıma;
–“Türk edebiyatına son devrin çok güzel şiirlerini hediye eden büyük şair Mehmet Akif, vatandan on bir senelik bir ayrılıktan sonra tekrar aramıza kavuştu. İstiklal Marşı’nın büyük şairi Akif yurda Hasta döndü. Şimdi hastanede tedavi altındadır. Yedi gün muharriri Akif’le konuştu. O’nun yurttan ayrı yaşadığı günlerdeki hatıralarını, intibalarını topladı.
Günün birinde sessiz sedasız yola revan olarak vatan ufuklarını aşan şair Mehmet Akif tam on bir yıl süren bu uzun seferin sonunda, işte bembeyaz bir hastane odasının, bembeyaz bir yatağında solgun, mecalsiz ve hitap yatıyor. (Başucundaki sandalyeye oturdum. Kırçıl sakalın çevrelediği bu sapsarı yüze, bu gevşemiş, sarkmış çizgilere, bu yorgun ve dalgın gözlere bakıyorum, zaman denen şeyin kudretini, hayat denen efsanenin sırrını bilmek istiyorum, sonra yavaşça soruyorum:
—“Özledin mi bizi üstat?.. (Dudaklarını hiç kıpırdatmasaydı, hiç ses çıkarmasaydı bile, bu zehir gibi gülümsemesiyle her şeyi söylemiş olurdu..)
—“ÖZLEMEK Mİ OĞLUM… ÖZLEMEK Mİ?… (bu acının büyüklüğünü bir daha kendi içinde görmek ister gibi gözlerini yumdu, sonra, kesik kesik konuştu) MISIR’DAN ÜÇ GECEDE GELDİM. BU ÜÇ GECE, OTUZ ASIR KADAR UZUN SÜRDÜ… ORADA ON BİR YIL KALDIM… FAKAT BİR AN OLDU Kİ, ON BİR GÜN DAHA KALSAYDIM, ÇILDIRIRDIM.” (Kaynak: Hazırlayan Vahdettin IŞIK, “VEFATININ 75. YILINDA MEHMET AKİF ERSOY” s.60)
Ölüm haberlerini gazetelerde genellikle bir gün sonra okumak mümkündür. Akşam baskısı gerçekleştirilen bazı gazeteler ise ölüm haberlerini –saatine göre- o gün verme imkânı bulabilirler. Bir gün sonrasında verilen haberler ise genellikle sadece olayı duyurmaya yönelik bir muhtevaya sahiptir. Cenaze törenine dair haber ve resimler ise yine genellikle iki gün sonraki sayfalarda yer alır. Bu sebeple Mehmet Akif’in ölüm haberi de, ölüm tarihi olan 27 Aralık 1936 günü çıkan gazetelere yansımamıştır.
Gazetelerde, 1937 yılının 27 Aralık sonrası tarayan bir araştırmacı, Mehmet Akif’in ölümünün Türk basınında pek ilgi görmeyen bir hadise olduğunu düşünebilir. Çünkü bu haber genellikle ilk sayfadan değil, iç sayfalardan verilmiş ve cenaze törenine dair resimler fazla yer almamıştır. Bu sebeple günümüzde bu hususta görsel malzeme kullanmak isteyen ve gazete kupürlerini tarayarak kullananların elinde sürekli alıntılanan bir cenaze töreninden başka bir şey yoktur.
İşte o resim:
Bu ve benzeri sebeplerle Akif’in ölümü ve cenaze töreninin devrin Türk basınında fazla hak ettiği ilgiyi görmemiştir denilebilir. Akif’in dönem arkadaşlarından Yahya Kemal’in Kasım 1938’de ölümü dolayısıyla gazetelerde yer alan haberlerle karşılaştırdığımızda bu husus daha bir belirginleşmektedir. Çünkü BEYATLI ‘nın ölümü Türk basınında geniş ilgi görmüş ve konuyla ilgili yayınlar haftalarca sürmüştür. (Bkz. Yusuf Turan GÜNAYDIN, “Türk Basınında Yahya Kemal’in Ölümü”. 50.Yıl, Ayrıca Bkz. Yahya Kemal Bilgi Şöleni, TTB Yayınları Ankara, 2010, s. 172-183)
AKİF’İN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ HABERLER:
Devrin bütün gazeteleri bu ölüm haberini manşetten vermemiştir. O tarihteki gazetelerin manşetlerini çoğunlukla Hatay’ın Türkiye’ye katılmasından hemen önceki hadiseler meşgul etmiş görünmektedir. Kamuoyunda heyecan doğurmuş gözüken bu hadisenin Akif’in ölüm haberini gölgede bırakan etkenlerden biridir.
Cumhuriyet gazetesinde manşetten ve tek sütunda verilen haber “BÜYÜK ŞAİR MEHMET AKİF DÜN AKŞAM SEKİZE ÇEYREK KALA VEFAT ETMİŞTİR.” Cümlesiyle başlar ve bir biyografisinden sonra ailesiyle damadı Ömer Rıza DOĞRUL ‘a başsağlığı dileyen bir cümleyle sona erer.
Haberde “(…) sanki hayatının son devrelerini yaşadığını hisseden (…)” Akif’in Mısır’dan Türkiye’ye dönüşüne vurgu yapıldıktan sonra “SON GÜNLERDE ARTIK KOCA AKİF ÇOK ZAYIF VE BİTKİN HALE GELMİŞTİ, ETRAFINDAKİLER ONUN ANBEAN SÖNMESİNE MUNTAZIR BULUNUYORLARDI,” diyerek ölümünün beklenen bir hadise olduğuna işaret eder. Haberde Akif’in Balkan ve İstiklal Harbi sırasındaki çalışmalarından da söz edilmiş olması dikkat çekicidir: “MÜTAREKE SIRASINDA ANADOLU’YA GEÇTİ. BÜTÜN MİLLİ CİDAL DEVAMINCA ORADA KALDI VE BİRİNCİ MİLLET MECLİSİ’NE BURDUR MEB’USU OLARAK AZA SEÇİLDİ.” Haberde Akif’in şairlik yönüne de değinilmiştir: “İSTİKLAL MARŞI, AKİF’İN KULLANDIĞI TEMİZ VE DUYGULU LİSANIN EN HEYECANLI BİR MAHSULÜDÜR. “HAKKIN SESLERİ” VE YEDİ CİLTLİK “SAFAHAT” AKİF’TEN BİZE KALAN NEFİS ARMAĞANLARDANDIR.”
29 Aralık tarihli Cumhuriyet yine birinci sayfadan bu kez cenaze töreninin haberini yayınlamıştır. İlk sayfanın sağ alt köşesinde bir resimle birlikte yayınlanan bu haberin alt başlığında: “GENÇLİK BÜYÜK ŞAİRİN TABUTUNU ELLER ÜSTÜNDE TAŞIDI / HER SENE AKİF İÇİN İHTİLAF YAPILACAK, MEZARI GENÇLİK TARAFINDAN YAPTIRILACAK” cümleleri dikkat çeker. Cenaze töreninin günümüze kadar birçok kaynakta sık sık alıntılanan ünlü resmi de bu sayıda yayınlanmıştır. (“MEHMET AKİF’İN CENAZESİ MERASİMLE KALDIRILDI”, Cumhuriyet, 29 Birincikânun 1936, s.1 ve 4)
Cumhuriyet’in bu sayısında M. Turhan TAN ‘ın bir anma yazısıyla “HEM NALINA HEM MIHINA” başlıklı köşede imzasız olarak gazetenin hadiseyle ilgili değerlendirmesini yansıtan bir yazı yer almıştır.(Bkz. “İSTİKLAL MARŞI ŞAİRİNİN ÖLÜMÜ KARŞISINDA”, Cumhuriyet, 29 Birincikânun1936, s.3. ÇANTAY ‘ın kitabında bu yazı Abidin Daver adıyla alıntılanmıştır. Bkz. ÂKİFNAME (MEHMET AKİF), Ahmet Saib Matb., İstanbul 1966, s.323-324)
“HEM NALINA HEM MIHINA” başlıklı köşedeki imzasız yazı ise İstiklal Marşı hakkında övücü cümlelerle doludur: “(…) MİLLİ MÜCADELENİN MUTLAKA ZAFERLE NETİCELENECEĞİNE İNANMIŞ OLANLAR, YANİ SAĞLAM İMAN SAHİPLERİ BİLE İSTİKLAL MARŞI’NDAN YENİ BİR MANEVİ KUVVET ALMIŞLARDI.”
Devrin bir diğer önemli gazetesi Akşam’da Akif’in ölüm haberi manşetten verilmemiştir. Akşam’ın 28 Aralık 1936 tarihli nüshasında yer verilen ölüm haberi oldukça kısadır ve iç sayfalarda yayınlanmıştır. Haberde: “ölüm saati, cenazesinin Beyoğlu’ndaki Mısır APARTMANI’NDAN ALINARAK namazının öğleyin Beyazıt Camii’nde kılınacağı ve Edirnekapı’daki makberine defnedileceği” gibi bilgiler yer almıştır.
Diğer gazetelerde olduğu gibi İstiklal Marşı şairi olduğuna vurgu yapılmamış; “eserleri bütün türk ÂLEMİNCE tanınmış olan mehmed akif istiklal marşı ve Çanakkale müdafaası gibi yüksek eserler bırakmıştır.” cümlesiyle yetinilmiştir.
Akşam gazetesinin Akif’in ölümüne -Cumhuriyet kadar olmasa da- ilgisiz kalmadığını söyleyebiliriz. Bu tür ölüm haberlerinde olduğu gibi ilk gün (ölümden bir gün sonra) ölüm haberi, ertesi gün ise cenaze töreniyle ilgili – genellikle resimli – haberlerin basında yer alması teamül olduğundan, Akşam’ın da ertesi günkü sayısında cenaze töreniyle ilgili resimli bir habere yer verdiğini görüyoruz.
Bu gazetenin cenaze töreninde yaşananlara –özellikle gençlerin tavırlarıyla- ilgili olarak verdiği ayrıntılar, o esnada oluşan havayı yeterince yansıtır niteliktedir: “Cenaze otomobille Beyazıd Camii’ne getirilmiş, namazı kılınmıştır. Buradan otomobille Edirnekapı mezarlığına götürülecekti. Fakat gösterilen arzu üzerine Türk bayrağına sarılı olan tabut otomobile konmamış ve eller üzerinde taşınmak suretile Beyazıd’dan Edirnekapı’ya kadar götürülmüştür. Mezar başında yapılan dini merasimden sonra heykeltıraş Aşir ile arkadaşları merhumun büstünü yapmak üzere alçı ile yüzünün kalıbını almışlardır. Bundan sonra cenaze merasiminde bulunan üniversite gençleri hep bir ağızdan söylemişlerdir.” ( “MEHMET AKİF’İN CENAZESİ: Her Sene Mehmet Akif Günü Yapılacak”, (Akşam 29 Kanunuevvel 1936, s.5)
Haberde gazete muhabirinin çektiği ve Akif’in eller üstündeki tabutunu öne çıkartan farklı bir resim bulunmaktadır.
AKİF’İN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ KÖŞE YAZILARI:
Elimizde Akif ‘in ölümü üzerine yayınlanmış gazete ve dergi yazılarını da hakkındaki diğer yazılarla birlikte cem eden belli başlı üç kaynak vardır. Bunlardan biri Eşref EDİP ‘in iki ciltlik kitabı, diğeri Hasan Basri ÇANTAY ‘ın “Akifnâme”si ve Hilmi YÜCELBAŞ ‘ın derlemesidir. (Hilmi YÜCEBAŞ, “BÜTÜN CEPHELERİYLE MEHMET AKİF”, Dizerkonca Matb. İstanbul, 1958)
Cumhuriyet gazetesinde M. Turhan TAN ‘ın yazısından bir gün sonra ise Peyami SAFA ‘nın konuyla ilgili bir köşe yazısı yayınlanmıştır. SAFA bu yazısında “Türkiye’nin İstiklal Şairini unuttuğunu” vurgulama ihtiyacı hissetmiştir.
Ölümünün hemen ardından yazanlara şöyle bir göz gezdirdiğimizde şöyle bir manzara ortaya çıkar:
Hakkı Süha GEZGİN ‘e göre; “Akif’in Türkçe yaşadıkça anılacağına, dünya tabutu altında yan yana dizilen dört neslin büyük kalabalığı şahittir.”
Sadri ERTEM; onu Afgani ve Abduh’la özdeştirir.
Orhan SEYFİ ise ; “Mehmet Akif’in üslubu ile lisanda Türkçü, hayatı, manevi dertleri ve kahramanlıkları ifade kudretiyle cemiyetçi ve aynı zamanda aldığı medrese tahsili ve ailevi vaziyetiyle İslamcı idi.” Şeklinde görüş bildirmiştir.
Refik Ahmet SEVENGİL ise cenaze törenini yazısının başında kısa bir tavsifle andığı Akif’in şairliği üzerinde durmuştur. (Bkz. R. Ahmed, “ŞİİRLERİNDE HAKİM VASIFLAR: İÇTİMAİ, MİLLİ, DİNİ”, Kurun, 29 kânunievvel 1936, E. EDİP, a.g.e. 396-398)
Yine Nizameddin Nazif, H. Rasih TANAY gibi bazı yazarlar da bu ölüm karşısında teessürlerini dile getirmişlerdir.
Hasan Ali Yücel (Bkz. H.A. YÜCEL, “MİLLETİ TERENNÜM EDEN ŞAİR”, Akşam, 4 Kânunusani 1937, E. EDİP, a.g.e. s.393.) ve Tahsin N. UYGUR ‘un; bir yıl sonrasının hemen başlarında da yazdığı yazısı da AKİF ‘in vefatından sonra kaleme alınmış yazılardandır.
Ölümünden Sonra:
Akif’in ölümü vesilesiyle gerçekleşmiş en dikkat çekici yayın çalışması şüphesiz İsmail Hakkı BALTACIOĞLU ‘nun dergisi Yeni Adana’da… sayı süren anket tefrikasıdır. Bu tefrika Akif’in öldüğü ay olan Aralık’tan yaklaşık 2 ay sonra 11 Mart 1937’de başlamıştır. Ölümünün üzerinden çok geçmeden ülkenin birçok şair ve yazarının Akif’le ilgili duygu, düşünce ve bir kısım hatıralarını kayda geçirmesi açısından önemlidir.
Bu ankete katılanlar;
Abdülhak Hamid, Peyami Safa, İsmail Hami, Şüküfe Nihal, Sabiha Zekeriya, Tanpınar, Burhan Toprak, Burhan Belge, Yaşar Nabi, Suphi Nuri, Sabahattin Ali, Falih Rıfkı, Nurettin Artam, Sadri Ertem, Kerim Sadi, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Raif Necdet, Atsız, Faruk NAFİZ ‘dir.
Bu isimlerden bir kısmı Akif hakkında ölümünün ardından sayılabilecek bir dönemde oldukça ağır eleştiriler yöneltmişlerdir. Şüphesiz bu ankette yer alan görüşler, devrin aydınlarının Akif’e yaklaşımı konusunda son derece derli toplu bir fikir vermektedir.
Anket soruları şunlardır:
a-Akif milliyetçi bir şair midir, İslamcı bir şair midir?
b-Akif bir sınıf şairi midir, yoksa halk şairi midir?
c-Akif’in Türk İnkılabına hizmeti var mıdır?
d-Akif’in edebiyata teknik bakımdan hizmeti olmuş mudur?
e-Akif’in memleketten uzaklaşmasını nasıl izah edersiniz?
f-Eserlerinde sosyal bir tez var mıdır?
g-Akif’in insani olan tarafları var mıdır?
Bu toplamın geniş bir değerlendirme bölümüyle birlikte kitaplaştırması Akif çalışmalarına ivme kazandıracaktır.
Akif’in birinci ölüm yıldönümünde gençlerin ortaya koyduğu bir çaba da ufak bir broşürle kendini göstermektedir:
“Mehmet Akif’in Kabri İçin” başlıklı bu broşür (Tek formalık bu kitapçıkta baskı tarihi ve matbaa adı yoktur.) içindeki yazılardan birinde “27 Birincikânun! .onu geçen sene bugün kaybetmiştik.” İfadesi bulunduğuna göre Akif’in ölümünden bir yıl sonra hazırlanmıştır.
İsmet ERRPAT
Eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız.
İsmet ERARPAT
*Yazının her türlü hakkı saklıdır