ATATÜRK, 1933 yılbaşı gecesi kendisine, yeni yıl armağanı olarak Reşit Galip (Mustafa Reşit BAYDUR) tarafından 3 kitap takdimi üzerine;
-…”Bu anda duyduğum saadet büyüktür. Kıymetli Maarif Vekilimizin bu armağanından dolayı teşekkür ederim. Kendisinden ve diğer vekillerimizden her an böyle armağanlar beklerim. Vekil Bey’in naçiz dedikleri bu armağan hakikatte çok değerlidir.” Demiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK, yaşamının her döneminde kitapla bütünleşmiştir. Bu okuma sevgisinin kendisine sağladığı bilgi birikimini zaman zaman yazmaya dönüştüren ATATÜRK yaşamının farklı dönemlerinde, farklı konularda kitaplar yazmıştır. Yazdıkları, gerek güncelliği gerekse yol göstericiliği açısından bugün dahi tartışmasız gerçekleri içermektedir. O ‘nun yazdığı eserlerin günümüzde hâlâ geçerliliğini koruması ileri görüşlülüğün ve akılcılığının göstergelerinden birisidir.
Bilindiği gibi, Harp Akademisi’nde öğrenimini sürdürdüğü dönemde el gazeteleri de çıkartan Mustafa Kemal (ATATÜRK), özellikle İkinci Meşrutiyet’in (23 Temmuz 1908) ilanından sonra tüm dikkat ve çalışmasını askerlik üzerine yoğunlaştırmıştır.
O, özelikle subayların değişen koşullara uygun olarak mesleki bilgilerini arttıracak yayınların yapılmasını gerekli görüyordu. Bu amaçla mesleğinin ilk yıllarından itibaren askerlikle ilgili birikimlerini aşağıda isimleri belirtilen kitaplarda toplamıştır:
1-Takımın Muharebe Talimi: Bu kitap; Berlin Askeri Üniversitesi eski müdürlerinden General Litzmann’ın “Seferber Mevcudunda Takım, Bölük ve Taburun Muharebe Talimleri” adlı eserinin ilk bölümünü oluşturmakta olup Selanik’te 3’üncü Ordu karargâhında görevli Kurmay kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal tarafından Almancadan Osmanlıca diline çevrilmiş ve 1908 yılında Selanik Asır Matbaasında basılmıştır.
2-Cumalı Ordugâhı: 12 Eylül 1909’da tamamladığı bu eseri, Selanik’te 1909’da matbaa harfleriyle basılmıştır. Eser; 39 sayfa metin ve 7 adet krokiden oluşmaktadır.
3-Birinci Ta’biye Meselesinin Halli: Eser; Genelkurmay Başkanlığı tarafından 8 Şubat 1911 tarihinde Birinci Şube Müdürü Albay Pertev Bey’e hazırlatılan sorulardan oluşan “Birinci Ta’biye Meselesi (Birinci Taktik Meselesi)” Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün 3 Haziran 1911 tarihinde 5’inci Kolordu Komutanlığında Kıdemli Yüzbaşı rütbesiyle görev yaptığı sırada bu sorulara verdiği cevapları içeren “Birinci Ta’biye Meslesinin Halli için Notlar” ve “Erkân-ı Harbiyye-i Ümümmiyye Birinci Şu’besi Tarafından (Birinci Ta’biye Mes’elesi) Olarak Gönderilen Mes’elenin Süret-i Hallidir” başlıklarından oluşmaktadır.
4-Taktik Tatbikat Gezisi 1: Mustafa Kemal, bir kurmay subay olarak; subayların arazide yetiştirilmesini amaçlayan, tatbikatın önemini vurgulayan bu eserini, 1911’de 5’nci Kolordu Hareket Şube Müdürü iken yazmıştır.
5-Bölüğün Muharebe Eğitimi: Genç Kurmay Önyüzbaşı Mustafa Kemal (ATATÜRK) tarafından, Almanca aslından tercüme edilen ve bağlı olduğu ordunun eğitimine katkısı olan bu eser; ilk önce Mustafa Kemal imzasıyla 1328’de Osmanlıca olarak yayımlanmıştır. Prof. Dr. Afet İNAN ‘ın, aslına bağlı kalarak yeni Türk harflerine çevirdiği eser, 1959 yılında Türkiye İş Bankası tarafından “ATATÜRK ‘ÜN ASKERLİĞE DAİR ESERLERİ” adıyla yayımlanmıştır.
6-Taktik Meselenin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler: Eserde ATATÜRK, taktik meselesini çözerken nasıl bir yöntem izleneceği, hangi noktaların göz önünde tutulması ve emir verilirken nelere dikkat edilmesi, emrin ne gibi özelliklere sahip olması gerektiği gibi günümüzde de geçerliliğini koruyan konularda çok önemli bilgiler veren eser, Matbaa harfleri ile 1916 yılında Edirne Sanayi Mektebi Matbaasında basılan, yedi sayfadan oluşan eserin Osmanlıca aslı Genelkurmay (ATEŞE) Başkanlığı Arşivinde bulunmaktadır.
7- Ta’lim ve Terbiye-i Askeriye Hakkında Nokta-i Nazarlar: Bu Eser, 16’ncı Kolordu Komutanı Mustafa Kemal tarafından Edirne Sanayi Mektebi Matbaası 1916 senesinde Osmanlıca olarak basılmıştır.
8-Zabit ve Kumandan ile Hasbihal: Bu eser Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal (ATATÜRK) tarafından İstanbul’da Minber Matbaası, 1314 (1918) ‘de yayımlanmıştır. Balkan Harbi’nin kaybedilmesinde, ordunun yapısal meseleleri ve çözüm yolları üzerinde düşünürken, Mehmet Nuri CONKER bu konuları ele alıp tartıştığı “Zabit ve Kumandan” adlı eserini yayınlar. Sofya’da bir yıldan fazla bir süre Askeri Ataşesi Kurmay Yarbay Mustafa Kemal; eseri okurken kendi düşüncelerini ve değerlendirmelerini kaydeder. İleride yayınlamayı planlar. Nitekim bu düşüncesini hayata geçirir ve “Zabit ve Kumandan ile Hasb-ı Hâl” adıyla 1918’de yayımlama imkanı bulur.
9-Nutuk: Türk Kurtuluş Savaşı’nı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunu ve inkılâpların gerçekleşmesini anlatan Nutuk, siyasi ve milli tarihimizin birinci elden, çok değerli bir kaynak eserdir. ATATÜRK tarafından kaleme alınan bu eser, yine ATATÜRK tarafından, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 15 – 20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara’da toplanan ikinci Kurultayı’nda 36,5 saat süren ve altı günde okunan tarihi bir hitabeye dayandığı için Nutuk adını almıştır.
10-Medeni Bilgiler: Vatandaş için Medeni Bilgiler kitabını oluşturan belgeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve uygar devletlerarasındaki yerini ancak bilinçli ve özgür düşünceli yurttaşlar yetiştirmekle alabileceği gerçeğini gören ATATÜRK ‘ün bu amaçla 1929 sonbaharı ile 1930 Ocak ve Şubat aylarında yazmış olduğu yazılardır. Medeni Bilgiler, Prof. Dr. A. Afet İNAN ‘ın imzasıyla çıkmış olmasına rağmen, kitabın orijinal metinleri ATATÜRK ‘ün el yazıları ile çıkmıştır.
11-Geometri: ATATÜRK Geometri kitabını, vefatından bir buçuk yıl kadar önce 3. Türk Dil Kurultayından hemen sonra 1936 – 1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı’nda yazmıştır.
Görselde ATATÜRK, T.B.M.M ‘de Nutuk’u okurken (1927).
Eşsiz bir düşünür, eşsiz bir devrimci olduğu ölçüde, eşsiz bir konuşmacı ve eşsiz bir yazar da olan ATATÜRK ‘ün söyleyip yazdırdıklarını, bütün boyutlarıyla kavrayıp uygulamak, şüphesiz Türk Ulusu için en önde gelen ödevdir. Yukarıda adlarını verdiğim eserlerin haricinde ATATÜRK ‘ün Günlüklerini de şüphesiz hatırlamak ve hatırlatmak gerekmektedir.
Bu günlükler; “Anafartalar Muhaberat’ına Ait Tarihçe”, “ATATÜRK ‘ün Anı (Hatıra) Defteri”, “Karlsbad Anıları” başlıklarıyla bizlerle buluşmuştur.
Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 80’de:
“ATATÜRK ‘ün doğu cephesinde bulunduğu sıralarda 7 Kasım 1916’dan 24 Aralık 1916’ya kadar bir buçuk aylık bir süreyi içine alan günce (günlük) tutmuştur. Daha sonra yaveri Şükrü TEZER ’e verdiği bu günce Türk Tarih Kurumu’nca Şükrü TEZER ‘in oğlu Cahit SEZER ‘den satın alınarak Şükrü TEZER ‘in anıları ve açıklamaları ile 1972’de yayınlanmıştır.
ATATÜRK ‘ün iç dünyasını, düşüncelerini ve yurdun o günlerdeki acıklı durumunu yansıtan bu çok ilginç günceden bazı bölümlerini buraya alıyorum;” der.
Ancak, Uluğ İĞDEMİR, ATATÜRK ‘ün doğu cephesinde bulunduğu sıralarda 7 Kasım 1916’dan 24 Aralık 1916’ya kadar bir buçuk aylık bir süreyi içine alan günlüğün on altı gününü yayımlamakla yetinir.
Bugünkü sayfamda kaynak olarak aldığım Hürriyet Vakfı Yayınlarına ait, “GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TEN BİZE 1903 – 22.4.1920” Cilt:1, sayfa; 173’den 194’te yayımlanan “ATATÜRK’ÜN ANI DEFTERİ”’ni paylaşmaya çalışacağım. Sayın İĞDEMİR ‘in eserinde yayımladıkları bölümleri de günlüğün denk geldiği tarihte belirterek yazacağım.
Görselde ATATÜRK, 1918 senesinde Halep’te Yıldırım Orduları Grubu Komutanı iken yaverleri ile birlikte görülüyor. Kırmızı çerçeve içerisine aldığım savaş yaverlerinden Şükrü TEZER Bey’dir.
ATATÜRK’ÜN ANI DEFTERİ:
25 Ekim 1332 Salı (7 Kasım 1916):
”Silvan’dan Bitlis’e gitmek için yola çıktım. 5’nci tümen komutanlığına yeni atanmış olan Ali Fuat Bey’le birlikte. Kurmay başkanı İzzettin ve Neşet topçu komutanı ilh.
“Saat 6 öncede yola çıkıldı. Saat 10 önceden saat 12’ye kadar Batman köprüsünde (Malabadi) de dinlendik.
“Saat 12’den saat 3 sonraya kadar yürüdükten sonra yol üzerinde (bir kez 10 dakika ve bir kez de 20 dakika mola verdik.) geceyi geçirmek üzere durduk. Buraya en yakın (bir evlik) köy. Bu noktanın (Silvan – Ziyaret) arasındaki mesafenin yarısı olduğunu jandarmalar söylüyor. Gerçekten haritaya göre öyle. Bu yolda ilk gezimizdir.
“Batman köprüsünü geçer geçmez yol üzerinde ölü yatmış, kalmış bir adam, açlıktan. Köprü ile konak yerimiz arasında aynı durumda iki adam. Göç etmemişler.
“Batman köprüsü ile Silvan arasında ve köprüden sonra yeni ölmüş iki beygir (insanlar ve hayvanlar açlıktan ölüyorlar).
“Saat 8 öncede yattım. Saat 2 sonrada (8/26) uyandım. Öksürükten rahatsız oldum. Bir çay yaptırdım. Yeniden saat 3.30’da daldım. Saat 5 sonrada uyandırdılar.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 80’de:
“25 Teşrinievvel 1332 Salı (7 Kasım 1916):
“Silvan’dan Bitlis’e gitmek üzere hareket ettim. 5 inci Fırka Kumandanlığına yeni tayin edilmiş olan Miralay Fuat Bey de birlikte. Erkânıharbiyeden Reisi İzzettin ve Neşet Topçu ilh.
“Saat 6 evvelde hareket olundu. Saat 10 evvelden saat 12’ye kadar Batman Köprüsünde (Malabadi istirahat ettik.
Saat 12’den saat 3 sonraya kadar yürüdükten sonra yol üzerinde (bir kez 10 dakika ve bir kez de 20 dakika mola verdik.) geceyi geçirmek üzere tevakkuf ettik. Buraya en yakın (bir haneden) köy. Bu noktanın (Silvan – Ziyaret) arasındaki nısfı olduğunu jandarmalar söylüyor. Filhakika haritaya nazaran da öyle. Bu yolda ilk seyahatimizdir.
“Batman köprüsünü geçer geçmez yol üzerinde ölü gibi yatmış, kalmış bir adam, açlıktan. Köprü ile konak mahallimiz arasında aynı halde iki adam. Muhacir imişler.
“Batman köprüsü ile Silvan arasında ve köprüden sonra yeni ölmüş iki beygir (İnsanlar ve hayvanlar açlıktan ölüyorlar).
“Saat 8 evvelde yattım. Saat 2 sonrada (8/26) uyandım. Öksürükten muztarip oldum. Bir çay yaptırdım. Tekrar saat 3.30’da daldım. Saat 5 sonrada uyandırdılar.”
26 Ekim 1332 Çarşamba (8 Kasım 1916):
”Saat 6 sonra Hazo Güneyinden Ziyaret’e hareket edildi. 2 saat büyük mola. 5 ve 10 dakikalık birkaç küçük moladan sonra saat 3 sonra varış.
“Bir taburu hayvandan inmeden ordugâhlarında gördüm. Alay 23’de öteki iki taburu köylerdeydi. Nokta komutanını görevinde dikkatli bulamadığım için azarladım. Kurmayımdan birkaçını ambarlar ve hasta haneleri teftişle görevlendirdim.
“Şimdi (saat 6,20’den sonra) Alay Komutanı Fuat Bey bize (tümen 5 komutanı Fuat ve Kurmay Başkanı İzzettin Beyler) benim çadırımda ut çalıyor.”
27 Ekim 1332 Perşembe (9 Kasım 1916):
”Saat 8 önceden Ziyaret Veyselkarani’den yola çıkıldı. Eşyalarımız saat 7 öncede. Ziyaret önünde Şeyh Hazret gönüllülerinden 150 kişiye rastladık. Bunları gözden geçirdim. Beslenmelerinin sağlanması istirhamında bulundular. Erzak taşıyan bir Kürt’ün dilekçesi (3 hayvanını Kürt’ler almışlar). Yollarda birçok göçmen gördük. Bitlis’e dönüyorlar. Tümü aç, sefil, ölüme hüküm giymiş bir halde. 4 – 5 yaşında bir çocuğu anası babası yol üstünde bırakmışlar, buda bir karı-kocanın ardına takılmış. Onları ağlayarak 100 metreden izliyor. Kendilerini niçin çocuğu almadıkları için azarladım. “Bizim çocuğumuz değildir” dediler. Destumi çevresinde büyük mola 2 saat. Buradaki Sağlık İstasyonunu Şükrü Efendi ‘ye teftiş ettirdim. Binaların onarılması gerekir, bakılmamış. Yolda Refet Paşa’nın eşya ve tayı geri gidiyor. Duran’dan erzak almak için gelen perakende erler ve yük hayvanları. Saat 6 sonrada eskiden 13’üncü Alay’ın ordugâhında geceyi geçirmek üzere durma.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 80 – 81’de:
“27 Teşrinievvel 1332 Perşembe (9 Kasım 1916):
”Saat 8 önceden Ziyaret-i Veyselkarani’den hareket olundu. Eşyalarımız saat 7 evvelde. Ziyaret önünde Şeyh Hazret gönüllülerinden 150 kişiye tesadüf ettik.. Bunları gözden geçirdim. İaşelerinin temini istirhamında bulundular. Erzak taşıyan bir Kürt’ün istidası (3 hayvanını Kürt’ler almışlar). Yollarda birçok muhacir gördük. Bitlis’e avdet ediyorlar. Cümlesi aç, sefil, ölüme hüküm giymiş bir halde. 4 – 5 yaşında bir çocuğu ebeveyni yol üzerinde terk etmişler, buda bir karı kocanın peşine takılmış. Onları ağlayarak 100 metreden takip ediyor. Kendilerini niçin çocuğu almadıkları için tekdir ettim. “Bizim çocuğumuz değildir” dediler. Destumi çevresinde büyük mola 2 saat. Buradaki Sıhhiye İstasyonunu Şükrü Efendi ‘ye teftiş ettirdim. Binalar muhta-cı tahkim, bakılmamış. Yolda Refet Paşa’nın eşya ve tayı geri gidiyor. Duran’dan erzak almak için gelen perakende efrat ve yük mekkari. Saat 6 sonrada eskiden 13’üncü Alay’ın ordugâhında geceyi geçirmek üzere tevakkuf.”
28 Ekim 1332 Cuma (10 Kasım 1916):
”Öksürükten ve çadırın kötü kurulmuş olmasından ve rüzgârdan dolayı çok kötü uyudum. Saat 1 sonrada uyandım. Öksürüğü durdurmak için çay içtim. Yeniden yattım. Saat 5 sonrada uyandım. Ordudan kişiye özel gizli bir şifreyle düşmanın Bitlis cephesine saldırması halinde 30 tabur verileceği ve bu açıdan inceleme yapılmasıyla ilgili. Saat 7 öncede Duhan kuzeyindeki ordugâhtan yola çıkış. Saat 12.30’da Bitlis’e varış. Refet Paşa ve emrindekiler bir saat uzaklıktan karşıladılar. Yolda iki erden biri üzüm, biri elma satın almak istiyorlardı. Banknot para verdikleri için tüccarlar ağlayarak yakındılar. Erlere hak verdik. Yol boyunca iki yerde insan leşleri ve kemikleri görüldü. Açlıktan ölüp kalan hayvanlar gibi. 14/15 akşam saat 7 sonraya kadar Refet Paşa’nın evinde kaldım. Sonra geceyi yine öksürükten rahatsız geçirdim. “
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 81’de:
“28 Teşrinievvel 1332 Cuma (10 Kasım 1916):
”Öksürükten ve çadırın kötü kurulmuş olmasından ve rüzgârdan dolayı pek fena uyudum. Saat 1 sonrada uyandım. Öksürüğü teskin için çay içtim. Yeniden yattım. Saat 5 sonrada uyandım. Ordudan zata mahsus mahrem bir şifre ile düşmanın Bitlis cephesine taarruzu halinde 30 tabur verilebileceği ve bu noktai nazardan tetkikat yapılmasına dair. Saat 7 evvelde Duhan şimalindeki ordugâhtan hareket. Saat 12.30’da Bitlis’e muvasalat. Refet Paşa ve mahiyeti bir saat mesafeden istikbal ettiler. Yolda iki erden biri üzüm, biri elma satın almak istiyorlardı. Banknot para verdikleri için tacirler ağlayarak şikayet ettiler. Neferlere hak verdik. Yol boyunca iki yerde insan lâşesi ve kemikleri görüldü. Açlıktan ölüp kalan hayvanlar gibi. “14/15 akşam saat 7 sonraya kadar Refet Paşa’nın evinde kaldım. Sonra geceyi yine öksürükten muztarip geçirdim. “
29 Ekim 1332 Cumartesi (11 Kasım 1916):
”Saat 8 öncede merkezde Alay 15 cephesini incelemek üzere gittik; 1 saatte gözetleme noktasına varıldı. Mevziin çeşitli noktalarını ve bazı birlikleri gördüm. Düzenlemede bazı hatalı ve noksan noktalar vardı. Bunları açıkladım ve sözlü olarak gereken konulara dikkatlerini çektim. Saat 1.’de alay karargâhına döndük ve yemek yedik. Sonra Bitlis’e döndük. Gerek askerin ve gerekse hayvanların barakaları çok güzel yapılmıştır.”
30 Ekim 1332 Pazar (12 Kasım 1916):
”Refet Paşa rahatsız olduğundan dönüş için izin aldı. Saat 12 öğle üzeri Alay 14 karargâhına hareket. Yolun ortasında Alay Komutanı Yarbay Ali Bey karşıladı. 2 saat sonra varış. Akşama kadar karargâh çevresindeki birinci ve üçüncü tabur barakalarını ve barakalarda erleri teftiş ettim. İyi buldum. Refet Paşa buraya olan uzaklığı dört saat söylemişti. Hiç gelmemiş bilmiyor. Akşam rakı büfesi hazırlamışlar. Öteki subaylar içinde böyle. Askere bu kadar yakın bulunan subaylar için durumu uygun görmedim. Yeni Tümen Komutanı Ali Fuat Bey’le bu konu görüşüldü. Gece Alay Komutanının barakasında yattım. Öksürükten çok kötü uyudum.”
31 Ekim 1332 Pazartesi (13 Kasım 1916):
”Saat 8 öncede Alay 14 Karargâhından sol kanat mevkilerine hareket. (Kel tepeye) 1 saatte vardık. Bu tepe ve çevresinde kar vardır. Buradaki bölük komutanı ve postayı gördüm. Tümen, alay ve tabur komutanlarıyla mevzii ve önlemler hakkında görüştüm.
“Tabur ve bölük komutanlarına, düşmanın saldırısı ve çeşitli surette hareketleri olasılığına karşı, yapacakları hareketler hakkında bir iki basit problem verdim. Daha sonra alay karargâhına döndük saat 11 öncede. Yemek ve saat 00.15 sonra Bitlis’e hareket edildi. Ali Bey yarı yola kadar uğurladı. Yolda 3000 kadar milis erlerine rastladım. Bunları körü körüne sol kanada yollamışlar. Aç olduklarını doyurup kendilerinden yararlanma nedenlerini sağlamasını söyledim. İkametgâhıma dönüş. Başımı yıkadım. Şimdi dinleniyorum. Saat 4.20’den sonra.
“Bitlis’e dönmekteki amacım, tümen komutanlığı değişikliğinde hazır bulunmak. Tümenin genel düzenlemesinde değişikliği gerektiren yönleri doğrudan arazi üzerinde görmek. Yönetim yanını incelemek. Van Hareket Müfrezesinin hareketini sağlamak. Gerçekten söz konusu görüş açılarından çok yararlı oldu.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 81 – 82 ’de:
“31 Teşrinievvel 1332 Pazartesi (13 Kasım 1916):
”Saat 8 öncede Alay 14 Karargâhından sol cenah mevakiine hareket. (Keltepeye) 1 saatta vasıl olduk. Bu tepe ve çevresinde kar vardı. Buradaki bölük kumandanı ve postayı gördüm. Fırka, alay ve tabur kumandanlarıyla mevzii ve tertibat hakkında görüştüm.
“Tabur ve bölük komutanlarına, düşmanın taarruzu ve muhtelif surette hareketleri ihtimaline karşı, suret-i hareketleri hakkında bir iki basit mesele verdim. Badehu alay karargâhına avdet ettik. Saat 11 evvelde. Yemek yedik ve saat 00.15 sonra Bitlis’e hareket olundu. Ali Bey yarı yola kadar teşyi etti. Yolda 300 kadar milis efradına tesadüf ettim. Bunları ale’l-amya sol cenaha tahrik ettiler. Aç olduklarını söylediler. Bitlis’e iade ettim ve fırka komutanına bunların karnını doyurup kendilerinden istifade esbabını temin eylemesini söyledim. İkametgâhıma avdet.. Başımı yıkadım. Şimdi istirahat ediyorum. Saat 4.20’den sonra.
“Bitlis’e gelmekteki maksadım, fırka kumandanlığı tebeddülünde hazır bulunmak. Fırkanın tertibatında umumiye sinde muhtaç-ı tadil olan cihetleri bizzat arazi üzerinde görmek. İdare cihetini tetkik etmek. Van Hareket Müfrezesinin hareketini sağlamak. Filhakika mezkûr nokta-i nazarlardan pek çok istifadeli oldu.”
01 Kasım 1332 Salı (14 Kasım 1916):
”Geceyi öksürükten çok kötü geçirdim. Bütün gün Bitlis’teki karargâhımda kaldım. Doktorun tedavisi altında.”
02 Kasım 1332 Çarşamba (15 Kasım 1916):
”Geceyi oldukça iyi geçirdim. Bugün tümenin sağ kanadını alay 13’ü teftiş edecektim. Doktor engel oldu. Tümen Komutanıyla Kolordu Kurmay Başkanını gönderdim. Akşama kadar dinlendim. Yalnız, Tümen Başhekimi ve idare Başkanlığı dairelerini gezdim. Hacı Musa Bey’in kardeşi Nuh Bey geldi. Musa Bey’den mektup getirdi. Asilerinin çevresinde iyi yerleştirilmemiş ve iyi beslenmemiş olduklarından ve subaylar gibi maaş verilmesinden söz ediyordu. Musa Bey’in kendisinin gelmesine erteleyerek bu konularda Nuh Bey’le uzun görüşmeye gerek görmedim.”
Görselde, 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa, Bitlis’te 16 Kasım 1916.
03 Kasım 1332 Perşembe (16 Kasım 1916):
”Geceyi kötü geçirmedim. Öksürük seyrek ve hafifti, tümüyle uykuya engel olmadı. Gündüz öğleden önce Tümen Komutanını makamında ziyaret. Tümenin düzenlemelerinde değişiklikler yapılması gereği üzerinde konuşma. Daha sonra Bitlis’teki hastaneleri teftiş ettim. Temiz buldum. Şeyh Hazret ki bir kolunu kesmişler, onunla görüştüm. Tümen Başhekimin söylediğine göre, hastane yapılan evler temizlenirken 10 – 15 kadar İslam kadını başları bulunmuştur. Buradan dönüş. Şerefiye denilen camii gezdim, hayvan leşleriyle ve pisliklerle doluydu. Yıkılmış. Yolda 12 yaşında Ömer adında öksüz bir çocuk gördüm. Bunu yanıma aldım. Bu görülünce daha üç tane anası, babası ölmüş yetimler getirdiler, onlara da para vermekle yetindim.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 82 ’de:
“3 Teşrinisani 1332 Perşembe (16 Kasım 1916):
”Geceyi fena geçirmedim. Öksürük seyrek ve hafif idi. Tamamen uykuya mani olmadı. Gündüz öğleden evvel fırka kumandanını makamında ziyaret. Fırkanın tertibatında icra-yı tadilat lüzumundan bahis.
“Badehu Bitlis’teki hastaneleri teftiş ettim. Temiz buldum. Şeyh Hazret ki bir kolunu kesmişler, onunla görüştüm. Fırka Sertabibinin ifadesine nazaran, hastane ittihaz olunan haneler temizlenirken 10 – 15 kadar İslam kadını başları bulunmuştur. Buradan avdet. Şerefiye denilen camii gezdim, hayvanat lâşeleriyle ve müzahrefat ile maliydi. Harap olmuş. Yolda 12 yaşında Ömer namında öksüz bir çocuk gördüm. Bunu yanıma aldım. Bu, görülünce daha üç tane anası, babası ölmüş yetimler getirdiler, onlara da para vermekle iktifa ettim.”
04 Kasım 1332 Cuma (17 Kasım 1916):
”Bitlis’te karargâhımda geçirdim. Yazmaya değer bir şey yok. Tümen 5’i teftişimdeki gözlemlerimle ilgili genel bir emir yazdırdım”
05 Kasım 1332 Cumartesi (18 Kasım 1916):
”Öğleden önce saat 10’da “El Şeyhuttani El Halidi Mehemmed El Nakşibend-ı-i Küfrevi’nin Kızılmesçit yerindeki türbesini ziyaret ettim. Küçük bir türbe. Şeyh’in yattığı yeri ve yanında kardeşinin oğlu olduğunu türbedarın söylediği bir zatın yattığı yer var. Şeyh’in yattığı yerin örtüsü sırma işlemeli, elmas, yakut gibi taşlarla süslü. (Bu taşların elmas, yakut, zehercest olduğunu türbedar söylemişse de gerçek olmayacak). Öteki mezar da sırmalı işlemeli örtülü. Bu türbeye Ruslar ilişmemiş. Türbenin kapıları gümüş ve altın kakma. Değerli halılar var, ama çoğu çürümüş. Bu türbeyi Sultan Hamid yaptırmış. Sonra Bitlis’in daha bir iki yıkık türbe gibi yerlerini gördükten sonra ikametgahıma dönüş. Öğleden sonra Mutki Milis Komutanı Hacı Bey geldi. Sultan Hamid döneminde Şam’da Jandarma Binbaşısıymış. Bu savaşta hizmeti geçmiştir. Aşiret ailelerinin Garzan’da yerleştirilmelerini rica etti. Mutki Kaymakamı damadı , Nuh Bey kardeşi (birlikteydiler). Bu iki zatı tavsiye ile Garzan’a gönderdim. Akşamüzeri Tümen Komutanı Fuat geldi. Geçmişten çok söyleşi. Yemeği birlikte yedik. Annemden, Cemal Bey’den, Halil Bey’den mektup aldım.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 82 – 83 ’de:
“5 Teşrinisani 1332 Cumartesi (18 Kasım 1916):
”Öğleden önce saat 10’da “Eş-şeyhü’s-saniyi’l-Halidi Mehemmed’in- Nakşibendi-i Küfrevi’nin Kızılmesçit mahallindeki türbesini ziyaret ettim. Küçük bir türbe. Şeyh’in yattığı yeri ve yanında kardeşinin oğlu olduğunu türbedarın söylediği bir zatın yattığı yer var. Şeyh’in merkadi ve yanında biraderzadesi olduğunu türbedarın ifade ettiği bir zatın merkadi vardır. Şeyh’in merkadinin örtüsü sırma işlemeli, elmas, yakut gibi taşlarla süslü. (Bu taşların elmas, yakut, zehercest olduğunu türbedar söylemişse de gerçek olmayacak). Diğer nerkat dahi sırmalı işlemeli örtülü. Bu türbeye Ruslar ilişmemiş. Türbenin kapıları gümüş ve altın kakma. Değerli halılar var, ama çoğu çürümüş. Bu türbeyi Sultan Hamid yaptırmış. Badehu Bitlis’in daha iki harap türbe gibi yerlerini gördükten sonra ikametgahıma avdet. Öğleden sonra Mutki Milis kumandanı Hacı Musa Bey geldi. Sultan Hamid döneminde Şam’da Jandarma Binbaşısı imiş. Bu harpte hizmeti sebkat etmiştir. Aşiret ailelerinin Garzan’da yerleştirilmelerini rica etti. Mutki Kaymakamı damadı , Nuh Bey kardeşi (beraber idiler). Bu iki zatı tavsiye ile Garzan’a gönderdim.
“Akşamüzeri fırka kumandanı Fuat geldi. Maziden çok mübahase. Yemeği birlikte yedik. Validemden, Cemal Bey’den, Halil Bey’den mektup aldım.”
06 Kasım 1332 Pazar (19 Kasım 1916):
”Bugün sağlık durumum çok iyidir. Hacı Musa Bey veda için geldi. 50 lira verdim. Ekim’den başlayarak maaş verilmesini emrettim. Düşman cephesine karşı yapılacak genel keşfin sonuçlarını görmeye Neşet Bey’i görevlendirdim.
“Alphonse Daudet’nin “Sapho-Moeurs Parsiennes” adında canım sıkıldıkça okuduğum roman bitti.
“Jean etudiani hayatında Sapho’yu seviyor. Birçok yıllar birlikte yaşıyorlar. Jean bir iki kez bu yaşamdan kaçmak istiyor. En sonunda evlenmeye karar veriyor ve ayrılıyor. Sapho’daki mektuplarını almak için geliyor, evlatlık olarak aldığı çocuğun Sapho’nun eski amani’ı Flamani’tan çocuğu olduğu ve bu adamın o gece birlikte olduğunu anlıyor kadın da itiraf ediyor. Kadını dövmeye kalkışıyor. Sapho, bundan hala kendisinin sevilmekte olduğunu anlıyor. Gerçekten de Jean, Perou’da Arica’da, bir konsüllük alıyor ve Sapho ile birlikte gitmeye karar veriyor. Marsilya’da üç gün sonra randevu veriyorlar. Sapho gelmiyor, bir mektup gönderiyor: “Gelmeyeceğim. Şimdiye kadar gerektiğinden çok sevdim, artık sevilmek isterim. Flamani beni alacak ve sevecek ve çocuğum… vb” diyor.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 83 ’de:
“6 Teşrinisani 1332 Pazar (19 Kasım 1916):
”Bugün ahval-i sıhhiyem pek iyidir. Hacı Musa Bey veda için geldi. 50 lira verdim. Teşrinievvelden itibaren maaş verilmesini de emrettim. Düşman cephesine karşı icra edilecek umumi keşfin netayicini görmeğe Neşet Bey’i memur ettim.
“Alphonse Daudet’nin “Sapho-Moeurs Parisiennes” namında canım sıkıldıkça okuduğum romanım hitam buldu.
“Jean etudiant hayatında Sapho’yu seviyor. Birçok seneler beraber yaşıyorlar. Jean bir iki kez bu hayattan kaçmak istiyor. En nihayet evlenmeğe karar veriyor ve ayrılıyor. Sapho nezdindeki mektuplarını almak için geliyor, evlatlık olarak aldığı çocuğun Sapho’nun eski amant’ı Flamant’tan çocuğu olduğu ve bu adamın o gece beraber olduğunu anlıyor, kadın da itiraf ediyor, kadını dövmeye kalkışıyor. Sapho, bundan kendisinin hala sevilmekte olduğunu anlıyor. Filhakika Jean, Perou’da Arica’da, bir konsüllük alıyor ve Sapho ile birlikte gitmeye karar veriyor. Marsilya’da 3 gün sonra randevu veriyorlar. Sapho gelmiyor, bir mektup gönderiyor:
“Gelmeyeceğim. Şimdiye kadar gerektiğinden çok sevdim, artık sevilmek isterim. Flamani beni alacak ve sevecek ve çocuğum… ilh” diyor.”
07 Kasım 1332 Pazartesi (20 Kasım 1916):
”Van Hareket Müfrezesi Hasan ve Kotum’dan Vastan yönüne hareket ettiler. Beşinci tümen cephesinde ve içinde gereken şeyler görülmüş ve gerekli önlemler için her şey yapılmıştır. Bu nedenle, yarın Bitlis’ten ayrılabilirim. Orduya teftişlerimin sonuçları hakkında ve 30 taburun kullanılmasıyla ilgili birer rapor yazdım. Tümen komutanına bir bakıma veda mektubu ve ancak işlerin sonuçlarını bildirmesi için bir yazı yazdım. Bitlis Valisi de Hareket Müfrezesinin kendi eseri olduğunu ve yardımın sürdürülmesini yazdım. Nuri, İsmail, Halil, Salih Beylere ve Zübeyde Hanım’a birer kartpostal gönderdim. Madam Korin’e de.
“Hacı Musa Bey’in kardeşi Nuh Bey kendi tayını getirdi. Armağan etmek istedi, kabul etmedim. Süvari Yüzbaşısı Selim Sabit Bey Siirt’ten geldi. Refet Paşa kendisini İstanbul’a götürecek diye sürüklemiş. Akşam yemekte Tümen Komutanı Fuat Bey’de bulundu. Sağlığın korunması için özellikle dimağın parlaklığı için alkol alınmamalı. Emirlerde amacın bildirim biçimi anlaşılamamıştır. Erek ile amaç karıştırılıyor. Bir de yürütme komutanı, akıl komutanı!”
08 Kasım 1332 Salı (21 Kasım 1916):
”Saat 5 öncede kalktım. Hareket dolayısıyla hemen tuvaletimi yaptım. Eşyalar toplandı. Yaverin odasında. Bitlis’in bana Pompei harabelerini hatırlattığını ve Ninova harabeleri dolayısıyla tarihten söz edildi. Abbasi halifelerinin başını yiyen komutanlar Ehl-i Salip savaşları dolayısıyla Avrupalılardan doğu uygarlığından yararlanması. Selçuklu Türklerinin, Osmanlı Türklerinden önce Bulgaristan’a Varna çevrelerine geçmiş olmaları…
“Saat 7 öncede Bitlis’ten hareket. Tümen komutanı ve karargâhı erkanı yarım saatlik uzaklığa kadar uğurladılar. Orada küçük bir mola. Küçük bir söyleşi, sonra veda.
“Yolda gelirken zihnimden geçen şeyler: Yalnız baş ile selam vermek. Komutanlar birliklerinin içini ve ruhsal durumlarını doğrudan içlerine girerek bilmeli, daha güvenle emir verir. Üstler astlarıyla söyleşiler yapmalı, onları özgürce konuşturmaya alıştırmalı. Astın düşünme değerlendirme ve söyleme biçimini bilmek yararlı ve gerekli.
“Bazı askeri noktalar (Ruh eğitimi ve askeri görgü yöntemi) hakkında bir eser yazayım. Bunun için Fransızca bildiğim bir eser var. Onu da önce okuyayım ve bu ortama ait esaslı soruları bütün subaylara görev olarak vereyim. Önemli noktalar hakkında bazı büyük komutanların görüşlerini isteyeyim.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 84’de:
“8 Teşrinisani 1332 Salı (21 Kasım 1916):
”Saat 5 evvelde kalktım. Hareket münasebetiyle hemen tuvaletimi yaptım. Eşyalar toplandı. Yaverin odasında. Bitlis’in bana Pompei harabelerini hatırlattığını ve Ninova harabeleri münasebetiyle tarihten bahsolundu. Hülefâ-i Abbasiyenin başını yiyen kumandanlar Ehl-i Salip muharebatı münasebetiyle Avrupalıların Şark medeniyetinden istifadesi. Selçuki Türklerin, Osmanlı Türklerinden evvel Bulgaristan’a Varna civarlarına geçmiş olmaları…
“Saat 7 evvelde Bitlis’ten hareket. Fırka kumandanı ve karargâhı erkanı yarım saatlik mesafeye teşyi ettiler. Orada ufak bir mola. Ufak bir müsahabe, badehu veda.
“Yolda gelirken zihnimden geçen şeyler: Yalnız baş ile selâm vermek. Kumandanlar kıtaatın ahval-i dahiliye ve ruhiyesine bizzat ve bilfiil içlerine girmek suretiyle vakıf olmalı, daha emniyetle emir verir. Mafevkler madunlarıyle müsahabet etmeli, onları serbest idare-i kelâma alıştırmalı. Madunun tarz-ı muhakeme ve sureti-i beyanını bilmek faydalı ve lâzım.
“Bazı nikat-ı askeriye (Terbiye-i Ruhiye ve Usul-i Muaşeret-i) hakkında bir eser yazayım. Bunun için Fransızca bildiğim bir eser var. Onu da evvela okuyayım ve bu zemine ait esaslı sualleri bütün zabitana vazife olarak vereyim. Mühim noktalar hakkında bazı büyük kumandanların mütalâasını talep edeyim.”
09 Kasım 1332 Çarşamba (22 Kasım 1916):
”8/9 saat 9 sonraya kadar Kurmay Başkanıyla örtünmenin kaldırılmasını ve toplumsal yapının düzeltilmesi hakkında söyleşi. “1)Güçlü ve yaşamı bilen ana yetiştirmek. 2)Kadınlara özgürlüklerini vermek. 3)Kadınlarla bir arada bulunma, erkeklerin ahlakları, düşünceleri, duyguları üzerinde etkindir. Doğuştan karşılıklı sevgi çekme eğilimi.
“Saat 7 önce sabah Duha’dan Ziyaret’e hareket. Saat 12.30 sonrada varış. Yolda iki, üç küçük mola. Ziyaret yakınında Siirt demirbaşları Bitlis’e gönderildiklerinden yakınma. Tikveşli bir yasa eri Yahya Kaptan’la bulunmuş. Yakup Cemil buralara getirmiş. Yaralanmış şimdi hastanede müstahdem. Tikveş’le karısı, çocukları tutsakmış. Alay 23 komutan ve subayları, Nokta Komutanı karşıladılar, hayvan inince önce Veyselkarani’yi ziyaret. Cami’de bir saat kadar dinlenme. Sonra Alay merkezi olan Koh Köyüne gidildi. Siirt’ten Vali Memduh Bey Bey, yaveri ve Jandarma Komutanı bir mektupla gönderdi ve bir at armağan gönderdi.
“Gece saat 12’ye kadar söyleşi. Resmi selamın merhaba biçiminde elin göğse konulması şeklinde. Talimnameden marş’ı kaldırıp yürü.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 84 ’de:
“9 Teşrinisani 1332 Çarşamba (22 Kasım 1916):
”8/9 saat 9 sonraya kadar Erkânıharp Reisiyle tesettür’ün lâğvı ve hayat-ı içtimaiyemizin ıslahı Kurmay hakkında sohbet. “1)Muktedir ve hayata vâkıf valide yetiştirmek.2)Kadınlara serbestisini vermek. 3)Kadınlarla müşereket-i umumiye, erkeklerin ahlakiyatı, efkârı, hissiyatı üzerinde müessirdir. Celb-i muhabbet-i mütakabile temayül-i fıtrisi.”
10 Kasım 1332 Perşembe (23 Kasım 1916):
”Saat 9 öncede Kelhük Köyü’nde bulunan Alay 23, Tabur 1’i teftiş için hareket, 1 saatte varış. Bütün alay subayları karşıladı. Önce koğuşları teftiş. Sonra tabur toplanma düzeninde teftiş. Sonra tabur komutanından bir problem yaptırılmasını istedim, uzun bir problem. Kendim problem verdim. Sonucu, bir bölüğün ileri karakol düzenlemesine vardı. Birliği gönderdikten sonra bir harp oyunu yaptım. Ziyaret doğusunda mavi, kırmızı kuvvetler savaşıyor, Kazer deresiyle Erbin üzerinden bir tümen, bunun önünde bir müfreze çekiliyor. Koh Köyü’ne bir alay geliyor. Tümenin büyük bir kısmı Zok’da. Saat 3 tatbikat bitti. Eleştiri. Genellikle memnun oldum. Memduh Bey’in armağan ettiği ata bindim. Gelen raporları gördüm. Oradan Nazım Nazmi ve Fuat’la ülke işlerinin düzelmesiyle ilgili biraz konuştuk. Naci’nin ölümüne üzüntü. Şimdi Fuat ut çalıyor.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 84 – 85 ’de:
“10 Teşrinisani 1332 Perşembe (23 Kasım 1916):
”Saat 9 evvelde Kelhük köyü’nde bulunan Alay 23, Tabur 1’i teftiş için hareket, 1 saatte muvasalat. Tekmil alay zabitanı istikbal etti. Badehu taburu içtima nizamında teftiş. Badehu tabur kumandanından bir mesele yapılmasını istedim, uzun bir mesele. Kendim mesele verdim. Neticesi, bir bölüğün ileri karakol tertibatına müncer oldu. Kıtayı iadeden sonra bir harp oyunu yaptım. Ziyaret şarkında mavi, kırmızı kuvvetler muharebe ediyor. Kezer deresiyle Erbin üzerinden bir fırka, bunun önünde bir müfreze çekiliyor. Koh köyüne bir alay geliyor. Fırka kısm-ı küllisi Zok’da. Saat 3’te tatbikat hitam. Tenkit. Suret-i umumiye de memnun oldum. Koh köyüne avdet. Memduh Bey’in hediye ettiği ata bindim. Gelen raporları gördüm. Hazırlanan işleri gördüm.
“Odada Nazım Nazmi ve Fuat’la tensikat-ı memlekete dair biraz konuştuk. Naci’nin zıyaına teessüf. Şimdi Fuat ut çalıyor.”
11 Kasım 1332 Cuma (24 Kasım 1916):
”Alay 23, tabur 3’ü (Says köyünde) teftiş ettim. Memnun oldum. Derviş ve Cemil Çeto çağırtma uymadılar.”
12 Kasım 1332 Cumartesi (25 Kasım 1916):
”Alay 23, tabur 3’ü (Says köyünde) teftiş ettim. Önce ikametgâhlarını, Tabur Komutanı Binbaşı İsmail Şumnu Efendi’nin yanında yemek yedikten sonra saat 1 sonradan saat 3’e kadar taburu arazi üzerinde bazı harekât ve problemlerle teftiş. Memnun oldum. Tabur Komutanından Arıburnu’nda İngilizlerden alınmış bir masa ve örtüsü ve bir mitralyöz sınıfının bir küçük kılıcı (kasatura) aldım. Buna karşılık İtalya savaşlarından beri sakladığım bir İtalyan dürbününü ve bir masa verdim. Cemil Çeto ile Derviş ikinci çağrıya da uymadı.”
13 Kasım 1332 Pazar (26 Kasım 1916):
”Alay karargâhında dinlenme, Nazım Nazmi ve Ömer Efendi (Jandarma Komutanları) Garzan’a çağırdılar. Bende yarın Siirt’e harekete karar verdim. Ahmet Efendi’den önemli bir komutanlığa atanmak üzere İstanbul’a gideceğime dair bir söylenti üzerine annemin Bursa’dan İstanbul’a geldiği şifreli telgrafla bildiriliyordu.”
14 Kasım 1332 Pazartesi (27 Kasım 1916):
”Siirt’e hareket. Kezer suyunda Vali Memduh Bey ileri gelenleri ve kentin girişinde okullar ve halk karşılama töreni yaptılar. “Vali Bey’in evine konuk olduk. Sayın Vali çok büyük içtenlik gösterdi. Okul çocukları evin avlusunda öğretmenlerin yönetiminde ulusal şarkılar söylediler. Gece son derece içden ve tümüyle kardeşcesine bir gece geçirdik.”
15 Kasım 1332 Salı (28 Kasım 1916):
”Vali Bey’in evinde. Yalnız hamama gittim. Öğle yemeğini çok Gece de çok içten bir âlemle geçirildi.”
16 Kasım 1332 Çarşamba (29 Kasım 1916):
”Sabah saat 8 öncede Garzan’a hareket. Okullar ve halk ve il ileri gelenleri tarafından karşılama töreni yapıldı. Vali Bey bir saat kadar birlikte geldi. Kezer suyunda Alay 23 Komutanından ayrıldım. Yolun yarısında Cemil Çeto ve Derviş adamlarıyla çıkıp sığındılar. Bağışladım, bazı uyarılarda bulundum. Garzan’a varışta, ilçe ileri gelenleri ve halk tarafından karşılanma. Hükümet dairesinde konuk oldum. Muhasebe (ci) ve kaymakam ile birlikte yemek. Nuri Bey birtakım işleri için başvuru.”
17 Kasım 1332 Perşembe (30 Kasım 1916):
”Sabah saat 7 öncede Garzan’dan hareket. Muhasebe (ci) ve başkaları bir saat kadar uğurladılar. Aslında Malabadi’de kalmak düşüncesindeyken Silvan’a kadar gitmeğe yolda karar verdim. Biraz yağmurdan ıslandık. Batman çayından sonra hızla ve dörtnal ve adeta yürüyüşlerle 2,30 saatte Silvan’a varıldı. Kimse beklemiyordu. Geceyi iyi geçirdim. Kolordu ileri gelenleri geldiler.”
18 Kasım 1332 Cuma (01 Aralık 1916):
”Sabah tuvaletimi yaptıktan sonra tayları gördüm. Hepsi fark etmiş. Eşraftan Sadık Bey, Ali Ağa ve saire ziyarete geldiler.
“ ‘Allah’ı İnkâr Mümkün müdür?’ adlı kitabı okuyorum.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 85 ’de:
“18 Teşrinisani 1332 Cuma (1 Aralık 1916):
”Sabah tuvaletle meşguliyetten sonra tayları yaptıktan gördüm. Hepsi fark etmiş. Eşraftan Sadık Bey, Ali Ağa ve başkaları ziyarete geldiler.
“‘Allah’ı İnkâr Mümkün müdür?’ adlı eseri okuyorum.”
19 Kasım 1332 Cumartesi (02 Aralık 1916):
”Evden çıkmadım. Ordu Komutanına Van Hareket Müfrezesinin gelecekteki hareketi hakkında bir rapor yazdım. Van aleyhinde girişimin milis kuvvetleriyle olamayacağını ve nizami kuvvetlerle takviyesi gerek, bu ise iaşe bakımından güç. Bence yapılacak şey kalmamıştır.
“Silvan Jandarma Komutanı ziyarete geldi.
‘Allah’ı İnkâr Mümkün müdür?’ kitabını okumaya devam.
“İhsan ve Ömer’e ‘Yaşamak Kavgası’ adındaki Türkçe şiirin bir kısmını ezberlettim.
“Nuri Bey’den bir mektup aldım. Muş’a saldırı aleyhinde. Kuvvetleri geriye çekmeyi öneriyor.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 85 ’de:
“19 Teşrinisani 1332 Cumartesi (2 Aralık 1916):
”Evden çıkmadım. Ordu Kumandanına Van Hareket Müfrezesinin hareket-i âtiyesi hakkında bir rapor yazdım. Van aleyhinde teşebbüsün milis kuvvetleriyle olamayacağını ve kuva-yı nizamiye ile takviye lazım, bu ise iaşece müşk’ül. Bence yapılacak şey kalmamıştır.
“Silvan Jandarma Kumandanı ziyarete geldi.
‘Allah’ı İnkâr Mümkün müdür?’ eserini okumaya devam.
“İhsan ve Ömer’e ‘Yaşamak Kavgası’ namındaki Türkçe şiirin bir kısmını ezberlettim.
“Nuri Bey’den bir mektup aldım. Muş’a taarruzun aleyhinde. Kuvvetleri geriye çekmeyi teklif ediyor.”
20 Kasım 1332 Pazar (03 Aralık 1916):
” ‘Allah’ı İnkâr Mümkün müdür?’ yapıtını bitirdim. Bütün feylozofların çeşitli dinlere bağlı biyolojiler (naturalistler), akılcılar (uscular), maddeciler (materyalistler), hukukçular, düşünürlerin, tasavvufçuların tümü Ruh ’un varlığı ve yokluğunu, ruh ‘un ve madde ’nin bir ya da ayrı olup olmadığını, ruh ’un kalıcı olup olmadığını inceliyor. Bu incelemelerde, bilim ve fenne dayananlar kabul. İmam Gazali, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd gibi Müslüman imamların demeçleri de bayağı görüşlerden büsbütün başkadır; yalnız anlatımlarında çok simge var. Dindar düşünürlerin, kurallar ve bilimler ve fenler ve felsefeyi, din kurallarının yorumu için evirip çevirmeğe çaba göstermişler. Arıburnu raporlarını yazmaya başladım.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 86’de:
“20 Teşrinisani 1332 Pazar (3 Aralık 1916):
” ‘Allah’ı İnkâr Mümkün mü’ eserini bitirdim. Feylosofların, edyan-ı muhtelifeye mensup tabiyyun, zihniyyun, maddiyun, hukema, müttefekkirin, mutasavvıf’inin kâffesi ruh’un mevcut ve adem-i mevcudiyetini, ruh’un ve cism’in bir veya ayrı olup olmadığını, ruh’un beka ve adem-i bekasını tetkik ediyor.
“Bu tetkikatta, ilim ve fenne istinat edenler makbul. İmam Gazali, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd gibi cimmei müslüminin beyanatı dahi telâkkiyat-ı âmiyaneden büsbütün başkadır; yalnız ifadelerinde çok rümuz var. Dindar mütefekkirin, kavait ve ulüm ve fünun ve felsefeyi, beyanat-ı şeriati tefsir için evirip çevirmeğe gayret etmişler. “Arıburnu raporlarını yazmaya başladım.”
21 Kasım 1332 Pazartesi (04 Aralık 1916):
”Kitap okumakla vakit geçirdim. Öğleden önce tayları gördüm. Öğleden sonra Şevki Bey’in evine gittim. Beş liraya bir halı ve bir liraya bir hamam takımı aldım. Akşam Mustafa Efendi (Karargâh Komutanı) ile yaverini yemeğe alıkoydum. Bugün de raporu not etmeğe devam.”
22 Kasım 1332 Salı (05 Aralık 1916):
”Hamama gittim. Yemekten önce Arıburnu raporunu not ettirmeğe devam. Yemekten sonra muameleli evrak ile biraz uğraştım.
“Otomobil ile “Telmih adındaki köye gittim. Batman Vâdisine bakan bir tepecikte kurulmuş, öteden beri dikkatimi çeken evin içine girdim, damına çıktım.
“Ordu Komutanı, Van Hareket Müfrezesi ve Sekizinci Tümen hakkındaki önerilerimi kabul ettiğini bildirdi. “Nuri Bey’le telefonla görüştüm.”
23 Kasım 1332 Çarşamba (06 Aralık 1916):
”Arıburnu raporunu not ettirmeğe devam.
“Mebadi-i felsefe” (Felsefenin İlkeleri) adındaki bir eseri okumaya başladım.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 86’de:
“23 Teşrinisani 1332 Çarşamba (6 Aralık 1916):
”Arıburnu raporunu not ettirmeğe devam.
“Mebadi-i felsefe” (Felsefenin İlkeleri) namında bir eseri okumaya başladım.”
24 Kasım 1332 Perşembe (07 Aralık 1916):
”Evde. Öğleye kadar kitap okumak. Akşamüzeri hayvanları gördükten sonra Sadık Bey’in evine doğru gezinti ve bunun evi önündeki köşkte birer kahve içtik ve ertesi gün ava gitmeği kararlaştırdık. O sırada istihkâm Yüzbaşı Fuat Efendi geldi. Diyarbakır’dan yaya gelmiş olduğunu, eşyasını manda arabasıyla taşıttığını söyledi. Bu gece yemekte konuk oldu. İstanbul’dan çıkalı iki buçuk ay vardı. Bazı bildiğim haberleri anlattı.”
25 Kasım 1332 Cuma (08 Aralık 1916):
”Sadık Bey ve hemen bütün kurmaylarım birlikte tavşan avına gittik. Hava olağan üstü sisliydi. Bir saat kadar yürüdükten sonra (batıya) güneye saptık. Ortalık biraz açıldı. Saat 12’ye kadar 4 tavşan, 1 tilki tutuldu. Sonra kırda yemek yedik. Biraz dinlendikten sonra Silvan’a dönüş.”
26 Kasım 1332 Cumartesi (09 Aralık 1916):
”Sabahleyin erkenden Rauf geldi. Sadık Bey’in görmek istediğini söyledi, kabul ettim. Bir tay armağan etmek istiyordu, kabul etmedim. O sırada Kaymakam Vekili Kemal Bey, ondan sonra asıl kaymakam
“Adil Bey geldi. Beslenmeden konuştuk.
“Onlardan sonra kitap okumakla vakit geçirdim. Aynı zamanda resmi işlemler de yapılıyor.”
27 Kasım 1332 Pazar (10 Aralık 1916):
”Sabah çok fazla nezleye yakalanmış kalktım. Kemal Bey’in Makalât-ı Siyasiye ve Ebediyesi’ni (Siyasi ve Ebedi Makaleler) okudum. İki (nci) kitabın sonucundaydım, bitti.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 86’de:
“27 Teşrinisani 1332 Pazar (10 Aralık 1916):
”Sabah pek ziyade bir nezleye nezleye yakalanmış kalktım. Kemal Bey’in ‘Makalât-ı Siyasiye ve Ebediyesi’ni okudum. İkinci kitabın sonunda idim, hitam buldu.
“Arıburnu raporunu okuttum. Sonra Neşet Bey Çapakçur cephesine ait muharebe takririni okudu. Badehu yeni gelmiş olan istihkâm Yüzbaşısı Fuat Efendi’ye hayvanlarımı gösterdim. Sonra tekrar ikametgahıma geldim. Kemal Bey’in ‘’Tarih-i Osmani’sini takibe başladım.
“Yemekten evvel Emin Bey’in ‘Türkçe Şiirleriyle’ ‘Fikret’in ‘Rütbab-ı Şikeste’sinden aynı zeminde bazı parçalarından okuyarak bir mukayese yapmak istedim. İkisi de başka başka güzel. Ancak Türkçe olanda da, diğerinde de aynı derecede Arapça, Farsça kelimat var. Fark, biri parmak hesabı, diğeri değil!”
28 Kasım 1332 Pazartesi (11 Aralık 1916):
”Arıburnu raporunu okuttum, saat 1 sonraya kadar. Sonra yemek: Sonra da Çapakçur cephesiyle ilgili raporları Neşet Bey okuyor.
“Akşamüzeri tayları gördükten sonra Karargâh Komutanı Mustafa Efendi’nin evine gittim. Yemeğe kadar orada kaldım.”
29 Kasım 1332 Salı (12 Aralık 1916):
”Sabahleyin Rauf geldi. İhsan İdare Reisinden aldığı dersi okudu. Evrakı gördüm.
“Yaver Arıburnu savaşlarına ait raporu okudu. Çok güzeldir; sağlam belgeler vardır.
“Alay 23’e gelmeğe hazırlık emri verilecek.
“Bugün akşam Tahsin Bey’den “bir yıl kıdem zam olunduğu ve İzzet Paşa’nın yokluğu süresince İkinci Ordu’ya vekil olarak atandığım” telgraf; geldi.”
***Uluğ İĞDEMİR, “ATATÜRKÜN YAŞAMI 1881 – 1918 “ Cilt: 1, sayfa: 87’de:
“29 Teşrinisani 1332 Salı (10 Aralık 1916):
”Sabahleyin Rauf geldi. İhsan İdare Reisinden aldığı dersi okudu. Evrakı gördüm.
“Yaver Arıburnu muhaberatına ait raporu okudu. Pek güzeldir; kuvvetli vesaik vardır.
“Alay 23’e gelmeğe hazırlık emri verilecek.
“Bugün akşam Tahsin Bey’den “bir yıl kıdem zam olunduğu ve İzzet Paşa’nın gaybubeti müddetince İkinci Ordu’ya vekâleten tayin buyurulduğum” telgrafı geldi.”
30 Kasım 1332 Çarşamba (13 Aralık 1916):
”Sabahleyin Nuri Bey’den gelen şifrede İzzet Paşa’nın 1 – 2 hafta izinli olarak İstanbul’a gideceği (ni) ve Ali Paşa’nın vekillik edeceğini, Paşa’nın telefonla söylediğini bildiriyordu. İzzet Paşa Hazretleri de birkaç gün izinli olarak İstanbul’a gideceğinden vekillik etmek üzere Ordu Karargâhına hareketim emrolunuyordu. Yarın hareket edeceğimi ve bir yük otomobili gönderilmesini rica ettim.”
01 Aralık 1332 Perşembe (14 Aralık 1916):
”Silvan’dan oto ile 3,5 saatte Diyarbakır’a geldim. Yanımda Cevat, Neşet, Şükrü. Güzel karşılama. Gece Vali Bey’in evinde. Arif, Falkenhausen Bey’lerle beslenme ve menzile dair görüştüm. Gece Osman Bey ve başkaları vardı. Geçmişteki yaşamla ilgili birçok öyküler.”
02 Aralık 1332 Cuma (15 Aralık 1916):
”Diyarbakır’dan Ergani madenine hareket. Yolda beş kez pan. Saat 3,30 sonra varış. Gece maden dairesinde.
“Mutasarrıf İzzettin Bey’in akrabası. İzzet paşa Hazretleriyle görüşmek konusunda yaverler aracılığıyla haberleşme. Yarımca’da kararlaştırıldı.”
03 Aralık 1332 Cumartesi (16 Aralık 1916):
”Saat 5 öncede Ergani Madeni’nden hareket. Saat 9,45’de Sekerat batısına kadar yürüyüşe devam ve orada İzzet Paşa Hazretleriyle görüşme. Ayak üstü birkaç dakika görüştük. Sonra sayın komutan yollarına devam etti. Biz, İsmet Bey ve ötekiler Sekerat’a geldik. Pertev Paşa da Avrupa’ya gitmek üzere burada.
“Prens Mehmet Ali Paşa Celâl de karargâhta. Yemekten sonra İsmet Paşa Hazretlerinin bıraktıkları notları okudum. İsmet Bey’le değişiklik durumu hakkında görüştüm. Gece çok kötü uyudum.”
04 Aralık 1332 Pazar (17 Aralık 1916):
”Sabahleyin gelmiş telgrafları gördüm. Kemal Bey (Dördüncü Kolordu Kurmay Başkanı) geldi, görüştük. Palu kaymakamı geldi. İbrahim Bey adında eşraftan biri geldi. İleri gelenleri ziyaret ettim. Ordunun, Genç – Darahini – Hun – Gökdere Dağları – Çille Dağı hattına çekilmesi için emir verdim. Bitlis, Diyarbakır valilerini çağırdım.
“Elazığ’a döneceğim. Amacım beslenme konusunu sözlü olarak çözmektir. Levazım Başkanlığını karargâha getirtiyorum. Tümen 5 Komutanı Fuat Bey’e Menzil Müfettişliğini önerdim.”
05 Aralık 1332 Pazartesi (18 Aralık 1916):
”Sabahleyin Kurmay Yarbay Kemal Bey’le görüştüm.
“Enver Paşa’dan Ordu 6’ya bir tümen gönderilmesi hakkında emir geldi 4 tarihli. Tümen 14’ün bir alayı, Tümen 47’nin bir alayıyla değiştirilerek gönderilmeğe karar. O yolda cevap. Başka ordudan ikmal erleri istendi. Enver Paşa’dan İzzet Paşa’nın yokluğu sırasında 2. Ordu’nun Vehip Paşa’dan direktif alacağı hakkında emir geldi. 10 Mart’ta yapılan bir işleme göre.”
06 Aralık 1332 Salı (19 Aralık 1916):
”Telgrafları gördüm. Tümen 8 kardan sıkıntılı. İsmet Bey’le görüşmelerde bulundum. Başkomutanlığa ve Vehip Paşa’ya yeni düzenlemeler hakkında bilgi verdim. İzzet Paşa’ya da haber verdim.
“6. Ordu tümeni sordu, cevap verdim. Mehmet Ali Efendi adında bir yüzbaşıya öğüt.
“Yemekten sonra Palu’ya gittim. Kaymakamla görüştüm. Köprünün çabuk yapılmasını tavsiye.
“İzzet Paşa, Menzil Komutanlığı için Nuri ve İzzettin Bey’leri de uygun gördü.
“Memduh Bey Perşembe günü hareket edecek.
“6 – 7 gecesi saat 2 sonraya kadar İsmet Bey’le görüştük. Menzil Müfettişliğinden, Başlayarak İzzet Paşa İsmet Bey’i yeğliyordu. Ben Fuat Bey’i.”
07 Aralık 1332 Çarşamba (20 Aralık 1916):
”Öğleden sonra saat 3’e kadar ordu işleriyle uğraşma. Sonra hayvanla bir saat mesafede bulunan Ordu Karargâhı Süvari Bölüğüne gittik. Karanlıkta döndük. Bölük Komutanı Yüzbaşı Fevzi Efendi. Dönüşte yemeğe kadar Prens Mehmet Ali Paşa Celâl ile görüştüm. Yemekten sonra yalnızım, önemli evrakın işlemlerinin bitmesini bekliyorum. Dün geceki uykusuzluktan dolayı hemen şimdi uykum var. İbrahim Tali Bey geldi. Onunla epeyce görüştük. Bu sırada bazı evraklar geldi.”
08 Aralık 1332 Perşembe (21 Aralık 1916): -…”Sabahleyin yatak odasındayken raporlar geldi. İdare tüzüğü gereğince şimdiye kadar yaptığım gezilerin yolluklarını almak gerekir. Halil Paşa tümen 14’ün çok ivedilikle gönderilmesini yazıyor. Eşyalarım geldi. Akşamüzeri biraz yaya dolaştım. Posta (Diyarbakır) Başmüdürüne ihtarname yazdım.”
09 Aralık 1332 Cuma (22 Aralık 1916):
”Yazılmaya değer bir şey yok.”
10 Aralık 1332 Cumartesi (23 Aralık 1916):
”(Gökdere Dağı – Çille) dağı savunma hattını incelemek için Sekerat’tan Kurmay ve Topçu Müfettişi İstihkâm komutanı (Prens Mehmet Ali Paşa Celâl) ile birlikte hareket. Bahçeköy çevresinde otomobil çukura battı. Hayvanlarla İsa Ağa mezrasına kadar hattı inceleyerek gittik. Geceyi orada geçirdik. İsa Ağa mezrası küçük ama güzel bir köy. Evleri temiz. Çok rahat ettik.”
11 Aralık 1332 Pazar (24 Aralık 1916):
”Gökdere dağının tepesine çıktık. Yeniden İsa Ağa Mezrası’na indik. Bu bölgeye yaklaşan alay 33’e kalacakları köylerini doğrudan doğru (ya) emrettim. Sonra Okuçuyan üzerinde savunma mevziinin içinden Bahçeköy’e geldik. Yıkık, yalnız bir ev var.”
12 Aralık 1332 Pazartesi (25 Aralık 1916):
”Bugün mevziin sol kanadını…”
Not: Yukarıda yazılı tarihe rastlayan gün için başlanarak birkaç sözcükten sonra yarım bırakılmış olan nottan da anlaşılacağı üzere Paşa’nın çok değerli el yazılarını kapsayan ve ne yazık ki bu tarihten sonra sürdürmek gereğinden vazgeçtikleri anıları burada sona ermiş bulunuyor. Bununla birlikte bu kadar da olsa yine de başlı başına bir tarih değeri taşıdığından asla kuşkuya düşülmeyeceği ortadadır.
Eksiklikler benim fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız efendim.