Karun’un Hazineleri ve Bilge Solon
Solon MÖ 640-560’da yaşadığı tahmin edilen, Atinalı devlet adamı ve şairdir. Yaptığı reformlarla Atina demokrasisinin temelini attığı kabul edilir. Antik Yunan Uygarlığının yedi bilgesinden biri kabul edilen Atinalı Solon, sadece kendi çağını değil, modern dönem felsefecilerini de etkilemiştir. Kendi adıyla anılan ve Antik Yunan döneminin en eski anayasası olan Solon Anayasası’nı hazırlamıştır. M.Ö. 560 yılında Lydia Devleti bölgedeki en güçlü devlet olunca Heredot’a göre o zamanlar işe yarar diye bilinen ne kadar adam varsa zenginliğin en üst noktasına varmış olan Sardes’e gelirler. Solon da bu arada Sardes’e gelen Atinalılar arasındadır.
Solon üçüncü ya da dördüncü gün Lidya’nın yeni kralı Kroisos’un(Karun), kralın konuğu olarak saraya davet edilir. Kroisos’un buyruğunu alan adamları Solon’a hazineleri gezdirirler. Sonra Heredot’a göre Kroisos ile Solon arasında aşağıdaki sohbet geçer:
Kroisos ona şunu sordu: “Atinalı,” dedi, “benim konuğum, bir filozof olarak sana bunca ülkeyi gezdirten meraklı yaradılışının ve bilgeliğinin ününü birçok kez biz de duyduk, bundan ötürü sana şunu sormak isteği uyandı bende, acaba mutlulukta başka herkesi geride bırakan bir kimseye rastladın mı?” Böyle soruyordu, çünkü kendisi bu adam olmakla övünürdü bütün talihli insanlar arasında, ama Solon, ona yaranmayı aklına bile getirmeden ve yalnız gerçeği düşünerek, “Atinalı Tellos’u gördüm,” dedi. Bu cevaba şaşıran Kroisos bir soru daha sordu: “Tellos’u niçin bu kadar talihli sayıyorsun?”
– “Tellos,” dedi Solon, “zengin bir ülkede yaşıyordu, güzel ve erdemli çocukları vardı ve evinde başka çocukların da doğduklarını ve hepsinin de yaşadıklarını gördü, üstelik bizde talih bakımından gerekli olan geniş ve maddi rahatlığı da vardı, ama asıl şu ki, ömrü parlak bir sonla taçlandı, Atinalıların komşu kente karşı verdikleri bir savaşta, Eleusis’te yurdunu savunurken ve düşmanı önüne katıp kovalarken buldu ölümlerin en güzelini ve Atinalılar ulusal tören yaptılar onun için, düşmüş olduğu yerde ve onu çok ululadılar.”
Solon’dan Tellos’un mutluluğunu dinlemekten usanan Kroisos, “Ondan sonra kim gelir senin bildiğin?” diye sordu, çünkü hiç olmazsa ikinciliğin kendisine geleceğinden hiç şüphesi yoktu. “Onlar,”dedi Atinalı, “Kleobis ve Biton’dur. Argos soyundan olurlar, namuslarıyla yaşayacak kadar varlıklıydılar, kolları da güçlüydü, işte bak büyük yarışmalarda kazandıkları ödüllerden başka, bir de şunu anlatırlar onlar için Argoslular:
Here onuruna bir bayram kutluyorlardı; analarının bir arabayla tapınağa kadar getirilmesi gerekiyordu ve öküzler istenildiği saatte tarladan dönmemişlerdi; geç kalmaktan korkan gençler, kendileri girdiler boyunduruğa ve arabayı çektiler; arabanın üzerinde anaları vardı ve gık demeden kırk beş stadion boyunca onu taşıdılar ve tapınağa getirdiler. Orada bulunan bütün inanç sahibi kişiler bunu gözleriyle gördüler, bundan başka bu davranışları ölümlerinen tatlısıyla taçlandırıldı, Tanrı onlara insan için ölümün yaşamaktan daha iyi olduğu yeri gösterdi. Annelerinin güzel duasından sonra kurban kesildi, kutsal şölenler verildi; sonra delikanlılar tapınağın içinde yatıp uyudular ve uyanmadılar, bu son uykuda kaldılar. Argoslular onların heykellerini yaptırdılar, üstün ve yüce kişiler sayarak Delphoi’ye sundular.”
Solon, böylece, ikinci sırayı da bu genç adamlara vermiş oluyordu. Kroisos öfkelendi: “Atinalı yabancı,” dedi, “ya biz, bizim mutluluğumuzu sen hiçe mi sayıyorsun ki, bu basit insanları koyuyorsun ikinci sıraya?”
“Kroisos,” dedi Solon, “sen tanrının insanlara karşı ne kadar kıskanç olduğunu ve ona hiçbir zaman güvenilemeyeceğini bilen bir kişiyi sorguya çekiyorsun. İnsan bir ömür boyunca, görmek istemeyeceği çok şeyi görebilir, çok eziyet çekebilir. Ben aşağı yukarı yetmiş yıl sayıyorum insan ömrünü. Bu yetmiş yılda kesin olarak bir tek olay yoktur ki, bugünkü yarınkine benzesin. Şu halde ey Kroisos, insan için yalnız talih ve talihsizlik vardır. Evet, görüyorum, sen çok zenginsin, çok insana hükmediyorsun, ama benden istediğin şeye gene de cevap veremem;çünkü önce ömrünün güzel bir sona bağlandığını öğrenmem gerekir.
Zira çok zengin insan vardır ki, kıt kanaat yaşayan insandan hiç de daha mutlu değildir, eğer talih, zenginlik içinde geçen ömrünün sonuna kadar ona yâr olmazsa. Nice insan vardır ki, masallardaki kadar zengindir, ama mutsuzdur; niceleri de vardır ki, şöyle böyle geçinirler, ama talihlidirler.
Çok zengin olanın, eğer mutlu değilse, talihli olandan yalnız iki ayrıcalığı vardır; ama talihli olanın mutlu olmayan zengine bakarak pek çok ayrıcalıkları vardır; birisi için her dilediğini yapmak ve büyük bir para kaybını karşılamak çok kolaydır; ama bir de öbürünün üstünlüklerine bakalım: Elbette büyük bir kaybı ve aşırı istemleri öbürü gibi karşılayamaz; ama talihi onu bundan korur; üstelik sağlam yapılıdır, hastalık bilmez, üzüntü tanımaz, görmelere layık çocukları arasında mutludur.
Bırak bir de bütün bunlara taç olarak ömrünü mutlu bitirsin ve işte mutlu adam sözüne layık kişi, senin aradığın kişi budur. Ama ölmeden önce, dilini tut, mutludur demek için acele etme, yalnız talihli de, o kadar. Elbette her üstünlüğü elde etmek bir ölümlü için olacak şey değildir; hiçbir toprak yoktur ki, kendi kendisine yetsin ve her ürünü versin; şu ürünü verir, ama kendisinde yetişmeyen öbürünü başka yerden alır; en çoğuna sahip olan en iyisidir. İnsanoğlu için de böyledir; hiç kimse tek başına her şeyi elde edemez; filanı elde eder, falandan yoksun kalır. O ki ömrü boyunca her zenginliğe erişir ve en son dünyadan hoşnut ayrılır; işte o, bana göre, ey kral, mutlu insan adını hak eder. Her şeyin sonuna bakmalıdır; tanrı çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra da çeker alır elinden.”
Bence bunlar, zaten Atinalıya pek değer vermeyen Kroisos’un hoşuna gidecek sözler değildi ve bu, eldeki şeyleri hor görüp, her şeyin sonuna bakmayı öğütleyen dar kafalı adamı kapı dışarı etti. Solon gitti, ama tanrıların kıskançlığı sert çarptı Kroisos’u…
Karun, “Solon SolonSolon!” Diye Bağırıyor
M.Ö. 546 Yılında Lidya Devleti Pers Kralı Kiros’a karşı savaş açar, ancak kaybeder. Sardes’e kadar giren Pers Kralı Kyros bu güzel şehri yakıp, yıkar sonra da Kral Kroisos’u da yakalatıp odun yığınının üstündeki bir direğe bağlatır. Kyros’un emriyle odunlar ateşe verildiği sırada Kroisos anlamsızca üç kez, “Solon!” diye bağırmıştır. Bunu işiten ve nedenini merak eden Kyros, adamlarına buyurur, “Kroisos’tan sorunuz, bu çağırdığı kimdir?” diye; bunlarda odun yığınına yaklaşıp sorarlar. Kroisos bir süre susar, cevap vermez, sonra kesin bir emir üzerine şunları söyler:
“Bir adam ki, dünyayı yöneten kişiler onunla konuşabilmiş olsalardı, bu benim için büyük hazinelerden daha değerli bir şey olurdu.” Bu sözlerden bir anlam çıkaramazlar ve bu sözün ne demeye geldiğini söyletmeye çalışırlar. Kroisos, yakasını sıyıramadığı sıkıcı sorulara karşı Atinalı Solon’un nasıl geldiğini, gördükleri karşısında nasıl şaşırdığını, onu nasıl bir söylevle küçük düşürmüş olduğunu ve olayların nasıl, onun aslında kendisine, Kroisos’a değil, daha çok bütün insanlığa ve özellikle kendilerinin mutlu olduğuna inanan insanlara yöneltilmiş olan sözlerine hak verdiğini, bir bir ve içtenlikle anlatır.
Kroisos bunları söylediği sırada ateş verilmiş, odun yığını uçtan uca alev almaya başlamıştır. Ama tercümanların dilinden bu sözleri dinleyen Kyros’un yüreği sızlar ve düşünür ki, kendisi de bir insandır ve yakmak için diri diri ateşe verdiği adamın, zenginlik bakımından kendisini kıskanacak bir şeyi olmamıştır ve bir gün kendi başına da böyle bir şey gelebileceğinden ürkmüştür, çünkü dünyada insanoğlunun güvenebileceği hiçbir şey yoktur ve ateşin hemen söndürülmesini, Kroisos ve arkadaşlarının odunların üstünden indirilmesini emreder.
Ama bütün uğraşmalara rağmen ateş söndürülemez. O zaman Kroisos yüksek sesle Apollon’u yardıma çağırmaya başlar, ona sunmuş olduğu güzel sunular yüzü suyu hürmetine bugün kendisine yardım etmesini, tehlikeden kurtarmasını yalvarır. Ve böylece gözleri yaşlar içinde tanrıya yakarırken, durgun havasında hiçbir esinti olmayan açık ufuktan bir bulut kopar, bulut yarılır, sel gibi yağmur iner ve ateşi söndürür. Burada da anunnakilerin müdahalesini görüyoruz. Bu olay sonunda Kroisos, Pers Kralı Kyros’un sağ kolu olur ve hayatı boyunca Pers İmparatorluğuna danışmanlık görevi yapar.