Çubuk Barajı, ATATÜRK ‘ün talimatıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başkenti olan Ankara’nın içme ve kullanma su ihtiyacını gidermek, can ve mal kaybına neden olan sel baskınlarını önlemek ve sanayi suyunu temin etmek amacıyla, Çubuk Çayı üzerinde 1927 yılında etütleri yapılarak, “Alman Prof. Dr. Walther Kunze ve Heiden Berger” müşavirliğinde DSİ Mühendisleri tarafından tasarlanmış, dönemin Nafia Vekâleti, Sular Umum Müdürlüğü tarafından 1930 yılında yapımına başlanmış bir barajdır.
Çubuk Barajı’nın müteahhitliğini Tahsin İbrahim ve Biraderleri, Fomsim Ltd. üstlenmiş, inşaatın ilk keşif bedeli 2,32 Milyon TL. (1929), ikinci keşif bedeli 2,75 Milyon TL. olarak tespit edilmiş, müteahhit firmanın istihkak bedelleri toplamı 2,78 Milyon TL. Tutmuş, Projenin toplam maliyeti 1936 yılı verileriyle 3,5 Milyon TL. yi bulmuştur. (Kaynak: Türkiye Mühendislik Haberleri / Sayı: 442 – 443, 2006/2 -3)
Barajın açılış törenine dair farklı kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır.
Bazı kaynaklarda; “Cumhuriyet döneminin ilk betonarme barajı olan Çubuk Barajı 1936 yılında tamamlanarak 3 Kasım 1936 günü ATATÜRK tarafından açılmıştır,” yazmaktadır.
Sayın Yüksel ÖZGEN, Recep BÜYÜKTOLU ‘nun yayımladıkları “Cumhuriyetin İlk Barajı: Çubuk Barajı (1929 – 1936)” eserin 97’nci sayfasında:
—“Birçok kaynakta Barajın açılış törenine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK ’ünde katıldığı ve Baraj açılışını yaptığına dair bilgi yer almaktadır. Ancak yaptığımız araştırmada bu bilginin yanlış olduğu görülmüştür. Çubuk Barajının açılış törenine katılan davetliler arasında “ATATÜRK” yoktur!” denilmektedir.
Sayın ÖZGEN ile BÜYÜKTOLU, yayımladıkları eserde araştırma kaynağını da Cumhuriyet Gazetesi’nin Çubuk Barajı’nın açılışına dair 4 Kasım 1936 tarihli haberi gösterir.
“NAFIANIN BÜYÜK ESERİ” başlıklı haber; Mekki Said ESEN imzası ile Cumhuriyet Gazetesi, (11’nci yıl sayı: 4483) ‘de, 4 Kasım 1936 Çarşamba günü birinci sayfasında yayımlanarak, Sayın ESEN ‘e 3 Kasım Salı günü Ankara’dan telefonla bildirilmişti;
Ankara, 3 (Telefonla) — Cumhuriyet nafıasının çok büyük eserlerinden biri olan Ankara Çubuk Barajı ile Filtre İstasyonu bugün merasimle açıldı. Barajın önündeki sahaya biriken davetlilerin sayısı bine yakındı. Ankara’ya içme suyu verecek olan bu hayırlı eserin açılışında bulunmak için birçok aileler de gelmişlerdi.
Başvekil İsmet İNÖNÜ, Meclis Reisleri, Profesör A. Afet İNAN, İktisad, Dâhiliye, Hariciye, Milli Müdafaa Vekilleri, Genelkurmay Asbaşkanı General Asım, birçok Generaller, Mebuslar, Emniyet Umum Müdürü, Ankara Emniyet Müdürü, Vekâletler Erkânı ve birçok zevat saat 14.50’de otomobiller ve otobüsler ile geldiler.
Baraj galerisi methalinde Nafia Su Reis Muavini Namık Bey davetlilerle büyük eserin nasıl kurulduğunu izah etti.
“Nafia Vekilinin Nutku”
Bundan sonra Nafia Vekili Ali ÇETİNKAYA, Başvekile hitaben:
—“Büyük Başbakanım, büyük ideallerimizden biri olan su davasından mühim bir safha olarak başarılan Ankara Çubuk Barajı ve buna bağlı su tesisatı tamamen bitmiş bulunuyor. Baraj galerisi methalinin iki yanına konulmuş olan bu levhalar bu büyük eserin hatırasını gelecek nesillere de yaşatacaktır. Barajın tarafınızdan açılması Nafia aile ve Türk mühendisleri için büyük bir teşvik olacaktır.”
“Başvekilin Sözleri”
Ali ÇETİNKAYA ‘nın bu sözleri üzerine Başvekilimiz demiştir ki:
—-“Şimdi açacağımız bu mutlu eser gelecek nesiller tarafından memnuniyet ve sevinçle karşılanacaktır. Ümit ederim ki bu eseri vücuda getirmek için çalışanların hepsini Türk Milleti su gibi aziz tutacaktır. Bu eser Cumhuriyetin sevinilecek ve öğünülecek bir muvaffakiyetidir. Bunu Cumhuriyet nafıasına borçluyuz. Tebrik ederim. Nafıanın başında bunun gibi daha birçok eserleri başarmakla memlekete hizmet edecek ve bahtiyar olacaktır. Müsaade buyurursanız bu güzel eseri hep birlikte açalım ve göndereceği bu sularla Ankara’yı şenlendirecek ve neşelendirecek olan bu hayırlı eserin işlemesine yol verelim.”
Bu sözler üzerine galeri methalinin iki yanına konulmuş olan büyük kitabelerin üzerindeki bayraklar kaldırıldı. Kitabenin birinde şu ibare vardı:
<< Bu Çubuk bendi Türk Ulusunun ilk Cumhur reisi Kemal ATATÜRK devrinde devlet merkezi Ankara’nın su ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuştur.>>
İkinci kitabede de: Bu eserin Büyük Başvekil İsmet İNÖNÜ zamanında 1929’da başarıldığı zikrediliyor ve
<< Cumhuriyet devrinin bu eserinin kurulmasında fikirleri ile emekleri ile bedenleri ile hizmetleri geçenlerin cümlesine ebedi şükran ve hürmet >> izahatı bulunuyordu.
“Ankara’ya Su Veriliyor!”
Kitabeler okunup alkışlandıktan sonra içme su manivelâ odasına gidildi.
Başvekilimiz:
—“ Barajı açıyorum. Bu eseri vücuda getirenler su gibi aziz olsunlar,” diyerek kurdeleyi kesti, ana borunun vanası açıldı ve Başvekilimiz manivelâ çarkını bizzat çevirdi. Böylelikle Ankara’ya ilk içme suyu Büyük Başvekilin eli ile ikram edilmiş oldu. Bundan sonra bent başlığına çıkıldı. Barajın üzerinde yüründü.
“Üç Muazzam Şelale”
Bendin arkasında, vadiye bol miktarda su toplanmıştı. Ön tarafında da ortasında güzel ve ağaçlıklı bir adacığı bulunan büyük bir havuz yapılmıştı. Barajın kurulduğu vadinin sağ ve solundaki kayalıkların zirvesinde şanlı bayraklarımız dalgalanıyordu. Bayrakların yanında birer nöbetçi beklemekte idi. İki Türk askerinin gökle kucaklaşan yamaçlar üzerindeki siluetleri bu nefis manzaraya ayrı bir mehabet veriyordu.
Bent başlığının ortasına gelindiği zaman dolu savatlardan üçü açıldı ve Çubuk Deresi’nin Ankara istikametinde giden kısmına akan üç muazzam şelâle peyda oldu. Su hasreti çekenlerin arasında gayriihtiyari olarak << Aman, fazla harcanmasa! >> diyenler bile görüldü.
Nafia Vekili Ali ÇETİNKAYA:
—“Bu fazlasıdır,” diyerek Ankara’nın artık emniyet edilir ve ihtiyacı fazlası ile karşılar miktarda bol suya kavuşmuş olduğunu temin etti. Davetliler barajın yüksekliğinden köpüklene köpüklene inen bu şelâlelerin karşısından uzun müddet ayrılamadılar.
“Filtre İstasyonunda”
Bundan sonra otobüs ve otomobillerle Filtre İstasyonuna hareket edildi. Binanın kapısı kilitli idi. Nafia Müsteşarı İsmet İNÖNÜ ‘ye dedi ki:
—“Hayırlı elinizle geçen sene temelini attığımız bu binanın anahtarını takdim ediyorum.”
Başvekilimiz kurdeleyi kesti, kapıyı açtı ve davetliler biraz evvel gene Başvekilin eli ile akıtılmış olan suları tertemiz ve sıhhi hale getiren bütün modern tesisatı gördüler. Baraj çok modern ve heybetli bir eserdi. Filtre İstasyonu da en modern tesisatı gördüler. Baraj çok modern ve heybetli bir eserdi. Filtre istasyonu da en modern tesisatı ihtiva ediyordu. Dinlendirme, havalandırma, süzgeç ve klor gazı geçirme tesisatı görüldü. Her taraf mermerden ve tertemizdi. Cumhuriyet Nafıasının başardığı bu muazzam eserin açılışı hakiki bir sevinç kaynağı oldu.
Çubuk Barajı yedi senede yapılmıştır. Bu yedi sene, insana belki uzun, yorucu, hatta bıktırıcı görünebilir. Başvekilimiz:
—“Bu işe mutlaka karar verip başlamalıdır,” diyordu.
Ankara’nın su ıstırabını tamamen tarihe mal eden bu muazzam abidenin yanında hatırlardan bahsedildi.
“Barajın İlk Mühendisi ATATÜRK ‘tü”
ATATÜRK, bizzat dağları, taşları dolaşarak su aramış, bent kurulacak yerleri tasarlamıştı. Ve o günleri yakından bilenlerin ağzından minnet ve şükranla söyledikleri gibi barajın ilk mühendisi ATATÜRK ‘tü.
Görsel: Cumhuriyet Gazetesi 5 Kasım 1936 sayfa: 6.
Cumhuriyet Gazetesinin haberini okuduktan sonra büyük bir telaş içinde soruyoruz hep bir ağızdan;
Neredeydin Atam?
Araştırıyoruz…
ATATÜRK ‘ün 10 Kasım 1938, Perşembe günü ebedi istirahatlerine çekilmesinin ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından II. Cumhurbaşkanı olarak seçilerek, 11 Kasım 1938 – 22 Mayıs 1950 yılları arasında görev yapan İsmet İNÖNÜ ‘nün, 25 Aralık 1973 ‘te vefatının ardından 1983 yılında eşi Mevhibe İNÖNÜ tarafından kurulan “İNÖNÜ VAKFI” nca Çubuk Barajı’nın açılış merasimi hakkında şu bilgilerin yer aldığını görüyoruz:
—“Tarihte Bugün – 3 Kasım: Çubuk Barajı açıldı. Türkiye’nin ilk betonarme barajı olan Çubuk Barajı’nın inşasına Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün talimatıyla 1930 yılında başlandı. Ankara’ya su temin etme ve taşkın kontrolü amacıyla yapılan baraj, 1936 yılında tamamlanarak 3 Kasım 1936’da Cumhurbaşkanı ATATÜRK ve Başbakan İNÖNÜ tarafından açıldı.
Bu olayı baş sayfasından duyuran Yedigün dergisi : “Şimdi manevi bir feyz ve bereket ocağı olan Ankara Halkevi’nin yerinde eskiden Ankaralılar yağmur duasına çıkarmış! Bu yakın mazinin hatırlanması bile Çubuk Barajı’nın büyük manasını göstermeye kâfi gelir. Barajın Ankara’ya içme suyu göndermek ve civarındaki araziyi sulamaktan ibaret olan günlük işini bir tarafa bırakınız. Bu abide, bütün ovanın üstünde, Cumhuriyet bayındırlık hareketinin büyük zaferini haykıracaktır. (http://www.ismetinonu.org.tr/ )”
Araştırıyoruz…
Sayın Sadi BORAK’ın 1966’da yayımlanan “Bilinmeyen Yönleriyle ATATÜRK” adlı eserinin 106’ncı sayfasında; 1 Kasım 1936 tarihinde Cumhurbaşkanı Atatürk ’ün, Ankara Sergi Evi’nde açılan “Elişleri ve Küçük Sanatlar Sergisi” ni ziyaret buyurduklarını yazar.
Sayın BORAK ‘ın eserinde verilen bu bilgiyi Cumhuriyet Gazetesi 4 Kasım 1936 Çarşamba günü yayımlar. İlgili yazı Sayın Yunus Nadi tarafından “Muvaffak bir eser El ve Ev Sanatları Sergisi” manşeti altında yazılmıştır. Ancak ATATÜRK, bu yazıda da yer almamaktadır:
— Bu sütunlarda defalarca üzerinde ısrar ettiğimiz El ve Ev Sanatları Cumhuriyet Bayramı günlerinde Ankara’da açıldı ve hâlâ Türk medeni kabiliyetinin belgelerini görmek isteyenlere açık bulunuyor. Ulusal ekonomiyi bu küçük ve medeni branşında dahi ele almak gibi yüksek bir vatanseverlikle teşebbüs olunan bu iş İktisat Vekilimiz Celal BAYAR ‘ın ileri ehemmiyetli güzel düşüncelerinden birinin tahakkuk sahasına geçmiş ifadesini teşkil etti. Biz zaten bu serginin çok güzel bir şey olacağını söyleyip duyuyorduk. Eser ortaya çıkınca onu gören sevdi ve beğendi. Herkeste aynı hayret sayhası: Kıyıda bucakta nelerimiz varmış ta bilmiyormuşuz!… İşte bu sergi sayesinde onların hepsini derin hayranlıklarımızla gördük ve sonsuz memnuniyetimizle öğrenmiş bulunduk. Açılış günü hep beraber sergiyi gezerken bizzat Başbakan yer yer takdir kârlıklarını izhardan ve:
—“Hakikatten teşvik olunacak güzel işler!” sözleri ile samimi hislerini ortaya koymaktan kendisini alamıyordu.
Filhakika bu işler için böyle bir sergi kurmayı düşünen Celal BAYAR ‘ın maksadı yalnız herkese: Türkiye’de küçük el ve ev sanatları olarak neler yapılıyor olduğunu göstermekten ibaret olmayıp bunların içinde hayatiyet ve intişar kabiliyeti olanların teşvik ve himaye edecek tedbirler ittihazını da istihdaf ediyordu. Bizzat Başbakan İsmet İNÖNÜ kendi hükümetinin bir şubesinden gelen bu düşüncedeki isabeti görüp takdir etmiş ve sergide numuneleri görülen sanatlardan bir nicesinin teşvik ve himayeye layık olduğunu ifade buyurmuştur. Şu halde Celal BAYAR ortaya attığı davayı gerek halk önünde ve gerek mensup olduğu hükümet nezdinde pürüzsüz bir isabetle kazanmıştır. Kendisini bu vesile ile bir daha tebrik ederiz. Bu tebrikimiz İsmet İNÖNÜ hükümetinin umumi heyetine de şamildir:
Celal BAYAR ‘ın ortaya koyduğu güzel fikir, Başbakan İsmet İNÖNÜ ‘nün bu memlekette yapmakta olduğu sayısız iyi işlere pek hayırlı yeni bir faaliyet manzumesi katıyor!
Tertip etmek ve hazırlamak için lazım zamanın darlığına rağmen serginin pek güzel tanzim edilmiş olduğunu söylemek kadirşinaslık borcumuzdur. Serginin asıl tanzimi işini maruf dekoratörümüz Selahattin Refik deruhte etmiş olduğu halde bu işin iyi bir surette yürütülmesi için İktisat Vekâletinin bazı değerli gençleri de vazife almışlardı. Çocuklar candan çalışmışlar, sanatkâr dekoratörümüzse serginin mümkün olabildiği kadar güzel olabilmesi için bütün kabiliyetini kullanmıştır. Böylelikle serginin zaten hepsi birer güne milli medeniyetimizin belgesi olan güzel eserleri muvaffak ve hakikatten sanatkâr bir tertip ve tanzimden dolayı çok ileri güzellikte bir Bedialar manzumesi teşkil etmiştir. İnsanın öyle diyeceği geliyor ki içindeki eserlerin hepsi birer sanat numunesi olan sergi mecmu heyeti ile adeta bir sanat abidesi ıtlağına layık bir manzara ve mahiyet almıştır. Bizim adı küçük olan büyük ve güzel işlerimizi toplu olarak bir arada görmek hakikatten büyük bir zevktir.
Ne işlerimiz varmış ve bunlar nerelerde imiş? Sergide dört binden fazla eser teşhir edilmiştir ve bunlarda bütün memleketin hissesi vardır. Ülkenin her tarafından sergiye eserler gönderilmiştir. Bunların içinde cidden çok güzelleri var. Jüri heyeti mükâfatlarını tayin ettiği zaman en muvaffak numunelerin neler ve nereli olduğunu öğreneceğiz.
Sergiyi önümüzdeki yakın günlerde önemli bir kongre takip edecek ve orada hangi işlerimizin ne şekillerde teşvik ve himaye olunacağına ait müzekkereler yapılarak kararlar alınacak. Serginin asıl gayesi bu olduğuna yukarıda işaret etmiştik. Sayın Ekonomi Bakanımızın kafasında şimdiden bu yolda alınacak tedbirlerin belli başlılarının tebellür etmiş olduğunu, sergiyi bir ikinci ziyaretimiz esnasında bizzat kendisinin orada bize söylediklerinden anlamış bulunuyoruz. Tutulmak ve ileri götürülmek üzere ele alınacak küçük sanatların kredi ihtiyaçları, ilk maddeleri nasıl tedarik edecekleri ve satışları hususunda onların işlerini yüzde yüz kolaylaştıracak tedbirler alınacaktır. Bu surette hiç olmazsa otuz kırk sanatın memlekette onlarla meşgul olan binlerce ve binlerce insana refah unsuru olacak yepyeni bir cereyana gireceğini tahmin ederiz.
Bu meyanda bizim ele alınmasını ve hatta hızlıca bir hamle verilmesini istediğimiz şubeler var: Kadın eşyasında işleme ve oya işleri, tespihin Güzel Sanatlar Akademisinde aldığı yeni ve canlı şeklin tevsii ve tenvii, gümüş üzerine işler… Bunların hepsi bira itina ve ihtimamla güzel Sanatların en güzel numunelerini verecek şeylerdir. Herkese fabrikasının modern işleri yanında eski kumaşları ile halılarına devletçe tutulan birer sanat halinde ehemmiyet verilmesi lüzumunu da ayrıca ve bilhassa tekrara lüzum görürüz.
Sözü bitirmek için muvaffak serginin bütün emektarlarını tekrar tebrik ederek ondan memlekete umduğumuzdan ve istediğimizden fazla menfaatler çıkmasını temenni edeceğiz. (Yunus Nadi)
Cumhuriyet Gazetesinin bu haberini de okuduktan sonra büyük bir telaş içinde soruyoruz hep bir ağızdan;
Neredeydin Atam?
Sayın Yüksel ÖZGEN, Recep BÜYÜKTOLU ‘nun yayımladıkları “Cumhuriyetin İlk Barajı: Çubuk Barajı (1929 – 1936)” eserine geri dönüyoruz:
Çubuk Barajı’nın hizmete açılmasından kısa bir süre sonra Baraj sırtları üzerine Atatürk ’ün dinlenmesi için bir köşk yaptırılmıştır. Zaman zaman köşke dinlenmek için gelen Atatürk ’ün barajda tekne turları da yaptığı bilinmektedir.
Atatürk ’ün Çubuk Barajına dair yaptığı ziyaretlerden en fazla bilineni, vefatından yaklaşık 6 ay kadar önce, 7 Mayıs 1938’de yaptığı ziyarettir. Otomobille sabah Ankara’dan Çubuk kazası istikametine doğru hareket eden Cumhurbaşkanı, Çubuk’a geldikten sonra önce şehirde bir gezinti yapmış, ardından da barajın bulunduğu bölgeye hareket etmiştir.
Saat 10.30’da Çubuk Barajı’na gelen Atatürk önce Çubuk Barajı’nın Gazinosu’nun terasında bir süre dinlenmiş, daha sonra da Baraj yamacına kendisi için yapılan köşke geçmiş ve bir süre köşkte kalmıştır.
Görselde: Barajın yapım sürecini bizzat denetleyen ve inşaat çalışmalarını bizzat yerinde inceleyen ATATÜRK için inşa edilen Baraj inşaatına yakın bir yerde zaman zaman istirahat buyurdukları köşkü görmekteyiz. (Sayın Ahmet SOYAK arşivinden)
Bu sırada Deresi’nin su seviyesi yükselmiş olduğundan baraj açılmıştır ve havanın güzel olmasını fırsat bilerek gezmek, dinlenmek ya da piknik yapmak amacıyla Çubuk Barajı’na gelmiş çok sayıda insan vardır.
Başyaveri Salih Bozok ’la beraber, Barajı gezmek amacıyla dışarı çıkan Atatürk, baraj duvarının üzerine çıktığında, kalabalık arasında bir alkış, coşku seli oluşmuştur. Ulu Önder’i Baraj’ da gören halk Cumhurbaşkanına karşı yoğun sevinç gösterilerinde bulunmuştur. Bu sırada günlerden Cumartesidir ve hafta sonu tatil günü olması sebebiyle Çubuk Barajı’nın her iki yanındaki yamaçlara Türk Bayrağı çekilmektedir. Bayrakların çekilme törenini ve bir süre çevreyi izleyen Atatürk64, adeta Çubuk’la vedalaşmıştı.
Çünkü saat 13.00’te köşke dönen Atatürk ’ün yaptığı bu gezi, Gazi’nin son Çubuk Barajı gezisi olmuştur. Bu geziden kısa bir süre sonra sağlığı iyice bozulan Atatürk, yaklaşık 6 ay sonra İstanbul’da vefat etmiştir (10 Kasım 1938).
Atatürk ’ün vefatından sonra, Atatürk köşkü yapılan yeni eklemelerle genişletilmiş ve “Baraj Müdürlüğü Binası” olarak kullanılmıştır.
Çubuk Barajı ve tesislerinin yasal durumuyla ilgili bazı değişmelerde olmuştur:
23.05.1938 tarihinde, Ankara Su Süzme Tesisatı ile Çubuk Barajı’ndan bu tesisata kadar olan isale hattının, mülkiyeti hazineye ait olmak kaydıyla muhafaza, idare ve işletmesinin Ankara Belediyesi’ne devredilmesine dair Nafia Vekâlet’inin teklifi hükümet tarafından kabul edilmiştir (Kaynak: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 30 18 1 2.83.44.8.)
1941 yılında ise Dâhiliye Vekâlet’inin tezkeresi hükümet tarafından kabul edilerek, Ankara Belediyesi’nin sınırının Çubuk Barajı ve Gazinosu’nu da ihtiva edecek şekilde genişletilmiştir (Kaynak: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 30 18 1 2.94.17.1.)
Böylece Çubuk Barajı’nın yönetimi ve işletmesi Ankara Belediyesi’ne devredilmiştir. (Kaynak: Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Enstitüsü ATATÜRK Yolu Dergisi Sayı: 59, Güz 2016, s. 87 – 110 )
Görselde; Cumhurbaşkanı ATATÜRK, 7 Mayıs 1938, Cumartesi günü refakatlerinde Salih BOZOK Bey olduğu halde Çubuk Barajı’na çıkıyorlar.
Görselde; 7 Mayıs 1938, Cumartesi günü Cumhurbaşkanı ATATÜRK, Çubuk deresinin akışını izliyorlar.
Sonuç:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkenti olan Ankara’nın içme ve kullanma su ihtiyacını gidermek, can ve mal kaybına neden olan sel baskınlarını önlemek amacıyla Cumhuriyet idaresinin inşa ettiği ilk baraj olması nedeniyle barajın inşası oldukça önemlidir.
Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış, insan kaynakları bakımından oldukça sıkıntılı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, böyle büyük bir eserin Türk mühendisleri, Türk işçileri ve bir Türk firması tarafından yapılması ve dönemin şartları açısından kısa bir sürede bitirilmesi de ayrıca vurgulanması gereken bir noktadır. Barajın yapıldığı dönemde, 1929 Dünya Ekonomik Buhranının etkileri ağır bir şekilde hissedilmektedir. Dünyanın böylesine ağır bir ekonomik bunalım yaşadığı dönemde, daha Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın yol açtığı mali sorunların da giderilememiş olduğu bir süreçte, millî kaynaklara dayalı böyle büyük bir eserin hayata geçirilmesi önemlidir. Ancak şu hususu da vurgulamak gerekir ki Avrupa kıtasındaki devletlerin ekonomik ve teknolojik düzeyi açısından gelmiş olduğu noktaya bakıldığında bir barajın inşa edilmesi çok da zor olmayan bir durumdur. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’nden almış olduğu miras ekonomik anlamda bir iflastır. Bu durum göz önüne alındığında baraj inşaatının kısa sürede başarılması önem arz etmektedir. Çubuk barajı havzasının yağış açısından çok zengin olmamasına rağmen barajın inşasının ayrı bir önemi vardır. Başkent Ankara’yı yaşanabilir kılmak en önemli hedef olarak gözükmektedir.
Ankara’da Atatürk Orman Çiftliğinin, Gençlik parkı inşaatlarının amacı da budur. Kurak ve bataklık başkenti ma’mur hale getirmektir. Ayrıca Çubuk Barajı’nın başlangıcından bitişine kadar ATATÜRK ‘ün bizzat ilgilenmesi de zikredilmeye değer önemli bir husustur.
Eksiklikler benim fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız efendim.