Atatürk’ün Enver Paşa’nın Moskova’dan yazdığı 26 Ağustos 1920 tarihli mektuba cevabı
Hatırlar mısınız? Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndaki Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın naaşı, ölümünün 74’ncü yılında Tacikistan’dan getirilerek İstanbul’da toprağa verilmişti. 4 Ağustos 1922’de Kızılordu tarafından öldürülen ve Tacakistan’a defnedilen Enver Paşa’nın naaşı 2 Ağustos 1996 Cuma günü THY ‘ye ait bir nakliye uçağı ile İstanbul’a getirilmişti.
4 Ağustos 1996 Pazar günü, Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL ‘inde katıldığı düzenlen devlet töreninde;
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı KARADAYI, I. Ordu Komutanı Orgeneral Hikmet KÖKSAL, 3. Kolordu ve Batı Garnizon Komutanı Korgeneral Edip BAŞER, İstanbul Emniyet Müdürü Kemal YAZICIOĞLU, Kültür Bakanı İsmail KAHRAMAN, Devlet Bakanı Abdullah GÜL, Sağlık Bakanı Yıldırım AKTUNA, Milli Savunma Bakanı Turhan TAYAN, DYP Ankara Milletvekili Ümit ERKAN, ANAP Bursa Milletvekili İlhan KESİCİ, CHP Samsun Milletvekili Murat KARAYALÇIN, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan ÇİTİCİ ‘de hazır bulunmuşlardı.
Törene, Enver Paşa’nın kızı Mahpeyker MAYAPETEK rahatsızlığı sebebiyle katılamamışsa da, Enver Paşa’nın kızı Türkan MAYAPETEK ‘in oğlu Osman MAYAPETEK, oğlu Ali Enver’in kızı Arzu SADIKOĞLU ile Enver Paşa’nın yakınları ve vatandaşlar katılmışlardı.
Şişli Camii’nde kılınan cenaze namazı sonrası gerçekleştirilen Askeri törenle Enver Paşa’nın naaşı bir top arabasına konularak törene katılan devlet erkânı ile birlikte Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ndeki “Anıt Mezara” defnedilmişti.Tören sırasında kalabalık içinde “Ülkücü Gençlik” imzalı pankart açan bir grup elleriyle kurt işareti yaparak tekbir getirmişlerdi. Aynı grup yürüyüş esnasında sık sık “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”, Yaşasın büyük Turan ülkümüz.” diye slogan atmışlardı. Abide-i Hürriyet Caddesi’nde, Mecidiyeköy ayrımına kadar süren yürüyüşün ardından Enver Paşa’nın naaşı bir ambulansa konularak toprağa verileceği Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ne götürüldü. Sonradan, Kültür Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın katkılarıyla yapılan “Anıt Mezara” belediyenin 7 Milyar lira harcandığı öğrenildi.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Anıt Mezar” da bir konuşma yapmış;
…- Enver Paşa’nın naaşının ölümünün 74. Yıldönümünde Türkiye’ye getirilmesinin çok anlamlı olduğunu belirterek; Enver Paşa’nın hatası ve sevabı ile yakın tarihimizin önemli simalarından biri olduğunu vurgulamış, tarihin geçmişte kalmış olayları yargılayıp doğru kararlara varacağından kimsenin şüphesi olmadığını…
Enver Paşa Türk halkının gözünde bir kahramandır. Milletimizin bu duygusuna gösterdiğimiz saygının bir nişanesi olarak Tacikistan ‘daki kardeşlerimiz tarafından mezarı evliya türbesi gibi ziyaret edilen Enver Paşa’yı oradan alıp bu tarihi mekâna, Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ne, kendi arkadaşlarının yanına getirmiş bulunuyoruz. Böylece Enver Paşa’nın vatan hasreti ve sürgün süresi son bulmaktadır.” Demişti.
Hasret ve sürgün süresi 4 Ağustos 1996 tarihinden bu yana biten Enver Paşa, Talat ve Mithat Paşalarla birlikte yatan, henüz yirmi yedi yaşında bir bayrak, bir efsane kahramanı olan Binbaşı Enver kimdi?
Asıl adı İsmail Enver’di.
12 Kasım 1881 İstanbul doğumluydu.
Hacı Ahmet – Ayşe çiftinin altı çocuklarından en büyüğüydü…
“Enver, Nuri, Kamil, Ertuğrul, Hasene ve Mediha.”
Enver, baba tarafından Gagavuz Türklerindendi!
…-“Hülasa Enver Paşa’nın yedinci atası, Hıristiyan Gagavuzlarındandı. Şecere tablosunda, en başta görülen Abdullah KİLLİ, bu soydan Müslümanlığa dönen ilk soy büyüğü olarak bilinir.” (Şevket Süreyya AYDEMİR, Enver Paşa, 1993, c.I, s.183)
Enver’in kendisinden yaşça küçük amcası Halil Paşa’nın, Akşam gazetesinde 1967 yılının Ekim – Kasım ayları arasında yayımlanan anılarında ailesine ilişkin şu bilgileri vermektedir:
…-“Ceddimiz Kırım’dan gelmiştir. Kırım hanlarının sarayına öteden beri ve bilhassa kadın eşyası satan bir yemeniciymiş. Bu yakışıklı delikanlı Hıristiyan olduğu için, harem dairesinde kimse ondan kaçmazmış. Bu sırada Kırım hanının yakınlarından bir kız, ona gönül vermiş. Nihayet evlenmelerine karar verilmiş. Yemenici delikanlı Müslümanlığı kabul etmiş. Evlenmişler. Bu yemenici Rum değil, Rumen değilmiş. Şu halde Rum veya Ulalı olmayan, Türkçe konuşan bu Hıristiyan, Romanya’da yaşayan ve dini Hıristiyan olan Gagavuzlardandı.
Bu evlenmeden sonra Ruslar, Kırım’ı istila etmişler. İşgal üzerine, ceddimiz karısıyla beraber, Tuna ağzında Kilya şehrine göçmüşler. Rumların Romanya’yı işgalinden sonra da dedelerimizden Kahraman Ağa, Karadeniz’in Türkiye kıyılarındaki Abana’ya hicret etmişler.”
Müslümanlığı seçen yemenici, “Abdullah KİLLİ” adını almıştı. Onu sırasıyla, Kocaağa KİLLİ, Kahraman Ağa, KİLLİOĞLU Hüseyin Ağa, Hacı Mustafa KAPLAN ve nihayet Hafız Kamil Efendi takip etmişti.
Enver’in babası Hacı Ahmet, Hafız Kamil Efendi’nin oğluydu.
Enver, ilköğretimine İstanbul’da başladı ve sonra askeri rüştiye ve idadiye Manastır’da devam etti. 1899’da Harbiye’den, 1902’de de Kurmay Subay olarak Erkânı Harbiye’den mezun oldu. 3. Ordu’ya atandı.
1 Ocak 1914’de Paşa olan Enver, kabineye Harbiye Nazırı olarak girmişse de, Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir süre sonra da Başkumandan Vekilliği yetkilerini de elinde toplamayı başarır. Naciye Sultan ile evlenip saraya, Padişaha damat oluşu da bu safhaya rastlamaktadır.
Kardeşim efendim,
Bundan on gün evvel Moskova’ya vardım. Burada tesadüf ettiğim delegelerimizle görüştüm. Memleketin menfaatine ait bazı meselelerin haline muvaffak olduklarını görerek memnun oldum. Ben, İslam muhitinde teşkilat icrasıyla memleketin kurtarılması uğrunda çalışmak maksadıyla buraya geldim. Sovyet Hükümeti erkaniyle görüşerek kendilerini de fikrime muvafık buldum. Esasen Ruslar, Komünizm şeklinde olmasa bile İngiltere aleyhindeki ihtilal hareketine yardım etmeyi prensip olarak kabul etmişlerdir.
İtalya Ekonomik Bunalımla Yüzyüzedir; Buradaki teşebbüs ve icraatından ara sıra sizi haberdar ederim. Avrupa umumi ahvali pek karışıktır. Bu husustaki mütalaalarını yazmadan evvel Avrupa hükümetlerinin bugünkü vaziyetini arz edeyim. (Almanya) Sosyalistler ekseriyet ve nüfuzlarını kaybettikleri için hükümet Nasyonalistlerle Demokratlar elinde bulunuyor. Almanya Almanya’ya imza ettirilen sulh şartlarının uygulanması mümkün olmadığı için ülke her gün bir suretle tazyik ediliyor. Ve vakit kazanmak için her şeyi kabul ediyorlar.
Almanların 5-6 ay sonra Fransızlarla harp etmeleri muhtemeldir. İtalyanlar ise harpten pek çok zararlı çıktıkları ve bugüne kadar hemen her gün İngiliz tazyikine uğramakta oldukları gibi ekonomik buhran ile de karşı karşıyalar. Buhrana bir çare de bulamadıkları için iç durumları karışıktır. Bu yüzden antant aleyhtarlığı ile ün yapmış olan Civiliti’yi iktidar mevkiine getirmeyi mecbur eylemişlerdir.
Dâhili ve harici buhran nedeniyle pek zayıf kalan İtalyanlar kendilerine istinat edecek bir kuvvet arıyorlar. Ve İngiltere aleyhinde harp eden sizleri tabii bir yardımcı sayıyorlar.
Bu vaziyetten istifade için Roma’ya bir kişi gönderilirse gerek hükümetle, gerek hükümet dışındaki kişilerle münasebet kurulursa Anadolu için silah vesaire sağlanması pek kolay olur.
Edip Bey’in çalıştığını biliyorum. Macarların halen aşırı Nasyonalist olan hükümetleri mücadelesine devam için Almanya, Bulgaristan, Rusya, Türkiye ile anlaşma yapmaya ve bu suretle antant aleyhinde harekâta mütemayil olduğu aldığım bir mektuptan anlaşılıyor.
Hulasa, bütün Avrupa’da İngiliz aleyhtarlığı umumi bir şekil almış ve Fransa ile İngiltere’ye karşı memnuniyetsizliğini ara sıra bazı vesilelerle izhar edegelmiş ise de Almanya’dan çekindiği için İngiltere’den uzaklaşmak cesaretinde bulunamıyor. Hakikate, Suriye meselesiyle umumi ekonomik meseleler vesairede Fransızlarla İngilizler arasındaki anlaşmazlık gizlenecek gibi değildir.
İngiltere Deniz Hâkimiyetini Kaybedecektir;Amerika’nın beş sene sonra İngiltere’den daha kuvvetli bir donanmaya sahip olacağını tahmin ettiği için deniz hâkimiyetini kaybedecek olan İngiltere bu kadar müşkülat içinde kendisi için hayatı meselelerden olan Amerika vaziyeti de başkaca telaş ve endişeye sokmuştur.
İngiltere’nin vaziyetine gelince; İngiltere, İrlanda meselesiyle pek ciddi süratte meşguldür. İranlılar İngiltere için ciddi şekilde tehlike arz etmektedir. İngiliz amelesinin bu günkü durumu da İngiliz Hükümetini düşündürecek bir haldedir. Bunlardan başka Mısır, Hindistan ve Irak’taki harekât daha buna eklenince İngiltere’nin dâhili vaziyeti pek müşkül bir hale gelmiştir. Dâhili müşküllerini gidermek için uğraşmaya mecbur olan İngiltere, iç ve dış hoşnutsuzluğu sonradan alacağı şekil hususunda düşünmek mecburiyetinde kalması, harici meselelerle daha ziyade şiddet gösterilmesine mani olacağını zannederim.
Rusya’ya gelirken Rus ordularının muhtelif silahlar ile donatılmış olduklarını gördüm. Ve Sovyet Hükümeti’nin dahi dâhili ve harici müşkülat içinde olduğunu öğrendim. Ruslar, antantların tesiriyle daimi muharebe ile meşgul içinde olduğu için bu müşkülat tabiidir. Mamafih Ruslar dünya emperyalizmine karşı mücadelede bulundukları için daha bir müddet bu muharebelerle uğraşmaları zaruridir. Muharebeleri daha muntazam bir biçimde idare maksadıyla Ruslar, Almanlardan silah satın almayı arzu ediyorlar. Buna ben aracılık ettim ve Almanya’ya bunun için bir adam gönderildi.
Sovyet Hükümeti, Macarlarla da anlaşmaya taraftardır. Avrupa’nın kısaca şu bildirdiğim şu ahvalinin bizim için pek müsait olduğunu zatıâlileri de takdir buyurursunuz. Lakin bu vaziyetten istifade için Avrupa’nın tamamen karışacağı zamana kadar müdafaada sebat ve mukavemet gösterilmek zaruridir. Berlin’deyken umum İslam âleminde antant aleyhinde mevzii bazı harekâttan başladığını görmüş ve bir teşkilat tabi olmamakla beraber maddi yardımlardan da mahrum olan bu İslam hareketlerinin birleştirilmesini düşünmüş ve arkadaşlarla görüşerek birleştirilmesine karar verilmişti.
İslam Mücahitleri Moskova’da Toplanıyor; Bu İslam hareketlerinin Avrupa’da bulunan delegeleriyle ve bilhassa Hintli Mehmet Ali ile ilişki kuruldu. Bu görüşmeler neticesi bu hareketlerin bir memleket idaresini kendileri de kabul ederek her tarafın delegelerinden oluşan bir cemiyet kuruldu. Sonradan bu cemiyetin Rusya dâhilinde çalışması işlerimizi daha verimli bir hale getireceğini düşünerek buraya gelişimde görüştüğüm Hariciye Komiseri de bu fikrimi kabul ettiği için cemiyet azasının buraya gelmesini yazdım.
Benden evvel Moskova’ya gelerek Afganistan’a gitmek üzere hareketle halen Taşkent’te bulunan Cemal Paşa’dan aldığım mektupta kendisinin Taşkent’te iyi kabul olduğunu ve orada bulunan muhtelif İslam memleketleri delegeleriyle görüşerek umumun fikrimize katıldıkları yazılıyor.
Cemal Paşa, mektubunda Afgan ve Buhara vaziyetinden de bahsediyor. Afganistan’da tüfek ve mühimmat varsa da topları seri ateşe olmadığı gibi Afgan Ordusu’nun gerek teşkilatı, gerek harp kıymeti noksan bulunduğunu yazıyor ki benim de buradaki Afganlardan aldığım malumat da bu dairededir. Afganistan dâhilinde telgraf kurulmamış. Bir iki ehemmiyetsiz yoldan başka hiçbir bayındırlık eseri vücuda getirilmemiş. Kısacası tamamıyla ilkel şekilde kalmıştır. Afganistan Ordusu’nu düzenlemek, bayındırlık vesaire gibi memleketin diğer esaslı işlerinde bir hayat uyandırmak mümkün olacağı inancındayım.
Buhara’da aydınları aydın oldukları için asıyorlar. Cemal Paşa’nın mektubunun Buhara’ya ait kısmı çok garip ve dikkate şayandır. Buhara’nın şimdiye kadar medeniyet eserlerinden henüz hiçbir şekilde nasibini almamış olduğunu öğreniyoruz. Buhara halen cahil mutaassıp ulema elinde bulunuyor. Memlekette biraz aydınlanmış olanların kâfirliğinehükmedilerek birçok kötü muamelelere ve bazı sebeplerle idama bile maruz kaldıkları anlaşılıyor. Büyük bir İslam kütlesinin ortasında bulunan Buhara, İslam için cidden bir leke olmakla beraber civar içinde Hivelilerin buradaki delegeleriyle de görüştüm.
Bunların da gerek ilim ve irfan ve gerekse diğer ilerleme ve medeniyet için hiçbir teşebbüste bulunmadıkları ve o kadarını haiz olmadıkları anlaşıldı. Mamafih buradaki İslamlar arasında kendini gösteren ilerleme cereyan er geç bunları sürükleyecektir.
Buradaki İslamlar arasında en çok terakkiye istidadı olan Azerbaycan, Komünizm cereyanından kendisini kurtaramayarak istiklalini tanıyacağını bana vaat ettiği cihetle Azerbaycan’ın az zaman içinde terakki edeceğinde ümitliyim.
Kırım’da da ayrıca Sovyet – Tatar Cumhuriyeti teşekkül edecektir. Troçki’nin muavini olan İskalatiski ile görüştüğüm zaman Azerbaycan Ordusu’nun yeniden teşekkülüne ve bu ordunun Anadolu’ya yardıma taraftar olduğunu anladım. Ben bugün Bakü’ye gidiyorum. Orada ordunun yeniden teşekkülüne ve memleket için faydalı olmaya çalışacağım. Zatıâlinize faydalı olur ümidiyle bu malumatı yazdım.
Hürmetle gözlerinizden öper ve muvaffakiyetinize her zaman dua ederim kardeşim efendim.
Enver;
Mustafa Kemal ise Enver Paşa’nın 26 Ağustos’ta Moskova’dan yazıp gönderdiği mektubuna 4 Ekim 1920 günü aşağıdaki mektupla yanıt verir;
4 Ekim 1920
-…”Kardeşim,
Avrupa umumi ahvalisine ve Şarkta yapmayı düşündüğünüz teşkilat ve neşriyata dair 26 Ağustos 1920 tarihi ile Moskova’dan gönderdiğiniz mektubu aldım. Garp devletlerinin dâhili vaziyetleriyle karşılıklı münasebetlere ait verdiğiniz bilgiler bu konuda işittiklerimize ve Şarkta İslam memleketlerinde beliren milli hareketlerin birleştirilmesi teşebbüsü hakkında verilen izahat esas maksatlarımıza uyduğu için pek ziyade memnunluğumuzu mucip oldu.
Şark dünyası üzerinde “bilaistirkap” (rakipsiz) manevi nüfuzunu kurmaya Umumi Harp yüzünden memlekette bozulan iktisadi muvazeneyi bu suretlerinde ederek Bolşeviklik cereyanını Garbi Avrupa’da imhaya çalışan İngiltere Hükümetinin pek mahirane (ustaca) olan bu büyük teşebbüsüne fiili ve ciddi bir surette karşı koyabilecek yegâne İslam Hükümeti ve Türkiye Devleti olduğu için Garp emperyalizm ve Kapitalizmin en ziyade taarruz darbeleri bittabi Anadolu üzerine çevrilmiş bulunuyor.
Yüksek malumları olan noksan vasıtalarla şimdiye kadar bu haince taarruzlara karşı koyan Ankara Hükümeti, çarpışmanın uzun müddet devamı halinde muhtemel akıbetleri düşünerek Doğu’da bir istinat noktası temini lüzumuna kanaat getirmiş olduğundan Bolşevik Rusya Cumhuriyeti ile müşterek maksadın teminine ait bir anlaşma akdine teşebbüs etmiş, yüksek mektuplarında memnunluk verici bir dille anlatıldığı gibi bu teşebbüs de başarı noktasına yaklaşmış bulunuyor. Ancak böyle bir anlaşmanın ebediyen kurtuluş gayesini temin içim meyvelerini verebilmesi taraf ve değerin sonradan herhangi bir sebeple veya eski alışkanlığın tesiriyle yavaş yavaş fikir ve maksat değiştirmemesine bağlı ve bu da Hilafeti haiz olmak itibariyle bütün İslam âlemi üzerinde nüfuz sahibi olan Türkiye Devleti’nin bu asırlar görmüş nüfuzunu, aynı ırktan bulunsun bulunmasın, bilcümle Şark İslam kavimleri üzerinde zahmetsizce devam ve hatta arttırabilmesine bağlıdır. Binaenaleyh İslam ülkelerinde beliren milli hareketleri bir takım hususi teşkillere bağlamak suretiyle derleyip toplamak ve birleştirmek hususundaki tasavvur ve teşebbüsler milli davamızın kati galebesi bakımından her cihetle faydalı ve şükrana şayandır.
Bu hususta sarf edilecekmesai ve hizmetlerin icraat neticesi xxxxdüşmanımız olan İngiltere’nin “tahrib-i bünyan ve takdim-i saltanata” matuf olacağından başarı elde edilebilmesi halinde, bütün medeniyet dünyasının ve bilhassa Şark âleminin bugünkü çehresini değiştirecek mahiyette olan bu muazzam teşebbüsün insani idaresi biliştik- kak ve herhaldeTürkiye Devleti’nin yedd-i tedbir ve siyasetinde bulunmak ve ileride istiklal ve belki milli mevcudiyetimize muaruz olabilecek diğer yabancı bir devlet ve milletin elinde emellerine oyuncak olmamak (ihtimali) uzaktır.
Bu itibarla masdar-ı mesai ve itibar olacak merkez İslami teşkilatının Rusya’da mı yoksa diğer bir tarafsız memlekette mi bulunması düşünülmeye değerdir.
Bu esas ve bu suretle taayyün ettikten (belirlendikten) sonra nazarı dikkatten uzak tutulmaması lazım gelen diğer bir nokta daha kalır ki o da Türkistan, Afganistan ve Acemistan gibi İslam memleketlerinde eserleri şimdilik rüşeym halinde (tohum, oğulcuk) tecelli eden milli hareketin tevhit (birleştirme) ve tanziminde (düzenlenmesinde) sarf edilecek mesai ve icraatın ve bunda rekber ittihaz edilecek emel ve maksatların Rusları şüphe ve endişeye sevk etmesi için Panislamizm şekil ve suretinde izharından çekilmesi maksada da uygun olacağı veçhile İslam ve Gayrüislam bütün Şark kavimlerini çiftlik hayvanları menzilesine indirmek isteyen İngiltere tahakkümüne karşı insanca temin-i mevcudiyet ve istirdad-ı hak ve istiklaliyet (hak ve bağımsızlığı geri alma) mücadelesi şeklinde gösterilmesine bilhassa dikkat ve ehemmiyet atfedilmesi hususudur.
Böyle bir maksat üzerinde ve bu şekil ve suret altında teşvik ve tanzim edilecek milli şark harekâtı için asli hedef İngiltere‘yi Hindistan’dan tart ve uzaklaştırmaya müncer olacak büyük ve müşterek bir hareket ihdası olduğuna ve bu iştiraki mesai ve harekette en büyük amil ve müessir Türkiye’nin asırlardan beri bütün Asya ve bilhassa şark dillerinde destan olan şeref ve manevi nüfusu bulunduğuna göre oralardaki teşkilatın buralardaki kararlar ve icraat ile ahenk birliği olması lüzumu izaha muhtaç değildir.
Şu halde Ankara Hükümeti, tecelli ve temadisini candan ve gönülden temenni ettiği muvaffakiyei-i devletlerine ait teşebbüsat ve icraat hakkında muntazaman verilecek malumat ve tafsilata her zaman intizar edeceği gibi mevcudiyetini muhafaza, millet ve asrın gereklerine göre devlet binasını devam ettirmek hususunda buraca vaki olacak teşebbüsler ve icraat hakkında da bilmukabele muntazaman malumat itasından geri durulmamak suretiyle maksat ve işbirliği ahengini temin etmeyi pek münasip görür.
Evvelce Moskova’da iken Cemal Paşa’dan alınıp Taşkent’e hareketi haberi üzerine cevabı tehir edilmiş olan mektuba da bu mealde bir cevap gönderilmiş ve fakat Afganistan Ordusu’nu temsik (ıslah)için istediği zabitan heyetinin, mütemadi faaliyette bulunan Garp ve Cenup cephelerimizdeki kati lüzumuna binaen şimdilik tebrik ve izamıma (ayırıp gönderilmesine) imkân bulunmadığından bittabi bu husus hakkında itizar beyan edilmiştir.Bir mektup da Almanya’da Talat Paşa’ya gönderilmiştir. Cenab-ı Hak cümlemize muvaffakiyetler ihsan eyleye.
T.B.M.M. Reisi Mustafa Kemal
Görselde; Askeri Müze ve Sitesi Komutanlığı Harbiye’de bulunan Enver Paşa’nın üniformasını görmekteyiz.
ATATÜRK, Kasım 1918’de ülkeyi terk eden Enver Paşa için demiştir ki;
-…”Enver Paşa, herhalde zamanın en kuvvetli bir adamı olması lâzım gelir. Bunun aksini ispat edecek elimizde hiçbir vesika yoktur. Tersine kuvvetini gösterecek bir vesika vardır ki, o da Enver Paşa’ya mevkide iken kimsenin ona karşı gelememiş ve ancak o memleketi terk ettikten sonra birtakım insanların başlarını kaldırabilmiş olmasıdır. Böyle bir şahsın kuvvetli olmadığını söylemek lüzumsuz ve mânasız bir iddia sayılmaz mı?
Ben ömrümde ve askerlik hayatımda hiçbir zaman Enver Paşa ile yakından işbirliği yapmadım ki bundan sonra böyle bir iştirak peşinde koşayım.”
Yararlanılan Kaynaklar:
Eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız efendim.