Öğrenciliğim boyunca NASA fotoğraflarına hayranlıkla bakmışımdır. Binlerce kilometre uzaktan çekildiği “iddia edilen” Dünya fotoğrafları herkesi kendine hayran bırakır. Ben öğrenciyken NASA’nın Pathfinder programı biteli kısa bir zaman olmuştu, popüler bilim dergilerinden yayınlanan fotoğrafları duvarlarımıza asar, sınıfta her bir ayrıntısını konuşurduk. Fotoğrafçılık ve bilgisayar temelli görüntü işleme teknolojileri hakkında pek fazla bir şey bilmeyenlerin, bu fotoğrafların gerçekliğinden şüphelenmeleri beklenmez. O zamanlar NASA’nın bilimselliğinden şüphelenmek için hiçbir sebebimiz yoktu. Dünya toz pembeydi. Bilimin, küresel siyasete ve para oyunlarına alet edileceği aklımızın ucundan geçmezdi. Herkesin en az bizler kadar idealist, bilimsel dünya görüşlü kişiler olduğunu kabul ederdik.
Üniversite yıllarımda fotoğrafçılıkla ilgilendim, üniversiteden sonra ise yazılım uzmanlığı eğitimi aldım ve deyim yerindeyse rüya bitti, gerçeğe uyandım. Uzay fotoğrafçılığının çok teknik bir iş olduğunu biliyorum fakat Dünya’nın tamamının tek bir kareye sığdırıldığı bir tane orijinal fotoğraf olmadığını fark etmek bir astronom için yıkıcı oluyor. NASA’nın Dünya’nın tamamını gösteren “Blue Marble” fotoğraf serisinin tamamı kompozit görüntüler, yani yüzlerce, binlerce fotoğrafın bir matematik modelleme ile bir araya getirilerek işlenmesiyle oluşturulmuş görüntülerdir. NASA uzmanları da bunu inkar etmiyorlar zaten, “öyle olması gerekiyor” muş..
Peki neden?
Çünkü Dünya’nın tamamını, geniş açı lensleri kullanmadan, insan gözünün görüş açısıyla tek bir kareye sığdırmak için, yani başka bir deyişle, bir insan evladının Dünya’nın tamamını “görmesi” için Dünya’dan 40 – 50 bin km kadar uzaklaşması gerekiyor. Daha yakın mesafelerde geniş açılı lensler ile de bu görüntü oluşturulabilir fakat bu durum da fotoğrafın bilimselliğine zarar veriyor. Çünkü geniş açılı lensler görüntüyü büker. Gerçeği yansıtmaz. Hemen bir örnek verelim:
https://eoimages.gsfc.nasa.gov/images/imagerecords/46000/46820/ISS025-E-09858_lrg.jpg
Yukarıdaki fotoğraf ünlü bir NASA fotoğrafıdır. Ufuk çizgisinin eğimine bakılacak olursa, Dünya’dan sanki birkaç bin km mesafeden çekilmiş izlenimi veren fotoğraf aslında Uluslararası Uzay İstasyonu ISS’ten yani 400 km irtifadan çekilmiştir. 400 km irtifadan bakan bir insan gözü bu manzarayı bu şekilde görmez, ufuk çizgisini çok daha düz görecektir. Görüntüyü çeken astronotun gözü muhtemelen şöyle bir manzara görüyor olmasına karşın…
..daha fazla alanı görüntülemek amacıyla kullanılan geniş açı lensi, ufuk çizgisini bükmüş ve gerçekte olduğundan çok daha yüksek bir irtifadan görüntü alınıyor izlenimi uyandırmıştır. Bu fotoğrafın bir NASA fotoğrafı olmasına güvenen örneğin bir astronomi öğrencisi, fotoğrafı bilimsel bir sunumda kullansa ve sunumu izleyenlerden birisi, Dünya’nın yaklaşık dörtte birinin Akdeniz’den ibaret mi olduğunu sorsa, eğer öğrencimizin de yeterli fotoğrafçılık bilgisi yoksa, sanırım o öğrencimiz mahcup olurdu. Ufuk çizgisini normalde olması gerektiğinden çok daha fazla “küre” göstermek bir astronot için basit bir eğlence olabilir fakat bilimsel sorumluluğu bulunan kişilerin daha düşünceli davranmaları gerekir. Çünkü bilimin bir izzeti vardır, bilimsel veri üzerinde keyfi oynamalar yapılmamalıdır.
Keyfi oynamalar demişken, bahsetmeden geçemeyeceğim bir konuyu da burada kısaca belirtmek isterim: NASA’da görev yapan sevgili görüntü işleme uzmanları.. Binlerce fotoğrafı bir araya getirerek kompozit görüntüler oluşturmaya uzun uzun günlerinizi harcadığınıza şüphe yok ama; uzun mesailerinizin ürünü olan şu Dünya “fotoğrafına” bakıyorum da…
http://www.nasa.gov/sites/default/files/thumbnails/image/187_1003705_americas_dxm.png
..fotoğrafın orijinal NASA linkini veremeyecek olsam, kimse göreceği şeye inanmazdı herhalde fakat, sevgili NASA uzmanları..fotoğrafı ters çeviriyorum ve gördüğüm şeyin ne amaçla yapıldığını sormak zorundayım:
Gezegenimizin üzerine neden SEX yazıyorsunuz kardeşim?
Sizin amacınız nedir?
Belki NASA’nın ve ABD’nin, Dünya’nın yaklaşık yarısını kapladığını düşünmemizi istiyor olabilirsiniz fakat…
http://apod.nasa.gov/image/1201/bluemarbleearth_npp_8000.jpg
..biz biliyoruz ki bu fotoğraf gerçeği yansıtmıyor. Olsa olsa sanatsal bir çalışmadır herhalde fakat sorun şu ki biz NASA’dan sanat beklemiyoruz. Siyasi propaganda da beklemiyoruz. Gerçeği yansıtan görüntüler bekliyoruz. Gerçeğin biraz daha şöyle görünmesini beklerdik:
Gelelim asıl konumuz olan Mars fotoğraflarına:
NASA, 2004’te Spirit ve Oportunuty, Ağustos 2012’de ise Curiosity araçlarını Mars’a indirdiğini duyurdu. 60’lı yıllardan bu yana NASA, Mars yüzeyini görüntüleme görevleri için yakın geçiş ve yörünge araçları yollamaktaydı fakat Curiosity aracı, Mars Roverları serisinin zirve noktası olarak takdim edildi tüm dünyaya. 900 kiloluk, otomobil büyüklüğünde bir araçtan bahsediyoruz.
Curiosity aracını taşıyan roket Kasım 2011’de fırlatılmıştı, yaklaşık 7 aylık bir yolculuk sonunda Mars’a iniş yaptığı ve 5 yıldır görev yapmakta olduğu söyleniyor Curiosity aracının.
Peki bu aracın gerçekten Mars yüzeyine iniş yaptığının kanıtları nelerdir?
NASA’nın yayınladığı Mars fotoğrafları elbette. NASA’nın resmi internet sitesinde, ham görüntüler, bilimsel amaçlı kameraların aldığı görüntüler dahil olmak üzere, binlerce Mars fotoğrafı yayınlanmıştır. Fakat şunu söylemek mecburiyetindeyiz ki, bazı tutarsızlıklar, dikkatli araştırmacıların gözünden kaçmamaktadır. Bu araştırmacılardan Richard D. Hall bu görüntülerin bazılarının Dünya’mızda çekilmiş görüntüler olduğunu kanıtladığını, dolayısıyla Curiostiy aracının, Mars’a ulaşıp ulaşmadığının şüpheli olduğunu düşünüyor. Bahsi geçen fotoğraflara, NASA linklerini de vererek bakalım:
Image PIA16204
https://www.nasa.gov/images/content/694114main_Watkins-2-pia16204_full.jpg
Bu fotoğrafı ilk açıp baktığımda, kız kardeşim yanımdaydı, “Nedir bu?” diye sordu, “Curiositiy’nin Mars’tan gönderdiği fotoğraflardan birisiymiş, NASA’nın internet sitesinden indirdim, fotoğrafta bir sıçan varmış diyorlar” dedim. Bilgisayarımda tam ekran olarak açtığım fotoğrafa şöyle 2-3 saniye kadar baktı ve “İşte şurada..” dedi.. Hayvanlarla arası biraz iyidir..
Görüntüde sol kenara yakın, iki taşın arasında kemirgen benzeri bir hayvan açıkça görülüyor. Göremeyenler için gösterelim:
Kanada Devon adasındaki Mars görevi test sahası hakkında bilgi sahibi olmayanlar, görüntüdeki şeyin bir “taş” olduğunu söylemek mecburiyetinde kalırlar. Akıl ve mantıklarını, otoriteye teslim ettikleri için, bir sıçana ait görüntüyü gözleriyle gördükleri halde “bu bir taştır” demekten başka çareleri yoktur. Bu arkadaşlara NASA da yardım etmez, “hayır bu bir sıçandır”demez.. O arkadaşlar bir açıklama için NASA’nın gözlerinin içine bakarlar fakat o açıklama hiçbir zaman gelmez.. Gözleriyle gördükleri sıçana “sıçandır” diyemez bu arkadaşlar, çünkü NASA’dan icazet gelmemiştir.
Görüntüdeki hayvan Kanada Devon adasına mahsus bir tür olan Arktik sıçandır. Yardımları sebebiyle kendisine teşekkür ediyoruz 🙂
Kanada Devon adasında, Curiosity aracının bir prototipi olan K10 aracının testleri yapılmıştır. NASA bu tür test görevlerini asla görevin kendisi kadar duyurmaz ve tanıtmaz. Test sahasına “test sahasıdır” yazılı bir tabela konulduğu görülmemiştir. Test görevleri videolarında “bu bir testtir” ifadesi bulamazsınız, hatta mümkün olduğunca gerçekçi mekanlar hazırlamaya gayret eder NASA uzmanları.
Sıçan arkadaşın orijinal renginden de anlaşılacağı üzere, 16204 görüntüsü bir miktar “kırmızı” ya boyanmıştır.
Kanada’da çekilmiş bir görüntüyü, bir miktar kırmızıya boyayarak ve sanki bir veri aktarımı sonucu elde edilmiş gibi düzenleyerek NASA ne yapmaya çalışmaktadır?
Görüntüyü bir miktar “kızıllaştırma” nın başka örnekleri ile devam edebiliriz:
IDL TIFF filehttps://nssdc.gsfc.nasa.gov/planetary/image/mera_lander_med.jpg
Yukarıdaki fotoğraf 2011’de görevini tamamlayan Spirit aracına ait. NASA’nın internet sitesinde, fotoğrafla ilgili yapılan resmi açıklamayı da linki ile beraber paylaşalım:
“Bu mozaik görüntü, Mars keşif aracı Spirit’in panoramik kamerası ile, Mars Gusev kraterindekiColumbia Anıtsal İstasyonu’nda çekilmiştir. Bu muhteşem manzara, iniş aracından doğu tepelerine doğru muhtemel varış noktasına kadar Spirit aracının bütün yolculuk alanınıgöstermektedir…. Panoramik kameranın yeşil, mavi ve kızılötesi filtrelerinden elde edilen veriler, bu gerçek renkli görüntüyü oluşturmak için birleştirildi.”
https://nssdc.gsfc.nasa.gov/planetary/mars/mars_exploration_rovers/mera_images.html
Yani NASA bu örüntünün “gerçek renkli” olduğunu iddia etmektedir.
Bu fotoğraftaki NASA logosu masmavi oluncaya kadar renk düzeltmesi yapılacak olsaydı, fotoğrafın gayet Dünya benzeri bir yerde çekilmiş olduğunun görüleceğinden eminim.
NASA bunu niçin yapıyor? Kızıl gezegen yeterince kızıl değil mi?
Kızıl gezegen gayet kızıl. NASA’nın çekim yaptığı yer kızıl değil. Artık orası her neresiyse..
Birkaç NASA fotoğrafında benzer bir düzeltme yapıldığında, bu çekimlerin gayet Dünya benzeri bir yerde yapıldığı görülecektir.
Bazı Curiosity görüntülerinde ise açıkça hayvan kemikleri görülmektedir. Yine Devon adasında sıkça bulunan bir morsa ait kaval kemiği..
https://mars.jpl.nasa.gov/images/Mars-fossil-thigh-femur-bone-like-Curiosity-rover-mastcam-0719MR0030550060402769E01_DXXX-full.jpg
Omurga kemiğine benzer bir yapı..
https://mars.jpl.nasa.gov/msl-raw-images/msss/00109/mcam/0109MR0684022000E1_DXXX.jpg
Mars fotoğraflarında, organik yapılara ait olduğu izlenimi veren fosil benzeri şekillenme örneklerinin sayısı artırılabilir, odun, liken fosillerini andıran şekiller bulunabilir. Fakat biz burada en bariz bulguları vermeyi yeterli bulduk, daha tartışmalı olan örneklere şimdilik yer vermeye gerek yoktur.
Özetle, Curiosity fotoğraflarından birinde, gözündeki sürmeden, ensesindeki açık renk çizgiye kadar ayrıntısıyla görülebilen bir sıçan var, bir diğer fotoğrafta ise dört adet arka çıkıntısı rahatça sayılabilen bir omurga kemiği görülüyor.
Peki ne düşünmeliyiz? Mars’ta canlı yaşam vardır mı demeliyiz?
Aslında 1965 yılında Mars’a ilk yakın geçiş uçuşu yapılıncaya kadar, bilim çevrelerinin büyük bir çoğunluğu, Mars’ta en azından bitkiler düzeyinde canlı yaşam bulunduğunu düşünüyordu. Fakat 1965’ten itibaren Mars’a yapılan yakın geçiş ve yörünge görevleri sonucunda modern astronomi Mars atmosferi, iklimi ve yüzey yapısı hakkında daha fazla bilgi edindikçe, bu görüş terk edilmiştir. Mars atmosferi, Dünya atmosferinin %1’i kadar bir yoğunluğa sahiptir. Bu ince atmosferin de %95’i karbondioksittir. Mars atmosferinde yağmur oluşamaz, su sıvı halde kalamaz. Mars yörüngesi oldukça eliptiktir, rotasyon ekseni, ekliptik düzlemi ile 24 derece açı yapar, yani Dünya’da olduğu gibi yaz ve kış mevsimleri yaşanır. Güneş’e en yakın olduğu konumda, güney yarım küresi yaz mevsimi yaşar. Bu tarihlerde ekvator civarında sıcaklık 20 dereceye kadar yükselir. Mars’ın ortalama sıcaklığı – 60 derece kadardır. -195 dereceye düştüğü zamanlar da olur. Ayrıca Mars yüzeyi radyoaktiftir.
Yani modern astronomi, Mars’ta bildiğimiz anlamda canlı yaşam olmasının imkânsız olduğunu söylüyor. Hele ki Dünya’da görülen bir canlı türünün aynısını Mars’ta bulduğumuzu düşünmek daha da mantıksızdır. Dileyenler buna inanabilirler, fakat ben daha mantıklı bir şeye inanmayı tercih ediyorum: Bu görüntülerin Dünya’ya ait olduğuna.
Bir de bu gördüklerimizin “taş” olduğunu söyleyenler vardır ki, lafın en ağırını onlara söylemek gerekiyor aslında. Bence o adamlar astronomiyi bıraksınlar. Herkes bakabilir ama astronom görmelidir. Gözleriyle gördüğü sıçan için, bağlı olduğu akademik hiyerarşi içerisinde rencide olmamak amacıyla “bu bir taştır” diyen adamlar mantıklarını otoriteye teslim etmiş adamlardır. Hoca efendilerinin sözünden dışarı adım atamayan tarikat müritlerinden hiçbir farkları yoktur. Sadece üzerinden kandırıldıkları kavramlar farklıdır hepsi bu. Mantıksal sorgulamayı bırakmamızı isteyen her düşünce sistemi bir aldatmacadır. Mantığınızın kabul etmediği bir şeyi, sadece bilim adamları öyle söylüyor diye kabul etmek bilim değildir, dindir! Yeni dinleri bu adamlara hayırlı olsun! Daha fazlasını da söylemek mümkün fakat ben bu noktada Muaviye’nin dişi deve – erkek deve hikayesini anımsadığımı söyleyerek bu bahsi kapatmak istiyorum.
Başlangıçta sorduğumuz soruyu bir kez daha anımsayalım ve mümkün olan en mantıklı cevabı bulmaya çalışalım:
Mars’ın bir sıçan problemi var mıdır?
Hayır. Mars’ın bir sıçan problemi yoktur. NASA’nın bir gerçeklik problemi vardır.
Kaynakça