29 Ekim 2017 Pazar.
Bugün, Mustafa Kemal Atatürk ‘ün önderliğinde kurulan çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin 94’üncü yılını milletçe kutlamanın coşkusu içindeyiz. Her yıl 29 Ekim günü yenilediğimiz, azim ve kararlılıkla kutladığımız Cumhuriyetimizin bu yılki dönümünde de, başta ülkemizin kurucusu Büyük Önder ATATÜRK ‘ü, silah arkadaşlarını, kahraman şehit ve gazilerimizi şükranla anıyoruz.
Hepimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun efendim.
Bildiğimiz üzere, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk’u (Söylev), Ankara’da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2’nci Kurultayında, 15 – 20 Ekim 1927 tarihlerinde, 36 saat 33 dakikada okumuştur.
ATATÜRK, 6 gün sürecek olan belgelere dayandırdığı tarihi büyük Nutuk’una başlarken:
-…”Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak! İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur,” demiştir.
ATATÜRK, toplamda 36 saat 33 dakika süren ve 20 Ekim 1927 tarihinde son bulan Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2’nci Kurultayında tarihi büyük Nutuk’u, şu söyleviyle tamamlamıştır:
-…”Sayın Baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.
Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.
Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.” demiştir.
Biz gençlere emanet edilen Cumhuriyet’in, her şeyini kaybetmiş olan bir milletin, ulusal bağımsızlığını kazanmak için verdiği mücadeleyle elde ettiği ve büyük bir zaferin sonucu olduğu bilinciyle, Türkiye Cumhuriyeti’ne, kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ’e, ilke ve devrimlerine, her zaman ve her koşulda sahip çıkmakta bizlerin en büyük görevidir.
-…”Tarihi yaşadığımız gibi yazdık; fakat geleceği, Cumhuriyete inanlarla onu koruyanlara emanet etmek lazımdır” diyen ATATÜRK, Türk milletine yadigâr olarak bıraktığı büyük Nutuk’ta Cumhuriyetin ilanına karar verildiği günü şöyle anlatmıştır:
28 Ekim 1923 Pazar;
-…”PARTİ YÖNETİM KURULU DA KESİN BİR BAKANLAR KURULU LİSTESİ HAZIRLAYAMADI; 28 Ekim günü akşamüzeri toplantıda bulunan Parti Yönetim Kurulu beni çağırdı. Parti Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Bey idi. Parti adına Yönetim Kurulunca, bir aday listesi düzenlendiğinden ve Parti Genel Başkanı olduğum için bu konuda benim de düşüncemin öğrenilmesi uygun görüldüğünden, toplantıya çağırdıklarını bildirdi. Düzenlenen listeye göz gezdirdim. Bence uygun olduğunu, ancak bu listede adları bulunan kişilerin de oy ve onaylarını almak gerektiğini söyledim.
Bu önerim kabul edildi.
Sözgelişi, Dışişleri Bakanlığına aday gösterilen Yusuf Kemal Bey’i çağırdık. Yusuf Kemal Bey, bu listeye giremeyeceğini bildirdi.
Bunlar ve buna benzer kimi durumlardan anladım ki, Parti Yönetim Kurulu üyelerine, gerekenlerle daha çok görüşerek kesin bir liste saptamalarını öğütledikten sonra yanlarından ayrıldım.
Gece olmuştu.
Çankaya’ya gitmek üzere Meclis’ten ayrılırken koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşalarla karşılaştım. Ali Fuat Paşa, Ankara’dan ayrılırken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede “Bir ağırlama ve karşılama” başlığı altında okumuştum. Daha önce kendileriyle görüşmemiştim. Benimle görüşmek için geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa aracılığıyla kendilerine bildirdim.
İsmet Paşa ile Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman orada, beni görmek üzere gelmiş, Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Beylerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.
-…”CUMHURİYETİN KURULMASI KARARINI NEREDE VE KİMLERE SÖYLEDİM; Yemek sırasında: “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!” dedim.
Orada bulunan arkadaşlar hemen düşünceme katıldılar. Yemeği bitirdik. O dakikadan sonra, nasıl davranılacağı konusunda, kısa bir program belirleyip arkadaşları görevlendirdim.
Belirttiğim programın ve verdiğim yönergenin uygulanışını göreceksiniz.
Baylar, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı çağırmaya ve onlarla görüşme ve tartışmaya kesinlikle gerek görmedim. Çünkü onların gerçekte ve doğal olarak benimle bu konuda eş düşüncede olduklarından kuşkum yoktu. Oysa o sırada Ankara’da bulunmayan birtakım kimseler yetkileri olmadan, kendilerine haber verilmeden ve oy ve onayları alınmadan, Cumhuriyet ilan edilmiş olmasını bir dargınlık ve ayrılma nedeni saydılar.
-…”CUMHURİYETİN KURULUŞUYLA İLGİLİ YASA TASARISINI İSMET PAŞA İLE HAZIRLADIK;
O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar, erkenden yanımdan ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da konuk idi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir yasa tasarısı hazırladık. Bu tasarıda 20 Ocak 1921 günlü Anayasanın devlet biçimini belirleyen maddelerini şöylece değiştirmiştim:
Birinci maddenin sonuna: “Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisince yönetilir. Meclis hükümetin yönetim kollarını bakanlar aracılığıyla yönetir.”
Bundan başka, Anayasanın temel maddelerinden olan 8’nci ve 9’ncu maddeleri de değiştirilerek ve açıklanarak şu maddeler yazıldı:
“Madde: Türkiye Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Başkanlık görevi yeni Cumhurbaşkanının seçilmesine doğru sürer. Yeniden eski başkan seçilebilir.”
“Madde: Türkiye Cumhurbaşkanı, Devletin Başkanıdır. Bu kimliği ile gerek gördükçe, Meclise ve Bakanlar Kuruluna başkanlık eder.”
“Madde: Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Meclis üyeleri arasından seçer. Öteki bakanlar da başbakanca, yine Meclis üyeleri arasından seçildikten sonra hepsi Cumhurbaşkanınca Meclisin onayına sunulur. Meclis toplantıda değilse, durumun onayı Meclisin toplanacağı güne ertelenir.”
Bu maddelere komisyonda ve Mecliste din ve dille ilgili, bildiğiniz bir madde de eklenmiştir.”
-…”29 EKİM 1923 GÜNÜ HALK PARTİSİ GRUBUNDA YAPILAN GÖRÜŞMELER;Sayın Baylar, şimdi isterseniz yüksek kurulunuza, 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Ankara’da geçmiş olan olayı, kısaca anlatmaya çalışacağım.
Pazartesi günü öğleden önce, saat onda, Halk Partisi Grubu, Grup Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Bey’in başkanlığında toplandı. Bakanlar Kurulunun seçimi görüşmelerinde başlandı.
Başkan: “Yönetim Kurulu, hazırlık niteliğinde, Genel Kurulu sunulmak üzere, bir Bakanlar Kurulu listesi düzenlendi. Yönetim Kurulu kesin bir şey saptamış değildir. Karar sayın kurulumuzundur. Kabul ederseniz okunsun,” sözleriyle Genel Kurulu, Fuat Paşa’nın Bakanlar Kurulu Başkanı olarak bulunduğu bir liste sunar. Okunan listede, İktisat Bakanlığına aday gösterilen Celal Bey (İzmir) söz alarak; Bakanlar Kurulunun öneminden söz etmiş ve kendisinin seçilmemesini söylemiş. Özellikle; “Bu listede adları görülen kişiler çekilenlerden daha güçlü değildir. Bizden mutluluk ve yenilik isteyen ulus vardır. Her durumda yeniler eskilerden daha güçlü olmalıdır. Seçimde ivedilik göstermeyelim. Özellikle Bakanlar Kurulu seçimi için düşünelim,” görüşünde bulunmuş…
Saip Bey (Kozan) — Meclis Başkanlığına Fethi Bey, Bakanlar Kurulu Başkanlığına İsmet Paşa seçilmelidir… Demiş.
Ekrem Bey (Rize) — Yeni kurul, eski kurulun boşluğunu doldurabilecek mi? Bu konuda, Başkan Paşa Hazretleri olanaklıysa, düşüncelerini açıklasınlar, aydınlanalım görüşünü ileri sürmüş. (Ben, o sırada, Mecliste bulunmuyordum.)
Zülfü Bey (Diyarbakır) — Yetki, Parti Meclisindir. Bu hak, Grup Yönetim Kurulunun değildir. Parti Meclisi toplansın… İsteğinde bulunmuş…
Mehmet Efendi (Bolu) — Seçilecek Bakanlar Kurulu ancak bir ay sürebilir. Seçimlerin böyle sık sık yinelenmesi, ulus ve ülkeyi kötü ve güç bir duruma getirir. Bakanlar Kurulu çekilme nedenini açıkça anlatmazsa herhangi bir Bakanlar Kurulu seçimine katılmam. Nedeni anlayalım. Sonra seçelim.
Faik Bey (Tekirdağ) — Listede gösterilen adlar öncekilerden güçlü değildir. Parti Meclisi toplanıp bu sorunu çözümlesin.
Vasıf Bey (Manisa) — (İsmet Paşa’nın hizmetlerinden söz ettikten sonra,) Ülkeyi, ulusu ne için bırakıyor. Önderlerimiz bizi aydınlatmamıştır. Sayın Başkanımız (beni düşünmüş olacak) bizi niçin aydınlatmıyor, (demiş ve uzun konuşmalarda bulunmuş.)
Necati Bey (İzmir) — Ülkenin güvendiği kişilerin bizi bırakıp ayrılmalarını kabul edemeyiz. Sayın Başkanımız bizi aydınlatsın ve uyarsın. İçte ve dışta güçlü bir Bakanlar Kuruluna gereksinmemiz vardır.
Başkan Fethi Bey — Yönetim Kurulunun yaptığı bu liste, ne Paşa’nın ve ne de Yönetim Kurulunundur. (diye bir açıklamada bulunmayı gerekli görmüş.)
Doktor Ferit Bey (Bilecik) — Vasıf ve Necati Beylerin düşüncesine katılırım. Ülke sütliman değildir. İşleri gelişi güzel yapılacak bir seçime bırakmak olmaz. Güçlü kişilerden oluşan bir kurul seçilmelidir.
Recep Bey (Kütahya) —Arkadaşlar sözlerini bitirsinler, sonra Gazi Paşa Hazretleri düşüncelerini söylesinler. (daha toplantıda değildim.)
İlyas Sami Bey (Muş) —Sayın Başkanımız Gazi Paşa Hazretleri düşüncelerini söylesinler. Bunalımın doğduğu gün giderilmesi daha yararlıdır. Erteleme karışıklık doğurur. Bir Bakanlar Kurulu Başkanı seçelim. Yirmi dört saat süre verelim. Arkadaşlarını bulsun, güçlü bir hükümet ortay çıksın.
Abdurrahman Şeref Bey (rahmetli İstanbul Milletvekili) — Kimi arkadaşlar kaygılanıyorlar. Bu, her ülkede olagelen bir şeydir. Hepimizin amacı yurdun mutluluğudur. Bir makine kurup tıkır tıkır işletmiyoruz. Bu da doğru. Güçlü bir hükümet nasıl bulmalı, hastalığı nasıl ortaya çıkarmalı? Anayasamızı göz önünde tutalım. Hükümetin görevini belirleyelim. Meclis görüşlerini söylesin. Ondan sonra Başkan Paşamız da düşüncelerini açıklasınlar. Bir sonuç çıkaralım herkes bir işe yarar. Herkesi yaradığı işte kullanmalı. Kişilerden söz etmeyelim. Yüksek amaçlarda birliğiz. Başkan Paşa Hazretleri görüşlerini açıklasınlar.
Eyüp Sabri Efendi (Konya) — Kesinlikle bir seçim karşısındayız. Eski Bakanlar Kurulu seçilse bile, yeniden görev kabul etmeyeceklerine karar verdiklerini işitiyoruz. Bu kararı Yüksek Meclis Bozmalıdır.
Recep Bey (Kütahya) —Üç ana noktadan söz edeceğim. Birincisi biçim, ikincisi çalışma eksikliği, üçüncüsü duygusal birliğimizde ortaya çatlaklık. Biçimlerde eksiklik olursa iyi sonuç vermez. Elde bulunan listedeki değerli arkadaşlar hangi zamanda, hangi biçim altında çalışacaklardır bilinmiyor. Güçlü bir kişinin kendi arkadaşlarını bularak güçlü bir hükümet kurması gerekir.
(Recep Bey özellikle bu son düşünce üzerinde uzun konuşma ve açıklamalarda bulunmuş.)
Talat Bey (Ardahan) —Recep ve Abdurrahman Şeref Beyler pek güzel açıkladılar. Bakanlar Kurulu Başkanının görevi nedir? Görev ve Sorumluluk Yasasını daha çıkarmadık. Gazi Paşa Hazretleri bizi aydınlatsınlar demiş.
-…”BEN, GENEL BAŞKAN OLARAK SORUNUN ÇÖZÜMLENMESİYLE GÖREVLENDİRİLDİM;Başkan, bundan sonra görüşmenin yeterliliğini oya koymuş. Görüşme yeter görüldükten sonra bir takım önergeler okunmuş. Bu önergelerden, Kemalettin Sami Paşa’nın önergesi kabul olunmuş. Bu önergenin içeriğine göre ben, Genel Başkan olarak sorunu çözümlemek için genel Kurulca görevlendiriliyorum.
Görüşmeler sırasında, Çankaya’da, konutumda bulunuyorum. Kemalettin Sami Paşa’nın önergesinin kabul edilmesi üzerine, toplantıya çağrıldım. Toplantı salonuna girer girmez doğru kürsüye çıktım, kısaca şu görüşü ve öneriyi ileri sürdüm:
“Baylar, dedim, Bakanlar Kurulu seçiminde görüş ayrılığına düşüldüğü anlaşılmıştır. Bana bir saat süre tanıyın, bulacağım çözüm yolunu bilginize sunarım.”
Başkan Fethi Bey, öneriyi oya koydu, kabul olundu.
Baylar, bu bir saat içinde gereken kişileri Meclisteki odama çağırarak onlara 28 / 29 Ekim gecesi hazırladığım yasa taslağını gösterdim ve kendileriyle görüştüm.
-…”28 / 29 EKİM GECESİ HAZIRLADIĞIM YASA TASLAĞINI ÖNERDİM;Öğleden sonra saat bir buçukta Parti Genel Kurulu yeniden Fethi Bey’in başkanlığında toplandı. İlk söz bende idi. Kürsüye çıktım ve şu açıklamada bulundum:
“Sayın arkadaşlar, çözümlenmesinde güçlüğe uğradığınız sorunun nedeni ve etmeni bütün arkadaşlarca anlaşılmıştır kanısındayım. Eksiklik ve kötülük uygulamakta olduğumuz yöntem ve biçimdedir. Gerçekten, yürürlükteki Anayasamız gereğince bir Bakanlar Kurulu seçmek gereğinde bulunmamızda doğan güçlüğün giderilmesi zamanı gelmiştir. Geçen dönemde de böyle güçlüklerle karşılaşılıyordu. Görülüyor ki, bu yöntem, kimi zaman, kimi zaman birçok karışıklığa yol açıyor. Yüksek Kurulunuz, bu sorunun çözümü için beni görevlendirdiniz. Ben de bu açıkladığım konudan esinlenerek düşündüğüm biçimi saptadım. Onu önereceğim. Önerim kabul edilirse güçlü ve uyumlu bir hükümet kurma olanağı doğacaktır. Devletimizin biçim ve niteliğini saptayan ve hepimiz için amaç olan Anayasamızın kimi noktalarını açıklamak gereklidir. Öneri şudur,” dedikten sonra bilinen taslağı okutmak üzere yazmanlardan birine uzatarak kürsüde ayrıldım.
Önerimin içeriği anlaşıldıktan sonra tartışmalar başladı.
Sabit Bey (Erzincan) — Böyle hükümet kurma yöntemini benimsiyorum. Ancak, Anayasanın değiştirilmesi önerisi ile bugünkü bunalım giderilemez. Biz, şimdi bir Bakanlar Kurulu Başkanı seçelim. Anayasanın değiştirilmesini sonra düşünürüz, dedi.
Hazım Bey (Niğde) — Şu görüşleri ileri sürdü: Anayasayı biz yapabilir miyiz? Kanımca yapamayız. Yetkimiz varsa bu, Patide olmaz. Partide görüşüldükten sonra açık bir oturumda kimse söz söyleyemiyor. Ulusun varlığı ile ilgili yasalara burada kesin bir biçim verilmesine karşıyım. Bu gibi yasalar açık oturumda ve özgürce görüşülmeli, hepsinden önce hükümet bunalımını giderelim.
Yunus Nadi Bey, şu yolda Hazım Bey’e yanıt verdi:
— Her ülke, ilk kez Anayasa yaparken bir Kurucu Meclis oluşturmuşlardır. Bizde ise bu gibi işlerde ayrıca bir meclis kurulacağı açıkça belirtilmemiştir. Bizde her zaman bu gibi değişiklikler olmuştur. Bizden önceki Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu yolda yürümüştür. Buna yetkimiz vardır. Duraksamayalım. Şimdi biz hükümet bunalımının giderilmesini, Başkan Paşa Hazretlerine bıraktık. O da bize bu önergeyi getirdi. Bu öneride gösterilen yöntemi, bütün arkadaşlar ayrı ayrı düşünmüştür. Şimdi bunu saptamak gereklidir. Önerilen biçim gerçekte vardır. Bunu açık ve belli bir biçimde saptayacağız.
Vehbi Bey (Balıkesir) — Biz, şimdiye değin görüşüldüğü işitilen Anayasa konusunda bir bilgi edinmiş değiliz. Gerçekten, gazetelerde gördük. Bu yeter mi? Öyleyse biz, hepsinden önce bunu bir bütün olarak görüşmek üzere geleceğe bırakıp bunalımı giderelim.
Halil Bey — Anayasayı değiştirmeye ve yeniden yapmaya yetkimiz vardır. Ancak, bu değişiklik gerçekten yurt ve ulusumuzun mutluluğunu sağlar mı? Bunu söylemek gereklidir. Bunu, hukuk uzmanlarından arkadaşlarımız gelsinler, açıklasınlar. Açıklama yapılmadıkça, bunun hemen çözümlenmesinden yana değilim.
Üyelerden biri — Anayasa öyle gelişi güzel değiştirilemez.
Hamdullah Suphi Bey (İstanbul) — Dört yıl önce ayrı ayrı seçimlerin sakıncalarını söylemiştim. Bugün de yine o zamanki durum ortaya çıktı. Gazi Paşa’nın önerisi yeni değildir. Dört yıl önce yapılan bir yasanın, daha açık bir biçimde anlatılmasıdır. Bundan dolayı, buna aykırı olarak, söz söyleyecekler gelip, düşüncelerini söylesinler, ancak zamanımızın uzun uzadıya beklemeye gücü yoktur.
Ragıp Bey (Kütahya) — Yasaların en iyisi olaylar ve gereksinmelerden doğanıdır. Gereksinme ise ortadadır. Anayasanın bütünlüğüne kavuşturulması gereklidir. Açıklanmalıdır. Önerinin hemen görüşülmesine geçelim.
Adalet Bakanı rahmetli Seyit Bey — Önerilen biçim yeni bir şey değildir. Şimdiki Anayasanın açıklanması ve saptanmasıdır. Yasalar gereksinme yapar, kurumlar yapmaz. Zaman, olaylar her şeye egemendir. Evrim yasası değişmez bir kesin kuraldır. Önerilen biçimde bir yenilik yoktur. Anayasayı daha belirli ve açık bir duruma getirsek ulus ve yurdumuzun yararına kuşkusuz daha uygun davranış oluruz.
-…”HÜKÜMETİMİZİN BİÇİMİ KESİNLİKLE CUMHURİYET OLACAKTIR;
Abidin Bey (Manisa) — (Rahmetli Seyit Bey’in düşüncelerine Abidin Bey şu yanıtı verdi): Önce hükümet bunalımını giderelim.
Eyüp Sabri Efendi (Konya) — (Görüşleri şu idi): Biz Gazi Paşa Hazretlerini yargıcı (hakem) yaptık. Bizim Anayasayı değiştirmeye hakkımız yok demek, türeye aykırı bir Meclis olduğumuzu kabul etmek demektir. Meclisin, Anayasayı değiştirme yetkisi apaçıktır. Hükümetimizin biçimi kesinlikle Cumhuriyet olacaktır.
Bundan sonra İsmet Paşa söz alarak şu yolda konuştu:
—“Parti Başkanımızın önerisini kabule, gereksinme kesindir. Dünya, bizim bir hükümet biçimi görüştüğümüzü biliyor. Bu görüşmelerimizi bir sonuca bağlayıp açıklamamak, güçsüzlüğü ve düzensizliği sürdürmekten başka bir şey değildir. Bir deneyimden söz edeyim. Avrupa siyasacıları beni bu konuda uyardılar. Devletimiz başkanı yoktur. Şimdiki başkanımız Meclis başkanıdır. Demek ki siz ayrı bir başkan bekliyorsunuz… Avrupa düşüncesi işte budur. Oysa, biz, böyle düşünmüyoruz. Ulus, egemenliğine ve alın yazısına, eylemsel olarak el koymuştur. Öyleyse bunun yasal anlamını açıklamaktan neden çekiniyoruz? Cumhurbaşkanı olmadan, başbakan seçme önerisi yasadışı olur. Bunda kuşkuya yer yoktur. Başbakanın seçimini yasal ve olmaklı kılabilmek için, Gazi Paşa Hazretlerinin önerisinin yasallık kazanması gerekmektedir. Genel güçsüzlüğün sürdürülmesi doğru değildir. Partinin, bütün ulusa karşı, yüklendiği sorumluluğun gereklerine uyarak davranmak zorunludur.”
İsmet Paşa’dan sonra rahmetli Abdurrahman Şeref Bey’in konuşmaları arasında şu sözler de vardı:
—“Hükümet biçimlerinin sayılmasına gerek yoktur. Egemenlik sınırsız ve koşulsuz ulusundur,” dedikten sonra, “Kime sorarsanız sorunuz, bu Cumhuriyettir doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad, kimilerine hoş gelmezmiş, versin gelmesin!”
Bundan sonra Yusuf Kemal Bey, önerinin kabulü gerektiği konusunda uzun bilgiler ve görüşler bildirdi ve “Onun hemen yasallaşması için gerekli işlemin yazılmasını öneririm,” dedi.
-…”ÖNERİM PARTİCE VE HEMEN MECLİSÇE GÖRÜŞÜLÜP “YAŞASIN CUMHURİYET” SESLERİ ARASINDA KABUL OLUNDU; Abdullah Azmi Efendinin “Bu işin önemi açıktır. Görüşme sürsün,” diye yükselen sesine karşın, görüşmenin yeterliliği kabul olundu. Bundan sonra önerinin bütünü ve sonra maddeleri birer birer okunarak görüşülüp onaylandı.
Baylar, parti toplantısına son verildi ve hemen Meclis toplantısı açıldı. Saat öğleden sonra altı idi. Yasa tasarısı Anayasa Komisyonunca yöntem gereği incelenerek, tutanağı hazırlanırken, Meclis birtakım başka işlerle uğraştı.
Sonunda, Başkanlık yerinde bulunan Başkan Vekili İsmet Bey, Meclise şu bilgiyi verdi:
—“Anayasa Komisyonu, Anayasamızın değiştirilmesi konusundaki tasarının ivedilikle ve hemen görüşülmesini öneriyorum.”
“Kabul!” sesleri üzerine, tutanak okundu. Öneri dolayısıyla görüşüldü. Sonunda yasa, birçok milletvekillerinin “Yaşasın Cumhuriyet!” sesleriyle alkışlanan söylevleriyle onaylandı.
Baylar, Meclisçe, Cumhuriyetin kabul kararı 29 / 30 Ekim 1923 gecesi saat 8.30’da verildi. On beş dakika sonra, yani 8.45’te Cumhurbaşkanı seçildi. Durum o gece bütün ülkeye bildirildi ve her yanda gece yarısından sonra, yüz bir kez top atılarak halka duyuruldu.İlk Hükümeti İsmet Paşa’nın kurduğunu ve Meclis Başkanlığına Fethi Bey’in seçildiğini bilirsiniz.” (Kaynak: Nutuk, (Söylev) İsmet Zeki EYÜPOĞLU ‘nun Türkçesiyle, 5.Baskı)
-…” Benim için bir tek hedef vardır:
Cumhuriyet hedefi!
Bu hedefe vasıl olmak için, muayyen yolda yürüyen arkadaşların muvaffak olması için, başvurulan doğru yolda, namuskârane yolda çalışmak ve faal olmak lazımdır.
Arkadaşlar benden iltimas beklenmemelidir. Hepiniz, benim nazarımda kıymetli, yüksek kardeşlersiniz. Ama hepinize gösterdiğim hedef kutsi bir hedeftir. Oraya yöneliksiniz. Hanginiz daha güzel yollarla, muvaffakiyetlerle oraya vasıl olursanız onu takdir edeceğim, alkışlayacağım. Benden iltimas ve tarafgirlik beklemeyiniz arkadaşlar! Adam olanlar, insan olanlar, fikirleri olanlar, yüksek ideali olanlar kıymetlerini göstersinler! Benim, size kardeşçe söyleyeceğim söz budur.”
Hepimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun efendim.