…“Dilerim benim yaşım size çok az gelsin”
24 Eylül günü doğum gününü kutlayan bürokratına üstteki notu yazmış İsmet İNÖNÜ. Bir düşünsenize “Çok yaşa” demenin ne güzel bir yolu…
İstiklal Savaşımızın Garp Cephesi Komutanı ve Lozan Kahramanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kemal ATATÜRK ‘ten sonra ikinci Devlet Başkanı, eski Başbakan ve Cumhuriyet Senatosunun Tabii Üyesi, büyük milletimizin yetiştirdiği müstesna devlet adamı: Sayın İsmet İNÖNÜ, bundan tam 44 yıl önce 25 Aralık 1973 Salı günü Başkentimiz Ankara’da vefat etmiştir.
İsmet Bey, 1884 yılında İzmir’de doğmuştur. Babası Reşit Efendi, Malatya’ya yerleşmiş eski bir Türk ailesi olan Kürümoğlularından, Annesi Cevriye Hanım ise aslen Razgard (Bulgaristan) doğumludur.
Reşit Efendi ile Cevriye Hanım çiftinin yaptığı evlilikten doğan ayrıca çocuklarından bilenleri, Hasan Rıza Bey, Seniha Hanım ve Hayri Beylerdir.
‘Soyadı Kanunu’nun 21 Haziran 1934’te kabul edilmesinin ardından 25 Kasım 1934’de Cumhurbaşkanı ATATÜRK ‘ün Başbakanlığa İsmet Paşa’ya “İNÖNÜ” soyadını verdiğini mektupla şöyle bildirmişti:
-…”Başbakan İsmet Paşa Hazretlerinin, inkılâp tarihimizin ilk şerefli ve parlak sayfası olan İnönü Meydan Muharebelerinin başkahramanı olmuş bulunması itibariyle soyadı kanunun gereği olarak alacağı aile isminin “İnönü” olmasını çok yerinde bulduğumdan kendilerine bu soyadını verdiğimi bildiririm.”
Soyadı Kanunu’nun çıktığı tarihte annesi Cevriye Hanım Efendi hayatta olduğundan diğer çocukları ile birlikte (Hasan Rıza Bey, Seniha Hanım ve Hayri Bey) “TEMELLİ” soyadını almışlardır.
İsmet İNÖNÜ ’nün Eşi Mevhibe Hanım ise 1897’de İstanbul’da doğmuştur. Babası Süleyman Zühtü Bey, annesi Ayşe Saadet Hanımefendidir. Mevhibe Hanım’ın ailesi “93 Harbi” olarak adlandırılan 1877 – 1878 savaşından sonra Bulgaristan’ın Zıştov kasabasından İstanbul’a göç etmiştir.
Mevhibe Hanım o yılların kargaşası içinde bir kız çocuğu olarak ancak ortaokula kadar okuyabilmiş, Kurmay Albay İsmet Bey’le 19 yaşındayken evlenmiştir. İsmet İNÖNÜ, o sıralar 32 yaşındadır.
İsmet İNÖNÜ evliliğinden 21 gün sonra Diyarbakır’a gitti. Diyarbakır’dan bir ara İstanbul’a gelmiş ise de tekrar askeri göreve gitmiştir. 1918 yılında imzalanan Mondros Ateşkes antlaşmasından sonra İstanbul’a Harbiye Nezareti Müsteşarlığına tayin edildiğinden bu aylarda evlilikleri bir düzene girmiştir. İsmet veMevhibe İNÖNÜ çiftinin ilk çocukları olan “İzzet”, 1919’da İstanbul işgal altındayken dünyaya gelmişse de İsmet İNÖNÜ, Anadolu’ya ATATÜRK ‘ün yanına gitmiştir.
Kurtuluş Savaşı mücadelesinin başlaması ile eşi Mevhibe Hanım’da İstanbul’dan ayrılarak Kayınpederi Hacı Reşit Bey ailesi ile beraber zorlu bir yolculuktan sonra Karadeniz üzerinden Malatya’ya geldiğinde ilk oğulları “İzzet” iki yaşındadır ve burada ölmüştür. Daha sonra kısa bir süre Konya’da ikamet eden aile İzmir’e geçmiştir.
1923’de Mevhibe Hanım 2.Lozan konferansı çalışmalarını sürdüren İsmet İNÖNÜ ile birlikte İsviçre’ye gitmiş, 1924 yılında ise adlarını “Ömer” koydukları oğulları dünyaya gelmiştir. Türkiye Cumhuriyet’inin ilk Başbakanı olan İsmet İNÖNÜ, 1925’te eşi Mevhibe Hanımefendiyi Ankara’ya aldırmış ve sonradan “Pembe Köşk” diye bilinen Çankaya’daki bir bağ evine yerleşmişler, burada 1926’da “Erdal” ve 1930’da kızları “Özden” bu evde dünyaya gelmişlerdi. 10 Kasım 1938’de ATATÜRK ‘ün vefatı üzerine 11 Kasım Cuma günü Cumhurbaşkanı olarak görevine başlayan İsmet İNÖNÜ, Çankaya Köşkü’ne taşınmış, ATATÜRK ‘ün vasiyetnamesi, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinde, vefatından 18 gün sonra, 28 Kasım 1938 Pazartesi günü Hâkim Osman SELÇUK tarafından açılmıştır.
ATATÜRK ‘ün bizzat el yazısıyla yazdığı vasiyetnamesinin orijinal metninin fotokopisinde yer alan maddeler incelendiğinde;
“ 5-İsmet İNÖNÜ ‘nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.” İbaresinin yer alığı görülmektedir.
Akademisyen, tarihçi, halkbilimci ve yazar Abdülkadir İNAN, 1964’de yayımlanan Türk Kültürü Dergisi’nin 25’inci sayısının 62’nci sayfasında yer alan makalesinde 1936 yılında ATATÜRK ‘ün:
-…”Eşini mesut edebilecek herkes evlenmelidir, çoluk çocuk sahibi olmalıdır. Bana bakmayınız; bu meselede örnek İsmet Paşa’dır. Benim hayatım başka türlü düzenlenmiştir. Buna rağmen tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki bu benim başarabileceğim iş değilmiş…
Çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır. Hele yaş ilerledikçe bu ihtiyaç kendisini daha kuvvetle hissettiriyor. Onun için de Ülkü’yü yanımdan ayırmak istemiyorum,” dediğini yazmıştır.
ATATÜRK ‘ün bizzat kendi el yazısıyla yazdıkları vasiyetnamenin yazıldığı 5 Eylül Pazartesi gününü Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK şöyle anlatır:
5 Eylül 1938 Pazartesi:
…“Ben yatağın sağ yanında ayakta duruyor, kendisini müthiş bir heyecan ve teessür içinde arada bir, yazdıklarına da göz atıyordum. Hem yazıyor, hem de bazı kelimeleri değiştiriyor, cümleleri, manalarına halel getirmeden kısaltıyor, sadeleştiriyordu. Eşsiz muhakeme ve zarafeti burada da kendini göstermişti. Çok ince düşünüyordu. Mesela bir madde de, kendisine aylık bağlanmasını vasiyet ettiği hanımlardan beşinin soyadları yazılıydı; yalnız Bayan Afet’in soyadı yoktu; O, ailesinin soyadını kullanmıyordu. Henüz başka bir ad da almamıştı; bunu görünce diğerlerinin de soyadlarını yazmadı. Yine aynı maddede ‘VEFATLARINA KADAR’ ibaresi vardı; bunun yerine, ‘YAŞADIKLARI MÜDDETÇE” kaydını koydu; O’na göre yaşamak esastı. Bir vasiyetnamede dahi olsa, bir insanın ölümünden bahsetmeyi nezakete ve hayırhahlığa uygun bulmuyordu. Dakikalar geçtikçe heyecanım artıyordu. Bu tarihi hadisenin tek şahidi olmak beni sarsıyordu.”
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu 6 Eylül 1938 Salı günü kurulmuş, Prof. Dr. Fiessinger, Paris’ten İstanbul’a dördüncü defa gelerek ATATÜRK ‘ü Dolmabahçe sarayında muayene ettiği halde, 5 Eylül 1938 Pazartesi sabahı kendi el yazısıyla kaleme aldığı vasiyetnamesini Dolmabahçe Sarayı’na çağırdığı İstanbul Altıncı Noteri İsmail KUNTER ‘e teslim etmiştir.
ATATÜRK, Doktor Neşet İRDELP, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK ‘ın da hazır bulundukları ortamda kapalı zarf içindeki vasiyetnamesini Noter İsmail KUNTER ‘e:
-…”Bu benim vasiyetimdir. Gerektiği zaman lütfen kanuni muamelesini yaparsınız,” diyerek teslim etmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK, 6 Eylül 1938 Salı gününü şöyle anlatır:
…”ATATÜRK, sabah yataktan erken kalktı, tıraş oldu, yıkandı. İpek pijamasının üzerine kırmızı robdöşambr giydi, boynuna vişne renginde bir de eşarp bağladı. Odadaki denize bakan pencerenin önündeki şezlonga kuruldu. ATATÜRK çok mutluydu. Çünkü bir gün önce vasiyetlerini yazmışlar, evlatlarına olan son görevini de yerine getirmenin huzuru içindeydiler.”
Sayın SOYAK ‘ın hatıraları içinde bulunmayan aşağıda okuyacağımız mektup 6 Eylül 1938 tarihli olup ATATÜRK tarafından İsmet İNÖNÜ ‘ye yazılmıştır.
“İsmet!
Büyük adamsın, hassas olduğun kadar his veren adamsın. Sen benim sözlerimi okurken gözlerin yaşarmış, ya ben seni okurken hıçkırıklarla ağladığımı söylersem inanır mısın? Bu duygularımı sofrada değil, kimsenin yanında değil, yatak odama çekildikten sonra mahremimde yazıyorum. Sen beni muhakkak çok seviyorsun. Ya ben seni! Buna cevap istemem.
Gözlerinden öperim.” (Gazi Mustafa 6 Eylül 1938)
(Kaynak: Eriş ÜLGER Arşivinden, “ATATÜRK VE İSMET PAŞA” s.126, Askitap – Palşes Yayıncılık)
İsmet İNÖNÜ ‘nün başta diyabet ve safra kesesi olmak üzere sağlık sorunları olduğunu İsmet İNÖNÜ ‘nün kendisine çok iyi baktığını, doktorların tavsiyelerine uyduğunu, sürekli yürüyüş yaptığını ve her sabah tartıya çıkarak kilosunu çok dikkat ettiğini anlatılardan biliyorduk. Ancak 25 Aralık 1973 Salı günü vefatının ardından yapılan basın açıklamasında bildiklerimizin eksikliğini fark ettim.
İNÖNÜ ‘nün 16 yıldan beri özel doktorluğunu yapan Prof. Zafer PAYKOÇ yaptığı basın açıklamasında:
—“Ben o sırada fakültedeydim. İNÖNÜN ‘nün başında bekleyen doktorun gerekli kalp masajını yaparak, kalbi iki dakika içinde normal şekilde çalıştırdığını öğrendim ve sonrasında Pembe Köşk’e geldim. Aslında biz ani bir krizle bir hafta içinde öleceğini biliyorduk. Ama gene de umudumuz vardı yaşayabilmesi için.
Büyük insanı kaybetmenin üzüntüsü içindeyim.
Önceki Pazartesi günü hayatının en büyük “kalp krizini” geçirdiğini, bunun ciddi bir miyokart enfarktüsü olduğunu, bu hasatlığın ani olarak şiddetli bir nefes darlığı, yani tıp dilinde “sol kalp yetmezliği” şeklinde başladığını bildirmiştik.”
Prof. Dr. Zafer PAYKOÇ ve hastalığın seyri ve dünkü durumu hakkında ise devamla şunları söylemiştir:
—“Arkadaşlarla yaptığımız ilk konsültasyondan sonra gerekli tedavilere başladık. Paşa’nın sıhhati oldukça düzeldi. Fakat üçüncü günü nispeten daha hafif ikinci kalp krizi, yani nefes darlığı krizi geçirdi. Bu kriz de tedavi edildi.
Evvelki günü nispeten rahat olan durumu yeni bir nefes darlığı krizi ile tekrar bozuldu. Bunu da önleyebildik.
Fakat esas ciddi olan bugün Paşa’nın sıhhatinde ani değişiklikler sabahtan beri tespit edildi. Bunlardan bir tanesi azalmasıydı. Bu böbreklerin de iyi çalışmadığını göstermekte olan ciddi bir belirti olarak endişe verdi. Öğleden sonra buna ilave olarak bağırsak faaliyetlerinde de bir duraklama meydana geldi ve son kriz saat 16.00’da ani kalp durması tecelli etti. O sırada saat 14.00’deki tehlikeli kalp durması dolayısıyla doktor arkadaşlarımı toplamış bulunmaktaydım ve bu ikinci saat 16.00’daki vaki olan kalp durması esnasında hepimiz oradaydık.
Buna büyük bir tesadüf diyeceğim.
Bu kriz esnasında Paşa’nın kalbi ani olarak durdu ve bunun üzerine kendisine suni teneffüs, kalp masajı ve defigirasyon uygulandı. Yani bu bir elektrik darbesi ile yüksek bir elektrik voltajını kalbi yeniden çalıştırmaya bağlı bir tedavi metodudur. Fakat maalesef bütün bu tedbirlere rağmen İsmet Paşa’nın kalbini tekrar çalıştırmak imlanı hâsıl olmadı.”
İsmet İNÖNÜ ‘nün yazılı bir vasiyetnamesi bulunmadığı sorusuna karşınProf. Dr. Zafer PAYKOÇ:
—“Ben kendisine zaman zaman bir vasiyeti olup olmadığını sorardım;(Durumu görüyorsun “ der, gülerdi ve bir şey söylemezdi.) şeklinde cevaplandırmıştır.” Şeklinde yanıtlamıştır.
Bu arada Diyanet İşleri Başkanı Dr. Lütfü DOĞAN, 25 Aralık 1973 Salı günü vefat eden İsmet İNÖNÜ ‘nün Cuma günü cenaze namazını Maltepe Camiinde kendisinin kaldıracağını bildirmiş ancak:
—“Duyduğuma göre Anıtkabre gömülecek ama ailesi asri mezarlıktaki aile kabristanına gömülmesini istiyor. O milletine mâl olmalıdır düşüncesinde olduklarını anladım” şeklinde konuşmuştur.
İsmet İNÖNÜ için hükümetçe bir cenaze töreni düzenlenecektir.
O’nun demir bir karyolada bulunan na’şı 27 Aralık Perşembe günü T.B.M.M. ‘ye götürülerek burada bir katafalka konularak halka saygı duruşu için açılacaktır. İsmet İNÖNÜ ‘nün cenazesi Cuma günü törenle T.B.M.M. ‘den alınarak Maltepe Camiine getirilerek toprağa verilecektir.
Bakanlar Kurulu, 25 Aralık Salı günü akşam saatlerinde 18.25’te açıklanan ve Cumhurbaşkanı Fahri KORUTÜRK tarafından da onaylanan kararnameye göre,
…“Bu büyük kayıptan duyulan umumi ve derin teessürün bir ifadesi olmak üzere bayrakların yarıya çekilerek cenaze törenin bitimine kadar gönderde kalması Bakanlar Kurulunca 25.12. 1973 tarihinde kararlaştırılmıştır.”
Bakanlar Kurulu aynı gün:
…”Millete ve memlekete taptığı tarihli hizmetlerle dolu bir hayatın sonunda gözlerini yuman bu büyük insanın ölümünden doğan umumi teessürün bir ifadesi olarak şerefle yanı başında yer aldığı büyük ATATÜRK ‘ün Anıtkabrinde defnedilmesine de hükümetçe karar vermiş;
Ebediyete geçen bu büyük insan yakın tarihimizi dolduran kıymetli hizmetlerinin milletçe duyulan şükranı içinde milletimizin vefakâr kalbinde gerçek yerini bulacaktır,” şeklinde kararlaştırılmıştır.
Bakanlar Kurulu toplantısından hemen sonra Pembe Köşk’e ilk gelenlerden biri Osman BÖLÜKBAŞI olduğu halde, Başbakan Naim TALU ve Tüm Bakanlar Kurulu üyeleri saat 18.50’de Pembe Köşk’e gelmişlerdir. İsmet İNÖNÜ ‘nün ailesine başsağlığı dileklerini ve İNÖNÜ ‘nün Anıtkabir’e gömüleceği haberini ileten Başbakan Naim TALU ve kabine üyeleri 15 dakika sonra Köşk’ten ayrılmışlardır. Bu arada saat 19.00’da Meclis Başkanı Kemal CÜVEN, biraz sonra da CGP Genel Başkanı Turhan FEYZİOĞLU ve Nihat ERİM ‘de İsmet İNÖNÜ ailesine başsağlığı dilemek üzere Pembe Köşk’e gelmişlerdir.
İstiklal Savaşımızın Garp Cephesi Komutanı ve Lozan Kahramanı Türkiye Cumhuriyeti’nin Kemal ATATÜRK ‘ten sonra ikinci Devlet Başkanı, eski Başbakan ve Cumhuriyet Senatosunun Tabii Üyesi, büyük milletimizin yetiştirdiği müstesna devlet adamı: Sayın İsmet İNÖNÜ, bugün 25 Aralık 1973 günü saat 16.10’da Ankara’da vefat etmiştir.
44 yıl sonra bugün de, milletçe ve devletçe uğradığımız bu büyük kayıp karşısında büyük milletimize, savaşta ve savaş sonrası barışın kazanılmasında ve devletimizin demokratik yapısının kurulup gelişmesinde değerli hizmetler ifa etmiş olan büyük bir evladını kaybetmiş olmanın derin acısını duymaktayız. Kendisine tanrıdan rahmet ve şan şeref dolu hatıralarıyla geride bıraktığı büyük milletimize ve ailesine başsağlığı dileyerek manevi huzurunda derin saygı ile eğiliyoruz.