ATATÜRK,1919 yılının 16 Mayıs’ında mahiyetiyle birlikte akşamüzeri Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrılmıştır.
Atatürk, o gün sahilden, bir motorla Kızkulesi açığında demirli bulunan Bandırma Vapuru’na binmiş, vapur buradan hareket etmiş ve Kızkulesi açıklarında Bandırma Vapurunun aranmasını takiben düşman zırhlıları arasından geçerek İstanbul’u terk ederken, güvertedeki arkadaşlarına;
-…”Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah, ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz!” demiştir.
1919 yılının 16 Mayıs’ında İstanbul’dan ayrılan ATATÜRK, düşman çizmesi altında bıraktığı esir ve bahtsız şehre 1 Temmuz 1927, Cuma günü Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak ayak basacaktır.
1 Temmuz Cuma günü, Atatürk’ü karşılamak üzere İstanbullular bir haftadan beri hazırlık yapıyorlardı. O gün bütün İstanbul sokakları, binaları halkın sevinci ile, neşesi ile bir cennet haline gelmişti. Resmi daireler, evler, dükkanlar, bayraklarla defne dalları ile süslenmişti. Halkın kendi elleri ile yaptıkları taklar şehri adeta kaplamıştı. Ayrıca çeşitli semtlerde büyük taklar kurulmuştu. Bilhassa Sarayburnu’nda Atatürk Heykeli arkasında yapılan ve sahile doğru yarım küre şeklinde yükselen tak çok güzeldi. Bu takların üzerleri binlerce renkli ampullerle bezenmişti.
Bundan başka vilayet, belediye, Halk Partisi, İş Bankası, Ticaret ve Sanayi Odası ile Zahire Borsası’nın takları da çok güzel süslenmişti.
Üniversite binası bayraklarla donatılmış, binanın cephesine Atatürk’ün büyük boyda bir resmi konularak altına şu yazılmıştı:
“Darülfünun (Üniversite) feyz aldığı (beslendiği) deha ve irfan güneşini, büyük Reis’ini tazimle selamlar.”
Şehremaneti de (Belediye) yaptığı takın üzerine şu levhayı asmıştı:
“Kurtardığın ve mesut ettiğin milletin başında çok yaşa büyük Gazi.”
Atatürk’e yapılacak karşılama törenini görmek için halk vapurlara hücum etmişti. Vapurlara binemeyenler, Sarayburnu Parkı’na, sahillere dolmuştu. Temiz giyinmiş okul öğrencileri de sahilleri doldurmuşlardı.
İstanbul halkının yüz bin kadarıAtatürk’ü deniz üzerinde karşılamak üzere vapurlara, römorkörlere, kayıklara binerek denize açılmışlardı.
Seyrisefain (Denizyolları) idaresinin13 küçük, 8 büyük vapuru, Şirketihayriye’nin 12, Haliç Şirketinin 7 vapuru sabahleyin 10: 50’de Galata rıhtımından hareket ederek Marmara’ya açılmıştır. Bunlardan başka 20’den fazla özel şirketin vapurları da hunca hınç, dolu olduğu halde Adalar’a doğru yollanmışlardı.
Seyrisefain (Denizyolları) idaresinin Burgaz Vapuru karşılama kuruluna ayrılmış, kurul üyelerinden oluşan 800 kişi ile köprüden ayrılıp Marmara Denizi’ne açıldığı zaman saatler 11.00’i göstermekte. Vapur, saat tam 12.00’de, Büyükada İskelesine yanaşacak, diğer vapurlar da Burgaz’ı izlemiş, onlar da ada etrafında demir atacaklardı.
Güzel süslenmiş Büyükada’ya çıkan karşılama kurulu üyeleri, ATATÜRK ‘ü getirecek olan Ertuğrul Yatı’nı büyük bir heyecan içerisinde beklemeye ve ufuktan gözükmesini izlemeye başlamışlardı.
ATATÜRK, saatler 12.50’yi gösterdiğinde, Ertuğrul Yatı ile İzmit’ten ayrılmış ve saat tam 15.50’de Büyükada İskelesinde beklemekte olan Burgaz Vapuruna, Ertuğrul Yatı’na yanaşması talimatını vermişti.
Ertuğrul Yatında bulunan bir yazar o gününü o saatine ilişkin tuttuğu notlarında:
…”Ertuğrul Yatı saat 15.00’de Büyükada açıklarına gelmişti. Yat, Adalar’a yaklaşınca biraz süratini azalttı. Atatürk, Büyükada istikametine gelince Belediye Başkanı Muhittin Bey’e:
-…”Artık sizin mıntıkanızdayız, değil mi?” Diyerek İstanbul şehri sınırı içinde bulunduğunu ima etmişti.”
Vapur kaptanı aldığı talimat üzerine Büyükada İskelesinden ayrılarak Ertuğrul Yatı’na yanaşırken, ATATÜRK ‘de yatın güvertesine çıkmış, kendilerini çılgınca alkışlayan, vapurlardaki, motorlardaki ve Burgaz vapurundaki kurul üyelerini, beyaz mendilini sallayarak karşılık veriyordu.
Aşağıdaki görselde tam olarak o anı görmekteyiz!
İzmit’ten Büyükada’ya kadar 3 saatte gelen Ertuğrul Yatı, Büyükada’dan Çengelköy’e kadar da ancak 3 saatte gelebildi. Çengelköy’den sonra Rumeli sahilini izleyerek Dolmabahçe önüne gelen Ertuğrul Yatı burada demirledi.
Atatürk’ün Büyükada’yı ilk ziyareti, İstanbul’a birinci gelişlerinde 1 Temmuz 1927 Cuma günü olmuştur. Büyükada bu derece heyecanlı bir gün herhalde ilk defa yaşamaktadır. Bugünden itibaren ebedi istirahatlerine çekildikleri 10 Kasım 1938 Perşembe gününe kadar, Atatürk’ün Adaları ziyaret tarihlerinin bilinenleri ise şu şekildedir:
14 Temmuz 1927 Perşembe günü; Atatürk, Ankara motoru ile 17.45’te Büyükada’ya gitmişlerdir.
28 Haziran 1928 Perşembe günü;Atatürk,Ankara motoru ile 19.32da Büyükada Yat Kulübü’ne gelişi, tarihçi Ahmet Refik (Altınay) Bey’le kısa görüşmesi, daha sonra Dolmabahçe Sarayı’na dönmüşlerdir.
22 Temmuz 1928 Pazar günü;Atatürk,Söğütlü Yatı ile Büyükada’ya gitmişlerdir.
25 Temmuz 1928 Çarşamba günü; Atatürk,Söğütlü Yatı ile Boğaz’da ve Adalar civarında gezinti yapmışlardır.
6 Eylül 1931 Pazar günü; Atatürk,Yalova’dan Ertuğrul Yatı ile Büyükada’ya gelişi, Yat Kulüp’te bir süre kalışı, tekrar Yalova’ya dönmüşlerdir.
11 Eylül 1932 Pazar günü;Atatürk,Söğütlü Yatı ile Dolmabahçe’den hareketle Adalar ve Suadiye civarında seyir yapmışlar müteakiben Dolmabahçe Sarayı’na dönmüştür.
24 Temmuz 1932 Pazar günü;Atatürk,Sakarya motoru ile Yalova’dan hareketle Marmara’ya bir gezinti yapması, Büyükada’ya uğrayarak Yat Kulüp’te bir süre dinlenmesi, daha sonra tekrar Yalova’ya dönmüştür.
20 Ağustos 1933 Pazar günü; Atatürk,Dolmabahçe’den motorla Büyükada’ya gitmişlerdir.
26 Ağustos 1933 Cumartesi günü; Atatürk,Ertuğrul yatı ile Yalova’dan hareket etmişler Adalar önünde geceyi geçirmişlerdir.
1 Eylül 1933 Cuma günü; Atatürk,Yalova’dan motorla Büyükada Yat Kulübü’ne gelişi, gece tekrar Yalova’ya dönmüştür.
3 Eylül 1933 Pazar günü; Atatürk, Yalova’dan motorla Heybeliada’da Kemalettin Sami Paşa’nın köşküne gelişi, bir süre istirahatten sonra araba ile bir gezintiyi takiben tekrar Yalova’ya dönmüşlerdir.
26 Haziran 1934 Salı günü; Atatürk, Adalar ve Moda önünden Gülcemal Vapuru ile geçmişler İran şahı Rıza Pehlevi ile Sarayburnu’ndan gemiden ayrılmışlardır.
29 Haziran 1934 Cuma günü; Atatürk,İran Şahı Rıza Pehlevi ile beraber motorla Moda ve Suadiye’ye gidişi, daha sonra Büyükada Yat Kulübü’nü ziyaret etmişlerdir.
21 Ağustos 1934 Salı günü; Atatürk,Ertuğrul Yatı ile Büyükada civarında dolaşmışlar geceyi yatta geçirmişlerdir.
25 Mayıs 1935 Pazar günü; Atatürk, Yalova’dan hareketleakşam Büyükada’ya gelişi ve geceGladysBaker’ı huzurlarına kabulü ve sonrasında Büyükada’dan Dolmabahçe Sarayı’na dönmüştür.
27 Eylül 1936 Cuma günü; Atatürk, Büyükada’yı ziyaret etmiştir.
30 Eylül 1936 Çarşamba günü;Atatürk, Ertuğrul Yatı ile Ada’ya gitmişler oradan Boğaz dışına çıkmışlar tekrar Yörükali plajı önüne yatla gelmişlerdir.
1 Eylül 1936 Perşembe günü; Atatürk, Ertuğrul Yatı ile Büyükada Nizam önünden hareketle Dolmabahçe Sarayı’na gitmişlerdir.
19 Haziran 1937 Pazar günü; Atatürk Ertuğrul Yatı ile Moda deniz yarışlarına, sonra da Büyükdere’ye kadar gitmişler, Adalar civarında seyir yaptıktan sonra Moda kulübü balosuna gitmişlerdir.
8 Ağustos 1937 Pazar günü; Atatürk, Ertuğrul Yatı ile Başbakan İsmet İNÖNÜ ‘yü Heybeliada’ya bırakmışlar, Moda’ya kadar seyir yaparak Büyükada Yörükali’de demirlemişler, oradan Florya ‘ya gitmişlerdir.
16 Eylül 1937 Perşembe günü; Atatürk, Acar motoru ile Heybeliada’ya geçmişlerdir.
8 Haziran 1938 Çarşamba günü; Atatürk, Savarona Yatı ile Adalar civarında ve Boğaz’da bir gezinti yaparak Dolmabahçe’ye demirlemişlerdir.
24 Haziran 1938 Cuma günü; Atatürk, Savarona ile Dolmabahçe’den Erdek’e gitmişler, orada bir müddet kaldıktan sonra Büyükada önünde demirlemişlerdir.
25 Haziran 1938 Cumartesi günü; Atatürk, Savarona Yatı ile Büyükada’dan hareketle Büyükdere’ye demirlemişlerdir.
İstanbul adaları tarih boyunca; Evliya adaları, Keşiş adaları – Ruh adaları – Cin adaları – Halka adaları, Prens adaları – Kızıl adaları gibi pek çok isme sahip olduğu bilinmektedir. Ancak, bunlardan en yaygın ve dünyaca tanınan “Prens Adaları’dır.
Bazı kaynaklar bunun nedenini şöyle açıklamaktadır:
…”Roma devrinden, Bizans devrinin sonrasına kadar asilerin, prenslerin, hatta kraliçelerin adalara sürgün edilerek buralarda çeşitli işkence görerek öldürülmüşlerdir.”
Prens Adaları’ndan Kınalıada, Burgazada ve Heybeliada İstanbul’un (29 Mayıs 1453) fethinden önce ele geçirilerek Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kalmıştır.
Büyükada ise fetihten hemen sonra imparatorluğun hâkimiyetine katılmış, artan Türk nüfusu ile adada bulunan Rumlar, buraya yerleşen Türkler ile dostça yaşamışlardır. 1875’te düzenlenen seferlerle Büyükada’ya yerleşenlerin sayısı daha da artarak, adanın tarihçesi bölgeye yerleşen zengin Türkler ile birlikte değişmiş, adada Müslümanların ibadet edebilmesi için camii, Müslüman çocukların eğitim görebileceği bir okul, köşkler, konaklar ve oteller yaptırılmıştır.
Bu otellerden ilki 1908’de yaptırılan “Splendid Palas Otel” dir.
“Splendid Otel, 1908”; Sakızlı Müşir Kazım Paşa, Osmanlı ordusunun Mareşal rütbesiyle emekli olmasının ardından 1908 yılında Büyükada’da Splendid Otel’i kurmuştur. Otel ilk kurulduğu yıllarda “Kazım Paşa Oteli” olarak bilinse de, 1936 yılında Kazım Paşa’nın vefatı ile otelin mülkiyeti kızı Nazire TOKGÖZ ‘e geçmiş, 1941’de Nazire Hanım’ın vefatı ile otel kısa bir süre kapalı kalmış, daha sonra işleri Kazım Paşa’nın damadı İsmail Hakkı TOKGÖZ devralmıştır.
1957’de İsmail Hakkı TOKGÖZ ‘ün vefatının ardından otelin mülkiyeti ve işletmesi kızı Belma Hatice ile eşi Nihat HAMAMCIOĞLU ‘na geçmiş ve çiftin idaresinde Splendid Palas eski heyecanını sürdürmeyi başarmıştır. Otel günümüzde de HAMAMCIOĞLU Ailesi’nin Mülkiyetinde bulunuyor ve 6’ncı nesil tarafından aile geleneği olarak idare edilmektedir.
Otel’in internet sitesinde verilen bilgiye göre ise, “Splendid Otel Türkiye’de 1’nci derecede tarihi eser statüsünde orijinalliği ilk günkü özelliklere sadık kalınarak işletilen ilk otel.”
Üstteki resim Büyükada Splendid Otel’in önünde çekilmiş(Görsel Kaynak: http://www.splendidhotel.net/our-story ) Resimde gördüğüm araba, Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün hizmetlilerinden Cemal GRANDA ‘nın bir anısını hatırlattı bana.
GRANDA:
…”Bir yaz akşamı Büyükada’ya gitmiştik. 1936 yılıydı. İskele ’de Atatürk’ü büyük bir kalabalık karşıladı. İçten gelen sevgi gösterileri yaptı. Splendid Oteli’ne gidilecekti. Vapur iskelesine bir otomobil yanaştırmışlar. ATA ‘nın binmesi için… Oysa Adalar’da tekerlekli, motorlu araçlarla gezilmesi yasak…
Atatürk, otomobili görünce şöyle sordu:
-…”Ada’da otomobille dolaşmak yasak değil mi?” sorusunun daha karşılığını beklemeden; -…”Kaldırın bu otomobili…” dedi.
Sonra iki dizi halinde sıralanıp kendisine yol açan kalabalığın arasından yürüyerek otele geldi. Herkes yolda Atatürk’e çiçek atıyor, kalabalığı yaranlar eğilip elini öpüyorlardı.” diye anısını kaleme almıştı.
Atatürk’ün Büyükada’daki Splendid Otel ile ilgili başka bir anısına “ATATÜRK ‘ün Ada Ziyaretleri (http://www.adalardan.net/ataturkun-ada-ziyaretleri/ Ekim 27,2016) internet sitesinde yer verilmiştir. İlgili site haber kaynağını (http://www.splendidhotel.net/our-story) edinmiş olacak ki;
…”Atatürk Büyükada’da!
Deniz tutkusunu her fırsatta dile getiren ve fırsat buldukça yüzen Büyük Önder, Büyükada’da sık sık Anadolu Kulübü’nü (Büyükada Yat Kulübü) ziyaret etmiştir. Genellikle 25 nolu odayı kullanan Atatürk ‘ün odası, günümüzde eski hali ile korunmaktadır. SplendidPalaceHotel’de zaman zaman konaklayan ATATÜRK ‘ün Adalar’a ziyaretleri şu şekilde;
23 Şubat 1929, Cumartesi;Atatürk Büyükada Splendid Palas Oteli’nde büyük bir baloya katılır.(? İ.E.)
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz ” deyimini ilk defa kullanan P.T. Barnum, medyanın dikkatini çekebilmek için, sirk yıldızlarını yalandan evlendirmekte, böylece bu gibi düzmece haberlerle medyanın gündeminde yer edinmektir. Barnum, ayrıca gazetecilere bedava bilet vererek, basının ilgisini çekmeyi garanti altına almaya çalışmıştır.” (Nuray TOKGÖZ, Halkla İlişkiler Yönetimi AOF Kitabı, sayfa:59)
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz ” veya “Reklamın iyisi de olur, kötüsü de” ya da “Reklam reklamdır” diye düşünen bir zihniyete buradan seslenelim ve diyelim ki;
…”ATATÜRK, 17 Ocak 1929 günü manevi kızlarından Nebile Hanımefendi’nin Viyana Büyükelçisi Başkâtibi Tahsin Bey ile evlenmesi sebebiyle Ankara Palas’ta düzenlenen baloyu şereflendirmiştir,”
Ve yine diyelim ki;
23 Şubat 1929 Cumartesi günü yayım tarihi olan “THE ILLUSTRATED LONDON NEWS” te:
SATURDAY, FEBRUARY 23. 1929.
TURKEY TAKES TO “ALL THAT EVER WENT WITH EVENING DRESS”: MUSTAPHA KEMAL PASHA DANCING WITH HIS ADOPTED DAUGHTER ON HER WEDDING DAY.
…”Thesocialside of official life in Turkey, as ourillustrationabows, has becomecompletely “Westernised” undertheenergeticreformingreal of Mustafa Kemal Pasha, thePresident of theTurkishRepublic. Thisinterestingphotografywastaken at a ballgivenrecently at his house on theoccanion of thewedding of his adopteddoughter, Nebile Hanım, toRachid Bey, Secretery of tehTurkishEmbussy at Vienna. TheGhaziPasha, as thePresident is called, is shownopeninigtheballbydancingwiththebridge. Inthrmatter of costume, bothfeminineandmasculine, thescenemight be accepted as a perfectexample of whatKipling had in mindwhen he wrote of “allthat ever wentwitheveningdress.”
Yazmakta!…
Splendid Palas Otel’inin internet sitesi (http://www.splendidhotel.net/our-story) ‘nde “Geçmişten Bugüne Tüm Hikâyemiz” bölümünde dikkatlerden kaçan diğer bir hususta:
…”Yapılan tadilatın ardından yemek salonu, nişan merasimi gibi etkinliklere ev sahipliği yapar hale gelmişti. Mr. Lala adlı birinin işletmeci olduğu 1929 (?. İ.E) senesinde Büyükada’ya gelen Gazi Mustafa Kemal akşam yemeğini burada yeniş ve geç saatlere kadar kalmıştı.
Zaten ATATÜRK bu aileye yabancı değildi. Başta Kazım Paşa’nın kızı Nazire Hanım (?. İ.E.) olmak üzere aile içinde pek çok arkadaşı vardı. Mütareke yıllarında Anadolu’ya geçmeden önce sık sık Kazım Paşa’nın Şişli’de Karlo Apartmanı’ndaki dairesinde aileyi ziyaret ederdi.”
İlgili bölüm kaynaklı eserler yazıldığından kime ne söyleyeceğimi şaşırdım doğrusu.
Nedenine gelince; site içerisinde yayımlanan resimde, ATATÜRK ‘ün yanında oturan güzelliği kadar çok zeki ve çalışkan bir genç kızımız Nermin Hanımdır ve Ali Fethi – Galibe OKYAR çiftinin kızıdır. Site içinde yayımlanan fotoğraf ise 7 Ağustos 1930 yılında Yalova’da Büyük Otel’de çekilmiştir.
Sol köşede Halk Fırkası umumi kâtibi Saffet Bey, Nermin Hanım, Atatürk, Ali Fethi OKYAR ve eşleri Galibe Hanım görülmektedir.
7 Ağustos 1930 gecesi Deniz Yolları İşletmesi tarafından Yalova Büyük Otel’de düzenlenen baloyu Atatürk, gece saat tam 12.00’de baloya teşrif buyurarak onurlandırmışlardır. Atatürk, baloda Abdülhak Hamit Beyle birlikte bulunan Lüsyen Hanımla ve daha sonra Afet İNAN Hanımla dans etmişlerdir. Atatürk’ün baloda ayrıca İsmet İnönü) ve Fethi (Okyar) Bey’e bir de nasihat buyurmuşlardır:
-…”Ben şimdi bir babayım. Siz ikiniz de benim evlâdımsınız. İkiniz arasında benim gözümde hiçbir fark yoktur. Benim istediğim sadece memleket işlerinin Büyük Millet Meclisi’nde açıkça tartışılmasıdır. Büyük Millet Meclisi’nde Türk milletinin gözü önünde açıkça konuşulamayacak hiçbir iş yoktur”
İzninizle tekrardan “ATATÜRK ‘ün Ada Ziyaretleri (http://www.adalardan.net/ataturkun-ada-ziyaretleri/ Ekim 27,2016) internet sitesine dönmek istiyorum.
Sitede; …”Atatürk’ün Anadolu Kulübü’nü (Büyükada Yat Kulübü) ziyaret etmiştir. Genellikle 25 nolu odayı kullanan Atatürk ‘ün odası, günümüzde eski hali ile korunmaktadır.” Denmektedir.
Aşağıdaki görsel ’de, Atatürk’ün kurduğu ve konakladığı 90 yılı aşkın süredir sadece üyelerine hizmet veren Anadolu Kulübü’nün günümüzde kapılarını dünyaya açmış haliyle Atatürk’ün genellikle Anadolu Kulübü’nde (Büyükada Yat Kulübü) gelişlerinde kullandığı 25 nolu odasını görmekteyiz (Kaynak: http://www.anadolukulubu.com/tr/rooms/buyukada-ataturk-odasi/)
Sitede ayrıca;
…”Büyük Önder Atatürk ‘ün direktif ve himayeleri ile İstanbul Büyükada’da bulunan ve 1906 yılında kurulmuş olan İngilizlerin Yat Kulübü tüm bina ve tesisleriyle birlikte, 1928 yılında Anadolu Kulübü’ne verilmiştir. Kulübümüz Büyükada Şubemizde bulunan ve Atatürk ‘ün hediyesi olan Tarihi Köşkler ve Tarihi Binalar bu güne kadar tarihi özelliklerini muhafaza edecek şekilde bulunmuştur…”
Peki, sizce 25 nolu Atatürk Odası için aynı şeyi söylemek mümkün mü?
Her ne kadar eski hailini bilemesek te, günümüzde odanın duvarında, Dr. Ziya Naki YILDIRIM ile Kılıç Ali ‘nin tüm zamanların en güzel tavla müsabakasına şahit oldukları; “ATATÜRK ‘ün 1930 ‘lu yıllarda Yalova’da Salih BOZOK ‘la tavla oynarken” bir anısı çerçeve edilmiş.
Yararlanılan Kaynaklar: Türk Deniz Kuvvetleri “Atatürk’ün Diğer Gezileri”,Niyazi Ahmet Banoğlu, “Atatürk’ün İstanbul’daki Günleri”, Prof. Dr. Utkan Kocatürk ‘ün, “Kaynakçalı Atatürk Günlüğü”
Eksiklikler benim fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız efendim.