Bir varmış bir yokmuş evvel zamandan öte kalbur samandan ziyade, develer henüz tellal, pireler de berber değil iken, İstanbul isimli bir diyarda Beyoğlu adında bir köy varmış. Bu köyün İstiklal adındaki caddesinde ARTER adında masalsı bir yer var imiş. Camekanları cadde üzerine bakan, görenlerin adımlarını geri alarak kendine çeken büyülü bir yer imiş burası. Daha evvel birçok sergiye ev sahipliği yapmış, dünyaca ünlü sanatçıların çalışmalarını çatısı altına toplamış bir sergi salonuymuş. Öyle ki önceki sene 2 Haziran – 13 Ağustos tarihleri arasında Görme Biçimleri adlı uluslararası bir sergi de burada yer almış. Kitabını da okuduğu sanat eleştirmeni olan John Berger’in bu sergisini gezip görebilme şansına erişmiş. Sergiden ayrıldığında mutluluktan içinde kelebekler dans ediyor, yaşadığı haz gözlerindeki parıltıdan anlaşılıyormuş…
Günlerden bir gün köyde bir hareketlenme olmuş. İstiklal caddesinde yeni bir sergi açılmış bütün köylü sokağa dökülmüş,camekanların önünde gördüklerini anlamaya çalışıyorlarmış. Kocaman canavarlar, dinozorlar, kertenkeleye benzeyen hayvanlar ve cins cins varlıklar varmış; rengarenk ve hiç görmedikleri cinstenlermiş. ARTER’e girmeye çekiniyor, camdan izleyip anlamaya çalışıyorlarmış. Serginin haberi tez vakitte gezgin çocuğun kulağına dolmuş, haberdar olmuş daha önceki deneyiminden edindiği heyecan ve mutlulukla yeni sergide almış soluğu. Yapının önüne geldiğinde o dev canavarları görmüş sonra da afişi;
Arter’in girişinde“CANAN: Kaf Dağı’nın Ardında” afişini görünce ben, kafamın içinde bu şarkı eşlik etmeye başladı -çünkü daha yola bakan cam bölmeden o diyarlara giden yolculuğa ortak oldum. Küratörlüğünü Nazlı Gürlek’in üstlendiği sergide Canan korkularımızın odağı olan cehennemleri aslında kendimizin yarattığını, bir kurtarıcıya ihtiyaç duymaksızın kendi kendimize altından kalkabileceğimizi anlatıyor. Konseptini içine yüklediği anlamlar itibariyle; aydınlık ve karanlık, iyi ve kötü, kadın ve erkek yani aslında birbiriyle çelişmiş fakat iç içe geçmiş kavramlardan alıyor. Bütün dağların anası olarak İslam mitolojisinde kendine yer bulan Kaf Dağını Canan 3 bölümden oluşturuyor; Cennet, Araf ve Cehennem…
Öncelikle bütün çalışmalarını anlatmayacağım serginin, bunun yerine ufak bilgiler verip sergiyi gidip görmenizi ve yerinde dinlerken keşfetmenizi amaçlıyorum.
Girişte 2000 tarihli Kibele çalışması ile karşılanıyorsunuz. Bereketin tanrısı olarak bilinen Kibele’yi Canan Kaf dağının koruyucusu olarak betimliyor. Dilerseniz çalışmalarının tümünü gözlemlerken dinleme şansına da sahipsiniz.
Giriş Katı – CENNET;
Bizler çocukluğumuzdan bu yana cehennemi hep yerin altında olarak bilirdik, bizlere büyüklerimiz cehennemin yerin altında olduğunu ve iyi birer çocuk olmazsak öldüğümüzde yerin altındaki yanacağımız anlatılırdı. Fakat salonunun giriş katı bizi cennetle karşılıyor. Tabi bunun bir nedeni var.
Serginin ilk katını gezdiğimde, öncelikle Hayvanlar Alemi isimli çalışma ile karşılaştım. Bu çalışma cam mekan ile sokağı ayıran bölmeden görünen ejderhaları, yecüc mecücleri, melekleri, Anka kuşunu ve kendi iminde canlanan hayvanları betimlediği bölüm. Burada içimizdeki şeytanları, korkuları ve içimizde yaşattığımız cehennemleri yine kendimizin yarattığını söylerken, toplumsal olarak bir kurtarıcıya ihtiyaç duymadığımızı anlatıyor.
Çeşme ismini verdiği çalışmasıyla kadını cinsel bir obje veya sanatsal ifade değil de kendi doğal halini imgelemiş. Çeşme gibi görünen yapıtında aslında memeyle bir bağlantı kurarak anne rolüne dikkat çekiyor.
Başınızı solunuza doğru çevirdiğiniz zaman heybetiyle Cennet çalışması sizi karşılıyor. Bu çalışma için söylenecek anlatılacak bir dolu hikaye var fakat bunu sergide Canan’ın kendi ses kaydından dinlemenizi tavsiye ederim.
Bir diğer anlatacağım çalışma ise bu katta köşede izbe bir noktada yer alan Ay ışığında Yıkanan Kadınlarisimli video. Burgaz adada 2 yazını geçiren Canan’ın Martha koyunda deneyimlediği bir anı yaşatıyor bizlere. Şamanik bir ayinden daha fazlasıydı dediği bu ritüelde 6 kadınla birlikte yaşadıklarını ifade ediyor bizlere.
Merdivenlerden birinci katı çıkarken sağınızda tarihimize Mezopotamya kültüründen girmiş olan erkek ve kadının aşkını anlatan yılan gövdeli Şahmeran’ı görüyorsunuz. Canan bu çalışmada şahmeranın yüzü olarak kendisini kullanarak bize geçmişten bir mesaj vermeyi de ihmal etmiyor.
1.KAT – ARAF
Cananın farklı tarzda işlerinden biri olan Kuş Kadın birinci katta bizi karşılayan ilk eser. Çok fazla taşın bir araya gelmesiyle yapılmış bir iş. Büyük taştaki kuş figürü Göbekli tepedeki kadından beslenerek yaptığı bir çalışma. Kuşları Anka kuşunu referans alıp çalışırken burada Göbekli tepedeki hayvan figürlerinin hepsinin eril olduğuna dikkat çekiyor ve dişil olarak da bizlere kadın figürünü gösteriyor.
Bizlere Göbekli Tepeyi cennet bahçesi olarak anlatan arkeologlardan bahsederken, tersten doğum yapan kadın imgesine dikkat çekiyor,Simurg’un hikayesinden bahsediyor. Tabi buradaki kadın figürüne ve kuşlara yüklediği çok fazla anlam var fakat bunu sergiyi gezip deneyimlemenizi öneriyorum.
Araf yerleştirmesinde, giriş katındaki Cennet çalışmasına dikkat çekiyor ve burada gökkuşağının yedi renginden beslenirken, Araf ile nasıl griye döndüğüne dikkat çekiyor. Araf’ın aslında bir süreç ve şifalanma edinimi olduğunu anlatıyor. Siyahtan beyazageçişini anlatırkenbir yandan da Gaia’nın doğumunu resmeden bir enstalasyon veriyor bizlere ve Kaosla birleşerek bizlere verdiği küçük tanrıları ifade ediyor.
Araf çalışmasının hemen yanında bulunan eser ise eski bir çalışma olan Şeffaf Karakol adlı imgelemesi. Burada bizlere gölgeleri anlatıyor Canan ve bilincin ötesine dikkat çekiyor bir ölçüde. Bilincin ve bilinç dışının derinliklerine inerken kendi aralarındaki çekişmeyi odak noktamız yapıyor ve çıplaklık ile özgürlüğü, örtünmeyle de insanın içine girdiği kalıpları gözler önüne seriyor.
Birinci kattaki son çalışmamız ise Dışarıda Çok Kötülük Var. Klostrofobik bir ortamda bizlere bir karyola ve şifonyer eşlik ediyor. Akıl hastanesi ortamı sağlanmış ve odadaki karmaşa aslında çok derin anlamlara gebe. Bu çalışma da sergiyi ziyarete gittiğinizde gördüğünüze değer çalışmalardan biri olacak.
Birinci kattan ikinci kata çıkarken kat arasında tüm cinlerin anası olarak bilinen 4000 yüzlü Şehretün’nar ile karşılaşıyoruz. Minyatür işin hikayesini dinlerken, çalışmaya Canan’ın getirdiği yorumlaortak da olabilirsiniz.
1.KAT – CEHENNEM (Garaib’ül mevcudat)
Şimdi söyleyeceklerime dikkat edin zira buraya kadar okuyup geldiyseniz kafanızdaki bütün kurguyu yerle bir edebilecek bir açıklaması var Cananın. Arter ile keyifli bir art talk gerçekleştiren sanatçı konuşmasına başlarken aslında Cehennemin olmadığını söyleyerek tabiri caizse bizleri ters köşeye yatırıyor.
Katın geneline yaydığı çalışmasında aslında cehennemin kafamızın derinliklerinde olduğunu, çocukluk zamanlarımızdan bu yana anlatılmış canavar, cin, yecücmecücgibi karakterlerin korku hikayelerinin bilinçaltımıza nasıl işlediğini anlatıyor. Kısa süreli bir aydınlığın ardından zifiri karanlığa bürünen odada parlayan suretler ile bizi çocukluğumuza götürüp benliğimizle yüzleşmemizi sağlıyor ve aslında korktuğumuz bu kötü karakterlerin gerçekte bu kadar korkutucu olmadığını ziyaretçilerine anlatmayı amaçlarken kalıplarımızdan çıkmamız gerektiğinin mesajını veriyor bizlere. Cehennemin aslında olmadığını, korkularımızın olduğunu ve cehennemleri aslında kendimizin yarattığını, kurtarıcı beklememiz gerektiğini bununla birlikte toplumsal olarak birlik oluşturarak bunlardan kurtulabileceğimize dikkat çekiyor.
Canan: Kaf Dağının Ardında aslında yeni sergilenmeye başlamış bir sergi değil. Fakat geçen hafta gidip görme şansım oldu. Ne güzeldir ki Arter’de 12 Eylül’de ziyaretçilerine açılmış sergi 18 Şubat 2018’e kadar görülebilir. Böyle bir sergiyi gezmek gözlemlemek ve yaşamak bir yana yazması, ifade etmesi de çok güç. Anlatılabileceklerin bir sonu bile olmayabilir. İmkanı olan herkesin gidip bu sergiyi görmesini, yaşamasını ve özümsemesini öneririm herkese. Tarih, geçmiş ve geleceği bir arada görebileceğiniz nadide bir sergi deneyimi yaşayacağınıza emin olabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi ve sanatçının gerçekleştirdiği art talk için;
http://www.arter.org.tr/W3/?iExhibitionId=69
adresini ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca 27. Ocak. 2018 Cumartesi (yarın) gerçekleşecek etkinliğe çocuklarınızla birlikte katılabilir, kavramsal dünyada yerinizi alabilirsiniz…Şimdiden keyifli ve sanat dolu bir sergi geçirmenizi diliyorum.