Atatürk’e doğumundan günümüze kadar, kişiliğinin ve eylemlerinin bir sonucu olarak yerli ve yabancı, kişi ve kurumlarca çeşitli ad, sıfat ve unvanlar verilmiştir. O’na yöneltilen sıfatlar, yakıştırmalar ve lakaplar onunla özdeşleşmiş, insanlık tarihin hafızasında yerini almış, yaşamı her zaman ilgi çekmiş ve çok sayıda araştırmaya konu olmuştur. O’nun yaşamında “Mustafa” ile başlayıp “Atatürk” ile biten isimleri ve bunları niteleyen unvan, sıfat, övgü ve lakapları karşılaştırarak saptamaya çalışılacak, isimlerin ortaya çıkış sebepleri, yer ve tarihler ile kişiler de gözetilerek kaynakçalı olarak sentezlemeye çalıştığım “Atatürk’e verilen Ad ve Unvanlar” başlıklı yazı dizimin 1. Bölümü’nde:
19 Mayıs 1881 yılında Selanik’te doğduğunda kendisine ailesi tarafından verilen ismi “Mustafa”ileSelanik Askeri Rüştiye’sindeHarp Okulu 1297 – 1882 yılı mezunlarından matematik öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey’in kendisinin yetenek, yaratıcılık ve olgunluğunu teşhis ederek, “Kemal” adının vermesi üzerine nasıl“Mustafa Kemal”olduğunu okumuştuk.
Yazı dizimizin ikinci bölümüne “Mustafa Kemal Bey” ile başlayacağız:
Anafartalar Kahramanı, 1902 yılında Harp Okulu’ndan mezun olduğunda unvanı “Mülazım” olmuştur. Arapçada “lüzum” sözcüğünden türetilmiş ve “bir daireye maaşsız olarak gidip gelen, stajyer, teğmen (1)” anlamına gelen “Mülazım” askerlikte bir subay rütbesidir.
O dönemlerde orduda rütbelilerin birbirlerine hitabında gelenek olan “Bey” hitabını da eklemek gerekiyordu: “Mustafa Kemal Bey”.
Mustafa Kemal Bey, stratejik taarruz ve stratejik savunma hakkında tuttuğu kendi el yazısı kayıtlarında defter kapağındaki etikette isim ve unvanını “Erkânıharp Namzedi Mülazım Mustafa Kemal” şeklinde kullanmıştır (2).
Zekâsı ve yetenekleri ile dikkatleri üzerinde toplayan Mustafa Kemal Bey, subay çıktıktan sonra da fiziksel özellikleriyle de ordu içerisinde dikkat çekmeye başlamıştır. Ordu içerisinde belirgin fiziksel özelliklere sahip olanlara lakap takmak bir gelenekti. Çocukluğundan beri en çok dikkat çekeni saçlarının sarılığı ve gözlerinin maviliği olmuştur. Bu özelliği onun subaylığında ‘Sarı Kemal’, general olduktan sonra da hep ‘Sarı Paşa’ diye anılmasına sebep olmuştur (3) .”
1905 yılında “Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey”, 1907’de “Kolağası Mustafa Kemal Bey” ve 1909 tarihinde “HareketOrdusu Kurmay Başkanı Mustafa Kemal Bey” olmuştur.
Kolağası; o zamanlar Osmanlı Ordusunda “Yüzbaşı ile Binbaşı arasında yer alan bir rütbe ismi” idi (4).
31 Mart Ayaklanmasını bastırmak için Selanik’ten Mahmut Şevket Paşa komutasında İstanbul’a gelen Hareket Ordusunun, her türlü faaliyetlerin kayıt edildiği resmi kayıt defterine Mustafa Kemal’in rütbe ve unvanları; “Selanik’te Redif Fırka (Tümen) Karargâhı Erkân-ı Harbiye Reisi(Kurmay Bşk.) Mustafa Kemal Bey,” sıralaması ile yazılmıştır (5).
Osmanlı Devleti’nin, I. Dünya Savaşı’na katıldığını ilân ettiği 11 Kasım 1914’te Sofya’da “Kaymakam” rütbesiyle “Askeri Ateşe” görevindeydi. Kaymakam (kâim-i makam); Arapça kökenli kâ’im ile makam kelimelerinden galatlaşarak birleşik isim haline gelmiş ve eskiden yarbay rütbesine karşılık kullanılmıştır(6).
“Kaymakam Mustafa Kemal Bey” , 20 Ocak 1915 yılında 3. Kolordu’ya bağlı olarak Tekirdağ’da teşkil edilecek 19. Tümen Komutanlığı’na atanmış ve 25 Şubat 1915’de Çanakkale savaşına katılmak üzere birliği ile Eceabat’a nakil olmuştur (7).
Çanakkale’de muharebelerin şiddetlendiği dönemde; 1 Haziran 1915’te “Miralay (Albay)” rütbesine yükselmiştir.
8 Ağustos 1915’te en kanlı çatışmaların yaşandığı Conkbayırı’nda durumun kritikleşmesi üzerine Miralay Mustafa Kemal’in; 5. Ordu Komutanı Liman vonSanders’in Kurmay Başkanı Kâzım (İnanç)’a telefonda:
-…”Bütün mevcut kuvvetlerin komutam altına verilmesinden başka çare kalmamıştır!” demesi ve Ordu Kurmay Başkanı’nın “Çok gelmez mi?” sözüne “Az gelir! (8)” cevabı, onun kazanacağı yeni unvan ve sıfatların işareti olmuştur. Aynı günün akşamı, İngilizlerin Suvla Körfezi’ne yaptığı ikinci çıkartmadan sonra, “Anafartalar Grubu Komutanı” olarak birliklerinin komutasını ona verilmiş ve 9-10 Ağustos’ta Anafartalar Zaferi’ni kazanmıştır.
“Anafartalar Grubu Komutanı Albay Mustafa Kemal”, Çanakkale Cephesinin en önemli ve güven duyulan komutanlarından biri olmuş, I. Dünya Harbi sırasında asker-sivil işbirliği ile çıkarılan Harp Mecmuası isimli bir derginin 1915 yılına ait 2 ve 4’üncü sayılarında geniş yer almıştır.
Aşağıdaki görselde, Harp Mecmuası isimli derginin 4’üncü sayısında, “Çanakkale Kireç Tepe” de mermi kovanlarından yapılmış bir anıtın önünde çekilmiş fotoğrafı, tam sayfa olarak yayınlanmış ve altına şu ifadeler yer almıştır:
“Büyüklüğüne söz bulunamayan Bir levha-i Şeamet (Akılla yaratılan bir yiğitlik levhası”. (Ayrıca bu resim ve yazı olduğu gibi Yeni Mecmuanın Çanakkale özel sayısında da yayınlanmıştır. Çanakkale’de Kireçtepe’de Büyüklüğüne söz bulunamayan bir LEVHA-ı şeamet. Bizi yükseltmek için feda-yı can eden mübarek şehitler yatağı.)İşte bu cümle ile Anafartalar Grubu Komutanı Albay Mustafa Kemal ‘in kahramanlığı, yiğitliği ve bunun akılla yaratıldığı ile büyüklüğü teslim edilmiş ve bu büyüklüğünü ifade için söz bulunamadığından yakınılmıştır (9).
Anafartalar Grubu Komutanı Albay Mustafa Kemal ‘in Çanakkale savaşlarındaki kahramanlıkları, Enver Paşa’nın tutumu (10), engellemeleri yüzünden basında hak ettiği yankıyı bulamamış, sansür, onun adının gazetelere yazılmasını yasak etmiştir (11). (Not:…”Hatta söylentiye göre, Harbiye Nezareti’nin çıkardığı Harp Mecmuasının kapağına Çanakkale kahramanı olarak basılan resmi, dergi tam basılacağı sırada klişesi alınarak çıkartılmıştır. Yerine Enver Paşa’nın buyruğuyla amcası Halil Paşa’nın resmi konmuştur (12).”)
Bununla birlikte Harp Mecmuasında Mustafa Kemal’in iki resmi çıkmıştır. İlk resim, derginin iç sayfasında yer almıştır (Harp Mecmuası, Yıl I, Sayı 2 (Kânunevvel 1331).
Elleri arkasında, yüzü oldukça yorgun görünen Mustafa Kemal’in resminin altında: “Anafartalar Grubu Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Bey”yazısı okunmaktadır. Fakat dergideki yazılarda adı geçmemektedir. (Dergilerde adı geçmemesine rağmen Afyonkarahisar’da yerel tarih araştırmaları Başkomutan Tarihi Milli Parkı Alan Kılavuzu Hasan Özpunar, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1912 yılında dünya basınında ilk defa yayınlanan fotoğrafını ortaya çıkardı. 1912 yılının Haziran ayında Trablusgarp Savaşı sırasında çekilen ve o günlerde İngiltere’nin popüler bir dergisi olan LondonNews’de yayınlanan fotoğrafta Mustafa Kemal, Enver Paşa ile birlikte görüntülenmiş. http://bizimtarihimiz.blogspot.com.tr/2011/05/ataturkun-dunya-basnnnda-ilk-defa.html
…”Dergilerde adı geçmemesine rağmen söz eden en eski kaynaklardan biri, 1912 yılında Selanik’te basılan bir ders kitabıdır. Faik Reşit Unat tarafından bulunup değerlendirilen söz konusu kitapta, Atatürk’ün İkinci Meşrutiyet’in ilanımdaki rolü şöyle açıklanmaktadır:
“Beşinci ordudan üçüncü orduya nakleden bir erkân-ı harp zaoiti, Mekteb-i Tıbbıye’dentardedilmiş Şam’da ticaretle iştigale başlamış bir zat ile buluşarak bir “Hürriyet Cemiyeti” teşkiline karar verdiler. Bu cemiyete Selanik’te bir şube ihdasına çalıştılar. Hemen sınıf rüfekamdan bazı gençlerle; şimdi birer Mevki-i Mübeccel’e ihraz eden zevat-ı âliye den bazılarıyla görüştü, nihayet bir cemiyetin esasını kurdular. Şu kadar ki o vakit ittihaz olunan târikin netice pezir-i muvaffakiyet olması meşkûk idi. Binaenaleyh bu cemiyet ittisaa muvaffak olamaksızın hal-i rüşeymde kaldı.
Aradan bir hayli müddet geçti.
“Makedonya Meselesi” alevlenmiş, devletlerin müdahalesi memleketimizi müşkül bir hale koymuştu. Murtzsteg programı erbab-ı hamiyeti ciddiyetle çalışmaya şevketti. Bunun üzerine eski “Hürriyet Cemiyeti” azasından on zat birer suretle tanışarak görüşerek esas bir teşkilat yapmaya karar verdiler. Uzun uzun münakaşalardan sonra merkez-i umumi Selanik’te olmak üzere “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti”ni büsbütün yeni bir tarzda vücuda getirdiler. Cemiyetin müessisleri hakiki bir İhtilal Komitesi suretinde hareket etmeyi münasip gördüler. Bu, kuvvet tezayüt edinceye kadar her türlü teşebbüsatta gayet hafi kalmayı istilzam ettiler. “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti” yavaş yavaş efradını tezyide başladı. Efradın hiçbiri diğerini tanımıyordu. Bu cemiyetin kuvveti Avrupa’daki ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin sebatkâr azaları tarafından bilvasıta haber alındı. Fedakâr azadan biri Selanik’e gönderildi. Bu zatın teklifi üzerine iki cemiyet anlaştı, menfaat-i vatan ittihatta olduğundan birleştiler. İşte 1322 senesi nihayetlerine doğru “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti” merkez-i umumi-i dâhilîsi Selanik’te olmak üzere “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti”ne inkılap etti”Bu satırları okuyan genç kafalara, bu erkân-ı harp zabitinin kim olduğu sorusu yerleşmemiş midir?
Kaldı ki aşağı yukarı bu kitabın yayınlandığı tarihlerde, Trablusgarp savaşı dolayısıyla Mustafa Kemal’in resimleri dönemin en ünlü dergileri de çıkıyor ve adı da bu resimlerin altına yazılıyordu.
Nitekim bu savaş sırasında Mustafa Kemal’in yer aldığı beş resim, o günlerin ünlü dergisi “Şehbal”de çıkmıştı. Bunlardan birincisinde Mustafa Kemal’in elinde sopa bulunmakta ve bununla bir hedefi göstermektedir. Solunda da Şark Kolu kumandanı Fuat (Bulca) Bey görülmektedir.Resmin altında şu yazı vardır: “Deme de iki mühim kumandan. Sağdaki Şark Kolu Kumandanı Fuat Bey, soldaki Deme Kumandam Mustafa Kemal Bey.”
Şehbal’in aynı sayısında bir hasta hanenin açılışı sırasında çekilen bir fotoğraf daha bulunmakta ve bu fotoğrafta yer alan kişiler sayılırken Mustafa Kemal’in adı da verilmektedir:
“Denede bir Hilal-i AhmerHastahanesininresm-i küşadı.
Birinci resim: “Mutasarrıf ve Umumi Kumandan Enver (Paşa) Bey.”
İkinci resim: “Deme Kumandanı Erkân-ı Harbiye Binbaşısı Mustafa Kemal Bey.”
Söz konusu dergideki üçüncü resim, Mustafa Kemal’in Enver ve Nuri (Conker) ile birlikte getirdiği bir fotoğraftır ve bu fotoğrafın altında ise şu yazı görülmektedir: “Cihan-ı cihadda cevval-i cephelerden: Ortadaki nasiye-i necip, meşagil-i harp sebebiyle haledar-ı lihye olan Kahraman Enver Beydir. Sağında bastonlu zat Deme Kumandanı Erkân-ı Harbiye binbaşısı Mustafa Kemal Bey, Enver Bey’in solunda duran gözlüklü zat da Erkân-ı Harbiye binbaşısı Nuri Beydir.”
Dördüncü resim, kalabalık bir grubu kapsamaktadır. Resmin hemen altında ise, “Derne’de Erkân-ı Harp zabıtandan birkaç mücahit” yazısı okunmakta ve resimde yer alan subaylardan her birine birer numara verilmiş, altta da bu numaralara göre subayların kimler olduğu açıklanmıştır. Ortada duran Mustafa Kemal’e bir numara verilmiş ve “Derne Kumandanı Mustafa Kemal Bey” kaydı düşülmüştür.
Şehbal’in daha sonraki sayılarının birinde de Mustafa Kemal’in bir resmine yer verilmiştir. Bu fotoğrafın çevresi, silahlar, top arabaları ve diğer savaş araçlarıyla süslenmiştir. Resimde Mustafa Kemal ön planda durmakta, karşısında bulunan yaverine emirlerini yazdırmaktadır. Arkada ise silahlı, teçhizatlı mücahitler yer almaktadır. Resmin altında şu açıklama vardır: “Bir hücumdan evvel kumandanın kaydettirdiği mühim noktalar. Derne’de Erkân-ı Harp binbaşısı Mustafa Kemal Bey yaveri Fehmi Beye emirlerini zabt ettiriyor.”(Bir müfreze-i mücahidin de teşne-i hü- cum bir vekar-ı arabi ile infaz-ı evamire müheyya duruyorlar.)
Mustafa Kemal ve diğer subaylarımızın bu resimleri pek ünlüdür. Birçok yerde yayınlanmıştır. Ancak bildiğimiz kadarıyla, sonraki baskılarda bu fotoğraflarla ilgili doyurucu açıklama yapılmamış ve özellikle bunların ilk kez Şehbal’de çıktığı üzerinde pek durulmamıştır.
1913 yılında “tebdil-ı hava için” İzmir’e gelen Mustafa Kemal’ den yerel gazeteler söz etmekte ve verilen haberdeki anlatımdan onun kamuoyunda tanındığı, bilindiği anlamı çıkmaktadır. Önce bu haberi olduğu gibi buraya akataralım;
—“Mustafa Kemal Bey;
Bingazi muharebatı esnasında Derne ve Tobruk kumandanlığı vazifesini kemal-i muvaffakiyet ve celadetle ifa edip bilahare Bolayır Ordusu Erkân-ı Harbiye riyasetine tayin buyrulup harekât-ı ahire de fevkalade ibraz-ı faaliyet eyleyen erkân-ı harp binbaşısı Mustafa Kemal Bey’in Bera’yı tebdil-i hava şehrimizi teşrif eyledikleri istihbar olunmuştur. Gazetemiz bu muhterem askere beyan-ı hoşamedi eylemeği vicdani bir vazife telakki eyleriz.”
Bu haberden açıkça anlaşıldığı gibi, Mustafa Kemal’in Trablusgarp’ta gösterdiği yararlıklar, basın çevrelerinde oldukça iyi bilinmektedir.
Burada sözü edilen diğer olaylar, Mustafa Kemal’in, Balkan Savaşı’nın patlak vermesi üzerine, Bolayır’da kurulan Akdeniz Boğazı Kuva-yıMürettebesi komutanlığı harekât şubesi müdürlüğüne (25 Kasım 1912) atanmasıyla ilgilidir. Bu kuvvetin adı daha sonra Bolayır kolordusu olunca Mustafa Kemal de bu Kolordunun Kurmay Başkanlığı’na getirilmiştir. Kolordunun ayrıca komutanı olmadığı için komutanlık görevini de Mustafa Kemal yürütmektedir. Mustafa Kemal, Gelibolu cephesinde bulunduğu sırada Akdeniz Boğazı Kuva-yıMürettebesi erkân-ı harbiye reisi Binbaşı Fethi (Okyar) Bey’le birlikte Başkomutanlığa ve Harbiye Nezareti’ne başvurarak Edirne’nin kurtarılması için yapılması gereken işleri bildirmiştir. Bu başvuru Mustafa Kemal’in el yazısıyla yazılmış ve Fethi Bey’e imza ettirilmiştir. Bu öneri uygulanamadı. Ancak Edirne’nin nasıl kurtarılacağı yolundaki ilk tasarı Mustafa Kemal’in kafasında biçimlendi. Anadolu gazetesinin “harekât-ı ahirede fevkalade ibraz-ı faaliyet eyleyen” ifadesi de şüphesiz Edirne’nin geri alınmasında Mustafa Kemal’in gösterdiği çabalarla ilgilidir.
Balkan Savaşı’nın ikinci aşamasında, Balkan devletleri birbirine girdiğinden Türklerin yaptığı askerî harekât olumlu sonuçlar vermeye başlamıştı. Bulgarların yenik ve umutsuz durumundan yararlanan İstanbul hükümeti Edirne’yi geri almaya karar verdi. Çatalca ve Bolayır kolordusu hızla harekete geçti. İstanbul üzerinden gelen kuvvetlerin başında Enver Bey vardı. Bolayır kolordusunun kurmay başkanı da Mustafa Kemal idi. 21 Temmuz 1913’te Türk kuvvetleri Edirne’ye girdi. Şehre ilk giren kıtalar Bolayır kuvvetleri olarak görünmektedir. Fakat Edirne’nin kurtarılışı şerefini İttihat ve Terakki Cemiyeti, Enver Beye mal etmekte gecikmedi.
Yukarıda görüldüğü gibi Mustafa Kemal Bey, bu işin öncüsü olduğu halde, yine İttihatçılar tarafından geri mevkide bırakılmıştı. Oysa Edirne’nin kurtarılması için “Çatalca’dan, Marmara sahilinden ve Gelibolu cihetinden umumi ve müşterek bir taarruz icrası” gerektiğini ilk düşünen, tasarlayan Mustafa Kemal olmuştu. Böylece İttihatçıların el üstünde tuttukları Enver Bey, Edirne’nin şiddetle geri alınmasını, düşmana bırakılmamasını isteyen Mustafa Kemal Bey’e göre bu konuda dahi ön plana alınmış ve Edirne’ye ilk girme şerefi de ona bahşedilmiştir.
Anadolu gazetesinin, Mustafa Kemal’in Edirne’nin geri alınmasındaki başarısını üstü kapalı biçimde ifade etmesi, sanırım, bu gazetenin İzmir’de İttihat ve Terakki’nin yayın organı olmasıyla açıklanabilir. Ama yine de böyle bir haberi geçmiş olmasından ötürü bu gazeteye minnet duyuyoruz.
Anafartalar zaferini, 17 Ağustos’ta Kireçtepe ve 21 Ağustos’ta II. Anafartalar Zaferi takip etmiştir. Miralay (Albay) Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı’nın seyrini etkileyen bir zafer kazanmış, Ruşen Eşref Bey (Ünaydın) başta olmak üzere İstanbul basını tarafından “Anafartalar Kahramanı” olarak kamuoyuna tanıtılmıştır. Çanakkale Savaşları ile özdeşleşen “Mustafa Kemal” ismi artık tarih sayfalarına yeni bir sıfatla yazılmaya başlanmıştır: “Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal”.
Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal, kazandığı başarılardan dolayı aynı zamanda milletin dikkatini çekmiş ve daha muharebeler devam ederken “İstanbul’u Kurtaran Kahraman”, “Payitaht Kurtaran Kahraman” unvanı ile de anılmaya başlanmıştır.
Yine o dönemin en önemli dergisi olan Harp Mecmuasında boy boy resimleri çıkmış ve halkın ağzında bir efsanevi kahraman olmuştur.
“İstanbul’u Kurtaran Kahraman”, “Payitaht Kurtaran Kahraman” unvanını alan Mustafa Kemal, beş kez İstanbul’u, payitahtı kurtarmıştır;
-Birincisi 25 Nisan 1915 günü Arıburnu’nda Anzak’lara karşı yaptığı taarruzla Anzakları durdurmasıyla,
-İkincisi 7 Ağustos günü düşmanın Conkbayırı’na yönelik yaptığı kuşatıcı manevrayı engellemesiyle,
-Üçüncüsü 10 Ağustos günü düşmanın taarruz edeceğini değerlendirerek ondan önce taarruz edip Conkbayırı’nın bir kez daha düşman tarafından ele geçirilmesini engellemesiyle.
İstanbul’u diğer kurtarışları ise “9 Ağustos’taki Birinci Anafartalar” ve “21 Ağustos’taki İkinci Anafartalar Zaferi” ile olmuştur. Çanakkale’de üstün bir askeri başarı gösteren, muharebeler esansında yapmış olduğu hamlelerle muharebenin gidişatını tamamen değiştiren Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal için Çanakkale Savaşı’nın İtilaf devletleri tarafındaki mimarı İngiliz Deniz Bakanı Winston Churchill de “Kaderin Adamı” demiştir (13).
Bibliyografya:
(1): Mustafa Nihat Özön, Osmanlıca Türkçe Sözlük, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1987, ,s.592.
(2): Genelkurmay ATESE, Atatürk’ün Not Defterleri-VI, Genelkurmay Yayınları, Ankara, 2005, s.3
(3): Ali Güler, Sarı Paşa İnsan Atatürk, Berikan Yayınları, Ankara, 2007, s.X.
(4): TDK, Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara, 2005, s.1198.
(5): Genelkurmay ATESE, Atatürk’ün Not Defterleri-I, Genelkurmay Yayınları, Ankara, 2004, s.2.
(6): TDK, Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara, 2005, s.1118.
(7): Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2007, s.65-66
(8): Utkan Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2007, s.84.
(9): İsmet Görgülü, “Çanakkale Zaferi ve Atatürk”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, C. IV, Sayı: 16, Ankara, 1995, s.494-495.
(10):Şevket Süreyya Aydemir, Enver Paşa, İstanbul, 1972, III, 252-256.
(11): Hikmet Bayur, Atatürk, 102.
(12) Aydemir, Tek Adam, I, 276.
(13): Ali Fuad Erden, Atatürk, Burhanettin Erenler Matbaası, İstanbul, 1952, s.17.
Eksiklikler benim fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Üçüncü bölümde görüşmek üzere esen kalınız efendim.