Yıl 1927.
Cumhuriyet henüz 4’ncü yılında. Atatürk, 1 Temmuz Cuma günü, deniz yoluyla İzmit’ten İstanbul’a gelirken, birden 8 yıl öncesini anımsar…
Ertuğrul Yatı’nın güvertesinde Kız Kulesi’ne doğru bakarken, yanındakilere dönerek:
-…”Bandırma Vapuru ne oldu?” diye sorar.
16 Mayıs 1919 sabahı, yani tine Kız Kulesi açıklarında İngiliz işgal gemilerince saatlerce denetlendikten sonra İstanbul’dan Samsun’a doğru yola çıktıkları o ilk sabah, şimdi yine Gazi’nin gözleri önüne gelmiş gibidir. Ertuğrul Yatı’ndaki görevliler, bu beklemedikleri soruyu:
—“Onarılıyor Efendim,” şeklinde yanıtlıyorlar. Oysa Ulusal Kurtuluş Savaşı tarihimizin bu kahraman gemisi, o sırada hurdaya çıkartılıp çoktan parçalanmıştır. Onarılmakta olan ise 1926’da satın alınan yeni Bandırma gemisidir.
İşte o günlerden bu günlere dek, asıl Bandırma Vapuru’nun resimleri tarih kitaplarında “canlandırma” olarak yer aldı. Tablolarda dalgalarla boğuşan, okul kitaplarında ancak bir siluet şeklinde gösterilebilen Bandırma Vapuru’nun gerçek şeklini, yani kendisini gösterir bir fotoğrafı bulunamadı.
Oysa o yıllarda dünyadaki hemen hemen tüm gemilerin ve hele Bandırma gibi İngiltere’nin Glascow kentindeki ünlü Paisley gemi tezgâhlarında yapılanların fotoğrafları mutlaka arşivlerde saklanmış olmalıydı. Nitekim Yüksek Denizcilik Okulu Mezunları Derneği yöneticileri, yakın tarihimizin bu önemli belge eksikliğini gidermek üzere kolları sıvamışlar ve kararlı bir araştırmanın sonucunda “Hergesteilt im Budesarchiv” adlı Alman arşivi kaynaklarından Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarını İstanbul’dan Samsun’a götüren Bandırma Vapuru’nun fotoğrafını bulmuşlardır.
Yüksek Denizcilik Okulu Mezunları Derneği yöneticileri tarafından bulunan aşağıdaki fotoğrafta görülen Tarihi gemi, Osmanlı Seyri Sefain İdaresi’nin gözde bir emektarı olarak Köstence Limanı silolarına yanaşmış, öylece duruyordu.
Bu fotoğraf, salt bir belge olmasının ötesinde, Cumhuriyet tarihimizin çok önemli bir tanığını da yeniden ve bu kez tüm gerçekçiliğiyle ülkemiz kültürüne kazandırıyordu.
-…”Bandırma Vapuru ne oldu?”
Bandırma Vapuru, İskoçya’nın Paisley bölgesindeki Maclntyre Şirketi tarafından HustonandCardetttezgâhlarında 21 sıra numarası ile 279 grostonluk yolcu ve yük gemisi olarak inşa edilmiştir. Önce DouslyRobinson, isimli bir İngiliz şirketinin sahip olduğu bu gemiye bu gemiye “Torocaderco” ismi konulmuş, sonra 1883 yılında Yunanlı Armatör Psicha adını “Kymi” olarak değiştirmiştir. 1891’de, Aralık ayında, Erdek’te kayalara çarparak hasar gören gemi, aynı yıl kurtarılmış, bir süre sonra da İstanbullu bir Rum olan Armatör Andreadis tarafından satın alınmıştır. Daha sonra, Rama Daressimo İstanbul şirketine satılmıştır. 1894 yılında Pire Limanındaki kayıt, İdare-i Mahsusa’ya nakledilmiş ve geminin adı “Panderme”olmuştur.
1910 yılında Osmanlı Seyri Sefain İdaresi (Osmanlı Denizcilik İşletmesi) geminin adını “Bandırma” olarak değiştirerek posta vapuru haline getirmiştir. 28 Mayıs 1915’te, Mürefte – Şarköy seferini yaparken, E-11 İngiliz denizaltısı tarafından Silivri açıklarında torpillenerek batırılan Bandırma Vapuru, her şeye rağmen Osmanlı Seyri Sefain İdaresi’nin malı olarak hizmete devam etmiştir.
Yıl 1918.
İstanbul işgal altındadır. İşgal kuvvetleri komutanlığı Sadaret’e (Bakanlar Kurulu) başvurarak, Samsun ilindeki Rum köyleri ile Türk köyleri arasındaki çatışmalara müdahale edilmesini, aksi halde kendilerinin devreye gireceklerini bildirmiştir. Bunun üzerine telaşlanan Damat Ferit, İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey’in tavsiyesiyle o yıllarda Mirliva (Tuğgeneral) olan Mustafa Kemal Paşa’nın bölgeye gönderilmesini Padişah Vahdettin’e kabul ettirir. İşte bu gelişme, Bandırma Vapurunun da Ulusal Kurtuluş Savaşı tarihimizdeki gururlu yerini almasına neden olur.
16 Mayıs 1919 sabahı Mustafa Kemal ve karargâh heyeti, Galata rıhtımından sandallarla Bandırma Vapuruna çıktıktan sonra, gemi süvarisi İsmail Hakkı Kaptan’a hemen hareket etmesi talimatı verilir. Kız Kulesi açıklarında İngiliz İşgal donanması tarafından saatler süren denetleme ve sorgulamadan sonra Boğaziçi’ne doğru yol verilen Bandırma Vapuru 19 Mayıs 1919’da Samsun’da bitecek olan tarihsel yolculuğu da böylece başlamış olur.
Tarihçi Orhan Kızıldemir’in araştırmalarına göre, Posta gemisi olarak sefer yapan Bandırma Vapuru, Mustafa Kemal’in haberi olmadan 1925 yılında kadro dışına çıkarılarak aynı yıl bir hurdacıya satıldı ve Haliç’teki Fener rıhtımında Hurdacı İsmail Söker isimli bir gemi bozmacısınıntezgâhında sökülerek parçalandı. 1926 yılında İngiltere’den satın alınan 905 tonluk yeni Bandırma vapuru ise tarihi geminin sadece adını yaşatmış oldu.
Huzurlarınızdan Mesut Tarcan’ın “Bandırma Vapuru” adlı şiiri ile ayrılmak istiyorum:
Ben “Bandırma Vapuru”
Esme rüzgâr esme halim perişan
Mustafa Kemalim güvertede
Ben Karadeniz’de dalgalarla boğuşan
Küçük köhne bir tekne
Baştan ayağa dek iman dolu
Bu hasretlik daha ne kadar uzar
Uçmak isterim Samsun’a doğru
Bakışlarım kararır gözlerim dolar,
Ben “Bandırma Vapuru”
Karadeniz’de küçük köhne bir tekne
Yağma yağmur, esme rüzgâr
Yolumu bekler Anadolu Gümüş dere durmaz akar.
Mustafa Kemal’im güvertede
Dayamış alnım ufka bakar.
Ben “Bandırma Vapuru” Var git başımdan
Karadeniz Bu gece efkârım var
Ne oldu ey gönül ne oldu
Gümüş dere durmaz ağlar
Kan ağlar Anadolu
Ben “Bandırma Vapuru” Mustafa Kemalim güvertede
Kaputuna bürünmüş
Bakışlarında kararlılık saçlarında rüzgâr
Yıldızlar geçiyor alnından uzak zaferlerin şavkı vurmuş yüzüne.
Ben “Bandırma Vapuru”
Duyarım sesler gelir Anadolu’dan
Bir şey var gecenin içinde Rüzgârlarla karanlıklarla dağılan
Bir şey var gecenin içinde Mustafa Kemal’in sevinciyle ağaran.