Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik’te, Kocakasım Mahallesi, Islahhane Caddesi’ndeki bahçe içindeki, üç katlı “Pembe Ev” de doğmuştur. Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi, annesi ise Zübeyde Hanımdır. Küçük yaşta babası öldüğünden Annesi Zübeyde Hanım tarafından büyütülmüştür.
Atatürk’ün doğduğu ev, bugün Selanik’te Apostolu Pavlu Sokağı’nda 71 numaralı ev olup, Türkiye Konsolosluğu’nun bahçe sınırları içindedir. 10 Kasım 1953’ten bu yana“Atatürk Evi” adıyla müze olarak ziyaretçilere açık olan “Pembe Ev”in kapısı yanındaki levhada Türkçe, Elenceve Fransızca olarak şu yazı vardır:
“Türk Milletinin Büyük Reformcusu ve Balkan Birliği’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Burada Dünyaya Gelmiştir.”
Bugünlerde yılda ortalama 20 bin kişi kadar ziyaretçisi olduğunu öğrendiğimiz “Pembe Ev”in büyük ölçüde “aslına benzer olarak” yeniden inşa edildiğini ve evdeki mütevazı mobilyaların, Dolmabahçe/Topkapı Sarayı’ndan getirildiği de bilinenler arasında. Sembolik eşyalarla yeniden dizayn edilen evde, bir antre ile iki oda var yalnızca: Zübeyde Hanım’ın odası ile misafir odası. Misafir odasında; bir mangal, birkaç küçük sehpa, bir koltuk, dört kanepe dikkat çekiyor. Zübeyde Hanım’ın yatak odasında ise; pirinç bir karyola, üzerinde Kuranı Kerim bulunan bir rahle ve pencereden duvara uzanan beyaz örtülü bir sedir bulunuyor. Duvarlarda Zübeyde Hanım ile Atatürk’ün fotoğrafları var. Atatürk’ün gardırobundan seçilmiş “orijinal parçaların” sergilendiği ayrı bir bölümde iki üç orijinal giyişinin yanında da Faruk Saraç’ın “Cumhuriyet giysileri defilelerinden” alınan fark kostümü de görmek mümkün. (Daha detaylı bilgi almak isteyenler T.C KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI http://www.kultur.gov.tr/TR,96346/selanik-ataturk-evi.html ziyaret edebilir.)
Yazar Mehmet Önder, “Atatürk Evleri – Atatürk Müzeleri” adlı 1970 yılında yayımladığı eserinin 4’ncü sayfasında Atatürk’ün doğduğu “Pembe Ev” için şöyle demiştir:
…”Ali Rıza Efendi, bu evi Atatürk’ün doğumundan birkaç yıl önce kiralamış, son yıllarını burada geçirmiştir. O zamanlar evin karşısında, yetimler için açılmış Mithat Paşa Sanayi Mektebi bulunuyordu ve bu okul Islahhane olarak anılıyordu. Ali Rıza Efendi’nin ölümünden sonra, Zübeyde Hanım, çocuklarıyla beraber bu evin bitişiğindeki daha küçük bir eve taşınmıştı. Atatürk 1907 yılında Selanik’e atanınca tekrar buraya yerleşmişlerdi. O’nun Selanik’ten ayrılmasından sonra annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Hanım bir süre daha bu evde oturmuşlar, 1915 yılı Mart sonlarında ayrılarak İstanbul’a gelmişlerdir. Bu ev daha sonra Lozan Antlaşması’na göre Yunan Hükümetine geçmiş, Yunanlı bir aileye satılmıştı. Selanik Belediyesi, 29 Ekim 1933 tarihinde aldığı bir kararla 4 Kasım 1933’te “Pembe Ev”in dış duvarına ‘Atatürk’le ilişkisini göstermek üzere’ bir hatıra levhası koydu. 12 Şubat 1937 tarihinde de “Pembe Ev”i sahibinden satın alarak Atatürk’e armağan etti.”
Atatürk’ün doğum yeri olan Selanik, Balkan Savaşları sırasında, 8 Kasım 1912’de Yunanistan tarafından işgal edilmiş ve takip eden yıllarda birçok Türk ailesi gibi Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım ile kız kardeşi Makbule Hanım da Selanik’teki evlerini terk ederek İstanbul’a göç etmiştir. (Şükrü Tezer, 1972’de yayımlanan “Atatürk’ün Hatıra Defteri” adlı yapıtında; “18 Kasım 1916 günü, Bitlis’te bulunan Atatürk’ün İstanbul’da bulunan annesi Zübeyde Hanım’dan mektup almıştır,” demektedir. Bakınız sayfa:72)
Yunan Hükümeti, 1917 tarihinde Türklerin terk ettiği mülklere el koymuş ve bu mülkler, Emlak İdaresi tarafından kayıt altına alınmıştır. Lozan Antlaşması’ndan sonra ise mübadele sözleşmesi gereği, Türklere ait olan taşınmazlar 1924 yılında Merkezi Mübadele Dairesi’nin yönetimine devredilmiştir.
1925 yılında, o tarihe kadar göçmenlere dağıtılmamış olan taşınmazlar, Yunanistan Milli Bankası’na devredilmiş, bu kurum da taşınmazları satıp elde edilen gelirleri, Türkiye’de bıraktıkları mallar karşılığında ellerinde tazminat senedi bulunan göçmenlere dağıtmıştır. Bu arada Yunanistan Milli Bankası, 1926 yılında her taşınmazı ayrıntılı olarak tanımlayan, hakkında ayrıntılı bilgi ve planını içeren fişler hazırlamıştır. Dolayısıyla el konulan mülkler hakkındaki belgeler arasında her evle ilgili belgelerinde dosya numarasını içeren genel bir plan cetveli oluşturulmuştur.
Yazar Mehmet Önder’in “Atatürk Evleri – Atatürk Müzeleri” adlı eserinin yanı sıra Atatürk’ün doğduğu “Pembe Ev” hakkında yazılan diğer kıymetli bir eser de, Türk Tarih Kurumu tarafından 2016 yılında yayımlanan VasilisDimitradis’in“Bir Evin Hikâyesi” isimli yapıtıdır.
50 yıllık bir çalışmanın ürünü olan eserin yazarı Dimitradis, Atatürk’ün doğduğu evin hikâyesine Faik Reşit Unat’a borçlu olduğunu aktarmaktadır. Buna göre Faik Reşit Unat’ın Atatürk’ün Selanik’teki eviyle ilgili çalışma yapmak üzere 1961 yılında Selanik’teki Tarih Arşivi’ne gitmesi sonucunda iki araştırmacı tanışmıştır. Söz konusu tanışma hem Dimitradis’in Atatürk’ün evine ilgi duymasını sağlamış, hem de Faik Reşit Unat’ın kendisine gönderdiği Paleografya kitapları sayesinde Osmanlıca öğrenmesine ayak olmuştur.
Vasilis Dimtradis’in tespitlerine göre, el konulan mülklerin yer aldığı planda, “Pembe Ev” ile ilgili belgeler 2673 numarada yer almaktadır ve Selanik’te bulunan Mübadillerin Mülkiyet Dairesi, 1928 yılında Yunanistan Milli Bankası’na yazılı bir başvuruda bulunup Mustafa Kemal’in babadan kalma evi olmasıyla “Pembe Ev’in satılmamasını istemiştir. Ancak Milli Banka “Pembe Ev”i 1930 yılında 197.800 Drahmi karşılığında Grigori, Aliki ve Yestimani Serafimudu veya Serafimoğlu’na satmıştır. (Ancak yazarımız kitabının farklı bir bölümünde; “Pembe Ev”in, 1 Ağustos 1930 tarihinde 293.850 Drahmi karşılığında, hemen bitişikteki küçük evin dosya numarası ise 2671 olup, bu evin de 16 Mart 1929 tarihinde 48.000 Drahmi karşılığında satıldığını” ifade etmiştir. Bakınız Sayfa: 32.)
Yazar Dimitradis ayrıca, Türkiye – Yunanistan ilişkilerinin dostane boyuta ulaştığı 1933 yılında, Selanik Belediye Meclisi, evin satın alınmasına ve evin ana girişine açıklayıcı bir levhanın yerleştirilmesine karar verildiğini aktarmaktadır. Bu gelişmeden sonra da Selanik Belediyesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 10.000 Drahmi katkısıyla ve 1936 yılında “Pembe Ev” i 650.000 Drahmi karşılığında satın alarak, 1937 yılında Mustafa Kemal ATATÜRK ‘e armağan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu, bu gelişmenin ardından “Pembe Ev” in yanındaki taşınmazları da satın almış ve gerekli değişiklikler yapılarak ev, özgün haline getirilmiştir. Belli bir süre sonra ise Dolmabahçe ve Topkapı Saraylarından götürülen eşyalar eve yerleştirilmiş ve 1953 yılından itibaren Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır demektedir.
Koca Kasım Paşa Mahallesi Muhtar Sokakta bulunan 38 numaralı evin ne zaman inşa edildiğine dair herhangi bir belgeye ulaşamadığını ekleyen Dimitradis, en eski kayıtlarının Eylül 1875 tarihli Yoklama Defteri’nde bulunduğunu tespit etmiştir. Bu belgeye göre ev, Numan Paşa Cami Caddesi’nde ve 37 numaralıdır. Şeri Mahkeme tarafından tutulan kayda göre evin sahibi Ferhad oğlu İskender’dir. Dimitriadis mülkiyetle ikinci tespitinde, evin 1876 yılında el değiştirerek Musa oğlu İbrahim Hıfzı Efendi ve eşi Abdullah kızı Hatice Zarife tarafından satın alındığını belirlemiştir.Üçüncü önemli tespit ise Ali Rıza Bey’in evi satın almasıyla ilgilidir. Buna göre, “Pembe Ev” in üçte ikisi 1877 Aralık ayında ise Hatice Hıfzi tarafından Ali Bey’e satılmıştır. Mart 1878’de de Zübeyde Hanım evin geri kalan üçte birini Emin oğlu Yusuf Efendi’den satın almıştır. Böylelikle 1878 yılının başları itibariyle Koca Kasım Paşa Mahallesi, Muhtar Sokak 38 numaralı ev, keresteci Ali Rıza Bey ve Eşi Zübeyde Hanım’ın mülkiyetine geçmiştir. Bu tespitlerden hareketle, bu evin, üç yıl sonra 1881’de dünyaya gelen Mustafa Kemal’in doğduğu ev olduğuna şüphe yoktur.
Dimitriadis, eserinde bu bilgiden sonra, Ali Rıza Bey’in evi genişletmek için yaptığı eklemeleri belgelerle belirttikten sonra 1887’de vefat ettiğini aktarmaktadır.
Bu konuda yaptığı en önemli tespitlerden biri de ailesine bıraktığı mirasla ilgili Şeri Mahkeme tarafından 13 Nisan 1887’de tutulan kayıtlardır ve buna göre Ali Rıza Bey’in varisleri; eşi Zübeyde Hanım ile çocukları Mustafa, Naciye ve Makbule’dir.
Şeri Mahkeme’nin tespitlerine göre, Ali Rıza Bey ailesine şahsi eşya olarak 145 kuruş değer biçilen birkaç parça eşya ile bir iki kitap ve 35.010 kuruş değerindeki evi miras bırakmıştır. Nuri Efendi adında bir şahsa da 28.800 kuruşluk bir borcu olduğu belirlenmiştir.
Dimitradis eserinde; Atatürk’ün Babası Ali Rıza Bey’in defni için 55 kuruş harcandığını ve 28.800 kuruşluk borcun Nuri Efendi’ye ödenmesinden sonra Zübeyde Hanım’a mihr bedelinin bir kısmını karşılamak üzere 751 kuruş ödendiğini de belirlemiştir. Ayrıca 553 kuruşluk delalet masrafı 140 kuruşluk vergi masrafı ödendikten sonra arta kalan 4.410 kuruş mirasın şeri kanuna göre aile fertleri arasında paylaştırıldığını tespit etmiştir. Buna göre Zübeyde Hanım’a mirasın yüzde 12’sini oluşturan 551 kuruş, Mustafa Kemal’e yüzde 44’ünü oluşturan 1929 kuruş, kızların her birine de yüzde 22’sini oluşturan 964 kuruş miras kalmıştır.
Ayrıca yazarın aktardığına göre, Ali Rıza Bey’in ölümünden sonra Zübeyde Hanım çaresiz de değildi, çünkü nihayetinde kocasından kendisi ve çocuklarına biri dokuz odalı (Pembe Ev), diğeri beş odalı (bitişik ev) olmak üzere iki ev miras kalmıştı. Ancak yazarın tahminlerine göre; Zübeyde Hanım, Ali Rıza Bey’in vefatından sonra “Pembe Ev”i birkaç yıllığına kiraya verip, küçük evde ikamet etmiş ve geçimini de bu kirayla sağlamıştır. Bu durum küçük evin 18 Ocak 1888 tarihinde Abbas Ağa kızı Zehra’ya satışı gerçekleşene kadar bu şekilde devam etmiştir. Bu tarihten sonra ise Zübeyde Hanım “Pembe Ev” i kiralamaya devam etmiş ve bir süre için Langaza bölgesindeki Sarıyer köyünde yaşayan ağabeyinin yanına taşınmıştır.
Bu bilgilerden hareketle kesin olarak evin 1878’den itibaren Ali Rıza Bey tarafından satın alındığı ve ailenin mülkü olarak kaldığı anlaşılmaktadır. Yazarın tespitine göre, bütün belgelerin evden mülk olarak bahsetmesi, “Pembe Ev” in hiçbir zaman vakıf arazisi olmadığını ve mutlak mülkiyet altında bir emlak olduğunu göstermektedir.
Dimitradis, “Pembe Ev” ile ilgili yukarıdaki önemli bilgileri tespit ettikten sonra Zübeyde Hanım’a ailesinden miras kalan evlerle ve Mustafa Kemal’in satın aldığı iki evle ilgili bilgiler de vermiştir. Bunların yanı sıra önemli olan diğer bir konu da yazarın kullandığı belgeler sayesinde Atatürk’ün ailesiyle ilgili yaptığı değerli tespitlerdir.
1931’de Gümilcine’de doğan Vasilis Dimitriadis, 1954 yılında Selanik Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden mezun olmuştur. Mezuniyetini takip eden yıl Selanik’te kurulan Makedonya Tarih Arşivi’ne müdür olarak atanmış ve bu görevini 1984 yılına kadar sürdürmüştür. Yüksek Lisans eğitimini Londra Üniversitesi Şark ve Afrika çalışmaları Türkoloji bölümüne profesör olarak atanmış ve Osmanlı Devleti’nin sosyo ekonomik yapısıyla ilgili pek çok akademik çalışmaya imza atmıştır. Dimitradis, 1983 yılında yayımlanan “Türk Hâkimiyeti Süresince Selanik Topografyası” isimli kitabı için Atina Akademisi Ödülü’ne layık görülmenin yanı sıra, Makedonya tarihiyle ilgili arşiv meteryallerinin korunmasına yönelik uzun soluklu gayretlerinden dolayı Selanik Rotary tarafından Altın Madalya ve Kamu Ödülü ile Girit Rethymno Akdeniz Araştırmaları Enstitüsü onur üyeliği gibi farklı akademik çevrelerden pek çok ödül almıştır.
Ancak yazarın aktardığına göre çeşitli projelerde yer alması, 1981 yılında Ankara’da düzenlenen Uluslararası Türkoloji Kongresi’ne davet edilinceye kadar “Pembe Ev” ile ilgilenmesine engel olmuştur. Söz konusu davet üzerine konuyla yeniden ilgilenmeye başlayan yazar, daha önce konuyla ilgili tespit ettiği belgeleri yeniden incelediğini, fakat Ankara’ya gelemediğini belirtmektedir. Dolayısıyla yazar, 1981 yılında kongreye katılmak için Ankara’ya gelebilseydi, oldukça erken bir tarihte konuyla ilgili tartışmalar sona erecekti. 2008 yılı, Dimitradis’in konuyu tekrar ele alarak kitaba dönüştürmesinde önemli bir tarih olarak ele alınabilir. Çünkü yazar, 2008 yılı başlarında Atatürk’ün eviyle ilgili çelişkilerin devam etmekte olduğunu şaşkınlıkla öğrendiğini ifade etmektedir. Oysa Dimitradis, daha 1950’li yıllarda belirlediği belgelerde konuyla ilgili önemli verilere ulaşmıştı. Kendi deyimiyle bu çelişkiler, Atatürk’ün eviyle ilgili olarak yaklaşık elli yıl önce başladığı araştırmasını tamamlamasını sağlamıştır. Zira 2008 yılında konuya yeniden eğilen Dimitradis, çalışmasını iki yıl gibi bir sürenin sonunda tamamlamış ve eseri, 2010 yılında Selanik Türk Konsolosluğu’na teslim edilmiştir. Akabinde de eser, Dışişleri Bakanlığı Kültür İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na gönderilmiştir. Ancak hakem incelemesi 2012’de tamamlanmasına rağmen eser çeşitli sorunlardan dolayı bir türlü basım aşamasına geçememiştir. Bunun üzerine Türk Tarih Kurumu Başkanlığı, konuyla ilgilenmek ve sorunların giderilmesini sağlamak üzere Prof. Dr, Levent Karapınar’ı görevlendirmiştir. Kayapınar’ınDimitradis ile Türk Tarih Kurumu arasındaki iletişimi kurmasından sonra da sorunlar çözülmüş ve eser 2016 yılında basılarak raflarımızdaki yerini almıştır.