“Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek” diye bir deyimimiz vardır, içinde yaşadığımız fiziksel gerçeklik ile zihnimizde yaşattığımız hayal alemimiz arasında dünyalar kadar farklılık bulunduğu durumları eleştirmek için kullanılır, gerçekçi olmamız ve çok büyük hayallere kapılmamamız gerektiğini anlatır. Bir atasözümüz ise “Çiftçinin karnını yarmışlar, kırk tane ‘Gelecek yıl’ çıkmış” der. Bu atasözümüz de tam aksine umut taşımanın bize dayanma gücü vereceğini, hatta içinde bulunduğumuz durumlara direnmek için bize fiziken yardım ettiğini anlatmaya çalışır. Her ikisi de doğru iki bilgi, özünde zıt ama ayrı ayrı ele alındıklarında her ikisi de doğru. Felsefede bu duruma “bilgi paradoksu” deniyor. Bu makalemde sizlere son beş yıldır rüyalar, lüsid rüyalar ve bilincin farklı halleri ile ilgili yaptığım kişisel çalışmalarımdan bahsetmeye çalışacağım ve varacağım sonuçları bir bilgi paradoksu haline getirerek, hangi doğruluğu tercih edeceğinizin seçimini siz okurlara bırakacağım.
Öncelikle Lüsid Rüya nedir sorusuyla başlayalım; lüsid rüya görmenin yapılabilecek en bilimsel tanımı, rüya içinde kişinin bilincinin tam olarak açık olmasıdır. Kişinin günlük hayattaki kadar açık bir bilinçle gözlemlediği ve hatta yönettiği rüyadır lüsid rüya. Bir zihinsel yetenek olarak veya bazı teknikler kullanılarak kişi, görmekte olduğu rüyanın içinde, yaşadığı deneyimin bir rüya olduğunu algılayabilir ve bunun sonucu olarak rüya görmekte olduğunu bilir, rüyasını kontrol edebilir. Lüsid rüya görme deneyimi, rüya mekanınızın çok gerçekçi, yaşayan bir alternatif realite haline dönüşmesine sebep olur ve bu rüya mekanını beş duyunuzla da gerçek hayatta olduğu kadar gerçek olarak algılarsınız. Soğuk bir çeliğe dokunabilir, mis gibi lezzetli bir dilim elma yiyebilir, biber gazı soluyabilir veya hoş bir şarkı dinleyebilirsiniz. Göreceğiniz bir ağaç sizi kendine hayran bırakacak kadar ayrıntılı ve güzel olabilir. Tüm bunları gerçek hayattaki kadar “gerçek” algıladığınızı tekrar hatırlatayım. Peki lüsid rüyalarınızda başka neler yapabilirsiniz? Beş duyunuzun da şu andaki kadar gerçek çalıştığı bir bilinç halinde uçmaya ne dersiniz? Evet bu mümkün. Kendi rüyanızın tanrısı olduğunuzu unutmayın, lüsid rüya sahnenizi düzenleyen, kişilerinizi konuşturan, oynatan sizin zihninizdir, dolayısıyla bir lüsid rüya içinde bir şeyin olması için ona “OL” demeniz yeterlidir. Birkaç dakikalığına bile olsa “Tanrı” olmanın nasıl bir his olduğunu deneyimlersiniz.
Lüsid rüya ile, gerçek dünya hayatı arasında tek bir fark vardır, lüsid rüyanın bir rüya olduğunu bilirsiniz, o kadar. Lüsidlik hali, bilincinizin farklı bir hali içinde meydana gelir ve zihniniz rüya içinde bilinç seviyenizin yükselmesi ile yaşamakta olduğunuz deneyimin “gerçek” olduğuna sizi ikna etmek için daha çok çaba sarf etmek mecburiyetinde kalır. Basit rüyadan, lüsid rüyaya geçtiğinizde, az önce yaşamakta olduğunuz basit rüya deneyiminin ne kadar bilinçsiz, renksiz veya az renkli, detaysız ve saçma olduğunu anlarsınız. Normal rüyalarda kişinin öz farkındalığı kapalıdır veya çok düşüktür. Yaşamakta olduğunuz rüya sahnesine nereden geldiğinizi, ne kadardır orada olduğunuzu, bir önceki gün ne yaptığınızı veya saat kaçta yatağa gittiğinizi sorgulamazsınız. Normal rüyanızın bir senaryosu vardır ve siz de bilincinizin kısıtlı hali ile kendinizi o senaryoya kaptırır, hiçbir mantıksal sorgulama yapmadan o senaryoyu ya oynar ya da izlersiniz. Normal rüyadaki davranışlarınızı mantığınız, hafızanız, entelektüel birikiminiz değil bilincinizin en basit halleri yönetir. Lüsid rüyadaki kişiliğiniz ise tam olarak sizsinizdir. Etrafınızdaki rüya mekanına “tüm bunları gerçekten sadece benim zihnim mi oluşturdu yani..?” diye hayretle ve şaşkınlıkla karışık bir hayranlıkla bakarsınız, konuştuğunuz karakterlerin aslında sizin bilinçaltınızın bir yansıması olduğunu bilirsiniz. Yani bir lüsid rüyada eğer birisi ile konuşuyorsanız, soruyu soran sizin bilinciniz, cevabı veren ise bilinçaltınızdır.
Lüsid rüya görme bilinç hali, insan zihninin tamamen doğal bir yeteneğidir. Beden dışı deneyimler, alıkonulma deneyimleri veya ölüme yakın deneyimlerde yaşananların, lüsid rüya görme bilinç hali sırasında yaşanan zihin faaliyetleri olduğu düşünülmektedir. Yani en azından bu bilimsel görüşümüzü tersine çevirecek, açıklanamayan bir durum gerçekleşmediği sürece, durulması gereken çizgi budur. Peki lüsid rüyalar yolu ile bilmediğimiz olaylara ait gerçek bilgiler gelmeye başlarsa ne yapmalıyız? Mantıksal tutarlılığı elden bırakmadan düşünmeliyiz elbette.
Bilgi paradoksunu oluşturmanın her iki kanadını da inşa etmek adına konuya sadece bilimsel değil biraz da teolojik açıdan yaklaşalım ve tasavvufta rüyalardan bahsedelim. Tasavvuf geleneğinde rüyalar¸ manevî yolculukta yükselişin ve ilerlemenin göstergelerinden biri olarak görülmüştür. Tasavvuf tarihinde rüyanın ayrı bir yeri bulunmaktadır. Sufi dünya görüşüne göre, kişi uyanık olduğu müddetçe¸ ruhu bedende hapsedilmiş halde, bir çeşit uyku içindedir. Uykuya dalınca ise kudsî ruh da aslî vatanına¸ ledünnî ve ilâhî kaynağına gider. Gayb ve mânâ âlemini tanımanın¸ ruhlarla ilişki kurmanın verdiği huzurla dinlenir. Melekût âlemine gittiği zaman orasını şehadet âlemindeki misalleriyle görür. Buna göre uyku ve uyanıklığın¸ insan varoluşunun iki ayrı kutbu olduğu söylenebilir. Uyanık iken faaliyette bulunma ve karar verme gibi görevler söz konusudur. Uykunun görevi ise insanın kendisini tanıması ve kendisiyle iç hesaplaşmaya girişmesidir. Tasavvuf geleneğine göre lüsid rüya görme bilinç hali “Nefs-i Kâmile Rüyası” olarak bilinir ve bilimsel dünya görüşünün yaptığı tanımla aynı şeyi anlatmasına rağmen, daha süslü püslü, daha mistik bir tanımlaması vardır. Teolojik dünya görüşüne göre bu türden rüyaları sadece “tasavvuf ehli”(!) kişiler görebilir ve bu rüyaların vahiy ile bir ilişkisi vardır. Sûfi geleneğe göre lüsid rüya “kişinin takva ve mağrifetullahtan nasiplendiğinin alameti”(!) olarak kabul edilir.
“Tasavvuf ehli”(!) olmak isteyen okurlarımız için makalemin ilerleyen bölümlerinde uygulayabilecekleri diyetler, deneyebilecekleri bazı teknikler ve dinlemeleri için frekanslar ile bazı gıda takviyeleri tavsiye edeceğim. Hatta takip edebilecekleri YouTube kanalları, 100 gün içinde lüsid rüya görme garantili tekniklerin anlatıldığı PDF dokumanlar veya bu işte ustalaşmış, çoğunlukla batılı “teenager tasavvuf ehli lucid dreamer” sosyal medya fenomenlerinden birkaçını da önerebilirim. Elbette bilimsel dünya görüşlü, entelektüel bir okuyucuya göre “tasavvuf ehli” diye bir kişi yoktur. Zira “İslam’da ruhbanlık yoktur”
Kişiye şah damarından daha yakın olan şeye gidiş yolu olsa olsa bilincin farklılaşmış bir hali olabilir ve o yolda kişiye rehberlik edilemez. Bu tek kişilik bir yolculuktur.
Ben bu tek kişilik yolculukta, bir şeyler öğrenebildiğini düşünen bir arkadaşınızım. İtiraf etmeliyim ki araştırma konumuz rüyalar olunca, her ne kadar bilimsel bir bakış açısıyla konuya yaklaşıyor olsak da bir noktada rüyalar size öyle bir sürpriz yapıyor ki, tüm dünya görüşünüzü sorgulamaya mecbur kalabiliyorsunuz. Geçtiğimiz beş yıl içerisinde iki yüzün üzerinde rüyamı yazdığım bir rüya günlüğüm var. Bunlardan dokuzu lüsid rüya. Beş yıldır kendi rüyalarım üzerinde yaptığım çalışmamda geldiğim noktada, tüm rüyaların çöp olduğunu söylemem de mümkün…. ya da hayatımın amacını bulduğumu da.. Bir bilgi paradoksunun içinde sıkışmış haldeyim. Kişisel tecrübelerimle okurumuzu fazla sıkmadan kullandığım lüsid rüya görme tekniklerini paylaşmam daha faydalı olacaktır. Kim bilir, belki okurlarımız içinden de bu dünyaya gelme amacını rüya yoluyla bulduğuna inananlar çıkabilir.
Şimdi biraz lüsid rüya görme tekniklerinden bahsedelim. Rüya içinde, uyanık zihin halini yakalamanın temelde iki yöntemi vardır, ya zihninizi uyanık tutarak uykuya dalmayı ya da rüya hali içinde zihninizi uyandırmayı öğrenmelisiniz. Gün içinde kendinize sık sık “Rüyada mıyım?” diye sormayı ve bir gerçeklik kontrolü yapmayı alışkanlık haline getirirseniz, günün birinde gördüğünüz bir rüyanın içinde de “Rüyada mıyım?” sorusu aklınıza gelecektir. Sık kullanılan gerçeklik kontrollerinden biri yakın mesafeden ellerinize bakmaktır. Basit bir rüyanın içinde ellerinize detaylı olarak bakamazsınız. Parmak izlerinizi görebiliyorsanız, rüyada değilsinizdir. Tebrikler.. Küçük küçük post-it kağıtlara “Rüyada mıyım” yazarak çalışma mekanınıza, odanıza yapıştırabilirsiniz ve her okuduğunuzda gerçeklik kontrolünüzü yaparsınız. Kendi bulacağınız bir gerçeklik kontrolü de aynı işi görür. Çevrenizdekiler tarafından fazla garipsenmeyecek bir gerçeklik kontrolü bulmanızda fayda var.. 😀
Öncelikle lüsid rüya görmenin bir bilinç hali olduğunu hatırlatalım, bu bilinç haline erişmenin ikinci ana yöntemi, bilinçli bir şekilde bedenimizi uyku felci durumuna sokmaktır. Uyku felci ifadesi sizi korkutmasın, uyku felci denilen kavram, rüya gördüğümüz sırada bedenimizin kendini uyandırmaması için aldığı bir koruma mekanizmasıdır. Uyku felci durumunda beden ile zihin arasındaki bağlantı kesilir. Koştuğunuzu gördüğünüz ve buna çok inandığınız bir rüyada, yatağınızın içinde koşmaya çalışarak kendinizi uyandırmanıza hatta belki de yaralamanıza engel olan şey uyku felcidir. Uyku felci, bağlı bulunduğu beden uyurken düşünmeye devam eden bir zihnin tedbir almasıdır. İnsan tabiatının doğal bir ürünüdür. Lüsid rüya görme tekniklerinin hepsi, uyanık zihin – uyur beden halini yakalamak için geliştirilmiş tekniklerdir. Örneğin doksan dakikanın katları şeklinde, altı veya yedi buçuk saat uyuyup, bedeniniz tamamen dinlenmiş bir şekilde uyanıp, bir – iki dakika uyanık kaldıktan sonra hızlı bir şekilde tekrar uykuya dalmak en iyi bilinen tekniklerdendir. İkinci uykuya dalma süresini iyice kısaltmak için zihni uyanık tutmak ve tam bir hareketsizlik tavsiye edilir. Beyin kimyasını optimize etmek için kullanabileceğiniz gıda takviyeleri de vardır. İlk lüsid rüya çalışmalarımı yaptığım sırada Kolin Bitartrat kullandığımı itiraf etmeliyim. Kolin, örneğin yumurtada doğal olarak bulunan ve B vitamini ailesinden kabul edilen bir yağ asididir. Buğday, yumurta sarısı veya barbunyada doğal olarak bulunur. Ayrıca Kolin Bitartrat, asetilkolin adlı nörotransmiterin üretimine yardımcıdır. Vitamin B6 ve B12 de lüsid rüya görenlerin kullandıkları vitaminlerdendir, rüyalarınızı daha iyi hatırlamanıza yardımcı olur. Bazı rüya bloggerları Melatonin de kullanır fakat ben uykuya dalma sürecinin doğal mekanizması içinde devam etmesi gerektiğin düşünenlerdenim. Yani karanlık ve sessiz bir oda, melatonin takviyesinin yaptığı işi yapacaktır. Bunların haricinde meditasyon yapmanın ve Teta frekansı dinlemenizin de faydasını görürsünüz.
Peki lüsid rüyalar içinde bir şeyler ters gidemez mi? Bu sorunun cevabı “zihnimiz içinde bir şeyler ters gidemez mi?” sorusunun cevabıyla aynıdır ve cevap “evet gidebilir”dir. Aşamadığımız bir takıntı, bir travma, bilinmeyene karşı duyulan korku gibi sebeplerle, o bilinç halindeyken korkuya kapıldığınızda, korktuğunuz şeyi de var etmeye başlarsınız. Beden dışı deneyimler, ölüme yakın deneyimler, mistik varlıklar ile veya uzaylı varlıklar ile temas, alıkonulma, gece terörü, karabasan gibi deneyimlerin, lüsid rüya görme bilinç hali içinde yaşanan deneyimler olduğunu düşünürsek, bu olaylara gayet bilimsel bir bakış açısı getirmiş oluruz. Peki tam olarak açıklamış olur muyuz? Maalesef hayır. Açıklanamayan kısım, lüsid rüya ile gerçek hayata dair bilgi edinme veya lüsid rüyada yaşananların fiziki sonuçları olması kısmıdır. Lüsid rüyada kaçırıldığına inanan kişinin kolundaki morluk, ısırıldığına inanan kişinin parmağındaki diş izi veya kendisine çip takıldığına inanan kişinin vücudundan çıkan bilinmeyen cisim gibi. Bu satırların yazarı arkadaşınız da lüsid rüya yoluyla gerçek hayata dair hiç bilmediğimiz bir konuyla ilgili bilgi edinilebildiğine bizzat şahittir. Bu tür durumlar cidden kafa karıştırıcı olabilir ve içinde yaşadığınız gerçeği sorgulamanızla sonuçlanır.
Bu noktada bir diğer soru çıkıyor karşımıza: Lüsid rüya görmeyi gerçekten istiyor muyuz? Uyandığımız gerçeklik ile uyur halimizde yaşadığımız gerçeklik arasında hiçbir fark bulunmamasının ne gibi sonuçları olur? Tabi ki bu durum, içinde yaşadığımız gerçekliğin doğasını sorgulamamıza sebep olur. Kendinizi, dünyada rüyalar gören insanlar mı yoksa rüyasında dünyada olduğunu gören ruhlar mı olduğumuzu sorgularken bulabilirsiniz. “Stephen Hawking’in Haberci Rüyası ve Kuantum Aşk” makalemde şöyle demiştim: “Hawking’in “Benim Kısa Tarihim” kitabında bahsettiği ve hayatını değiştirdiğini düşündüğü rüyanın, bir haberci rüya olduğunu ve henüz gerçekleşmediğini düşünmeye başladım. Anlattığına göre bir rüyasında idam edildiğini, bir başka rüyasında ise birilerini kurtarmak için kendisini feda ettiğini görmüş Hawking. Bir dâhinin rüyaları önemlidir. Sadece kendi bilinçaltının kodlarını vermesi bakımından önemli olmakla kalmaz, bilinçaltımız, kolektif bilinç ile de bağlantı halindeki tek aygıtımız olması sebebiyle, bazen prekognisyon rüyaları (haberci rüyalar) veya Hawking’in tabiriyle “geleceği hatırlamak” dediğimiz durumun da yaşanmasının sebebi, dâhinin zihni ve henüz keşfetmekte olduğu yetenekleri olabilir. Olmaya da bilir…”
Şimdi içine sıkıştığımız bilgi paradoksunun sınırlarını iyice bir belirginleştirelim: Bilimsel dünya görüşünün tıkandığı nokta, geleceği hatırlamak, prekognisyon rüyaları, bilmediğimiz gerçek olaylarla ilgili gerçek bilgiye rüya yoluyla ulaşmak veya inandığımız şeyin bizim dışımızda fiziksel sonuçları olması gibi durumlardır. Rüya gerçekliği ile fiziksel gerçeklik arasındaki tek farkın, yine sadece bizim zihnimizin içindeki, “bu bir rüya” kabulü olması, içinde yaşadığımız fiziksel gerçekliği sorgulamamıza sebep olmaktadır. Aklın işleyişinin, hücre düzeyinde maddi bir temeli bulunduğu iddiası, bu durumları açıklayamaz. Hepimizin zihinlerinin bir kolektif zihne, ya da bir külli iradeye bağlı olduğunu söyleyen Sûfi dünya görüşü, bilimsel dünya görüşünün tıkandığı noktaları açıklayabilmesi bakımından daha cazip görünebilir fakat bu durumda da teolojik bazı problemler ortaya çıkıyor.. Sadece “Tasavvuf ehli” kişilerin yaşayabileceği iddia edilen bu türden deneyimlerin, 15-25 yaş batılı gençlerin elinde oyuncak olması gibi. Bazı batılı spiritüel youtuber gençlerin yaşadığı zihinsel deneyimler, bizim mutasavvıflarımızın yaşamayı yalnızca hayal edebileceği türden maalesef. Belki de gerçek sûfi olanlar batılılardır ve biz doğulular da katı bir materyalizmin pençesinde kıvranıyoruzdur, olamaz mı?
Makaleme “Lüsid rüya nedir?” diye bir soruyla başlamıştım, beş yıldır yaptığım araştırmalarım ve deneylerim neticesinde bu soruya şu şekilde geri dönmek istiyorum: Sorulması gereken doğru soru bu değildir.
Doğru soru şudur: “Dünya hayatı nedir?”