“Başlangıçta, evren sadece bir ruh veya öz’den ibaretti. Her şey yaşamdan yoksun, donuk, sessiz ve suskundu. Uzayın enginliği ıssız ve karanlıktı. Sadece Yüce Ruh, Büyük Ezeli Güç, Yaratıcı, Yedi Başlı Yılan, dipsiz karanlığın içinde yol alıyordu.”
Böyle başlıyor Naacal Tabletleri…
Evren’in 7 emirle, 7 zamanlık bir sürede var edilişi ve sonrasında insanın yaratılışı, antik Hint tabletlerinde detaylarıyla yazıyor. 85 yıllık ömrünün, en az 50 yılını Mu Kıtası araştırmalarına adayan, tarih araştırmacısı Albay James Churchward, Hindistan’da bulunduğu dönem tanıştığı ve 2 yıl boyunca kayıp Naga dili eğitimi aldığı bir rahip sayesinde ulaşıyor bu tabletlere. {Ki bu tabletlerin, Mu’da ‘Bilim Rahipleri’ olarak adlandırılan Naacaller tarafından, Mu batmadan önce başlayan kolonileşme sırasında getirildiği ve bazısının da, Mu battıktan sonra bu kolonide yazıldığı düşünülmektedir.} Öğrendiği bu dil sayesinde tabletlerin büyük bir kısmını çözüp, antik batık kıta Mu hakkında pek çok bilgiye ulaşıyor. Churchward, daha fazla somut bilgiye ulaşma gayesiyle, 50 yılı bulan bir araştırma gezisine başlıyor. Sibirya, Orta ve Güney Asya, Orta ve Güney Amerika {Meksika / Niven Tabletleri} , Avrupa, Pasifik Adaları gibi oldukça geniş bir coğrafyada yaptığı araştırmalar sonucunda, bir efsane olarak bahsedilen Mu Kıtası’nın varlığını, yazdığı kitaplarda verdiği bilimsel verilerle de kanıtlıyor.
Sadece Mu Kıtası değil; Atlantis hakkında da hatırı sayılır bilgi aktaran Churchward, bugün hâlen Dünya çapında, Mu Kıtası hakkında en somut ve güvenilir kanıtları sunan, saygı duyulan bir isimdir.
“İnsanın ilk vatanı Mu Kıtası’dır” diyen Churchward, öyle çok sembol veriyor ki bizlere, heyecan duymamak mümkün değil. Ben de seminerlerimde yoğunlukla, bu sembolleri ve bunlardan yola çıkarak yaptığım araştırma sonuçlarını ve sonrasında kendi iddialarımı veriyorum. Hâlen gizemini koruyan bu kayıp kıtalar, medeniyetler, semboller, tamgalar, “tanrı ve tanrıçalar”, tüneller ve çok daha fazlası, günümüz insanını elbette araştırmaya ve öğrenmeye davet ediyor. Binlerce yıl evvel taşlara, mağaralara çizilmiş resimlerin anlamını, mesajını elbette ki bilmeyi arzuluyoruz. Kadim Türk Kültürü’nde de sık sık karşımıza çıkan pek çok sembolü, Mu Kıtası Tabletleri’nde de görüyoruz. Ne heyecan verici, öyle değil mi?
“Başlangıçta, evren sadece bir ruh veya özden ibaretti. Her şey yaşamdan yoksun, donuk, sessiz ve suskundu. Uzayın enginliği ıssız ve karanlıktı. Sadece Yüce Ruh, Büyük Ezeli Güç, Yaratıcı, Yedi Başlı Yılan dipsiz karanlığın içinde yol alıyordu.” cümlesiyle başlamıştık yazıya.. Bu anlatımın hemen ardından şöyle devam ediyor antik Hint tableti; “Yedi Başlı Yılan’ın {Narayana}, yedi üstün zihni, yedi emir verdi.” {Burdaki sembolizmi iyi görmek, algılamak gerek. Ve her kültürün kendi sembolizmine göre değerlendirmek gerek.} Yedi emirle, yerin, göğün, denizin, toprağın ve sonunda tüm canlıların yaratılışı gerçekleşiyor. İlginç olarak yüce Yaradan, tüm oluştan sonra işleyiş sorumluluğunu, “Kutsal Dörtlü”ye veriyor. Yazının kapağında bulunan fotoğraf, işte bu kutsal dörtlünün sembolü. Meksika’da bulunan Niven Tabletleri’nden yalnızca biri.{2600’den fazla Mu bilgisi veren tablet bulunmuştur Meksika’da}
James Churchward bu tableti detaylı olarak anlatmıştır kitabında. Handiyse, tüm kadim kültürlerde rastladığımız bu sembol, biz Türklerde de önemli bir yere sahiptir. Oz Tamgası olarak bilir, okuruz.
Nedir peki ;
Oz Tamgası ; ozlaşmak, özleşmek, uzlaşmak mânâlarına gelir. Kadim Türk kamlar, Kök Tengri’nin mekânına ulaşabilmek için, 9 gök katını aşmak zorundadır. {Ki bundan sonrası için sadece ‘aracı’ ruhlar vasıta olur} Bu yolculuk sprial bir dönüşe benzer.. Hazırladığım fotoğraftaki gibi, semâzenlerin semâsı da bize, OZlaşmayı hatırlatır. Yine kadim bir sembol olan labirent de, ayni minvaldedir. Türk khamlar, şifa çemberlerini {labirent} 7 veya 9 katlı çizerler. Labirent içinde atılan her adımda, Tengri’ye yaklaşılır ve şifa dilenir.
Araştırmalarım sırasında elbette pek çok Oz Tamgasıyla karşılaştım. Örneğin Hindistan’da gördüğüm bu taş beni çok etkiledi. Eski, yıkık bir evin duvarında bulunduğu söylenen bu taş oldukça farklı. Kezâ üzerindeki semboller bir mesaj olmalı. Sanskrit semboller olduğunu düşündüğüm bu semboller bana astrolojik sembolleri anımsattı. Karma astrolog dostum Levent Ünal’a danıştım hemen. Çok net ‘evet’ diyemese de, bazı sembollerin günümüz astroloji sembollerine benzediğini söyledi. Bu tamganın binlerce yıl öncesinden geldiğini bilmemize rağmen ve elbette, bu taşın hangi tarih aralığında işlendiğini bilmediğimizden, direkt “şudur” diyemiyoruz. İnternet üzerinde yaptığım araştırmada, bu taş hakkında net bir cevap bulamadım açıkcası. Ve fakat, Hindistan’da bulunan antik gök haritalarını hatırladığımda, bu taş da neden bir gök haritası olmasın diye düşünmekteyim. Elbette bunun cevabını, astroloji ve sembolizm uzmanları verecektir.
Türk kamlık kültüründe kutsal sembollerden biri olan Oz Tamgası bugün, pek çok coğrafyada karşımıza çıkar. Mu Kıtası’nda “Kutsal Dörtlü”yü simgeleyen bu sembol, 4 kozmik gücü anlatmıştır. Geçmişten bugüne dek, “4 Yaratıcı Kuvvet”,”4 Büyük Güç”, “Göksel Mimarlar”, “Geometriciler”, “4 Büyük İnşaatçı”, “4 Melek” ve sonunda ” 4 Element” olarak adlandırılmıştır. Churchward tabletlerde, “Yaradan’dan doğan 4 büyük kuvvet, ilk olarak kaos içindeki bütün kâinatı, düzen ve kanunla meydana getiriyor, geliştiriyor. İkinci olarak; emir üzerine tüm şeyleri yaratıyorlar. Üçüncü olarak; her şey yaratıldığında 4 büyük kuvvete, bütün kâinatın, fiziki olayların idaresi veriliyor.” yazmakta der.
Mu Dini’nde Tanrı, her şeyi yaratandır, erişilmezdir. “Göksel Baba”dır. Öyle uludur ki, adı ağza alınamaz; ancak sembollerle hitap edilebilir. Bu minvalde baktığımızda Türk Oz Tamgası ve mânâsı ne kadar doğru değil mi?
4 Büyük Kozmik Güç… Acaba, 4 Büyük Anunnaki olabilir mi!?
Yine antik Sümer Tabletleri’ne baktığımızda, tıpkı Mu Tabletleri’nde aktarılanlara rastlıyoruz. Ne diyordu Sümer Medeniyeti ; “Göksel Atalar {Anunnakiler} denize indi {Basra Körfezi} ve Dünya 6 günde yaratıldı, 7. gün tatil ilan edildi.” Bu bilginin çok daha fazlası detaylı olarak Gök Türk’ün kitaplarında yazılı. Anunnakiler kimdir, nereden geldiler, Dünya Gezegeni’nde neler yaptılar gibi soruların cevaplarını okuyabilirsiniz. Bu bir köşe yazısı olduğu için çok da detaya giremiyorum elbette.. Ve fakat okumanızı ve araştırmanızı öneririm…
Pek çok farklı antik, kadim kültürde, farklı adlarla da olsa ismi geçen Anunnakiler, Dünya Misyonu’nun yöneticileri olabilir mi? Kadim tabletlerde bahsedilen “4 Kozmik Güç”; Anu, Enlil, Enki ve Ninhursag olabilir mi?
Her şey mümkün, her şey olası…
Sevgiler…
***Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.
Deniz DOĞRU seminer takvimi aşağıdaki gibidir: