Türk ulusunun makûs talihini yendiği Büyük Taarruz, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 26 Ağustos 1922 günü sabaha karşı verdiği emirle başlamış ve 30 Ağustos’ta “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” kazanılmıştır. Bu vesile ile Seç Haber ailesi olarak Hürriyet ve Bağımsızlığımızın ölmez abidesi olan bu kutlu günün 97. Yıl dönümünü kutluyor, bizlere mukaddes bir vatan toprağı emanet eden tüm şehitlerimizi, başta Ulu Önderimiz Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, tüm kahramanlarımızı rahmet ve şükranla anıyoruz efendim.
15 Mayıs 1919…
Kırk asırlık ecdat yurdu İzmir’in en karanlık günü. Sabahın erken saatlerinden itibaren Birinci Kordon’da hummalı bir faaliyet var. Körfezdeki savaş gemileri namlularını Kadife Kale’ye çevirmiş. Sabahın son saatlerinde sayıları 12.000 den fazla sapık bir ideolojinin öncüleri olan Yunan ordusu “Zito” çığlıkları arasında sahile çıkmakta. Rumlar sevinç ve zafer naraları atarken Türklerin gözleri nemli, dişleri kenetli… Müttefikler bu harekâtı, müttefik donanmasının kontrolünde basit bir polis işi olarak görmektedirler.
Her şey yolunda, yordamında, yalnız hesapta olmayan bir şey var. O da dünyaya bedel olan Türk’ün tutsak edilemeyeceği. Hele hele kendi öz yurdunda!
Yunan ordusunun İzmir’e çıktığını Samsun yolunda duyan Mustafa Kemal Paşa, “Geldikleri gibi giderler!”demişti. Ne var ki yanılmıştı bu sözlerinde; Gelenler geldikleri gibi gitmeye hatta kaçabilmeye çoktan razı olmuşlarsa da, kaçmaya fırsat bulamamışlardı.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde 26 – 30 Ağustos 1922 tarihleri arası “Büyük Taarruz” olmuş, 9 Eylül sabahı Birinci Kordon’da çınlayan nal sesleri Türk’ün zaferini bütün dünyaya ilan ederken, 18 Eylül’de Anadolu düşmandan temizlenmiştir.
Düşman vatanın harim-i ismetinde (tertemiz bağrında) yok edilinceye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce Başkomutanlık görevini sürdüren Gazi Mustafa Kemal Paşa şöyle diyecekti:
-…”Her safhasıyla düşünülmüş, izhar, idare ve zaferle intaç edilmiş olan bu harekât Türk ordusunun, Türk zabitan ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin layemut abidesidir. Bu eseri vücuda getiren bir milletin evladı, bir ordunun Başkumandanı olduğumdan, ilelebet mes’ut ve bahtiyarım.”
Muzaffer Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 2 Ekim 1922’de İzmir’den Ankara’ya gelmiş, 4 Ekim günü ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “26 Ağustos Taarruzu”, “30 Ağustos ve 9 Eylül Zaferleri” hakkında uzunca bir nutuk vermiştir. Bu nutuk uzun olduğundan ve bugün “30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi”nin yıldönümü olduğundan yazımızın bu bölümünde 30 Ağustos 1922 günü Başkumandanlık muharebesinde cereyan eden olayları Türk milletinin Muzaffer Başkomutanın anlatımından okuyacağız:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, 112 içtima, Birinci Celse: 4 Ekim 1922 (1338) Toplantısı:
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa anlatıyor:
30 Ağustos günü bu ihata hareketini kat’i bir semere ile ikmal etmiş olmak için muharebatı yakından temaşa, sevk ve idare etmek muvafık görüldü. Bunun üzerine Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisimiz Paşa Hazretleri bizzat şimale, ikinci ordu cihetine ve süvari kolordusu nezdine gitti. Ben de aynı zamanda cenupta, birinci ordu nezdine gittim. Birinci ordu karargâhında vaziyeti icap edenlere izah ettim. Ve tekmil, bütün kıtaatı seri bir taarruza teşvik ettim. Oradan da Dördüncü Ordu Kumandanı’nın yanına gittim. Vaziyet o kadar cazipti ki daha ileriye kadar gitmekten men’inefsedemedim. Çalköyü yakınında bir yere gittim. Burası düşmanın mevzi almak üzere bulunduğu bir yerdi. Oradan müşahademe göre Uşak’a dönen düşman kuvvetleri doğrudan doğruya Yunan Başkumandanı Trikopis’in tahtı emrinde olarak Çalköy garbında Aydemir – Adatepe – Ağaköy mevkilerinin teşkil ettiği bir daire halindeydi. Ve arkasını da Kızıltaş deresine vermişti. Birinci Ordu kıtaatı da bu daireyi şarktan ve cenuptan sarmış bulunuyordu. İkinci ordu, şimalden Çalköyü, Kırkpınarı ve onun daha garbından sarmış bulunuyordu. Ve süvarilerimize dahi oradan bu ihata hareketini vücuda getirmiş olan kıtallarla yer yer sıkıştırma hareketi emrolundu ve artık hiçbir şeyden içtinaba lüzum kalmamıştı. Tekmil topçuların mümkün olduğu kadar yakından ve hattâ açık mevziden ateş etmelerini emrettim. Filhakika bu düşman, ateşten bir daire içine alınmıştı ve gözlerimle görüyordum ki düşman şaşkınlık alâim-i izhar ediyordu. Şimale, şarka, garba ve cenuba başvuruyorlardı. Her taraf ateşle kaplanmıştı. Aynı zamanda piyadelerimiz ateşten sarfınazar ederek, süngülerini taktılar ve bir an evvel düşman mevziine girmek için saldırdılar.
Bu son vaziyetten iki buçuk saat sonra süngülerimiz düşman göğsüne girmiş ve mesele halledilmiş bulunuyordu. Aynı zamanda gece hulûl ediyordu. Sanki zulmeti leyl pek feci olan bu manzarayı enzarı cihandan saklamak için şitap ediyordu.
Hakikatten arkadaşlar! Bu harp cephesini ertesi gün gezdiğim zaman teessürden men’inefs edemedim. Bir asker için bu vaziyet mucibi teessürdür. Fakat Allah’ın bunlara bunu mukadder etmiş olmasına göre, burada bu vaziyete girenler asker değildir. Bu halde caniler ve katillerdir.
Artık, düşmanın beş fırkası tabii pek çok zayiata duçar olduktan sonra mütebakisi arz-ı teslimiyete başladı. Bu tesellüm muamelesi birkaç gün devam etti ve sonunda şuraya buraya başvurup kurtulmak imkanını bulmayan Başkumandan Trikopis de bakiyet’üs-süyufu ile teslim olacak adam arıyordu. Bittesadüf oralarda bir istihkâm mülâzimimiz vardı. Ona haber göndermişti. Mülazim efendi: “Buyursun!” demiş ve derhal atına binmişti. Birkaç neferle beraber dereye inmiş ve orada saflı harp nizamında bekleyen ordu bakiyesini görmüştür. Bunlar derhal generalleri, zabitleri ve askerleriyle beraber bu zabitimizi selâmladılar ve arzı teslimiyet eylediler!..
Arkadaşlar!
Bu muharebe, bu son safha cereyan ederken şimalden Eskişehir ve Seyitgazi tarafından bir düşman fırkasının cenuba doğru gelmekte olduğunu gördük. Bu vaziyet o kadar müteheyyiç ve müthişti ki bu fırkanın görülmesi bizi biraz heveslendirdi. Ancak bu fırka vaziyeti anlamış olacak ki cepheyi değiştirdi. Gaybubet etti. Sonra anladık ki bu fırka Kütahya istikametine gitmişti. Fakat sonra da anladık ki oradan da Gediz istikametine teveccüh etmişti. Çünkü her tarafta askerlerimize tesadüf eylemiştir. Askerlerimizin taarruzuna maruz kalmıştır. Biraz orada ve biraz burada mağlup olduktan sonra Gediz istikametine geldi ve kıtaatımız tarafından yakalanarak bertaraf edildi. Bu fırka düşmanın on beşinci fırkasıydı.
30 Ağustos günü Toklu sivrisinde bulunan düşman, oraya taarruz eden kıtaat tarafından tard edilmişti. Toklu sivrisi ve onun civarındaki mevkiiler elimize geçmişti. Fakat demin izah ettiğim gibi düşmanın civarda bulunan ikinci fırkası garba çekebilen birinci ve yedinci fırkalarla birleşerek tekrar taarruza geçmiştir. Orada zayıf bulunan kıtaatımız biraz da geri sürmüştü. Fakat buradaki kıtaatımızı takviye edilerek, ertesi gün bu üç düşman fırkası tekrar mağlup edildi ve Uşak istikametine atıldı. Eskişehir’de bazı ricat alâimi görünmeye başladı.
Binaenaleyh, 31 Ağustos sabahı vaziyet şöyle mütalâa olundu. Düşmanın burada beş fırkası imha veya esir edildiği gibi düşmanın mağlup üç fırkası İzmir istikamet-i umumiyesinde ricat ediyordu. Eskişehir’deki düşman grubunun bir fırkası ayrılmış olduğu halde ricat alâimi gösteriyordu. Binaenaleyh, meydan muharebesi hitam bulmuştu. Filhakika 26 Ağustos sabahı başlayan ve beş gün beş gece devam eden Afyonkarahisar – Dumlupınar Meydan Muharebesi hitam bulmuş ve düşman kuvay-ı asliyesi imha edilmişti.
Arkadaşlar!
Bu meydan muharebesinin esnay-ı cereyanında topçularımızın, piyadelerimizin, süvarilerimizin, makineli tüfeklerimizin, tayyarelerimizin ve her sınıf askerlerimizin gösterdikleri gayret ve kahramanlık her türlü takdiratın fevkindedir. Ve bahusus askerlerimizin Yunan ordusunun kalp ve vicdanına verdiği dehşet haizi ehemmiyettir. O havf, haşyet ve dehşet buradaki mahvümuzmahil olan kıtaattan başka bütün Yunan ordusuna sirayet etmiş bulunuyordu. Müteakip harekât bunun şahidi kat’isi olmuştur.
Binnetice arkadaşlar! Yunan ordusunun vicdanında ve fikrinde hâsıl olan bu havf ve haşyet bütün Yunan milletin intikal etmişti. O kadar ki adalarda bulunan Yunanlılar, “Türk ordusu geliyor!” diye firara teşebbüs ediyorlardı. Ve firar edemediğinden veya firar edemeyeceğini anladığından dolayı tecennün edenler vardı. Binaenaleyh bu meydan muharebesi hakikaten düşmanlarımız için çok kahhar ve mucibi havf ve haşyettir. Bu muharebenin neticesi Yunanlıların ve Rumların kalbini sindirmiştir. Binaenaley bu muharebeye “Rum Sındığı Meydan Muharebesi” demek çok muvafık olur. (Bakınız: Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri, Devre: I, Cilt: XXIII, Sf:264-277)
Ayrıca Büyük zaferin ayrıntıları için okuyabilirsiniz:
-“Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa anlatıyor” ;https://www.sechaber.com.tr/baskomutan-gazi-mustafa-kemal-pasa-anlatiyor/?fbclid=IwAR3aSj7Wk_HB67ReP9U1fk8mEj5gvNV3QN2OX9XZgxLr5jPuB6FVpgoQVMs
-“Başkomutan Gazi Mustafa Kemal 26 Ağustos taarruzunu anlatıyor”;
https://www.sechaber.com.tr/baskomutan-gazi-mustafa-kemal-26-agustos-taarruzunu-anlatiyor/
– “30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun!” ;
https://www.sechaber.com.tr/30-agustos-zafer-bayramimiz-kutlu-olsun-2/
– “İzmir’in işgaline engel olunabilir miydi?”;
https://www.sechaber.com.tr/izmirin-isgaline-engel-olunabilir-miydi/
-“Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz İleri!”;
https://www.sechaber.com.tr/ordular-ilk-hedefiniz-akdeniz-ileri/
-“Bayramların Bayramı 30 Ağustos Zaferimiz Kutlu Olsun” ;https://www.sechaber.com.tr/bayramlarin-bayrami-30-agustos-zaferimiz-kutlu-olsun/
-“Atatürk milli mücadeleyi tanımlıyor” ; https://www.sechaber.com.tr/ataturk-milli-mucadeleyi-tanimliyor/
-“Büyük Taarruz tarihinin geri bırakılması”; https://www.sechaber.com.tr/buyuk-taarruz-tarihinin-geri-birakilmasi/
-“Bir Yunan gazeteci gözü ile: Atatürk İzmir’e doğru” ;
https://www.sechaber.com.tr/bir-yunan-gazeteci-gozu-ile-ataturk-izmire-dogru/
-“Siz burada esir değil misafirsiniz” ; https://www.sechaber.com.tr/siz-burada-esir-degil-misafirsiniz/
-“Onları Anadolu boşluğunda mahvederim”;
https://www.sechaber.com.tr/onlari-anadolu-boslugunda-mahvederim/
-“Şimdi kahvaltıyı getirin…” ; https://www.sechaber.com.tr/simdi-kahvaltiyi-getirin/
-“Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa” ;
https://www.sechaber.com.tr/baskomutan-gazi-mustafa-kemal/
-“30 Ağustos’a doğru…” ; https://www.sechaber.com.tr/30-agustosa-dogru/