Covid-19 , Nam-diğer Korona sürecini nasıl atlatacağız?
Bu sabah sosyal medyada bir süre dolaştıktan sonra ilk ve son defa olmak üzere birkaç cümle de ben yazayım istedim şu malum virüsümüz ve formatladığı bizlerle ilgili. Biraz da sohbet babında içimi dökesim geldi sanki. Malum günlerdir çeşit çeşit videolar ve yazılar konu ile ilgili sayfalarımızda akmakta ve hepimizin eminim algısı bozuldu bu durumdan. Kendimce tüm okuduklarımdan, dinlediklerimden olayı bir parça özetlemek ihtiyacı hissettim.
Öncelikle evet, bir virüs salgını var, çok hızlı yayılıyor, tanımadığımız yeni bir virüs dolayısıyla şu anda herhangi bir ilacı yok ve de tedavi edilemiyor. Hastalarda solunum problemi yarattığı için ancak hastayı entübe etmek veya solunum cihazına bağlamak gerekiyor ki onun için de hastanelerde yeterli miktarda cihaz yok. Dolayısıyla hastalar ancak kendi bağışıklık sistemleri ile hastalığı yenebiliyor. Benim ilk çıkarımım şu; demek ki bağışıklık sistemimiz güçlü olmalı ki bu hastalığı biz gribimsi etkilerle atlatalım.
Solunum problemi yarattığı için özellikle yaşı ilerlemiş ve de kronik hastalıklardan muzderip kişilerle hastalık ağır seyrediyor, ancak bu demek değil ki bu ileri yaştaki hasta kişilerin hepsi vefat ediyor, hepsi vefat etseydi bugün kim bilir rakamlar kaç sıfırlı olurdu ki çok şükür bağışıklığı kuvvetli olan büyüklerimiz de hastalığı atlatıyor. Bunu belirtmemin nedeni ileri yaştaki büyüklerimizin durumdan haklı olarak çok fazla etkilenmeleri, morallerinin bozulmasıdır. Buna ilaveten hiç birimizin böylesi aşırı agresif bir virüsten korunma olanağımız da zaten olmazdı. Sonuç olarak ikinci çıkarımım ; demek ki yaşı ileri olan ve kronik hastalığı olan kişileri korumak adına onlarla gerekmedikçe temasta bulunmamamız ve de taşıyıcı olmamak adına kendimize de dikkat etmemiz gerekiyor.
Hastalıkla ilgili dikkate almamız gereken temel iki konu bunlar. Bunun dışında bu salgının pompalanmış, şişirilmiş bir salgın olup olmamasını, altında yatan ticari nedenleri, veya daha bir çok komplo teorisini an itibari ile çok çözümsel bir konu olmadığı için dikkate almamayı tercih ediyorum. Bilgi eğer uygulanabilirse işe yarar, şu an bizim ihtiyacımız olan bilgiler bize fayda sağlayacak güncel bilgilerdir. Fayda ise bizim ruh ve beden sağlığımızdır. Öncelikle odaklandığım konunun insan olduğunu belirteyim.
Biraz da kendi alanım olan astrolojinin bu süreci nasıl yönettiğinden bahsetmek istiyorum. Şunu söyleyeyim, bu alanda öğrenci yetiştiren kıymetli büyüklerimizin hemen hepsi süreci çok başarılı yönettiler. Hiç biri öldük bittik gibi yorumlarla insanları paniğe , korkuya sürüklemediler ve bizlere , işi doğru yapmaya çalışan yeni nesil astrologlara örnek oldular. Ancak astroloji camiası oldukça geniş bir camia ve çeşit çeşit yorumlarlar karşılaşmak mümkün. Benim üzerinde durmak istediğim bu alanda etiğin çok önemli olduğudur. Bilgi insana sorumluluk getirir. Topluma karşı konuşmak ise bu sorumluluğu iki katına çıkarır. Dolayısıyla camiada yapılan, insanlara korku ve endişe veren yorumları, tutumları ve öngörüleri kesinlikle doğru bulmuyorum. Astroloji olasılıklar sistemidir, olacak diye konuşulmaz. Olasılık üzerinden insanlarda panik ve korku yaratmak hele ki kitlesel korku yaratmak ne kadar etik olabilir?
Dünya oluşumundan beri bizim doğal felaket olarak adlandırdığımız değişim süreçlerini yaşıyor. Depremler, savaşlar, salgın hastalıklar dünya tarihi boyunca yaşanmış. Bugün biz insanlar medeni ve ileri olduğumuzu savunuyoruz, o halde elimizde geçmişten gelen tüm bu veriler varken korkmak ve korkutmakla değil, bilgi ve farkındalıkla yolumuza devam etmeliyiz. Eğer bunu yapmazsak zaten dünyanın sitemine adapte olamayan insanlık elbetteki sonuçlarını yaşayacaktır. Bu sonuçlar sistemin bir cezası değil adaptasyon sorunundan kaynaklanan hataların sonuçları olacaktır. Bizler bugün bilim ve teknolojiye sahip şanslı bir nesiliz. Bunları doğru kullandığımız takdirde daha kaliteli ve uzun bir yaşam süreceğiz.
Şahsen ben bu virüs salgınını yaza kadar atlatacağımız kanısındayım ki zaten ilaç ve aşı kapıda sayılır. Bir çok ülkeden çalışmaları ile ilgili olumlu sonuçlar gelmeye başladı. Eminim 1 ay içinde ilaç ve aşı müjdesi duyurulacaktır.
Astrolojik verilerle baktığımızda ise , özellikle son bir yıldır canımıza okuyan oğlak stelyumunun dağılmaya başladığını söyleyebiliriz. 22 martta Satürn ün Kova burcuna geçmesi, ve ay düğümlerinin de 5 haziranda burç değiştirmesi bu gri enerjiyi biraz dağıtacak. Enerji dağıldıkça biraz daha rahat nefes alacağız, sene sonuna doğru ise daha da rahatlarız.
Bu salgın hastalıkla nasıl başa çıkacağız peki? Elbetteki önce tedbir sonra takdir. Bu süreç için en önemli tedbir öncelikle evimizde kalmak, gerekmedikçe dışarı çıkmamak olacaktır. Çamaşır suyu deliliğine hiç gerek yok ki onun kokusunu içimize çekmek ciğerlerimize zarar verebilir. Evimizde standart hijyenik temizlik uygulamalarımız yeterli olacaktır. Bu ev sürecinde mesela dizi keyfi yapabilirsiniz. Hani hep izlemek isteyip de izleyemediğiniz o diziler ve filmler var ya, onlar için doğru zaman. Okumak için alıp kitaplığınıza koyduğunuz, ama gördükçe hep içinizi kemiren o kitaplarınız var ya, onları okuyabilirsiniz. Düzeltmek isteyip de bir türlü zaman ayıramadığınız o dolaplar için de uygun bir vakit. Şu meşhur bahar temizliğinizi yapıp evdeki fazlalıkları ayırıp atabilirsiniz. Acaba ne zamandır ruhunuzu ve kulağınızı keyifli melodilerle doldurmadınız?
Evimizi ve ruhumuzu sadeleştirmenin zamanıdır. Kim bilir belki de Dünyanın böyle bir detoksa ihtiyacı vardı zira üzerinde çok yoğun bir yaşam temposu süregeliyor. Bırakalım doğa ana, hava, toprak su yani göller, denizler, nehirler kendilerini insandan uzak güzelce temizlesin, sadeleşsin, kendini yenilesin kısacası detoks yapsın.
Yaşam döngüsünün, varoluşun içinde bir anomali değil yaşadıklarımız. Sakin kalıp tedbirlere, uyarılara kulak verelim.
Çok değil, 3-4 hafta yakın temastan uzak kalalım, vitamin ve minerallerimize dikkat edelim, suyumuzu içelim, frekansımızı düşürmeyelim, negatife düşmeyelim, keyif aldığımız şeyler okuyup dinleyelim, evimizde tedbir amaçlı parasetamol ağırlıklı ateş düşürücümüzü bulunduralım hani ne olur ne olmaz diyerek… Hasta değilsek maskelenmeye de gerek yok zira virüs temasla geçiyor. Unutmayalım, endişe ve korku bağışıklık sisteminin düşmanıdır, çökertir. Vücudumuzda milyon çeşit virüs ve bakteriyi zaten barındırıyoruz, onlara karşı bağışıklık geliştirdiğimiz için yaşayabiliyoruz, onlar bizim bu dünyaya fiziksel olarak uyumlanmamızı sağlıyorlar. Onları taşımazsak zaten hemen ölürüz. O yüzden öyle içimizi dışımızı dezenfekte etmeye çalışmaktan vazgeçelim lütfen.
Evet işin özeti; önce tedbir sonra takdir…
Sevgi, saygı ve sağlıkla daha güzel günlere…