Bugün Venedik kanallarında gezinmeye başlayan kuğuların fotoğraflarını görerek başladım güne. Artık pislikten rengi değişen su berraklaşmış, içerisinde üremeye başlayan balıkları gösteriyordu insanlara. Yunuslar belki de yıllar sonra Venedik’e yaklaşmış insanlarla konuşmaya çalışıyordu.
Hepimizi büyük endişeye sokan görüntülerin ilk yeri Wuhan’da ise karantinanın başlamasından günler sonra gökyüzü görülmüştü. Çünkü Wuhan çok fazla fabrikaya sahip olmasından dolayı dünyadaki, belki de havası en kirli şehirlerden biriydi. İnsanlar bu yüzden virüsten daha çok etkilenmişlerdi. Çünkü akciğerleri soludukları kirli hava nedeniyle hiç de sağlıklı değildi. Her yerden gelen gürültüler nedeniyle duyulmayan kuş sesleri duyulmaya başlamış, hava kalitesi yükselmiş bundan sonrasında yaşayabilecekler için, yaşananları düşünmelerini gerektirecek kocaman bir soru işareti bırakmıştı.
Sadece bu iki haberle bile acaba insanlar olmasa mıydı diye düşünmeden edemiyor insan. Yani ben edemedim, sadece bir an için bile olsa. Sonra şunlar geldi aklıma;
Karantina altındaki şehirlerden birinde insanlar birlikte şarkı söylüyorlar, başka birinde müzisyenler balkonlarından diğer insanlara destek amacıyla enstrümanlarını çalıyorlar, bir başka ülkede bir otel ihtiyaç sahiplerine ücretsiz yemek götürüyor, bir genç kadın yalnız ve yaşlı insanlara numarasını dağıtıyor ki herhangi bir ihtiyaç halinde arayacak birileri olsun. Belki benim bilmediğim, duymadığım daha onlarca güzel şey oluyor dünyada.
İçine atılıverdiğimiz ve aslında bizi çok mutsuz eden bu dünya düzeninde birbirini hiç tanımayan komşular birbirini tanıyor böylece, yardımlaşmanın nasıl güzel bir şey olduğu hatırlanıyor tekrar, doğayı kendi haline bıraktığımızda, ona zarar vermediğimizde bize koşa koşa geleceğinin göstergeleri ortaya çıkıyor. Bir el kendimize gelebilmemiz için, gözlerimiz açılsın diye, her şeyi kaybetmeden hemen önce DURDUR tuşuna basıyor.
Acı ki çok kayıplar veriyoruz. Her gün yaptığım enerji çalışmalarında kaybettiklerimizin kolayca ışığa gidebilmelerini diliyorum. Bazı ruhlar “öğretmek” için gelirler, bu hayatlarına mal olsa bile. İşte bu noktada asıl cevaplanması gereken ise “öğrenebilecek miyiz?” sorusu. Bunca cana mal olan ve maalesef önümüzdeki günlerde de kaybedecek olduğumuz canlar bize bu düzeni değiştirmemiz gerektiğini öğretebilecek mi?
Doğaya uyumlu yaşayabildiğimizde bu dünya, değil 7,8 milyar insanın belki de bunun iki katının yaşamasını sağlayabilecek verime sahip.
“Her şerde bir hayır vardır.” Sözünün hep ‘hayır’ kısmına odaklanmayı seçen ben, bardağın dolu tarafını da görelim istedim. Bu zorlu süreçte bilinçli olup evde kalmayı seçen herkese gönülden teşekkürlerimi iletmeliyim. İşin en zor kısmı ile yüzleşmek zorunda kalan ve kalacak olan sağlık personelimize ise maalesef kolaylıklar dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Umuyorum her şey yolunda gider ve az kayıpla bu salgını atlatabiliriz.