Bugün dünyada bir pandemi yaşanıyor. Pandemi sözü Yunanca ‘pan’ tüm ve ‘demos’ halk sözlerinden elde edilmiş ve “tüm insanları etkileyen bir hastalık” için kullanılıyor. Salgın anlamında kullanılan epidemi sözü de ‘epi’ üzerinde ve ‘demos’ sözlerinden oluşmuş olup, bir grup insanı etkileyen salgın bir hastalık için kullanılır. Salgın hastalıklar bir virüsün veya bir bakterinin hızla yayılmasıyla oluşur.
Günümüzde yaşamakta olduğumuz COVID-19 salgını tüm dünya insanlarını etkilemektedir. Bu tür salgın hastalıklar dünyada birçok kere olmuş yüzbinlerce hatta milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. M.S 164 yılında Çin’de başlayan veba salgını ülkedeki nüfusun % 40 kadarını yok etti. 1347 ile 1351 yılları arasında tüm Avrupa’yı etkileyen veba mikrobu 200 milyon insanı öldürdü. 1700 yıllarının başında İtalya, Fransa ve İngiltere’de görülen sarıhumma yaklaşık 300,000 kişiyi öldürdü. Birinci dünya savaşı bitince 1918 ile 1920 arasında 2 yıl boyunca İspanyol gribi olarak tanınan salgın hastalık 50 ile 100 milyon insanın ölümüne neden oldu.
Evrende ve dünyada görülen her hareketin oluşmasında iki temel kuvvet etkindir. Bunlardan biri “İtici kuvvet”, diğeri ise “Çekici kuvvet” olarak tanımlanabilir. Çekici kuvvetin nedeni Enerjinin korunumu ilkesi ve itici kuvvetin nedeni Entropinin artması ilkesidir.
Enerjinin korunumu ilkesine göre enerji yok olmaz, sadece dönüşür. Birçok enerji türleri biliyoruz. Bunlar: Güneş enerjisi, su enerjisi, nükleer enerji, bio-enerji….vs. Fakat enerji nedir? Sorusuna tam olarak yanıt veremiyoruz. Fizik bilimi enerjiyi “iş yapma kapasitesi” olarak tanımlar. İş ise kuvvet x yol olarak tanımlanır. Demek ki enerji korunumu ilkesinden türeyen tek bir kuvvet var. Değişik enerji türlerini tanımlamak için bu temel tek kuvvete değişik isimler veriyoruz. Fizik bilimi yerçekimi kuvvetinden, elektromanyetik kuvvetten, zayıf etkileşme kuvvetinden ve kuvvetli etkileşme kuvvetlerinden söz eder. Fakat hepsini oluşturan tek bir çekici kuvvet olduğu görüşündeyim. Nitekim fizik bilimi evrenin başlangıcı olan Big Bang (büyük patlama) döneminde tek bir kuvvet olduğu ve zaman geçtikçe bu kuvvetten diğer dört kuvvetin oluştuğu görüşündedir.
Çekici kuvvet var olanların varlığını sürdürmesini sağlar. Türkçede kullandığımız “birlikten kuvvet doğar” atasözü bu kuvvetin birliği ve beraberliği oluşturduğunu belirtiyor. Evde kaldığımız bu günlerde birliğe ve beraberliğe her zamandan daha fazla gerek var. Bu zor günlerde birçok insan işini kaybedecek veya iş yerini kapatmak zorunda kalacaktır. Çevremizde maddi sıkıntıya düşmüş ve geçimini sağlamakta zorlanan insanlara yardım elimizi uzatalım. Her şeyi ve her türlü yardımı devletten veya belediyeden beklemek yerine, kendimizin ne yapabileceğimizi düşünelim. Lüks tüketime harcadığımız paraların bir kısmını ihtiyaçlı insanlara dağıtalım. Eğer maddi durumumuz müsaitse insanlara faydalı girişimlerde bulunan yardım kuruluşlarına bağışta bulunalım. Eğer başarabilirsek evde kumaştan maske üretip hastanelere bağışlayalım.
Fakat etki-tepki yasası gereği, bu çekici kuvvete karşı itici bir kuvvetin de olması gerekir. İtici kuvvetin oluşmasını sağlayan “Entropinin artması” ilkesidir. Entropiyi kısaca “karmaşanın ölçütü” olarak tanımlayabiliriz. Birçok parçacıktan oluşmuş bir sistem ne kadar karmaşıksa, sistemin Entropisi o kadar fazladır. Kapalı bir sistemde denge durumu oluşana kadar Entropi artar, denge durumu oluştuğunda Entropi sabit kalır. Şu anda COVID-19 virüsü dünyada yayılmaya devam ediyor. Bunun nedeni Entropinin artması ilkesidir. Virüsler artarken düşüncelerimiz de karmaşık hale geliyor ve bu salgının daha ne kadar süreceğini bilemiyoruz.
Virüsler hücre dışında cansız, hücre içinde ise canlı varlıklardır. Virüsler kendi başlarına çoğalamazlar. Zira onların çoğalmak için gerekli olan çifte sarmallı DNA zinciri yerine RNA denen tek sarmallı bir molekül zinciri vardır. Bir virüs hücre içine girdiğinde kendi RNA’sını hücreye aktarır ve hücrenin DNA’sı virüsün kopyalarını üretmeye başlar. Böylece virüs hücre içinde çoğalmaya başlar. Fakat çoğalan virüsler hücreden hemen dışarı çıkmazlar. Zira çıksalar az sayıdaki virüsü kandaki akyuvarlar yok ederler. Hücre içinde kritik bir sayıya gelene kadar beklerler ve kritik sayıya ulaşınca bir anda hepsi birden hücreden çıkıp bedene yayılırlar. Hücre içinde bekleme süresine kuluçka dönemi denir. Corona virüsünün kuluçka dönemi yaklaşık iki hafta kadardır. Demek ki hücrede çok fazla sayıda çoğalmayı bekliyorlar. Çıktıklarında ise hastalık hızla bedene yayılıyor ve hastanın kurtulması çok zor oluyor. Özellikle yaşlı ve bağışıklık sistemi zayıf olanlardan kurtulanların sayısı daha az oluyor.
Virüs ile insanların bağışıklık durumları dengeye gelene kadar bu salgın artmaya devam edeceğe benziyor. Dengeye geldiğinde salgın sona erecektir. Dengeyi sağlamak için insanlara bağışıklık sağlayan bir aşının bulunması şarttır. Tüm dünyada bu aşının bir an önce bulunması için uzmanlar tüm gayretleriyle çalışıyorlar. Öyle tahmin ediyorum ki yakın tarihte bu aşı bulunacak ve dağıtılacaktır. Bu salgını yenmek için bilimin bize gösterdiği gerçeklere gözlerimizi kapatmayalım ve Atatürk’ün dediği gibi, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, bilimdir” sözünü küçümsemeyelim. Doğa bilimleri doğanın çalışma şeklini ve olayların nedenlerini anlamaya ve açıklamaya çalışır. Pozitif bilimlerin bizlere açıkladığı gerçekleri ret edip hurafelere inanırsak, sonuçta gene kendimizin zararlı çıkacağını unutmayalım.
Evde kalmaya mecbur olduğumuz bu dönemde pek çok komplo teorisi de üretiliyor. Olayın doğal olduğunu ve belli aralıklarla bu tür salgın hastalıkların oluşacağını göz ardı ederek kasıtlı saldırılardan söz ediliyor. Örneğin 5G ile ilgili iddialar var. 5G sistemi çok yüksek frekanslı elektromanyetik dalgalar ürettiğinden baz istasyonlarının sayısı artabilir. Çünkü yüksek frekanslı dalgalar ancak kısa mesafelere yayılabilirler. Dolayısıyla daha fazla baz istasyonu olsa da, sadece onların çok yakınında yaşayanlar etkilenebilirler. 5G dalgalarının virüs ürettiği veya virüslerin üremesine ortam hazırladığı iddiası tümüyle yanlıştır. Şu anda bile kullanılan 4G cep telefonu dalgaları baz istasyonu yakınında yaşayanları etkileyebilir. Bu konuda yapılmış ayrıntılı bir bilimsel çalışma yayınlanmadı. Zira bu dalgaların etkileri hakkında uzun vadeli istatistik bilgi henüz birikmedi.