Başta fosil yakıtlar olarak nitelendirilen petrol, doğal gaz ve kömür gibi yakıtlar atmosfere yayılınca atmosferin üstünü yorgan gibi kaplayarak sera etkisi oluştururlar. Bu olaya küresel ısınma denilmektedir. Sanayi devrimi sonucu meydana gelen küresel ısınma ile sera gazlarının atmosfere yılması sorun haline gelmiştir.
Küresel yüzey sıcaklıklarında, 19. Yüzyıl sonlarında başlayan ısınma, 1980’li yıllardan itibaren daha da artarak, hemen her yıl bir önceki yıldan daha fazla olacak şekilde rekor sıcaklık artışları gerçekleşmektedir. Küresel sıcaklıkta gözlemlenen artışlardan başka en geniş ölçekli iklim modellerine göre, küresel sıcaklıklarda 1,4 ile 5,5 oC arasında bir artış olacağı öngörülmektedir.
Küresel ısınma son buzul çağından beri gerçekleşmektedir. Ancak son yıllarda iklim değişikliklerinde insan etkisinin önemli bir faktör olduğu görülmektedir. Geçen 40 yılda gerçekleşen artışın son 1000 yılın herhangi bir dönemindeki artıştan daha büyük olması küresel ısınmadaki insan etkisinin korkunç boyutlara ulaştığının kanıtıdır. Küresel ısınma en fazla kutuplardaki buzulları etkileyecektir. Buzullar ısınmanın artmasıyla hızla eriyecek ve buna bağlı olarak deniz seviyeleri yükselecektir. Kıyı kemsinde yaşayan milyonlarca insan ya göç etmek zorunda kalacak ya da ani su baskınları nedeniyle hayatlarını kaybedecektir. Başka kötü bir senaryoya göre kıyı kemsinde yapılan tarımsal faaliyetler sona erecektir. En verimli tarım alanlarının kıyı kesimlerindeki delta ovaları olduğu düşünüldüğünde küresel ısınmanın büyük bir açlık felaketi getireceği açıktır.
Küresel ısınmayla sadece kutuplardaki buzullar erimeyecektir. Yüksek dağlarda daimi kar sınırı üzerine bulunan onlarca metre kalınlığındaki buzul kütleleri eriyerek kara içlerinde büyük sel felaketlerine neden olacaktır. Ani sel baskıları buzulların normal erimesine göre oluşan yer altı su birikimlerine zarar verecektir. Böylece büyük yerleşmelerin yakınlarında içme suyu sıkıntıları ortaya çıkacaktır. Kuraklığa bağlı artış bitki örtüsünün cılızlaşmasına ya da yok olmansa neden olacak böylece, erozyon nedeniyle toprak kayıpları daha da artacaktır.
Küresel iklim değişikliğinin etkisi günümüzde hissedilmeye başlamıştır. Dünyanın pek çok yerinde iklim değişikliğine bağlı felaket haberleri gelmeye başlamıştır. Bu haberlerden birkaçı şöyledir:
Küresel ısınma sonucu Büyük Okyanusta bulun Kribati Bölgesindeki Tarawa ve Abanuea adlı iki ada okyanus suları altında kalmıştır.
Hint Okyanusundaki Maldiv adaları içinde yer alan 200’e yakın ada, deniz seviyelerinin yükselmesi üzerine yok olama tehlikesiyle karşı karıyadır.
Dünyadaki her on buzuldan birine sahip olan Peru buzullarının dörtte bir erimiştir.
Alaska buzullarının eridiği terlerde yeni bitki türleri yetişmeye başlamıştır.
Dünyada her yıl altı milyon hektarlık alan çölleşmektedir.
İklim değişiklikleri sadece deniz seviyelerinin yükselmesi ya da gıda krizine neden olmayacaktır. İklim değişiklikleri gerek uluslar arası alanda gerekse de ulusal düzeyde ciddi güvenlik sorunlarına neden olacaktır. İklim değişikliklerinin güvenlik üzerindeki etkilerini ulusal güvenlik açısından ilk defa değerlendiren kişi Pentagon’da oldukça etkin görevlerde bulunmuş Peter Schwartz ve yardımcısı Dougan Randall’dır. Bu kişilerin Pentagon’a hazırladıklarları raporlarda, dünyanın en büyük sıcaklık taşıyıcılarından Gulf Stream sıcak su akıntılarının durması, yavaşlaması üzerinde durmuşlardır. Buna göre Gulf Steam Sıcak Su Akıntısı, Kuzey Yarım Küre’de Ekvatoral kuşak üzerinde Kuzey Batı Avrupa’ya doğru akmaktadır. Sıcak su akıntısı nedeniyle Kutup kuşağına yakın halde bulunan Kuzey Batı Avrupa kıyılarında ılıman bir iklim yaşanmaktadır. Kutuplardaki buzulların erimesiyle deniz ve okyanuslara daha fazla tatlı su karışacak, böylece Gulf Stream sıcak su akıntısı yön değiştirecektir. Bu durum Kuzey Batı Avrupa’nın kutup iklimi kuşağına girmesine neden olacaktır. Küresel ısınma küresel bir soğumayı ortaya çıkaracaktır. Dünyanın en zengin ülkelerinin bulunduğu kuşak olan Kuzey Batı Avrupa ülkelerinin buzul çağına girmesinin dünya ekonomisi üzerindeki etkisi tam hesaplanmamakla birlikte zararın korkunç bir boyutta olacağı tahmin edilmektedir. Ne zaman küresel bir ekonomik kriz çıksa arkasından büyük bir savaş ortaya çıkmaktadır. Bazı devletler için savaş ekonomisi krizden çıkmanın tek yolu olsa da böylesi bir ekonomik krizden savaş ekonomisinin kurulamayacağı muhakkaktır.
Küresel iklim değişiklikleri en çok gıda üretimini etkileyecektir. Gıda krizi dünya çapında ciddi çatışmaları ortaya çıkarabilir. Küresel bir çatışma gıda kaynaklarının kirlenmesine ya da yok olmasına neden olabilir. Gıda kaynaklarının zarar görmesi savaşlardan daha fazla ölümlerin olmasına sebep olmaktadır. Örneğin 2000 yılında silahlı çatışmalarda 300 bine yakın kişi hayatını kaybetmişti. Ancak her yıl suların kirlenmesi nedeniyle daha fazla insan hayatını kaybetmektedir.
Küresel iklim değişikliklerinin ortaya çıkaracağı çatışma senaryolarının gerçekleşme ihtimalleri giderek artmaktadır. Bu çatışmalardan kurtulmanın en önemli yolu öngörülen iklim değişikliklerini ve bu değişikliklerin insan sağlığı üzerindeki olası etkilerini en aza indirmektir. Bunun için de insan kaynaklı sera gazı salınımlarını azaltmak ve bitki örtüsünü çoğaltmaktır. Günümüzde bütün dünyayı etkisine alan Corona virüsü, küresel iklim değişikliklerini durduracağına dair bazı çevrelerde iyimser bir hava oluşturmaktadır. Virüsün bulaşma riski nedeniyle sosyal mesafe önlemlerine bağlı olarak pek çok ülkede sera gazı yayan üretim tesislerinden önemli bir kısmı üretimlerini ya azalmışlardır, ya da durdurmuşlardır. Aynı şekilde evde kal uygulaması nedeniyle milyonlarca araç trafiğe çıkmamıştır. Bu gelişmeler elbette ki küresel iklim değişiklikleri için olumludur. Ancak küresel iklim değişikliklerinin neden olduğu zararın önlenmesi için 10 yıl boyunca atmosfere hiç sera gazı yayılmamalıdır. Bu durum günümüz şartlarında olası değildir. O halde küresel iklim değişikliklerine bağlı gerçekleşecek olası çatışma senaryolarından kaçınmanın pek mümkün olmadığı bir durumla karşı karşıyayız.
Çevreci bilimcilerin oluşturdukları çatışma senaryolarını şöyle sıralayabiliriz:
2020-2025 –
Güneydoğu Asya’da Burma, Laos, Vietnam, Hindistan ve Çin’de bitevi çatışmalar olur.
İran Körfezi ve Hazar Havzası’ndaki çatışmalardan dolayı petrol fiyatları artar.
Fransa ve Almanya Ren nehrine erişim konusunda çatışırlar.
Suudi Arabistan’daki iç çatışmalardan dolayı ABD ve Çin donanmaları çatışmaya girer.
2020-2030 –
Cezayir, Fas, Mısır ve İsrail gibi Akdeniz ülkelerine göç hızlanır.
Çin ve Japonya arasındaki tansiyon artar.
Avrupa nüfusunun yaklaşık yüzde onu başka ülkelere göç eder.
Yukarıda belirtilen çatışmalar bir öngörü olsa da bu konuda uzmanların ciddi ciddi kafa yordukları anlaşılmaktadır. İklim değişikliklerini en çok gıda üretimini etkileyecek bu durum da ciddi bir gıda krizini ortaya çıkaracaktır. Bizi kaçınılmaz bir felaket beklemektedir. Ancak ülkeler arasında kalıcı bir işbirliği sayesinde olası kötü senaryoların etkisini azaltmak mümkündür. Sürdürülebilir bir üretim anlayışı, kaynakların adil paylaşılması ve tüketime dayalı mutluluk anlayışından vazgeçilmesiyle belki de bu kötü senaryoları tersine çevirmek mümkün olabilir.