14 Haziran 1934 / 2 Temmuz 1934 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret eden İran Şahı Rıza Pehlevi, Orgeneral Fahrettin Altay tarafından Trabzon’da karşılanmıştır. 16 Haziran günü Ankara’ya gelen Şah, Çankaya’da Atatürk tarafından karşılandı ve 17 Haziran’da Ankara Hipodromu’nda yapılan askeri geçit resmini izlemiştir. Şah, 20 Haziran / 26 Haziran tarihleri arasında Eskişehir, Afyon, Uşak, Manisa, İzmir, Balıkesir ve Çanakkale şehirlerinde incelemelerde bulunmuş ve 26 Haziran Salı günü Atatürk ile birlikte İstanbul’a gelmiştir.
Atatürk ile birlikte İstanbul’a gelen İran Şahı, İstanbullular tarafından coşkun bir şekilde karşılanmışlardır. 2 Temmuz 1934 gününe kadar toplam 17 gün kalan Şah, tarihi bu ziyaretinde İstanbul’un çeşitli yerlerini de gezmiş ve Maltepe atış mektebinde yapılan manevraları da ilgiyle izlemiştir.
2 Temmuz’da memleketimizden ayrılan İran Şah’ı, Doğu Beyazıt’tan Atatürk’e çektiği telgrafta, görmüş olduğu ilgiden son derece heyecanlandığını ve modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk’e en içten duygularını bildirmekte mutlu olduğunu ifade etmiştir. Dr. Tarık Saygı, “Atatürk ve Şah” isimli eserinde:
—“İran Şahı Rıza Han Türkiye’deki son günü olan 2 Temmuz 1934’te öğleye kadar Dolmabahçe Sarayı’nda dinlenmiş, öğleden önce İran Şahı Rıza Han’a Türkiye’yi ziyareti anısına heykeltıraş Zeynel Bey tarafından dizayn edilen ve Darphane tarafından basılan altın (22 ayar) madalya sunulmuştur.
;…”Orijinal kadife kutu içinde altından yapılmış yuvarlak plakanın bir yüzünde İran Şehinşahı Rıza Pehlevi’nin öteki tarafında Atatürk’ün profilden kabartmaları vardır. Atatürk portreli yüzünde “İran Şehinşahı Ala Hazreti Hümayun Rıza Şah Pehlevi Hazretlerinin Türkiye Cumhur Reisi Gazi Mustafa Kemal Hazretlerini Ziyaretleri Hatırası’dır. Ankara 1934” Türkçe olarak yazılmıştır. İran Şahı Pehlevi’nin portresinin bulunduğu yüzünde ise “Beya vekarlı Mülakatı Ala Hazreti Hümayun R. Şah Pehlevi Şehin Şah-ı İran Ba Hazreti Azizim. Kemal Reisicumhur Türkiye Ankara – 1934” Farsça yazılmıştır.”
Ayrıca, Şahın yanında bulunanlara da yine Zeynel Bey tarafından dizayn edilen 50 adet gümüş ve 150 adet bronz madalya hediye edilmiştir. Matbuat Genel Müdürlüğü Rıza Han’ın Türkiye’yi ziyareti sırasında hakkında yapılan yayınları bir koleksiyon haline getirerek Şah’a hediye etmiştir. Anadolu Ajansı da geziyle ilgili basında çıkan yayınları bir eser halinde Rıza Han’a sunmuştur. Rıza Han tarafından da gezisi sırasında Darülaceze’ye 2000 ve Kızılay’a 100000 lira bağış yapılmıştır.
Rıza Han Türkiye ziyaretinin süresini uzatarak 2 Temmuz’a kadar İstanbul’da kalmıştır. Bu yolculukta Türkiye’yi İran’dan daha fazla ilerlemiş bir ülke olarak gördükten sonra Avrupa’ya kadar yolculuğunu sürdürmeyi istememiştir. Yanındakilere; …”Türkler ister sivil ister asker olsun büyük bir disiplin duygusuna sahipler ve Türk İranlı’dan daha kolay yönetilebilir.” Diye söylemiştir. Rıza Han Türkiye’nin hızlı ilerlemesini bu özelliklerine bağlamıştır ve onda İranlıların da kendilerini gerçekleştirmelerine izin verildiği taktirde daha hızlı bir şekilde ilerleyecekleri düşüncesi hakim olmuştur.
Öğleden sonra saat 13:45’te Atatürk ile beraber Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrılmıştır. Atatürk ve Rıza Han’ın beraberinde Başbakan İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, İran Dışişleri Bakanı Bakır Han Kazemi, eski ve yeni Tahran Büyükelçileri Hüsrev ve Enis Beyler ayrıca Fahrettin ve Ali Sait Paşalar yer almıştır.
Atatürk ve Rıza Han halkın samimi tezahüratı arasında Tophane Rıhtımı’na gelmişlerdir. Salonun girişinde İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı kendilerini karşılamıştır. Muhittin Bey’in Rıza Han’a teşekküründen sonra Rıza Han da Muhittin Bey’e iltifatta bulunmuştur ve İstanbul halkına duyurulmak üzere Vali ve Belediye Başkanı Muhittin Bey’e şu açıklamada bulunmuştur:
—“İstanbul halkının hakkımda gösterdiği samimi ve fevkalade tezahürat ve asar-ı muhabbetten müteşekkir ve mütehassisim. İstanbul’a daima saadet dilerim. Bu şehir güzelliği ve medeniyeti ile dünya şehirlerinin içinde mümtaz bir mevkidedir. Böyle bir şehrin idaresi başında bulunmak ne kıymettir ve bunun size emanet edilmesi şahsiyetinizin kadr-i kıymetini gösterir. İstanbul şehri bütün Doğu şehirlerinin başındadır. Bu şehirle bütün Doğu alakadardır. Bir Doğu devleti ve Türkiye’nin samimi dostu bulunmak itibarıyla İran’ın İstanbul’la alakası tabii çok derin ve kuvvetlidir.”
Rıza Han, ayrıca rıhtımda hazır bulunan Cevat, İzzet, Salih ve Fuat Paşalarla konuşmuştur. Daha sonra Şah ve yanında bulunanlar Kınalıada vapuruna binerek kendilerini Trabzon’a götürecek olan Ege vapuruna gitmişlerdir. Atatürk, Rıza Han’a Ege vapuruna kadar eşlik etmiştir ve kendisine iyi yolculuklar dilemiştir. Rıza Han da Atatürk’e teşekkür ederek kendisini İran’da görmekten memnun olacağını ifade etmiştir. Ayrıca Başbakan İsmet İnönü’nün elini sıkmıştır. Atatürk karşılık olarak Rıza Han’ın maiyetinde bulunanların elini sıkmıştır ve içtenlikle selamlamıştır. Karşılıklı olarak vedalaşmadan sonra Atatürk ve İnönü Sakarya motoruyla ayrılmışlardır. Rıza Şah, yanında Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, yeni Tahran Büyükelçisi Enis Bey ve diğer bulunanlarla birlikte Trabzon’a ve oradan İran’a dönmek üzere saat 16.30’da hareket etmiştir. Ege vapuru Dolmabahçe önünde Türk Harp Filosu tarafından toplar atılarak selamlanmıştır. Atatürk, ziyaretin anısına Rıza Han’ın yanında bulunanlara arkasında kendi imzası olan saatler hediye etmiştir.
Rıza Han’ın içinde olduğu Ege vapuru refakatinde Tınaztepe ve Zafer torpidolarıyla birlikte 3 Temmuz günü öğle vakitlerinde İnebolu’ya varmıştır. İnebolu’da durmadan yola devam ederek 4 Temmuz günü sabah saatlerinde Trabzon’a ulaşmıştır. Rıza Han, vapurdan ayrılırken Denizyolları vapurlarından gördüğü düzen ve mükemmeliyetten ötürü memnuniyetini belirtmiştir. Şah, Trabzon’da halk ve mülki yetkililer tarafından törenle karşılanmış ve otomobille Trabzon Vali Konağı’na gitmiştir. Öğle yemeğini Vali Konağı’nda yiyen Rıza Han, öğleden sonra biraz dinlenmeyi müteakip otomobille Değirmendere’ye gelmiştir. Rıza Han burada coşkun tezahüratla karşılanmış, Şah’a refakat etmekte olan Fahrettin Paşa (Altay) ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Aras) ayrılarak geri dönmüşlerdir. Rıza Han ve beraberindekiler yola devam ederek Gümüşhane’ye hareket etmişlerdir. Öğleden sonra 15:00 civarında kente varan Şah, gece Valilik Konağı’nda kalmıştır.
Ertesi gün 5 Temmuz’da erken saatlerde halkın sevgi gönderileri arasında Gümüşhane’den ayrılan Rıza Han saat 10.00’da Bayburt’a gelmiş, askeri garnizonda öğleye kadar kalmıştır. Bayburt’tan yola devam ederek akşama doğru saat 15:20’de Erzurum’a varan Rıza Han resmi yetkililer ve halk tarafından karşılanmıştır. Rıza Han’ın onuruna 21 pare top atışı yapılmıştır. Geceyi Erzurum Valilik Konağı’nda geçiren Şah, 6 Temmuz günü Erzurum’dan erken saatlerde Gürbulak sınır kapısına gitmek üzere ayrılmıştır. Rıza Han kaldığı Vali Konağı önünde çeşitli sınıflara mensup askeri kıta tarafından selamlanmış ve yolları dolduran halk tarafından coşun tezahüratla uğurlanmıştır.
İran heyetine refakat eden Türk heyeti ayrıldıktan sonra, İran Şahı yanında bulunanlara; …“Türkiye’de çok büyük bir insanı görme ayrıcalığını elde ettik.” diye söylemiştir.
İran Meclisi Şah’ın dönüşü sırasında kendisini Türkiye-İran sınırında karşılamak istedikleri mesajını yollamış fakat Şah gerek meclisin ve gerek kabinenin kararlı bir şekilde görevlerine devam etmeleri gerektiğini ve kendisini karşılamamaları gerektiğini belirtmiştir. Rıza Han, Temmuz ayının 6. günü saat 17.20’de Türkiye-İran sınırına ulaşmış, burada Atatürk’e bir teşekkür telgrafı çekmiştir.
Telgrafta şu ifadeler yer almıştır:
“İran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi’den, Türkiye Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e
Tel.
BAYEZİT, 6.7.1934
Yalova’da Muazzam Türkiye Cumhuriyeti Reisi muhteremi
Azemetlu Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine,
Bu mevkide Türkiye’ye veda ediyorum. Fırsatı ganimet bildim. O Büyük Biraderimin muhabbet ve samimi ihsasatı benim kalbimde unutulmayacak hatıralar icad edecektir. Bir defa daha teşekkürlerimi arz ile nihayetsiz hürmetlerimi takdim ediyorum. Orada misafiretim esnasında İran ve Türkiye milletlerinin kalp ve ruh birliğini gözümle gördüm. Zaman bu rabıtaların mesut neticesini gösterecektir. Büyük Kardeşime selamet ve uzun ömürler ve Türk milletine saadetler dilerim.
RIZA ŞAH PEHLEVİ”
Aynı gün Atatürk, Rıza Han’ın telgrafına şu cevapla karşılık vermiştir:
“Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal’den, İran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi’ye
Tel.
İSTANBUL, 6.7.1934
Türkiye’den kardeş memleket toprağına avdet ederken göndermek lütfunda bulunduğunuz yürekten gelme hislerle dolu telgrafname-i hümayunlarını sevinçle aldım. Zat-ı Şehinşahi’yle birlikte geçirdiğim günler ve kudret ve faziletinize bir kere daha şahit olduğum muhavereler hatırımda silinmez surette menkuş kalacaktır. Milletlerimizin birbirine karşı pek tabii olan kuvvetli rabıtaları ziyareti Şehinşahileriyle tebarüz etmiş ve büsbütün kökleşmiştir. Bu kardeşlik hissiyatını Türk milleti namına ve kendi namıma arz ederken kardeş milletin büyük hükümdarı büyük dostum ve kardeşime selametler; uzun ve mesut ömürler ve İran milletine temadi refah ve saadetler dilerim.
GAZİ MUSTAFA KEMAL”
Gürbulak’ta kısa bir süre istirahat eden Şah ile birlikte kendisinin gösterdiği istek üzerine Türkiye’den bir heyet de sınır kapısından girerek Şah’a Makü’ye kadar refakat etmiştir. Rıza Han’ı sınırın her iki tarafında toplanmış olan halk şiddetle alkışlayarak uğurlamıştır. Şah İran topraklarına girince Ali Sait Paşa’ya dönerek; …”Şimdiye kadar siz bana rehberlik ettiniz, şimdi ben size rehberlik edeceğim.” demiştir. Makü’de çok samimi bir şekilde karşılanan Ali Sait Paşa ve diğer zevat için büyük bir ziyafet verilmiştir. Ziyafette Rıza Han, Ali Sait Paşa’ya iltifatta bulunmuş ve Türkiye ziyareti hakkında şunları söylemiştir:
…”İstanbul’dan buraya yorulmadan ferah ferah geldik. Biz bugüne kadar bu geçtiğimiz yolun bu kadar kısa olduğunu bilmiyorduk. Bu bizim için yeni bir keşif oldu. Türkiye’ye beşuş olarak gittim. Beşuş olarak geldim. Bundan çok mesrurum. Türkiye’de gördüğüm ve işittiğim her şey beni memnun etmiştir.
Siz Türkler çok bahtiyarsınız. Zira başta büyük münciniz Gazi olduğu halde İsmet Fevzi Paşalar ile Tevfik Rüştü Bey ve diğer rical ve kumandanlara maliksiniz. Bütün dünya irtibat ve muvasalalarla münasebat-ı siyasiye, iktisadiye ve içtimaileri ile tanışır. Biz iki millet, şimdiye kadar birbirimizi tanımamıştık. Bundan sonra münasebetlerimizi o dereceye getirmeliyiz ki her hususta birbirimizi tamamlayalım.
Sizleri Tebriz’e kadar da götürmek ve hiç olmazsa İran’ın bir kısmını göstermek isterdim. Bu suretle yolu uzatmak isteyişim sizlerden hiç ayrılmak istemeyişimdir. Yarın yolculuğumuz olmasaydı sabaha kadar sizleri bırakmayacak idim. Türkiye’de gezişim esnasında Gazi ile yan yana gören kadın, erkek birçok insanların heyecanlarından gözyaşı döktüklerini gördüm. Bana karşı olan muhabbete delalet eden bu tezahürden bilhassa memnunum.”
Yolculuğa devam eden İran Şahı Rıza Han 8 Temmuz sabahı Makü’den ayrılmış ve 10 Temmuz’da Tahran’a varmıştır. Şah’a Tahran’da görülmemiş şenlikler yapılmıştır. Halk kendisine fevkalade tezahürat göstermiştir. Kendisi yol boyunca ve Tahran’da hazırlanan tören taklarının altından geçmiş ve sokaklarda döşenen halıların üzerinden geçerek kraliyet sarayına girmiştir.
Aynı gün Atatürk, Rıza Han’a bir telgraf daha göndererek eski Tahran Büyükelçisi Hüsrev Bey’in görevinin sona erdiğini duyurmuş ve o fırsatla Şah’a karşı duyduğu dostane duyguları ve şahsi saadetleri tekrarlamıştır:
“Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal’den, İran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi Hazretlerine,
Aziz ve Büyük Dost,
Nezdi Şehinşahilerinde Fevkalade Murahhas ve büyükelçi sıfatıyla vazife ifa etmiş olan Rıdvan Bey’in oğlu Hüsrev Bey’in memuriyeti nihayet bulmuştur.
Rıdvan Bey’in oğlu Hüsrev Bey’in bu yüksek memuriyeti esnasında Zat-ı Şehinşahilerinin ve hükümetinin teveccühüne mazhar olduğunu ümit eder ve hakkımda gösterilen lütufkârlılıklardan mütevellit teşekkürlerimi sunarım.
Bu fırsattan memnuniyetle istifade ederek Zat-ı Haşmetanelerine karşı beslediğim dostane duyguları ve gerek şahsi saadetleri gerekse İran’ın ikbali hakkındaki dileklerimi teyit ederim.
Ankara’da, bin dokuz yüz otuz dört yılı Temmuz ayının onuncu günü verilmiştir.
GAZİ M. KEMAL”
Cumhurbaşkanı Atatürk, Hüsrev Bey’in görev süresinin bittiğine dair olan telgrafını Rıza Han’a gönderdikten sonra, Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı ve Atina Orta Elçisi Enis Bey’in yeni tahran büyükelçisi olarak atanması dolayısıyla teamüller gereği kendisini kabul buyurmalarını bir telgrafla İran Şahı Rıza Han’dan rica etmiştir:
“Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal’den, İran Şehinşahı Rıza Şah Pehlevi Hazretlerine,
Aziz ve Büyük Dost,
Türkiye Cumhuriyeti ile İran Devleti arasında teyammünen mevcut olan dostluk bağlarının muhafazası ve kuvvetlenmesi matlup ve mültezemim bulunduğundan elyevm Atina ‘da Türkiye Fevkalade Murahhası ve beyaz kurdeleli İstiklal Madalyası’nı hamil Mehmet Enis Bey’i nezdi Şehinşahilerine fevkalade murahhas büyükelçi sıfatıyla tayin ve izama karar verdim. Müşarünileyhi temyiz eden evsaf ve hassail ve şimdiye kadar gösterdiği dirayet ve fatanet, kendisine verilen yüksek vazifeyi itimadı Haşmetlerine mazhar olacak tarzda hüsnü ifa edeceğini zamin bulunmaktadır.
Bu kanaatledir ki kendisini hüsnü kabul buyurmalarını ve gerek kendi namına ve gerek Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti namına tarafından vuku bulacak bilcümle tebliğlere ve bilhassa Zat-ı Haşmetlerine şahsi saadeti ve İran’ın refahı hakkında beslediğim dostane ve halisane hislere dair vereceği teminata tamamıyla emniyet ve itimat buyurularak yüksek vazifesinin hüsnü ifası emrinde müzaherete nail olmasını Zat-ı Şahanelerinden rica ederim.
Ankara’da, bin dokuz yüz otuz dört yılı Temmuz ayının onuncu günü verilmiştir.
GAZİ M. KEMAL”
İran Şahı Rıza Han’ın Türkiye’yi ziyareti dolayısıyla iki ülke arasında oluşan güzel havaya dayanarak 12.7.1934’te Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yurt dışındaki elçiliklere bir genelge gönderilmiş, bu görevlilerin dost devlet İran temsilcileriyle olan temaslarında samimi davranmaları bilhassa rica edilmiştir:
“T. C. Hariciye Vekaleti’nden Elçiliklere Tamim.
No: 65.188/137
ANKARA, 12.7.1934
Dost ve İran Devleti’nin Reisi Şehinşah Hazretlerinin memleketimizi ziyaretleri esasen mevcut olan derin rabıtların bir kat daha teşyiidine ve hakiki bir emniyet ve sadakate müstenit samimi mahiyetinin tebarüzüne güzel bir vesile olmuştur.
Büyük misafirimizin memleketimizde bulunduğu müddet zarfında iki dost ve kardeş memleketin emniyet ve sadakatini şahıslarında temsil ettiren iki büyük Devlet Reisi arasında, mevcut revabıt ve menafi-i aliyenin icap ettirdiği yakınlıkla hemahenk gayet samimi temaslar olmuş ve her iki memleket-i nazar müşahede edilmiştir.
Dost devletin mümasilleriyle vaki olacak temaslarınızda yukarıda arz olunan esaslardan mülhem olarak tüm bir samimiyet götürmeniz rica/arz olur, Efendim.
Hariciye Vekili N. (İmza) M. Numan”
Atatürk ile İran Şahı Rıza Han arasında Şah’ın Türkiye ziyareti sırasında aralarında olabilecek özel muhaberatta kullanılmak üzere ir şifre kullanılması da kararlaştırılmıştır. Bu şifre ve Atatürk’ün İran Devleti’nin ve milletinin refah ve yükselmesine dair yazdığı mektup yeni Tahran Büyükelçisi Enis Bey vasıtasıyla Rıza Han’a ulaştırılmıştır:
“Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinden, Ala Hazret-i Hümayun İran Rıza Şah Pehlevi Hazretlerine,
ANKARA, 23.10.1934
Aziz Biraderim,
Lütfen izhar buyurulan arzu-yu hümayunları esnasında mutabık kaldığımız veçhile aramızdaki hususi ve mahrem muhaberatta istimal edilmek üzere bir şifre miftahı nezdi Şehinşahilerinde büyükelçimiz bulunan Enis Bey vedatile Huzur-u Hümayunlarına bu mektubumla beraber arz ve takdim edilmiştir.
Zat-ı Ala Hazreti Biraderleriyle birlikte bulunan çok mesut zamanlarda duyduğumuz tatlı tehassüsatın kalbimizde bıraktığı güzel izlerin silinmez bir derinlikte olduğuna itimad buyurduğunuza berkemal olarak ikbal ve saadeti hümayununuz ile yüksek mukadderatına şerefbahş olduğunuz İran devlet ve milletinin refah ve tealisi hakkındaki temenniyatı müstemirremi bu vesileyle de teyide müsareat eder ve kemali muhabbetle gözlerinizden öperim, Biraderim.” (Bakınız: Dr. Tarık Saygı, “Atatürk ve Şah”, Parola Yayınları, I.Basım: Temmuz 2014, Sf:105…115)
Ayrıca okuyabilirsiniz:
“Atatürk İran Şahı Rıza Pehlevi ile İstanbul’da (26 Haziran 1934)” https://www.sechaber.com.tr/ataturk-iran-sahi-riza-pehlevi-ile-istanbulda-26-haziran1934/