Atatürk, böbrek hastalığının tedavisi için 13 Mayıs 1918’de gittiği Karlsbad’dan Temmuz ayının son günlerinde Viyana’dan ayrılarak İstanbul’a dönmüştür.
Atatürk’ün Viyana’dan İstanbul’a dönüş tarihi 2 veya 4 Ağustos 1918 olarak saptanmıştır. Atatürk, 27 Temmuz 1918 günü, yaveri Cevat Abbas (Gürer) tarafından “kendisinin İstanbul’a acele dönmesinin arzu edildiğine dair“ aldığı telgraf üzerine Karlsbad’an ayrılmış, ancak gribe tutulması nedeniyle 4-5 gün kaldıktan sonra Viyana’dan İstanbul’a hareket etmiştir.
Atatürk, 24 Temmuz 1918’te çocukluk arkadaşı ve ebedi istirahatlerine çekilinceye kadar yanından hiç ayrılmamış olan yaveri Salih Bozok’a hitaben aşağıda görmekte olduğumuz kartpostalı Karlsbad yakınlarındaki Giesshübl kasabasından kaleme almıştır. Mesajda adı geçen Mehmet Nuri (Conker) de Atatürk’ün çocukluk yıllarından ve askerlik döneminin başından itibaren en yakın arkadaşıdır:
-…”Salih,
24 Temmuz 1918, Giesshübl
Nuri (Conker) ile muhaberat halindeyim. Ona şikâyette bulunuyormuşsunuz. Neden? İstikrarlı olmanız gerek.
M. Kemal”
Salih Bozok Bey Kimdir?
…”Salih Bey, 1881 yılında Selanik’te doğmuştur. Babası Selanikli Cafer Bey, annesi Çelebi Hanım’dır. Eşi Nuriye Hanım’dır.
Salih Bey, Selanik Askeri Rüştiyesini ve idadisini bitirdikten sonra İstanbul Harp Okuluna geçmiştir. 1903’te harp okulundan teğmen olarak diploma almıştır. Sicil numarası P. 1319 – 158 dir. Okul arkadaşlarından, sonradan kız kardeşi ile evlenen Nuri (CONKER) Bey ile Mustafa Kemal Bey’in büyük dedeleri aynı şahıs idi.
Salih Bey, Harbiye’yi bitirince önce Mustafa Paşa’da, Bulgar sınırında bir karakola atandı. 1905’te Redif subayı olarak İskeçe’ye verildi. İskeçe’de bulunduğu süre içinde İttihat ve Terakki Cemiyeti ile yakın ilişkiye girdi. 1908’de üsteğmen oldu, Iğdır ve Bolu’ya gönderildi. Bir süre sonra yeniden İskeçe Redif Taburu’na verildi. 1910’da Selanik’te yeni açılan Türk Zabit Mektebi (Subay Talimgâhı)’ne öğretmen oldu. Okul müdürü kayınbiraderi Nuri Bey idi. O dönemde Mustafa Kemal Bey’le sık sık buluşup ülkenin sorunlarını konuşuyorlardı. 1,5 yıl sonra, Ordu Köşkü’nde (Alatini Köşkü) gözaltında bulunan II. Abdülhamid’in muhafızlığına verildi ve bu görevi Balkan Harbi’ne kadar sürdü. Balkan Harbi’nin çıkması üzerine arkadaşları ile birlikte, aldıkları emir üzerine Abdülhamid’i gizlice bir Alman yatına bindirerek İstanbul’a getirip Beylerbeyi Sarayı’na yerleştirdiler. Muhafızlık görevi burada da devam etti. II. Abdülhamid’in Bursa’ya nakli düşünüldüğünden ön heyet olarak birkaç arkadaşı ile birlikte Bursa’ya giden Salih Bey, Çanakkale Zaferi’nin kazanılması üzerine Abdülhamid’in Bursa’ya nakil işlemi iptal edildiğinden Beylerbeyi’ne döndü. 1914’te aynı görevde kalmak üzere yüzbaşılığa terfi etti. İşgal ordusunun İstanbul’a girmesi üzerine muhafızlık görevi sona erdi.
Salih Bey, Mayıs 1916 yılında 2. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın istek ve daveti ile komutanlık başyaverliği görevi ile Diyarbakır’a verildi. 7. Ordu Komutanlığı’na tayin edilip bu ordunun karargâhını kurmak üzere İstanbul’a davet edilen Mustafa Kemal Paşa ile Temmuz 1917’de İstanbul’a gitmiştir. Bu karargâhın teşkil işlerinin bitmesi üzerine komutanla birlikte ordunun merkezi olan Halep’e Ağustos 1917’nin sonunda dönmüşlerdir.
Mustafa Kemal Paşa, 7. Ordu Komutanı bulunduğu sırada bu ordunun bağlı olduğu Ordular Grup Komutanı Alman Mareşali Falkenhayn ile harekât plânı konusunda yaşanan anlaşmazlık sonrası 2. Ordu’ya atanmış ise de kendisi bu görevi kabul etmeyerek istifa etmiş ve İstanbul’a dönmüştür. İstanbul’a dönüş sırasında Salih Bey de Mustafa Kemal Paşa’nın yanında olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’da kaldığı sırada Yıldırım Ordular Grup Komutanlığına Liman Von Sanders’in atanması üzerine Mustafa Kemal Paşa da tekrar 7. Ordu Komutanlığı’na verilmiş, Salih Bey de O’nun la birlikte Halep’e dönmüştür.
Mondros Mütarekesinin imzalanmasından kısa bir süre önce Mustafa Kemal Paşa Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı’ndan Harbiye Nezareti emrine atanmış ve yaverleri ile birlikte İstanbul’a dönmüştü. Salih Bey de bizzat Enver Paşa tarafından emekliye sevk edilmişti. Bu sebeple Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçerken kendisini beraberinde almamış, bir süre daha İstanbul’da kalmasının uygun olacağını düşünmüştü.
Salih Bey, emekli olarak İstanbul’da bulunduğu sırada Damat Ferit Paşa Hükümeti zamanında evi basılarak tutuklanmış ve Bekirağa Bölüğüne kapatılmıştır. Harbiye Nezareti Başyaveri Salih Bey’in izni ile buradan çıkarılmıştır.
Nisan 1920’de Mustafa Kemal’den bir telgraf alan Salih Bey Ankara’ya gelmiş ve 6 Eylül 1920 tarihinde tekrar başyaverliğe başlamıştır. Yozgat bölgesinde başlayan isyan üzerine Salih Bey, Çolak İbrahim Bey Müfrezesi ile Yozgat’a gitmiş ve bir ay savaştıktan sonra Ankara’ya dönmüştü. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin toplanması ve Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığına seçilmesinden sonra da Başkanlık Başyaverliği’ne atanmıştı. Kurtuluş Savaşı boyunca Mustafa Kemal Paşa’nın yanında oldu. Kıdemi nedeni ile önce binbaşılığa, daha sonra da muharebelerdeki kıdemi ile de fevkaladeden yarbaylığa terfi etti.
Salih Bey’in Mustafa Kemal ile aynı yıl doğumlu olduğu ve Selanik’ten mahalle komşulukları bulunduğu gibi, kan birliğine dayanan dostlukları vardı. Beraberlikleri okul sıralarından savaş meydanlarına, nikâh masasından, oğlu Cemil’in sünnet düğününe, Millet Meclisine ve cumhurbaşkanlığına kadar uzanmış, sevgi ve saygı bağı halinde 1938’e kadar sürmüştür.
Aşağıda görmekte olduğumuz üç adet hatıra fotoğraflar kan birliğine dayanan dostluğun ifadesidir. Fotoğraflar kadim dostum Hasan Eğilmez Bey’in armağanıdır. Tüm okurlarım adına kendisine teşekkürü bir borç bilirim efendim;
TBMM’nin II. Dönemi için yapılan seçimde Mustafa Kemal Paşa tarafından, tarihi ismi BOZOK olan Yozgat’tan aday gösterilerek milletvekilliğine seçilmiş ve başyaverlikten ayrılmıştır. Mecliste Dilekçe ve Milli Savunma komisyonlarında üyelik yapmıştır. 1924’te İş Bankası kurucuları arasında ve yönetim kurulunda yer almıştır.
Salih Bey milletvekilliği sırasında da Atatürk’ün adeta sivil başyaverliğini yapmış, onun vefatı üzerine intihara teşebbüs etmişse de yapılan müdahale sonucunda kurtarılmıştır.
Atatürk’ün vefatından sonra İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı sırasında da Bilecik’ten Milletvekili olmuştur. Atatürk’ü kaybetmenin büyük üzüntüsü nedeniyle intihara teşebbüs etmesi ve birkaç yıldan beri çekmekte olduğu kalp hastalığı Salih Bey’i sarsmıştı. O sadece fizikken yaşıyor gibiydi. İki de bir …“Ben ölmeliydim. Böyle yaşamanın ne manası var diyordu.” Atatürk’ün vefatı ile onun dünyası yıkılmıştı.
Atatürk’le 50 yıldan fazla süren bir arkadaşlığın arkasından 2,5 yıl süre daha yaşama devam edebilmiş ve geride Ata ile ilgili hatıralar, değerli hayat arkadaşı olan eşini ve dört evlat bırakarak 24/25 Nisan 1941 gecesi saat 5.30’da Suadiye’deki evinde kalp krizi geçirmesi sonucu hayata veda etmişti. Bu sırada Ankara’da bulunan üç çocuğu vasiyeti üzerine (Nuri Conker’in kabri yanına defnedilmek) O’nu Ankara’ya getirmek üzere aynı gün trenle İstanbul’a hareket etmişlerdi. Ertesi günü Kadıköy Osmanağa Camii’nde kılınan cenaze namazını sonrası trenle Ankara’ya nakledilmiş ve 26 Nisan 1941 günü Hacıbayram Camii’nde öğle namazından sonra cenaze namazının ardından Cebeci’de bulunan şehitliğe defnedilmişti.
Cenaze askeri törenle kaldırılmıştı. Kalabalık bir halk kitlesi cenazeye eşlik etmişti. Bu görüntü eski Başyaver Salih BOZOK’un şahsında Ata’ya olan sevgi ve saygının ifadesi idi…” (Bakınız: İsmail Hakkı Akansel; “Atatürk ve Yaverleri” , Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 2006. Sf: 168 /169 /170 /198.)
Gazete Vatan 26 Nisan 1941, Cumartesi: …”Büyük teessürle haber aldığımıza göre, Bilecik Mebusu Salih Bozok, dün, sabaha karşı saat 5,30 da Suadiye köşkünde vefat etmiştir. Salih Bozok, son günlerde hastalanmış ve yapılan tedaviye rağmen rahmetli rahmana kavuşmuştur. Cenazesi bugün saat 2,25 tren ile Ankara’ya nakil olunacaktır. Cenaze merasimi orada yapılacaktır. Salih Bozok, 1881 senesinde Selanik’te doğmuştur. Harbiye’den çıktıktan sonra, jandarmaya intisap etmişti. Milli Mücadelede Ebedi Şef Atatürk’ün yaverliğinde bulunmuş ve 1923 te Bozok mebusu olarak Büyük Millet Meclisi’ne girmiştir. Salih Bozok’un Ebedi Şef Atatürk’ün ebediyete intikalinde kendine kıyacak derecede gösterdiği bağlılık heyecanı hatırlardadır. Kendisine rahmet diler, ailesine taziyeler sunarız.”