…”Türkiye Cumhuriyeti halkı Atatürk’ün Samsun yolculuğu ayrıntılarından 1927’ye kadar haberdar olamamıştı…
Öyle ki hem Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkış tarihi, hem de İstanbul’dan hangi gemi ile ayrıldığı konularında gazetelerde çıkan haberlerde hatalar vardı. Hatta Samsunlular bile bir ara 19 Mayıs yerine 18 Mayıs’ta törenler yaptılar.
Mesela, 19 Mayıs 1926 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Paşa’nın Samsun’a 18 Mayıs’ta ayak bastığını yazıyor ve yıldönümü münasebeti ile şehirde o gün büyük bir merasim yapıldığını, gece her yerin donatıldığını ve yüz bine yakın Samsun halkının sabaha kadar “Yaşasın Gazi” nidaları ile şehri gezdiğini haber veriyordu.
Tarih konusunda hata (18 Mayıs) ertesi sene düzeltildi ama bu defa Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan hangi gemi ile ayrıldığı unutuldu ve Bandırma’nın yerine başka bir vapurun ismi telaffuz edildi! Gazeteler, 1927’de Mustafa Kemal Paşanın Samsun yolculuğunu “İnebolu” adında bir vapur ile yaptığını yazacaklardı…”
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış dönemine ilişkin araştırmalarıyla tanınan Türk gazeteci, yazar ve televizyon programcısı Murat Gökhan Bardakçı’nın tespitlerine göre Atatürk ‘ün -Samsun’a hatalı çıkış tarihi- ertesi sene 19 Mayıs olarak düzeltilmiştir. Ancak, Genel Kurmay Başkanlığı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait internet sitesinde (https://ata.msb.gov.tr/03_belgelerle_ataturk/diger.html) Atatürk’ün özel eşyaları arasında Samsun Halkı tarafından Altın kutu içinde Atatürk’e armağan edilen aşağıdaki anahtarın üzerindeki tarih dikkati çekmektedir;
ANAHTAR:
Uz.: 8 cm (anahtar)
Uz.: 9 cm Gen.: 3,6 cm (kutu)
18 ayar
Env. No.:826/696
…”Altın kutu içinde, Samsun halkı tarafından Atatürk’e sunulmuştur. Anahtar üzerinde Osmanlıca ”18 Mayıs 1335 Samsun’un Şeref ve Şükran Hatırası” kutu üzerinde ise ”Müncî-i a’zam G. M. K.” Anahtarın gövdesinin yarısı ve kutunun kenarları bitkisel motiflerle işlenmiştir.”
2007’de ATESE servisi tarafından yayımlanan eserde de; Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkışından sonraki faaliyetlerini günlüğüne ”Hatıra” başlığı altında kaydederken o günü ”19” değil, ”18” olarak kaydettiği görülmektedir: …”Samsun’a çıktığım “18 Mayıs 35” tarihinden itibaren bütün memlekette mevcut teşkilât ile temasa geçmeye ve her yerde teşkilâtı takviye ve tevsiine başladım. Evvelâ tekmil orduları (kendi kumandama dâhil olan ve olmayan) tenvir ve milli maksat ve teşkilat için tahrik ettim. Bu bâbda 13. , 15. , 20. , 3. Kolordulara ve Ordu İki Müfettişliği ve bu müfettişliğin Konya’da bulunan 12. Kolordu ve Bursa’da bulunan 14. Kolordu ve hasbelicap doğrudan doğruya bazı fırka kumandanlarıyla da uzun uzadıya muhaberat cereyan etti. Umum ordu ile temas ve bu vasıta ile temin-i teşkilât. Mustafa Kemal” (“Atatürk’ün Not Defterleri – VIII”, ATASE Yayını, Ankara 2007, sayfa 179-180)
Tarih konusunda hata gazetelerde 19 Mayıs olarak düzeltildi ama bu defa da 1927 ‘de Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan Samsun’a “İnebolu Vapuru” ile çıktığı yazıldı…
Mustafa Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu Kıtaâtı Müfettişi Sıfatıyla Samsun’a hareketinden üç hafta önce, Üniformasına “Yâver-i Hazret-i Şehriyâri” yani padişah kordonlarının takılı olan bu fotoğrafını; …”Kardeşim Rauf Bey’e” sözleri ile kendisine hediye etmişti. (Hüseyin Rauf Orbay, D. 27 Temmuz 1881 İstanbul – Ö. 16 Temmuz 1964 İstanbul)
‘Ya(â)ver’ kelimesi Farsça kökenli bir sözcük olup yardımcı anlamına gelmektedir. Lügat manası yardımcı ve asistan anlamında olan Yaver; devlet ve hükümet adamlarının yanında bulunup onların emirlerini gerçekleştirmek ve ilgili yerlere ulaştırmakla görevli subaydır.
Yaverler, yaverliğini yapmış olduğu kişinin resmi ve özel işlerinin birinci dereceden tanığıdır. Görev yaptıkları dönemde amirinin ihtiyaçları, güvenliği, talep ve emirlerini gerçekleştirmek gibi önemli bir hizmet içerisindeyken görevleri sonunda da o dönemin birinci dereceden kaynağı olma yükümlülüğü içerisinde olmuşlardır. Şüphesiz ki Türk tarihinde hiçbir yaver Atatürk’ün yaverleri kadar önemli olmamıştır. Onları önemli kılan ise bir devletin kurulması ve liderlerinin yapmış olduğu inkılapların safha safha şahidi olmalarıdır.
Atatürk’ün Milli Mücadele Dönemi’nde (1914-1922) yaverliğini yapmış olduğu kişilerin bilinenleri şöyledir:
1-Cevat Abbas (Gürer) Bey (*),
2-Şükrü (Tezer) Bey,
3-Salih (Bozok) Bey,
4-Muzaffer (Kılıç) Bey.
Atatürk’ün Cumhuriyet Döneminde (1922-1938) yaverliğini yapmış olduğu kişilerin bilinenleri ise;
1-Rüsuhi (Savaşçı) Bey,
2-Sami (Yanardağ) Bey,
3-Mahmut Celalettin (Üner) Bey,
4-Cevdet (Tolgay) Bey,
5-Ahmet Naşit (Mengü) Bey,
6-Şükrü (Özer) Bey’dir.
(*); Milli Mücadele Dönemi’nde Cevat Abbas (Gürer) Bey, 19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı saat 6’da Mustafa Kemal Paşa’nın başyaveri, Muzaffer (Kılıç) Bey’de ikinci yaveri olarak 3. Ordu Müfettişliği Karargâh mensubu ile İnebolu Vapuruyla Samsun’a çıkanlardan biridir. Başyaver Cevat Abbas Bey, kırık dökük bir vapur eskisi olan İnebolu ile İstanbul’dan Anadolu’ya geçiş yolculuğunu, Atatürk’ün İstiklal Savaşından sonra İstanbul’u ilk ziyaret tarihi olan 1 Temmuz 1927 Cuma günü Ertuğrul yatında İzmit’ten İstanbul’a gelirken hatırlamış ve anlatmıştır.
Yunus Nadi Bey de, Cevat Abbas Bey’in Ertuğrul yatında bizzat kendilerine anlattığı Samsun yolculuğu ile ilgili anısını, 2 Temmuz 1927 Cumartesi günü Cumhuriyet gazetesinde yayımlamıştır.
Yunus Nadi Bey Atatürk’ün İstanbul’a Gelişini Anlatıyor (2 Temmuz 1927, Cumhuriyet) :
…”Muazzez ve muhterem Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretleri, dün bütün bir memleketin vecd ve huruş içinde selâmet ve İkbal ile İstanbul’a geldi. Bu geliş, 8 sene evvel Gazinin buradan vatani bir azim ve meram ile vâki olmuş bir gidişini tetvic eden muazzam bir hadisedir. Hadise dün bütün İstanbul’da bütün azameti ile yaşanıldı. Ondaki ulvi tezahürlerin dalga dalga bütün memlekette dolaşıp çalkanacağı şüphesizdir.
Gazi’nin bilhassa son on beş senelik hayatının pek çok safhalarında yar ve yaveri olan muhterem Bolu milletvekili Cevat Abbas Bey dün Ertuğrul yatı etrafında hakikatten hatırlara hayret verecek dereceleri bulan tezahürat içinde ikide bir bize hep:
“— Şu ulvi ve muhteşem levhaların yanı başına bir de İnebolu vapuru ile Anadolu’ya gidişimizi koymalı. Bu işin mânası o zaman daha iyi, en iyi şekilde anlaşılır” diyordu.
8 sene evvel Cevat Abbas Mustafa Kemal Paşa ile birlikte ve İşte o İnebolu vapuru ile Anadolu’ya gitmişti. Kırık dökük bir vapur eskisi olan İnebolu’nun o zamanki büyük seyyahı, bütün fikir ve hayalini önünde tahakkuk ettirilecek muazzam ideale vakfederek yürüyüp gitmekte olduğu için, bindiği vapurun bin bir noksanına bile dikkat etmemişti. Fakat bugün Cevat Abbas o zamanki seyahatin ve onun vasıtasının basitliğini canlandırıyor ve o cılız şeyi dünkü ihtişam ve heyecan ile karşılaştırarak:
“— Canım, şu İnebolu (vapur) da bir köşeye konmalı idi. Tâ ki bugünkü işin mânası gözlerde olanca büyüklüğü ile tecelli edebilsin. Paşam” dedi ve “Arkadaşlara 8 sene evvel İnebolu ile vaki Anadolu gidişinden bahsediyorum ve önümüzdeki iş iyi anlaşılmak için, keşke o acı tatlı hatırayı da bir köşede ihya etmek mümkün olsaydı diyorum.”
Paşa memnun ve müteheyyiç:
“— Doğru” dedi. “Doğru… Bu iş anlaşılmak için o iş bilinmelidir. O halde Cevat’ın hakkı vardır. O hatıralar ihyaya değer.”
Cevat Bey vapurun tamir için havuzda olduğunu biliyormuş. Bu bilgisini de söyledi.
Gazi:
“— İsabet, hiç olmazsa herhangi bir şekil ve surette ziyaa uğramamış. Onun velev ki harap bir şekilde mevcut olması dahi iyi bir şeydir.”
Gaziyi dün İstanbul’un güzelliği kadar vatanperverliği de müteheyyiç eyledi ve bir aralık dedi ki:
“— Ne güzel memleket, ne hassas ve hamiyet kâr halk. Hiç bu kadar ekmel (üstün) bir vatan parçası düşmana bırakılır mı idi?”
Bunu söylerken Gazi’nin nazarı vatan içinde ebediyen Türk İstanbul’un destanını söylüyordu.” (Bakınız: Büyük İstanbul Derneği Yayını: 1, “Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı (1899-1919 / 1927-1932) -I-”, Milli Eğitim Basım Evi- İstanbul 1973, Sf:175-176)
1 Temmuz 1927 Cuma günü saat 15.00’te Atatürk’ü İstanbul’da karşılayacak kurul üyeleri kendilerini getiren bir motorla Ertuğrul yatına çıkmışlardır.
Karşılama kurulu üyeleri şu isimlerden oluşturulmuştur:
-“Belediye Meclis üyesi ve Darülfünun Emini Nurettin Bey,
Belediye Meclis üyelerinden Ahmet İhsan ve Ferit Beyler,
Sivas Milletvekili Şemsettin Bey,
Üsküdar mıntıkası adına Süreyya Paşa,
Darülfünun’u temsilen Neşet Ömer Bey,
Baro Başkanı Sadettin Ferit Bey,
Gazeteciler Cemiyeti’ni temsilen Giresun Milletvekili Hakkı Tarık Bey,
Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Bey,
Türk Ocağı’nı temsilen Nakiye Hanım,
Tayyare Cemiyeti adına Salim Bey,
Muallim Birliği’ni temsilen Salih Zeki Bey,
Esnaf Cemiyetlerini temsilen Asaf Bey,
Kızılay adına Safiye Elbi Hanım.”
Atatürk ile Ertuğrul Yatı’nda bulunanlar ise;
-“Sağlık Bakanı Refik Bey,
Bayındırlık Bakanı Behiç Bey,
Başyaveri Rüsuhi Bey,
Genel Sekreteri Tevfik Bey,
Bozok Milletvekili Salih Bey,
Sinop Milletvekili Recep Zühtü Bey,
Rize Milletvekili Hasan Cavid Bey,
Bolu Milletvekili Salih Bey,
Sinop Milletvekili Recep Zühtü Bey,
Rize Milletvekili Hasan Cavid Bey,
Bolu Milletvekili Cevat Abbas Bey,
Antep Milletvekili Kılıç Ali Bey,
Kütahya Milletvekili Nuri Bey,
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Bey,
Türkiye Büyük Millet Başkanı Kâzım Paşa,
İçişleri Bakanı Cemil Bey,
Kolordu Komutanı Şükrü Naili Paşa,
İstanbul Valisi Süleyman Sami Bey,
Cumhuriyet Halk Fırkası Müfettişi İbrahim Tali Bey ve İstanbul Belediye Başkanı Muhittin Bey ile İstanbul Milletvekillerinden bazıları bulunuyordu.” (Bakınız: “Hoş Geldin Gazi – Atatürk’ün İstanbul Günleri (1927 – 1938)” Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, I. Baskı: İstanbul, Mayıs 2019, Sf:125 / Not: Kaynak eserde Atatürk ile Ertuğrul Yatı’nda bulunan İstanbul Milletvekillerinin isimleri verilmemiştir. Yunus Nadi Bey, Ankara’ya geldiği 1920 yılında Büyük Millet Meclisi’ne İzmir Mebusu olarak girmiş, 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet’in kurulduğunu bildiren Anayasa değişikliğini Anayasa Başkanı sıfatıyla Meclis kürsüsünden okumuş, 1924 yılında ise bir yandan Menteşe (Muğla) Mebusu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde siyasetini sürdürmüştür.)
Bu bilgiler ışığında Yunus Nadi (Abalıoğlu) Bey’in 1 Temmuz 1927 Cuma günü saat 15.00’te Atatürk’ü İstanbul’da karşılayacak kurul üyelerinin arasında bulunmadığı, Atatürk ile beraber Ertuğrul Yatı’nda da olmadığını söylemek mümkün. Şayet bu anekdot doğru ise Ertuğrul Yatı’nda bulunan kişiler tarafından Yunus Nadi Bey’e aktarılmış o da kaleme almış olmalıdır.
7 Mayıs 1924’te Atatürk’ün Milli Mücadele ve İstiklal Savaşı üzerine Yunus Nadi Bey ile mülakatı Cumhuriyet gazetesinin ilk sayısında yayımlanmıştır. Bu görüşme metni sonradan Atatürk’ün, Türk ve yabancı muhabirlerine söylediği demeçlerin tam metinleri gazeteler ve ajans haberleri karşılaştırılarak tespit edilip “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I – III” adlı eserin III. Cildinde yer bulmuş, ancak Vapur’a bir isim verilmemiştir. Üç yıl sonra 19 Mayıs 1927 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Vapur’un adı “İnebolu” olarak konulmuştur.
Atatürk’ün Milli Mücadele ve İstiklal Savaşı üzerine Yunus Nadi’ye verilen mülakat (7. IV. 1924):
Yunus Nadi Bey: -“Ben Ankara’dan İstanbul’a gitmekte olduğum için ilk sözler dört sene evvel geldiğimiz Ankara ile dört sene evvel bıraktığınız İstanbul üzerinde ve bu iki şehrin şimdilik vaziyetleri üzerinde cereyan etmiştir. Bu bahiste Gazi’nin sözlerini aslına çok mutabık olabilmesine bilhassa itina ederek işte kaydediyorum:
(—)”…Beni İstanbul’dan Samsun’a götüren Vapur (!) Boğaziçi’ni terk ederek Karadeniz’e girerken İstanbul afakına baktım. Orada her türlü müdafaadan menedilmiş kalp ve vicdanları kan ağlayan, dimağları yanan İstanbul halkı için ağladım, gözlerim yaşardı. Fakat bu sevgili kardeşlerin behemehâl kurtulacağına o kadar emindim ki bu emniyet benim için medar-ı tesliyet oldu. İstanbul’u terk ettiğim güne kadar geçmiş bulunan vaziyetleri ayrı bir safha olmak üzere, o günden bugüne kadar cereyan eden olayların korunmuş ve saklanmış olan vesikalarını tasnif etmek suretiyle hatıratımı yazmak niyetindeyim. Bunu yapmayı gelecek nesil için, Türkiye Cumhuriyeti için bir vazife de sayıyorum. Herhangi bir tarihi elinize aldığınız zaman, onun gerçeğe uygun olup olmadığına güven duymak için dayandığı kaynak ve belgeleri araştırılır. Bizim şimdiye kadar doğru bir milli tarihe malik olmayışımızın sebebi tarihlerimizin, hakiki okuyucuların belgelere dayanmaktan ziyade ya bir takım meddahların veya birtakım kendini beğenmişlerin hakikat ve mantıktan uzak sözlerinden başka kaynak bulamamak bedbahtlığıdır…”
19 Mayıs 1927 tarihli Cumhuriyet gazetesi: “…Silaha sarılmaktan başka kurtuluş çaresi olmadığını istikbalin karanlıklara nüfuz eden dürbin ve nâfiz nazarlarıyla herkesten evvel görmüş, istiklâl ve halâs mücahedesinin temelini kurmak üzere, Anadolu’ya geçmek kararını vermiş olan Büyük Gazi, İzmir’in facia-i işgalinden birkaç gün sonra, 19 Mayıs günü, “Gaz, Seyrisefâin İdaresi’nin İnebolu Vapuru’ndan çıkarak ayağını Samsun iskelesine bastığı anda” Türkiye’nin tarihinde yeni bir sahife açılmıştır. Kurtuluş cidalinin ilk sahifesi.”
Yine bu bilgiler ışığında; Yunus Nadi Bey’in sözde Cevat Abbas Bey’in Ertuğrul yatında bizzat kendisine anlattığı Samsun yolculuğu ile ilgili “İnebolu Vapuru” anısını, daha önce 19 Mayıs 1927’de Cumhuriyet gazetesinde yayımladığını söylemek de mümkündür.
Murat Gökhan Bardakçı’nın tespitlerine göre; Devlet İnebolu Vapuru hatasından dönmemekte ısrar edecek Samsun seyahati ile alakası olmayan bu vapur sonraki senelerde resmi yazışmalarda yer alacaktı;
…”Bandırma’nın bir hatıra olarak muhafaza edilmesi yahut müze haline getirilmesi gerektiği ancak 1935’te hatırlandı. Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşlarını Samsun’a İnebolu’nun değil Bandırma’nın götürdüğü fark edilince Bandırma her tarafta arandı ama artık mevcut olmadığı ve sökücüye verilip parçalattırıldığı o zaman öğrenildi!
Hadise şöyle cereyan etti:
Ankara Halkevi, 1935’te Ankara’da kalıcı bir İnkılâp Müzesi kurmaya karar verdi; Halkevi’nin Reisi Nafi Âtuf Bey (Kansu), bu işte Müze ve Sergi Şubesi Mümessili Selim Bey’i vazifelendirip Gazi’yi Samsun’a götüren İnebolu Vapuru’nu bulmasını istedi.
Selim Bey, Nafi Âtuf Bey’e 9 Haziran 1933’te gönderdiği yazıda Samsun yolculuğunun İnebolu değil, Bandırma Vapuru ile yapıldığını söylüyor ama hurda demir olarak satıldığı için artık mevcut olmadığını haber veriyor ve bir başka Bandırma’nın fotoğrafını gönderiyordu:
-…”Gazi’nin İstanbul’dan Samsun’u teşrifleri İnebolu vapuru ile değil, Bandırma vapuru ile vuku bulmuştur. Bu Bandırma Vapuru son derece eski ve küçük bir vapurmuş. Seyrisefâin İdaresi onu muhafaza imkânını görememiş olacak ki, onu hurda demir makamında satmış. Yalnız, geminin hatırasını tespit için vapurun ismini o sırada satın alınan diğer küçük bir vapura koymuş. Hatta ilk vapurdaki eski harflerle olan ismi de bu vapura nakletmiş. Takdim ettiğim resim bu ikinci vapurun resmidir. Bilmem işinize yarayabilecek mi? İlk Vapur’un resmi Seyrisefâin İdaresi’nde yok. Ben onu da arattırmaktayım. Bulur bulmaz takdim ederim. (BCA, 490-1-0/1199-203,80 numaralı belge)”
Türk yazar, düşün insanı, iktisatçı ve tarihçi Şevket Süreyya Aydemir, 1927 sonrasında Kemalist rejimin savunucusu ve kuramcısı sıfatıyla çalışmış, Atatürk dönemini üç cilt üzerinden “Tek Adam Mustafa Kemal” olarak yayımlamıştır (Remzi Kitabevi 1963-1965). Atatürk’e ait kitaplığımda bulunan eserin ikinci cildine yazar Aydemir, Atatürk’ün Samsun yolculuğunu önce Bandırma sonrada İnebolu Vapuru ile gerçekleştirmiştir:
…”Yol ve Yolcusu; Yollar vardır, meçhulün önümüzde serdiği çizgilerdir. Bu yollarda yolcu, talihinin tezgâhında kendi kaderini dokur. Mustafa Kemal’in Samsun’da başlayıp Erzurum’a, Sivas’a çıkan ve sonra Ankara’ya, İzmir’e ulaşan yolculuğu da böyle bir yolculuktu. Bu yollarda o talihiyle boğuştu. Kaderini dokudu ve onun kaderi, bizim de kaderimiz oldu.” Dizeleriyle başladığı eserinin 19’uncu sayfasında, “Anadolu Kara’sında” başlığı altında bizlere şu bilgileri aktarmıştır:
…”Anadolu Kara’sında; Mustafa Kemal’in, Samsun’da başlayıp, Havza, Amasya, Tokat ve Sivas üzerinden Erzurum’a uzanan yolculuğunda, böyle durak yerleri vardır. Onun kaldığı çatılar bugün de bilinir. Hemen hepsi hâlâ ayaktadır. Şimdi biz de, ama biraz önceden başlayarak, onu bu çetin yolcuğunda izleyelim:
Mustafa Kemal’in en tedirgin geçen günleri, İstanbul’dan Samsun’a kadar süren deniz yolculuğu olsa gerektir. Onu İstanbul’dan Sinop’a tehlikeler içinde ulaştıran Bandırma(!) Vapuru’na, Sinop’tan istemeyerek binmiştir. Çünkü karadan Sinop’tan Samsun’a gidebilmek için, ne yol, ne vasıta vardı. Vapur Samsun’a varabildiği zaman, hem tehlikeler arkada kalmış, hem fırtınalı deniz yatışmıştı. Bandırma vapurundan karaya o zamanki Samsun kayıkçılarının akrobasi hünerlerine hacet kalmadan çıkabildi. Bindiği kayıktan Anadolu karasına o zamanki dar, uzunca iskele dilinde, 19 Mayıs 1919 sabahı saat 7’de, puslu bir havada ayakbastı. O sırada Mustafa Kemal 38 yaşındaydı (1).
(1): İnebolu Vapuru ile Samsun’a varan Dokuzuncu Ordu Heyetinde şu zatlar vardı:
Üçüncü Kolordu Kumandanlığı için Albay Refet (General Refet Bele),
Ordu Kurmay Başkanı Albay Kazım (Dirik),
Ordu Kurmay Başkanı Yardımcısı Yarbay Mehmet Arif,
Şube Müdürü Binbaşı Hüsrev (Gerede),
Topçu Kumandanı Binbaşı Kemal,
Ordu Sağlık Başkanı Albay İbrahim Tali (Öngören),
Ordu Sağlık Başkanı Yardımcısı Dr. Binbaşı Refik (Saydam),
Başyaver Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer),
Kurmay Mülhakı Yüzbaşı Mümtaz,
Yüzbaşı Ali Şevket,
Karargâh Komutanı Yüzbaşı Mustafa,
Kurmay Başkanlığı Yaveri Üsteğmen Hayati,
İaşe Subayı Üsteğmen Abdullah,
Refet Beyin Yaveri Üsteğmen Hikmet,
Mustafa Kemal’in Yaveri Teğmen Muzaffer,
Şifre Kâtibi Faik,
Şifre Mülhakı Memduh.”
Murat Gökhan Bardakçı’nın tespitlerine göre: …” Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı üzerine Türkiye’de bugüne kadar hayli yayın yapılmıştır ama bu yayınların arasında belgelere dayalı olanların adedi, 19 Mayıs’ı slogan olarak kabul eden, evrak kullanmadan ve romantik üslupla kaleme alınan diğer çalışmalara göre azdır.
Samsun yolculuğundan kısa da olsa bahsedilen ilk yayın,
Ayıcı Arif Bey diye bilinen, Mustafa Kemal Paşa’nın ikinci kurmay başkanı olarak Bandırma Vapuru ile onunla birlikte Samsun’a giden ve yedi sene sonra “İzmir Suikastı” teşebbüsüne katıldığı gerekçesi ile 13 Temmuz 1926’da idam edilen eski kolordu kumandanı ve Eskişehir Mebusu Miralay Mehmed Ârif Bey’in 1924’te yayınladığı “Anadolu İnkılabı. Mücehedât-ı Milliye Hâtırâtı,1335-1339” isimli risâledir.
Bu risale aynı zamanda İstiklâl Harbine katılan komutanlardan biri tarafından kaleme alınmış ilk eserdir.
Arif Bey’in suikast teşebbüsü sanığı olarak Ankara’da tevkif edilmesinden sonra evinde yapılan aramada bulunan nüshanın sayfa kenarlarındaki yazarın kendi el yazısı ile olan notlar mahkemede aleyhinde delil olarak kullanılmış ve kitabın hayatını darağacında noktalayan Arif Bey’e uğursuzluk getirdiğine inanılmıştır.” demektedir. (Bakınız: Murat Bardakçı, “Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs”, Turkuvaz Medya Grubu, 1.Baskı-Eylül 2019, Sf:21).
Atatürk’e ait kitaplığımda bulunan “Miralay Mehmet Arif Bey, ANADOLU İNKILÂBI Milli Mücadele Anıları (1919-1923)” başlıklı eserin yirmi beşinci sayfasında Atatürk’ün Samsun yolculuğuna kısa da olsa: “Mustafa Kemal Paşa Hazretleri” başlığı altında değinilmiştir:
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri (Sayfa:25);
…”16 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa hazretleri maiyet erkânıyla İstanbul’dan vapurla Samsun’a doğru hareket ettiler. Talihin ne garip cilvesidir ki bir müddet evvel hatta sivil olarak Anadolu’ya geçmeğe karar vermiş olan paşa hazretleri, bu defa Fahri Yaver ve 9. Ordu Müfettişi olarak olağanüstü yetkiyle Anadolu’ya geçiyordu (*).
(*): Mustafa Kemal Paşa hazretleriyle birlikte İstanbul’dan Anadolu’ya hareket ederek çeşitli görevler üstlenmiş bulunan kişilerin isimleri:
Bahriye Nazırı sabık Hüseyin Rauf Beyefendi ile birlikte İbrahim Süreyya Bey, Yüzbaşı Osman Nuri, Yedek Teğmen Recep Zühtü ve Efganlı Teğmen Abdurrahman Beyler, bu heyete bir müddet sonra Amasya’da katılmışlardır. Halen (1925) mebusturlar.
Acaba boğaz dışında bir İngiliz torpidosu tarafından küçük Bandırma Vapurumuz durdurulacak mıydı? Samsun’a ayak basıncaya kadar bu şüphe ve tereddüt geçmedi. Bir taraftan Karadeniz’in müthiş fırtına ve dalgalarından kurtulmak, diğer taraftan İngiliz torpidosunun karanlık hayalinden kaçmak isteyen bu küçük teknenin yolcuları çok sıkıntı çekmişlerdi…”
Sonuç olarak, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’dan Samsun’a götüren gemi “Bandırma Vapuru”dur.
Bandırma Vapuru, 1878 tarihinde İngiltere’de inşa edilmiş ve eski ismi “Trokadero” olan 279 cesamet ve 192 rüsüm tonasında bir gemidir. Geminin tülü (uzunluğu) 154 kadem, arzı (genişliği) 29,9 kadem ve umku (derinliği) 21,2 kadem ve sür’ati saatte 9 mildir. 16 yatak mevcuttur. Güvertesi 300 güverte yolcusunu istiaba kifayet edecek büyüklüktedir. Geminin plan veya resmine maalesef tesadüf edilememiş ve edilen taharri yata rağmen modeli bulunamamıştır. İdare Meclisi’nin 5 Teşrinisani 341 (5 Kasım 1925) tarih ve 335 sayılı kararıyla enkaz halinde satılmıştır. (Bakınız: Murat Bardakçı, “Bir devlet operasyonu 19 Mayıs”, Turkuvaz Medya Grubu, Eylül 2019)