Atatürk’ün Selanik’te dünyaya gözlerini açtığı ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği dönemlerde Batı, bilimsel ve teknolojik açılardan olağanüstü gelişme halinde idi. Ancak yetiştiği dönemde ülkede eğitim birliği yoktu. Gençliğinden beri devamlı öğrenme gayreti içinde bulunan, sezgisi çok güçlü bir gözlemci olan Atatürk, Kurucu Başkanı olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından hemen sonra, 6 Mayıs 1920’de ”Maarif Vekilliği” adıyla yeni bir teşkilat kurularak eğitimin milli bir sisteme göre ele alınması kabul edilmiştir.
25 Kasım 1920’de Meclis’te alınan bir kararla öğretmen ve öğrencilerin askerlik yükümlülükleri ertelenmiş, 16 Temmuz 1921’de ise savaşın en yoğun olduğu bir dönemde Ankara’da Maarif Kongresi toplanmıştır. Bayındırlık Bakanlığı kongreye katılacak öğretmenler için tren tahsis etmiş, katılımcılar Sultani Mektebi’nde konaklamışlardır.(Not: Maarif Kongresi, başlangıçta 12 gün sürmesi planlanmış ancak Yunan Taarruzundan dolayı dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver başkanlığında 7 gün sürmüştür. Kongreye katılanlarla ilgili kesin sayı belli değildir. Ayrıca isim listesi de elde yoktur. Yahya Akyüz, Hâkimiyeti Milliye Gazetesinin haberini kaynak göstererek kongreye 250’den fazla erkek ve kadın öğretmen, okul müdürü ve maarif müdürünün de katıldığını yazmaktadır.)
Kongreyi Mustafa Kemal Paşa cepheden Ankara’ya gelerek açmış ve çok önemli bir açılış konuşması yapmıştır. Kongrenin açılışına uzun bir başyazı ayıran Hâkimiyeti Milliye gazetesi, daha önceki I. ve II. İnönü Savaşlarını kastederek, …”Mustafa Kemal Paşa, Üçüncü Yunan taarruzunun en ateşli zamanında muallim ordusunun gelecek vazifesiyle meşgul bulunuyor. Bu asil ve yüce örnek Türk tarihinin benzeri ender bulunan kıymetli hatıraları olacaktır” demiştir.
-…”Milli Eğitim Kurultayını Açarken, 16 Temmuz 1921 (Maarif Kongresini Açarken, 16. VII. 1921)
Sayın Bayanlar, Baylar! (Muhterem Hanımlar, Efendiler!)
Yurdumuz, Dünya Savaşından yenik çıktı. (Harbi umumî memleketimize bir mağlûbiyet tevcih etti.)
Düşmanlarımız, durumdan yararlanarak, ulusumuzu, bütün bütün yok etmek istediler. (Düşmanlarımız bunu vesiyle ittihaz ederek milletimizi tamamen imha etmek istediler.)
Buna karşı ulusça gösterilen tepki ve direnmeye, Ankara görkemli bir sahne oldu. (Buna karşı vukua gelen galayanı milliye Ankara muazzam bir sahne oldu.)
Bizi yaşatmamak isteyenlere karşı, yaşamak hakkımızı savunmak amacıyla kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada Ankara’da toplandı. (Bizi yaşatmamak isteyenlere karşı yaşamak hakkımızı müdafaa etmek üzere toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada, Ankara‘da in‘ikad etti.)
Bugün Ankara, Ulusal Türkiye’nin Ulusal Eğitimini kuracak olan Türkiye Öğretmenler Kurultayının toplanmasına da sahne olmak ergisiyle övünmektedir. (Bugün Ankara Millî Türkiye‘nin “Millî Maarifi”ni kuracak olan Türkiye muallime ve muallimler kongresinin in‘ikadına sahne olmak mazhariyetiyle de müftehirdir.)
Yüzyıllar süren derin bir umursamazlığın devlet yapısında açtığı yaraları sarmak için gerekli olan çabaların en büyüğünü, hiç kuşkusuz, eğitim alanında, esirgemeden göstermek gerekir. (Asırların mahmul olduğu derin bir ihmali idarînin bünyei devlette vücuda getirdiği yaraları tedaviye masruf olacak himmetlerin en büyüğünü hiç şüphesiz irfan yolunda ibzal etmemiz lâzımdır.)
Gerçi, bugün özdeksel, tinsel güçlerimizin kaynaklarını, ulusal sınırlarımız içindeki yurt parçalarına yayılmış olan düşmanlara karşı kullanmak zorunda olduğumuz için, eğitim işlerimize ayırabildiklerimiz, gelecekteki ulusal eğitimimizin dayanacağı temeli atmaya yetmez. (Gerçi bugün maddî manevî menabii kuvvamızı, hududu milliyemiz dâhilindeki memleketlerimizde müstevli bulunan düşmanlara karşı istimal etmek mecburiyetindeyiz, irfanı memleket için tahsis edilebilen şey müstakbel maarifimize mabihilistinad olacak bir temel kurmağa kâfi değildir. )
Gene de, geniş ve yeterli koşullara ve araçlara kavuşuncaya değin geçecek savaş günlerinde de tam bir dikkat ve özenle işlenip çizilmiş bir ulusal eğitim izlencesi yapmak ve eldeki eğitim örgütlerimizi, bugünden, verimli bir çalışmaya yöneltecek ilkeleri hazırlamak için çalışmalıyız. (Ancak vâsi ve kâfi şerait ve vesaite malik oluncaya kadar geçecek eyyamı cidalde dahi kemali dikkat ve itina ile işlenip çizilmiş bir millî terbiye programı vücude getirmeğe ve mevcut maarif teşkilâtımızı bu günden müsmir bir faaliyetle çalıştıracak esasları ihzar etmeğe hasrı mesai eylemeliyiz.)
Bugüne değin izlenen eğitim ve öğretim yöntemlerinin, ulusumuzun gerileme tarihinde en önemli etken olduğu inancındayım. (Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin tarihi tedenniyatında en mühim bir âmil olduğu kanaatındayım.)
Onun için bir ulusal eğitim izlencesinden söz ederken, geçmişin boş inançlarından ve yaradılışımızın nitelikleriyle hiç de ilgisi olmayan yabancı düşüncelerden, doğudan ve batıdan gelen tüm etkilerden büsbütün uzak, ulusal yaradılış ve tarihimize uygun bir ekin düşünüyorum. (Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve evsafı fıtriyemizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelebilen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciyei milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür kasdediyorum.)
Çünkü ulusal ökeliklerimizin tam olarak gelişmesi, ancak böyle bir ekinle sağlanabilir. (Çünkü dehayı millîmizin inkişafı tamı ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir.)
Herhangi bir yabancı ekini, şimdiye değin izlenen yabancı ekinlerin yıkıcı sonuçlarını yineletebilir. (Lâalettâyin bir ecnebi kültürü şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin muhrip neticelerini tekrar ettirebilir.)
Kültür (düşünce ekini) yapıldığı, geliştiği yerin özelliklerine bağlıdır. (Kültür (Haraseti fikriye) zeminle mütenasiptir.)
Bu yer, ulusun öz yapısıdır. (O zemin, milletin seciyesidir.)
Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle, varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çatışan bütün yabancı öğelerle savaşma gereği ve ulusal değerleri coşku ile, her karşıt düşünce önünde yeğinlikle ve özveriyle savunma zorunluğu iyice öğretilmelidir. (Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa mevcudiyeti ile, hakkı ile, birliği ile tearuz eden bilûmum yabancı anasırla mücadele lüzumunu ve efkârı milliyeyi kemali istiğrak ile her mukabil fikre karşı şiddetle ve fedakârane müdafaa zarureti telkin edilmelidir.)
Yeni kuşağın bütün tinsel güçlerine bu nitelik ve yeteneklerin aşılanması önemlidir. (Yeni neslin bütün kuvayı ruhiyesine bu evsaf ve kabiliyetin zerki mühimdir.)
Sürekli ve korkunç bir boğuşma biçiminde beliren bu ulustan bu nitelikleri tam bir titizlikle istemektedir. (Daimî ve müthiş bir cidal şeklinde tebarüz eden hayatı akvamın felsefesi, müstakil ve mesut kalmak isteyen her millet için bu evsafı kemali şiddetle talep etmektedir.)
Ayrıntılarını tümüyle uzmanlarına bırakmak istediğim bu konuyla ilgili genel düşüncelerimi bir sonuca bağlarken, yeni kuşağın donatılacağı tinsel değerler arasında güçlü bir erdem sevgisiyle güçlü bir sıkı düzen eğitiminden de söz etmek zorundayım. (Teferruatını tamamen erbabı ihtisasına bırakmak istediğim bu mesele hakkındaki umumî nikatı nazarımı ikmalen ifade için yeni neslin teçhiz olunacağı evsafı mâneviye meyanında kuvvetli bir aşkı fazilet ve kuvvetli bir fikri intizam ve inzibattan da bahsetmek zaruretindeyim.)
İşte biz bu kurultayınızdan yalnız, çizilmiş eski yollarda nasıl yürünmesi gerektiğinin tartışılmasını değil, belki ileri sürdüğüm koşulları içeren yeni bir sanat ve bilim yolu bulmak, ulusa göstermek ve yeni kuşağı bu yolda yürütmede önder olmak gibi kutsal bir görev bekliyoruz. (İşte biz, bu kongrenizden yalnız, çizilmiş eski yollarda alelâde yürümenin tarzı hakkında müdavelei efkâr etmeği değil, belki serdettiğim Şeraiti haiz yeni bir sanat ve marifet yolu bulup millete göstermek ve o yolda yeni nesli yürütmek için rehber olmak gibi mukaddes bir hizmet bekliyoruz.)
Milli Eğitim Bakanlığı’nın halkı tanımış, çevrenin ve yurdun değerlerini anlamış öğretmen ve uzmanlardan oluşan bir bilim kurultayını Ankara’da toplamayı düşünmüş olmasını ve bugünkü güçlükler karşısında giriştiği bu işte başarıya ulaşmış bulunmasını, alkışlanmaya değer bir davranış sayarım. (Maarif Vekâleti‘nin halkı tanımış, muhiti ve memleketi takdir etmiş, muallim ve mütehassıslardan mürekkep bir ilim ve irfan kongresini Ankara‘da toplamağı düşünmüş olmasını ve bugünkü Şeraiti müşkileye rağmen bu teşebbüsünde muvaffak olmuş bulunmasını kemali takdir ile yadederim.)
Önümüzde ve ulus önünde ulusal eğitimle ilgili düşüncelerimi söylememe yardım eden bu olanaktan yararlanarak, beklediğimiz kurtuluşun sayın öncüleri olan Türkiye Öğretmenlerine duyduğum derin saygıyı belirtmek isterim. (Huzurunuzda ve huzuru millette millî maarifimiz hakkındaki noktai nazarımı ifadeye imkân bahş olan bu vesileden bilistifade, halâsı müstakbelimizin pişvayı mükerremleri olan Türkiye muallime ve muallimleri hakkındaki hissiyatı hürmetkâranemi tezkâr etmek isterim.)
Geleceğe hazırlanan yurt çocuklarına, hiçbir güçlük karşısında boyun eğmemelerini, olanca güçleriyle, bıkmadan ve yılmadan çalışmalarını ve okumakta olan çocuklarımızın ana-babalarına da, yavrularının öğrenimlerini bitirmek için ellerinden geleni esirgememelerini öğütlerim. (İstikbal için hazırlanan evlâdı vatana, hiçbir müşkül karşısında serfüru etmiyerek kemali sabır ve metanetle çalışmalarını ve tahsildeki çocuklarımızın ebeveynine de yavrularının ikmali tahsil için her fedakârlığı ihtiyardan çekinmemelerini tavsiye ederim.)
Büyük tehlikeler karşısında uyanan ulusların ne ölçüde kararlı olduklarına tarih tanıklık etmektedir. (Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkâr oldukları tarihen müsbettir.)
Silahlarıyla olduğu gibi, kafasıyla da savaşmak zorunda olan ulusumuzun üstün gücü, ikincisinde de göstereceğine hiç kuşkum yoktur. (Silâhiyle olduğu gibi dimağiyle de mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur.)
Ulusumuzun temiz yaradılışı, sınırsız yemeklerle doludur. (Milletimizin saf seciyesi istidat ile mâlidir.)
Ne var ki, bu doğuştan gelen yetenekleri, geliştirebilecek bilgilerle donatılmış yurttaşlar gerekir. (Ancak bu tabiî istidadı inkişaf ettirebilecek usullerle mücehhez vatandaşlar lâzımdır.)
Bu ödev de sizlere düşüyor. (Bu vazife de sizlere teveccüh ediyor.)
Ulusal hükümetimizin tam bir gerçeklik ve içtenlikle dilediği ölçüde, Türkiye Öğretmenlerinin tam yaşamına değin rahatlık ve bolluğu sağlayamamış olduğunu bilirim. (Hükûmeti milliyemizin kemali ciddiyet ve samimiyetle arzu ettiği derecede, Türkiye muallime ve muallimlerinin hayat ve refahını henüz temin edememekte olduğunu bilirim.)
Ne var ki, ulusumuzu yetiştirmek gibi kutsal bir görevi üstüne almış olan yüce Türk öğretmen topluluğunun, bugünkü durumu göz önünde bulunduracağından ve her güçlüğe göğüs vererek bu yolda yılmaksızın yürüteceğinden kuşkum yoktur. (Fakat milletimizi yetiştirmek gibi mukaddes bir vazifeyi deruhte eden heyeti mübeccelenizin bugünün vaziyetini nazarı itibara alacağından ve her müşkülü iktiham ile bu yolda gayet metinane yürüyeceğinden Şüphem yoktur.)
Ödeviniz pek önemli ve millet için yaşamsal bir nitelik taşımaktadır. (Vazifeniz pek mühim ve hayatîdir.)
Bunda başarıya ulaşmanızı Ulu Tanrı’dan dilerim.(Bunda muvaffak olmanızı Cenabı Haktan temenni ederim.)”
Kaynak:
1-Hâkimiyeti Milliye Gazetesi, 21 Temmuz 1921.
2-Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları: I, “Atatürk’ün Söylev Ve Demeçleri II, (1906 – 1938), (Açıklamalı Dizin İle)”, 5.Baskı – 2006, Sf:19.
3-Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Eğitim”, Bildik Basın Yayın Dağıtım, Aralık 2010, Sf:11…14.