—“İstiklâl, harbi yaptık. Amilleri yazılmazsa, tarihi masal olur.”
Musa Kâzım Karabekir, Korgeneral (1318 – P.1) (1882 – 1948)
Aile Durumu:
1882 yılında Zeyrek’te doğdu. Karabekiroğullarından Mehmet Emin Paşa’nın oğludur. 26 Ocak 1948’de vefat etti. Ankara Cebeci Askerî Şehitliğine defnedildi. Naaşı 30 Ağustos 1988’de devlet mezarlığına nakledildi.
Öğrenim Durumu:
İlkokula İstanbul Zeyrek’te başladı. Daha sonra babasının görevi nedeniyle ilkokula Van, Harput ve Mekke’de devam etti. 1894 yılında İstanbul Fatih Askerî Ortaokulu, 1897 yılında Kuleli Askerî Lisesine girdi ve eğitimini başarıyla tamamladı. 14 Mart 1900’de girdiği Harp Okulundan Aralık 1902’de teğmen, devam ettiği Harp Akademisinden 5 Kasım 1905’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle (birincilikle) mezun oldu. Fransızca, Rusça, Almanca ve Bulgarca biliyordu.
Yükselme Tarihleri:
Aralık 1902’de teğmen,
6 Aralık 1903’te üsteğmen,
5 Kasım 1905’te kurmay yüzbaşı,
19 Ağustos 1907’de kurmay kıdemli yüzbaşı,
26 Nisan 1912’de kurmay binbaşı,
7 Aralık 1914’te kurmay yarbay,
14 Aralık 1915’te kurmay albay,
28 Temmuz 1918’de tümgeneral,
31 Ekim 1920’de korgeneral.
Askeri Görevleri:
10 Aralık 1905’te 2’nci Ordu emrine atandı. Ancak kendi isteği üzerine bu göreve gitmedi ve 11 Ocak 1906’da 3’üncü Ordu emrine atanarak 13’üncü Seyyar Topçu Alayı 4’üncü Bölükte göreve başladı.
6 Eylül 1907’de İstanbul Harp Okulu Tabiye Öğretmen Yardımcılığına,
19 Kasım 1908’de 2’nci Ordu 3’üncü Nizamiye Tümeni Kurmaylığına atandı.
13 Nisan 1909 (31 Mart 1325) olayı üzerine Hareket Ordusunun 2’nci Tümen Kurmay Başkanı olarak İstanbul’a gitti. 1910’da Arnavutluk Ayaklanmasını bastırmak için kurulan Mürettep Kolordu 1’inci Şube Müdür Vekili olarak görev yaptı.
15 Ocak 1911’de 4’üncü Edirne Kolordusu 10’uncu Edirne Tümeni Kurmaylığına,
9 Haziran 1912’de ek görev olarak vekâleten Bulgar sınırı Edirne Kısmı Komiserliğine atandı. Daha sonra bir süre Alman Islah Heyeti refakatinde bulundu.
22 Haziran 1913’te Edirne savunmasında Bulgarlara esir düştü ve aynı yıl içinde barıştan sonra esaretten döndü.
2 Aralık 1913’te zarar ve ziyanların tespiti için teşkil edilen karma komisyonda görevlendirildi.
8 Ocak 1914’te Genelkurmay 2’nci Şubede Müdür Yardımcılığına,
Daha sonra Genel Karargâh 2’nci Şube İstihbarat Müdürü olarak atandı.
1’inci Seferî Kuvvetler Komutanı iken 6 Mart 1915’te 5’inci Kolordu 14’üncü Tümen Komutanlığına tayin edildi.
10 Kasım 1915’te 6’ncı Ordu Kurmay Başkanı,
27 Nisan 1916’da 18’inci Kolordu Komutanı,
8 Nisan 1917’de 2’nci Kolordu Komutanı,
27 Aralık 1917’de 1’inci Kafkas Kolordusu Komutanı,
25 Aralık 1918’de 14’üncü Kolordu Komutanı,
2 Mart 1919’da 15’inci Kolordu Komutanı,
14 Haziran 1920’de Doğu Cephesi Komutanı (Ermeni Hükûmeti ile yapılan Gümrü Barış Konferansında ve Sovyet Rusya ile yapılan Kars Konferansında Türk heyet başkanlığını da yapmıştır) olarak atandı.
21 Ekim 1923’te Doğu Cephesi Komutanlığının lağvı üzerine 1’inci Ordu Müfettişliğine (Komutanlığına) atanmakla beraber, aynı zamanda milletvekili olduğundan, Büyük Millet Meclisinin kararıyla 19 Aralık 1923’te izinli sayıldı.
31 Ekim 1924’te 1’inci Ordu Müfettişliğinden istifa ederek milletvekilliği görevine devam etti. (1 Mart 1927 tarihine kadar) ve bu devre Meclis’te muhalif Terakkiperver Cumhuriyet Partisinin liderliğini yaptı.
5 Aralık 1927’de ordu açığında iken emekliye ayrıldı.
Katıldığı Savaşlar:
1912 – 1913 Balkan Savaşı,
1914 – 1918 Birinci Dünya Savaşı,
1919 – 1922 İstiklal Savaşı.
Nişan ve Madalyalar:
24 Mayıs 1914’te Harp Madalyası,
28 Temmuz 1915’te Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası,
Alman Hükûmeti tarafından ikinci dereceden Kılınçlı Nişan,
23 Mart 1916’da Gümüş İmtiyaz Madalyası,
2 Şubat 1917’de Muharebe Altın Liyakat Madalyası,
İkinci sınıf Meziyet-i Askeriye Salib Nişanı,
28 Mart 1918’de ikinci dereceden Kılınclı Osmani Nişanı,
21 Kasım 1923’te kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
Askerlik Sonrası Aldığı Görevler:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin I. ve II. Dönem Edirne Milletvekili,
V. ve VII. Dönem İstanbul Milletvekili,
1946 – 1948’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı görevlerinde bulundu.
Yazdığı Eserler:
1-İstiklal Harbimizin Esasları,
2-İttihat ve Terakki Cemiyeti Neden Kuruldu, Nasıl Kuruldu, Nasıl İdare Olundu, Haz. Faruk Özerengin,
3-İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkânı,
4-Çocuk Davamız,
5-İstiklal Harbimiz,
6-Doğunun Kurtuluşu, Erzincan ve Erzurum’un Kurtuluşu, Sarıkamış, Kars ve Ötesi,
7-Bolşevik Ordusunun Çekilmesinden Sonra Osmanlı Ordusunun İleri Harekâtı,
8-Cihan Harbine Neden Girdik? Nasıl İdare Ettik? (üç cilt)
9-İngiltere, İtalya ve Habeş Harbi,
10-Ermeni Dosyası, Haz. Faruk Özerengin.
11-Ermeniler Nereden Geldiler, Nereye Gidiyorlar (Belgelerle Türk Tarih Dergisi, sayı 18, 19, 20, 21, 22, 23).
12-Öğretim ve Eğitim Meselemiz (Belgelerle Türk Tarih Dergisi. Sayı 4).
Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın başkomutanı ve devrimlerin lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le açık sözlü asker ve yurtsever komutan Korgeneral Musa Kâzım Karabekir’i bugün bir kez daha anıyoruz.
Atatürk’ün sırdaşı Kılıç Ali Bey, anılarında Kazım Karabekir’in 1933’te yayımlanmadan toplatılarak yakılan kitabı hakkında şunları aktarmıştır:
Kâzım Karabekir’in yakılan kitabı “İstiklâl Harbimizin Esasları”;
(—); Kâzım Karabekir Paşa, İzmir suikastı olayından sonra, küskün bir durumda Erenköy’deki köşküne çekilmişti. İsmet Paşa (İnönü) o günlerde onunla arayı düzeltmek çabasına girişmişti. İsmet Paşa’nın, o tarihte Kadıköy’de oturan eniştesi Abdürrezzak Bey’in evinde buluştukları ve hatta bir öğle yemeğini birlikte yedikleri söyleniyordu. Bu görüşmelerinden Atatürk’ün bilgisi olduğundan kuşkulanan İsmet Paşa, bir gün Atatürk’e gelmiş ve şunları söylemişti: …” Kâzım Karabekir Paşa, nutkunuza cevap olarak bir kitap yazmış. Bu günlerde birkaç muhalif gazete ile reklamı yapılarak yayınlanacakmış. Bu teşebbüsü önemli gördüğüm için kendisiyle görüşmeye ve gerçeği öğrenmeye çalıştım; fakat bir sonuç alamadım.”
Oysa o günlerde İsmet Paşa’nın Kâzım Karabekir Paşa ile görüştüğünden Atatürk’ün haberi yoktu. İşin içyüzünü sonradan öğrenecekti. İsmet Paşa aslında bir taşla iki kuş vurmak istiyordu. Kâzım Karabekir Paşa’nın kitabında Atatürk’ten çok kendisiyle ilgili açıklamalar olacağını tahmin ettiği için Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Cevdet Kerim Bey’e gerekli talimatı vermişti. Bununla da yetinmemiş, Kâzım Karabekir Paşa ile doğrudan görüşmeye ve samimiyet kurmaya başlamıştı.
İsmet Paşa’nın bu meseleyi ortaya attığı gün ben de tesadüfen İstanbul’a gidiyordum. Akşama doğru, veda etmek ve emirlerini almak üzere Çankaya Köşkü’ne Atatürk’ün yanına gittim. Atatürk, Ordu Müfettişi İzzettin Paşa (Çalışlar) ile birlikte Köşk’ün havuz kenarındaki mermer salonda, yuvarlak alçak bir masa başında oturuyordu. Bana da izin verdi, oturdum. Söz arasında, Kâzım Karabekir Paşa’nın bir kitap yayımlamak üzere olduğunu anlattı ve bize böyle bir şey duyup duymadığımızı sordu. İzzettin Paşa’nın da, benim de bilgimiz yoktu. Bunun üzerine Atatürk bana şu talimatı verdi:
-…”Kılıç, sen madem bu akşam İstanbul’a gidiyorsun, orada bunu öğrenmeye çalış. Gerçekten böyle bir şey var mı? Herkes böyle bir kitap yazabilir. Ancak İsmet Paşa’nın dediği gibi gösteri şeklinde niçin yapılsın? Bunları bir anla.”
Ertesi gün İstanbul’a geldim. Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Cevdet Kerim Bey’le görüştüm. Böyle bir kitaptan haberdar olup olmadığını sordum. Bana şunları anlattı: …”Bunu ben de duydum ve İsmet Paşa’ya yazdım. Gerçekten Kâzım Karabekir Paşa böyle bir kitap yazmış ve hatta basılmış. Bugünlerde de afişlerle, gazetelerle her yerde reklamı yapılıp satışa çıkarılacakmış. Kitap’ta Atatürk’ün nutkuna cevap oluşturan bölümler olduğu gibi İsmet Paşa ile Fevzi Paşa (Çakmak) ‘nın aleyhinde bölümler de varmış. İsmet Paşa ‘Bu kitabın yayımlanmasına engel olunuz (!)’ diyor. Nasıl engel olacağım? Şaşırdım, kaldım.”
Cevdet Kerim Bey’e akıl verdim: …”Gayet kolay. Matbaa sahibini çağır. ‘Bu kitabın bugün için yayını sakıncalıdır, dolayısıyla ne kadar masrafın varsa verelim, bundan vazgeç’ dersin. Kabul ederse kitapları satın alırsın.”
Cevdet Kerim Bey bu çözüm şekline çok sevindi. Büyük bir sıkıntıdan kurtulmuş, rahatlamış gibiydi: …”Rica ediyorum Kılıç Ali Bey, Atatürk ve İsmet Paşa ile haberleş, bu işi sen hallediver.” Dedi.
Ben de haberleştim ve kitapları satın alma yetkisini aldım. Cevdet Kerim Bey, aracı ve bu durumu haber veren genci bana getirdi. Bu vasıta ile matbaa sahibiyle görüştüm. Hatırımda kaldığına göre 1.800 veya 2.000 liraya pazarlık ederek kitapları satın aldık. Cevdet Kerim Bey de satın alınan kitapları kaldırdı, uzun süre saklama imkânı olmadığı için de galiba(!) yaktırdı. (Not: Kâzım Karabekir, “İstiklal Savaşımızın Esasları, Sf:190’da: …”Kâzım Karabekir Paşa, hazırlamakta olduğu “İstiklâl Savaşımızın Esasları” adlı kitabı bitirdi, yayıncı Sinan Omur’a verdi. Yayıncı Sinan Omur, kitap basılırken, bir gün zorla Kılıç Ali Bey’e götürüldü.” Sinan Matbaası Neşriyat Evi, 1933,1951)
Ankara’ya dönüşümde İsmet Paşa’yı çok memnun olmuş gördüm. Satın alınan kitaplardan ikisini (!) Ankara’ya götürmüş, birini Atatürk’e, birini de İsmet Paşa’ya vermiştim. Fakat İsmet Paşa, kitapların bu şekilde satın alınıp ortadan kaldırılmasını yeterli görmüyordu: …”Belgeler Kâzım Karabekir Paşa’nın elinde kaldıkça günün birinde tekrar bastırması kabildir. Onun için elindeki belgeleri alıp yok etmek gerekir.”
İsmet Paşa’nın bunun için gerekli plan yapmış olduğu Atatürk’e söylediği şu sözlerden anlaşılıyordu: …”Paşam! Kâzım Karabekir kolordu kumandanlığı, ordu müfettişliği yapmış bir kişidir. Genelkurmay’a teslimi gereken ihmal etmiş olduğu bir takım belgelere sahiptir. Bunun için İstanbul Cumhuriyet Savcılığı vasıtasıyla evi aranır, belgeler alınır. Bunda hiçbir sakınca yoktur.”
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca verilen bir emirle Kâzım Karabekir Paşa’nın Erenköy’deki köşkü, Cafer Tayyar Paşa (Eğilmez) ve kardeşi gibi yakın arkadaşlarının evi arandı. Ele geçirilen belgeler çuvallara doldurularak getirildi. Bu belgeler Genelkurmay’da bir heyet tarafından incelendi. (Not: Feridun Kandemir, Siyasi Dargınlıklar, Sf:73’de: …”Kitabın basılan formatları Topkapı dışındaki çukurlarda yakıldı. 4 Haziran’ı 5 Haziran’a bağlayan gece de Karabekir’in İstanbul Erenköy’deki köşkü Emniyet Müdürü Fehmi Bey başkanlığındaki bir grup polis tarafından basıldı. Karabekir Paşa ve gece köşkte kalan Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşa, polise ne aradıklarını sordu. Polis, köşkte “İstiklâl Savaşımızın Esasları”nın yakılmaktan kurtulan baskılarını aramaktaydı.” C.5, Ekincigil Yay., 1955.)
Mevcut belgelerin içeriğini öğrenen Atatürk şu emri verdi:
-…”Bu belgelerin elinden alınmasına kesinlikle gerek yoktur. Derhal kendisine iade edilsin. Askeriye ile ilgili olanlara da Genelkurmay karar versin.”
Ve ekledi:
-…”Önemli dediğiniz belgelerin bunlardan ibaret ve kitabın içeriğini de bu şekilde olduğunu bilseydim, ne kitapların satın alınmasına ve ne de belgelere bu şekilde el konulmasına izin verirdim.” (Bakınız: Hulusi Turgut, “Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2005, Sertifika No: 29619, (—)”Kâzım Karabekir’in yakılan kitabı: Sf:305, 306, 307, 308.)
Gazeteci, yazar Uğur Mumcu, eseri ”Kâzım Karabekir Anlatıyor” ‘da:
(—)”Kâzım Karabekir’in 1933 yılında anılarını yazdığı “İstiklâl Savaşımızın Esasları”, henüz yayınlanmadan baskıda toplatılıp yakılmış, ama daha önce bir nüshası Atatürk’e ulaştırılmıştı. Karabekir’in İstanbul Erenköy’deki köşkü basılarak kitabın kaynağı olan belgelere el konulmuş. Yakılan bu kitap 1951’de yeniden yayınlanmışsa da Karabekir, yaşarken anılarını serbestçe okunmasına tanık olamamış. Karabekir Paşa ile gazeteci Hikmet Münir, 1939 Şubat’ında Yedigün adlı dergide röportaj yapmış; ancak bu yayında devrin hükümetinden geldiği ileri sürülen baskı ile kesilmiş. Daha sonra “İstiklal Savaşımızın Esasları” nı genişletilerek “İstiklal Harbimiz (Savaşımız)”ı hazırlamış. Ancak 1960’ta yayınlanabilen bu kitap hakkında da 06 Şubat 1961’de dava açılmışsa da yargılama sonunda davanın düşmesine karar verilmiştir.” Demektedir.
Günümüzde Truva Yayınları tarafından Prof. Faruk Özerengin tarafından hazırlanan “Kâzım Karabekir İstiklâl Harbimiz ‘Yasaklanan Kitap’ “ I. Cilt, Sf: 35’te:
“965/149 İLMİ BİLİRKİŞİ RAPORU
İstanbul Toplu Basın Asliye Ceza Mahkemesine:
Kazım Karabekir tarafından yazılıp 1960 yılında Türkiye Yayınevi’nce yayınlanmış “İstiklal Harbimiz” adlı (XII + 1171 sahife yazı + 43 sahife vesika) kitap üzerinde inceleme yapmak üzere mahkemenizce re’sen bilirkişi tayin edilmiş bulunmaktayız.
Vazifemiz 6.2.961 tarihli iddianamede beyan olunduğu üzere kitapta 5816 sayılı kanuna muhalefet edilip edilmediğini veya sövülüp sövülmediğini tespitten ibarettir.
Kurulumuz kitabı baştan aşağı incelemiş ve iddianamede ileri sürülen hususları göz önünde tutarak bu hususta aşağıdaki sonuçlara varılmıştır.
İddianamede suç teşkil ettiği bildirilmiş “32, 75, 76, 122, 123, 196, 233, 423, 675” inci sahifelerdeki beyanların ‘Atatürk’e hakaret veya sövme fiilleriyle hiçbir ilgisi bulunmadığı’ sonucuna varılmıştır. Bunlardan “75, 76 ve 122, 123 sahifelerdeki ‘Atatürk’ü tahkir değil, bilakis müdafaa eder mahiyette olduğu’ görülmüş, “196” ıncı sahifede metne konulan telgrafın ise ‘O’nu halkın hakaret ve husumetine maruz kılacak değil de aksine ona şeref verecek bir nitelikte olduğu’ sonucuna varılmıştır.
İddianamede suç teşkil ettiği belirtilmiş “53, 125, 229, 236, 394, 679, 680, 731, 739” ve “977, 978” inci sahifelerdeki beyanların, ‘Atatürk’ün hatırasına hakaret veya sövme teşkil etmediği; yazarın buralarda sadece Atatürk ile arasındaki fikir ayrılıklarını’ belirttiği görülmüştür. Bu fikir ayrılıkları belirtilirken ‘hiçbir zaman tahkir ve sövme yönüne gidilmiş olmadığı da’ tespit edilmiştir.
İddianamede suç teşkil ettiği ileri sürülmüş “798, 848” inci sahifelerde ve “997” inci sahifedeki not “2”deki beyanların Atatürk’ün şahsını ilgilendirmediği, bazı başka kimselere mahsus olduğu görülmüştür. “798” inci sahifede ‘bazı dalkavuk kimselerden’ , “848” inci sahifede ‘bazı küçük rütbeli zabitlerden’ , “977” inci sahifede ise ‘Fevzi Çakmak Paşa gibi hakaret edenlerden’ bahsedilmiştir.
İddianamede suç teşkil ettiği ileri sürülen beyanların birçoğunun da ‘tenkit sınırları içinde’ bulunduğu görülmüştür. Bunların ifadesinde harekâtımız kelimeler seçilmiş, belli bir fikrin ifadesi için edep ve terbiye dâhilinde bulunan bir beyan şeklinden ayrılınmadığı müşahede edilmiştir. Bu tenkitlerin bir kısmının ise Atatürk’e başkaları tarafından yöneltildiği ve yazarı kitabında olduğu görülmüştür. İddianamede yer alıp da suç teşkil ettiği ileri sürülmesine rağmen yazarın tenkidi olarak mütalaa edilen beyanları “58, 59, 123, 236, “739/ not 1” , 994/ not 2” sahifelerde yer almaktadır. “58” inci sahifede ‘Atatürk’ün Bolşeviklikten çekinmediği, o sırada Rusya’yı Türkiye’nin aleyhine harekete geçecek bir durumda olmadığı’ belirtilirken, Amerikan mandası bakımından Atatürk’ün durumu pek açık olarak gösterilmemiştir. İlerde “394” üncü sahifedeki açıklamalardan ‘Atatürk’ün Amerikan Mandası’na taraftar olmadığı’ anlaşılmaktadır. İddianamede suç teşkil ettiği ileri sürülmüş, başkasından naklen yazarın verdiği malumatı ihtiva eden “56/ not, 137, 191, 240, 391, 392 ve 675” inci sahifelerdeki açıklamaların da ‘tenkit sınırlarını aşmadığı, sadece böyle bir eser yazan kimsenin bunlardan da bahsetmek suretiyle tarihi gerçekleri eksik bırakmamak gayretinden ileri geldiği’ sonucuna varılmıştır. Kaldı ki üçüncü şahıslar tarafından ileri sürülen bu tenkitlerin haklı olmadığını gerekli yerlerde yazar izah etmekten de çekinmemiştir. Sahife “240, 391, 392 ve 675” de yazar bu rivayet de dedikoduların mesnetsiz olduğunu belirtmiştir.
Netice olarak; inceleme konusu kitapta olayların içinde yaşamış olan yazarın bu olayları aksettirmeyi bir ödev olarak kabul ettiği, bu kasıtla hareket ederek bir eser meydana getirdiği, izahları sırasında açıklamalarını tahkir sövmeye kaçmadan, edep ve terbiye sınırlarını aşmadan yapmış olduğu, bu bakımdan kitabın 5816 Sayılı Kanununu İhlal etmediği Kanaat’ına varılmıştır.
Kitabın suç teşkil eder mahiyette bulunmadığı hakkında ittifakla vardığımız bu kanaati ihtiva eden raporumuzu saygı ile takdim ederiz.
7 Ağustos 1967 Prof. Dr. Cemal Tahir (İmza) Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu (İmza) Prof. Dr. Öztekin Tosun
(İmza)”