İzleyiciyle buluştuğunda gişe rekorları kıran ve sonrasında 17 sezonluk bir bilim kurgu serisine dönüşerek bu alanda en uzun seri unvanını kazanan Stargate filmini muhakkak hatırlarsınız. 1994 yılında yayınlanan bu filmin ta en başında bir sahne vardır: Mısır tarihini araştıran Dr. Daniel Jackson bilim dünyasının huzuruna çıkar ve der ki: “Akademi, Büyük Piramidi 4. hanedanlık firavunlarının inşa etmediğini ne zaman kabul edecek? Bir kişi de gülerek karşılık verir: “Firavunlar yapmadıysa belki de Marslılar yapmıştır.” Kahkahalar havada uçuşurken salon boşalmaya başlar.
Dr. Jackson buna rağmen anlatmaya devam eder: “Düşünün ki akla hayale gelebilecek her nesnenin üstünü hiyerogliflerle dolduran Mısırlılar bu muhteşem piramitlere tek bir hiyeroglif yazı yazmamışlardır. Ya piramitler hiyeroglif yazıdan önce inşa edilmişlerdir ya da inşa edenler Mısırlılar değildir.”
Dr. Jackson’un tespiti çok doğru bir tespittir, çünkü bu üç piramidi firavunlar değil Anunnakiler yapmıştır.
Üçüncü ve dördüncü hanedanların krallıklarına atfedilmiş olan Giza Piramitleri; arkalarından gelenlerden çok daha büyük, sağlam, doğru ve çok daha mükemmeldirler; ayrıca çok daha gizemlidirler çünkü nasıl inşa edildikleriyle ilgili hiçbir ipucu vermezler. Onları inşa eden kimdir, nasıl inşa edilmişlerdir, niçin hatta ne zaman inşa edilmişlerdir; hiç kimse bunlara cevap veremez, sadece teoriler ve akademisyenlerin tahminleri vardır. «Olmalı» ile yola çıkılan «Oldu» ile şekillenen bilimsel görüş bugün kanıtsız bir teoriyi kabul etmek zorunda kalmıştır.
Bu piramitlerin nasıl ve ne zaman yapıldığıyla ilgili görüşler böyle bir yaklaşımla ortaya çıkan teorilerle kabul görmüştür. Son olarak da işin içinden çıkamayan bilim dünyası Herodot’tan esinlenerek Büyük Piramidin Keops yani Khufu’ya ait olduğunu, sahtekarlık yaparak duyuran İngiliz Albay Vyse’nin görüşünü kabul etmek zorunda kalmıştır.
Albay Vyse “Kral Odası” olarak bilinen odanın üzerindeki hermetik mühürlü bölümlere dinamit patlatarak girmiş ve yarım yamalak hiyeroglif bilgisiyle ve mogra boyasıyla “Khu-fu” yazmaya çalışmıştır. Becerememiştir çünkü hiyeroglif yazısı tam çözüldüğünde Albay Vyse’nin “Ra-fu” yazdığı ortaya çıkmıştır. Foyası ortaya çıkan İngilizler, yüzsüzlükte zirveye çıkarak “Mısırlı kadim kâtiplerin yanlış yazdıklarını” söylemişlerdir. Zaten de Mısır Kral Listelerinde Khu-Fu’nun 23 yıl krallık yaptığının ortaya çıkması, Herodot’un “30 yılda Khu-Fu tarafından yapıldı.” tezini çürütmüştür.
Bu üç piramit içinde de Keops Piramidi olarak bilinen Büyük Piramit ön plana çıkmaktadır çünkü onun dışında hiç bir yerde üst odalara rastlanmamıştır. Büyük Piramidin içindeki yükselen dehliz M.S. 820’de İslam halifesi Al-Me’mûn tarafından keşfedilene dek gizli kalmış ve böylece bu piramidi taklit eden firavunlar sadece bir inen dehlizden haberdar oldukları için kopya piramitlerde sadece alt odalar inşa etmişlerdir.
Büyük Piramit’teki bu üst odalar günümüzde Kral Odası ve Kraliçe Odası olarak anılmaktadır. Kral Odasında sandık benzeri bir taş bulunmakta ve bu oda her dönem ziyaretçilere ve turistlere hizmet etmektedir. Ancak Kraliçe Odası’na girişler yasaktır ve zincirlerle bu odanın kapısı kapatılmıştır.
Yasaklı Kraliçe Odası
Bu konuda net bir cevap verilmemektedir ancak bu odanın neden yasak olduğuyla ilgili tahminler yapabilmek için önce oda hakkında bilgiler verelim.
Odanın doğu duvarında garip bir niş vardır, bunun dışında oda çıplak ve boştur. Bu oda piramidin kuzey-güney ekseninin tam ortasındandır ama bunun ne amaca hizmet ettiği henüz anlaşılamamıştır.
Bu oda Oxford Üniversitesinin Sümer veri tabanında yer alan Ninurta’s Exploits yani Lugal-E adlı kadim metinde, piramidin atan kalbi olarak nitelendirilmiş ve içinde Şam taşı bulunduğu belirtilmiştir.
Odadan çıkan iki kanalı araştırmak için 1993 yılının başlarında, Alman mühendis Rudolf Gantenbrink, Mısır Eski Eserler Müdürlüğü ile Alman Mısır Bilim Heyetinin davetlisi olarak, ekibiyle birlikte Kahire’ye gelmiştir. Upuaut 1-2 robotlarıyla bu kanalların takibi yapan ekip gizemli bir kapıya rast gelmiş, daha da ötesine geçememiştir. Diğer tarafta ne olduğu çok merak edildiyse de bürokratik engeller bir türlü aşılamamış ve dünya bu bilgiden mahrum kalmıştır.
Kraliçe odası bugün hiçbir neden belirtilmeksizin turistlere yasaktır. Peki, neden yasak olabilir?
Kendi tahminimi söyleyeyim vaktiyle Anunnakilerin uçuş kontrol merkezleri olarak hizmet etmiş olan bu piramit ve odalar, inisiye gibi önemli bir amaca hizmet etmektedir. Büyük Piramit ley hatları dediğimiz hatların merkezinde olan piramittir ve içinden ciddi bir enerji geçişi yaşanmaktadır. Vaktiyle uçuş cihazları için sağlanan bu enerji, piramidin zirve taşının da yok oluşuyla artık çok verimli akmamaktadır.
İşte tam da kutsal geometriye göre piramidin orta noktası bugün yasak olan Kraliçe Odası’dır. Buraya giren insanlar eğer bu enerjiye ve inisiyeye hazır değilse çok farklı sıkıntılar ve Kudüs Senrdomuna benzer sendromlarla karşılaşabileceği için turistlere yasaklanması gayet doğaldır.
Kraliçe Odasına girmek için gösterdiğimiz çaba
Bundan dört yıl önce turizmci gezi ortağım Neslişah Cevahir ile birlikte, bir Mısır gezisi fikri ilk ortaya çıktığında ilk gündem de bu Kraliçe Odası olmuştu. Mısırlı acentelerle yapılan görüşmelerde de bu odaya ne pahasına olursa olsun girmek istediğimizi belirtmiştik. İlk iki acente kesinlikle mümkün olmadığını söylese de üçüncü acente bunun belki mümkün olabileceğini bize söyledi. Haliyle biz de üçüncü acenteyle çalışmayı seçtik. Mısır programımızı yaparken aynı anda acente Kraliçe Odası için legal ya da illegal her türlü yola başvurmaktaydı. Hatta bu merakımız yüzünden vizelerimiz çok geç gelmişti.
Çok mutluyduk, çünkü sadece bir saatliğine bile olsa yanımızda bir polisle birlikte yasak odaya girebilecektik. Ancak bunun için bizden iyi bir de ücret talep edildi.
Grubumuzla 24 Ocak 2018 Çarşamba günü İstanbul’dan Kahire’ye uçarak otelimize yerleştik. Ertesi sabah Kahire Müzesini gezdikten sonra beklenen saat geldi. Perşembe öğle arasına denk gelen bir saatlik sürede Büyük Piramit bizim için kapatılmıştı.
43 kişilik kafilemizle muazzam bir kalabalığın içinden, öndeki Türk bayrağını takip ederek ilerlemeye başladık. Bayrağı gören ve her yönden üzerimize gelen satıcıların ortak, “Yavaş yavaş, Hasan Şaş!” esprileri arasında o devasa yapının yanına gelmeyi sonunda başardık. Eminim ki işte orada büyük bir hayranlıkla bu muhteşem yapıya bakarken sanırım hepimizin ilk tepkisi, “Bunu insan yapmış olamaz.” olmuştur.
Sonradan açılan girişten içeriye tek tek alındıktan sonra yükselen dehlizden biraz tırmanmak zorunda kaldık ve büyük galerinin girişinde toplandık.
Hemen zincirli kapı önümüzde duruyordu. Görevli, anahtarla kapıyı açıp geçebilirsiniz dediğinde genci yaşlısı, hepimiz çocuklar gibi şen olmuştuk. Büyük bir keyifle içeri girdik ve enerjinin geçiş noktasındaki nişte, sırayla meditasyon yaptık. Orada hemen hemen herkes farklı deneyimler yaşadı. Görüm alanlar, sembol görenler, enerjinin akışına kapılıp sallananlar vs. Ben ise gördüğüm ve çekime aldığım orb akışı dışında özel bir şey yaşamadım.
Sadece herkes gibi piramitten çıktığımda kendimi çok sağlıklı ve kıpır kıpır hissediyordum. Bir saatimizin dolmasına yakın büyük galeri ve Kral Odasını da ziyaret ederek Büyük Piramit’ten ayrıldık. Yıllar geçse de bu özel deneyim hep aklımızda ve ruhumuzda kalmaya devam edecek.
Piramitleri yapacak adam var mı?
Bu üç piramit için Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Candaş Tolga Işık’a ait televizyon programında söylediği sözlerle bu yazıyı bitirelim:
“Mısır tarihinin bir takım sorunlarını kimse çözemedi. Piramitleri yapacak adam var mı? Aynı şekli. Yok, mümkün değil. Ya sivriltiyor, ya yayıyor mesela. Yani kimse onun matematiğini, statiğini bulamıyor.”
Gök Türk
06.03.2022