İnsan evrimine devam eden biz insanlar çağlar boyunca her saniye kendini anlamak, kendini tanımak ve bunları anlamlandırmak ister, bu minvalde gelişen insan, bilinç dışı ve bilinç altı tüm uyaranları anlamlandırmaya ve mânalandırmaya çalışır.
İnsan içinde bulunduğu sistemi kavramak ve şartlarını geliştirmek için tüm edinmiş olduğu öğeleri kullanır ve bu noktada gözle gördüğü ve dokunabildiği her şeyi tanımlayabilir,
Evrim süreci ile gelişen insan mikro alemden makro alemi keşfeder .
(makro ve mikro alemler birbirini tamamlayan birbiriyle bütün olan alemlerdir. Makro alem, mikro alemi kapsayıcı geniş evrendir.
Evreni keşfeden insan, yeryüzünü deneyimlerken kafası kaldırıp gökyüzünü fark eder, bu noktada incelemeye ve araştırmaya başlar ve bu şekilde verileri nesilden nesle aktarır.
Çağlar boyunca gelişen insan makro alemi keşfeder ve dünya dışı diğer alemleri araştırmaya başlar, bu araştırmalar sonucunda gökyüzündeki hareketlerin yeryüzüne yansıması değerlendirilir ,bu değerlendirme kozmoloji ve astronomi bilimi tarafından yapılır . Göksel cisimlerin yeryüzüne yansımasını yorumlayan sanata, ilime Astroloji demekteyiz. Bu sanatı icra eden kişilere ise astrolog denir.
Astroloji tek başına bilim değildir. Bilimin onayladığı parametreleri kullanır, tıpkı matematik gibi varsayımsaldır. Bu yüzden kozmoloji ve uzay bilimi( astronomi)’nin gölgesinde kalmaktadır .
Astroloji, göksel cisimlerden yararlanarak, sürekli döngüler içinde olan zamanın kalitesini değerlendirir. Bu anlamda kendine has bir şekilde hem bazı net gerçeklerden yola çıkar, hem de bunların yorumlamasını yapar, zaman ve mekan kavramları üzerine kurulu bir sistem olduğu için, mekan şartları yinelense de, zamanın kendisini yinelemek mümkün değildir. Bu da bilim vasfından uzaklaşmasına sebep olur. En önemlisi Astroloji göksel cisimleri incelerken merkeze güneşi değil insanı koyar ve araştırmalarını bu yönde yapar. Güneşin neden orada olduğunu açıklayamaz ama insan üzerinde etkisini inceler ve anlamlandırır,
En eski astrolojik doküman olan Enuma Anu Enlil’in yazılış tarihi MÖ 1800–1500 arasıdır. 7.000 göksel işaret ve gözlemden oluşan bu tabletlerde göksel gelişmelere paralel yorumlama geleneğinden kalıntılar vardır.
MÖ 700 öncesinde Kral Asurbannipal tarafından hazırlatılan 15 tablette çok sayıda gözlem ve yorumlarda bazı astrolojik düzenlemelere rastlanmaktadır. Bir diğer Babil kalıntısı MÖ 687’e ait Mul Apin’dir. İlk yıldız kataloğu olarak tanınır. Tabletlerde zamanından 600 yıl öncesine giden gözlemler sayesinde geleceğe yönelik basit yorumlar yapılmıştır.
MÖ 410 yılında ilk horoskop yani doğum anı haritası Babil Kralı Shuma-Usur’un oğlu için yapılmıştır. Yükselen burç kullanılmasa da, harita kısaca iyi, kötü olarak yorumlanmıştır. Akabinde yükselen burç kavramı gelişmiş, bazı matematiksel teknikler astrolojik düzenlemelerde kullanılmaya başlamıştır.
MÖ 280 İlk Astroloji Okulu Babilli (Kaldeli) rahip Berossus tarfından Kos adasında kurulmuştur. Astroloji’nin batıya yayılmasında önemli bir basamak olmuştur.
MÖ 190 Hiparkus ilk yıldız kataloğunu derlemiş, ekinoksların kaymasını açıklamış ilk astoronom olarak, astrolojinin yayılmasına yardım etmiştir.
Not: Nasrettin hocaya dünyanın merkezi neresidir diye sorduklarında bastonunun ucunu göstermiştir.