İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması ile fiili olarak ortadan kaldırdıkları Osmanlı İmparatorluğu’nu şeklen de ortadan kaldırmak için, 18 Nisan 1920’de Osmanlı İmparatorluğu ile yapılacak barışın koşullarını kararlaştırmak üzere İtalya’nın San Remo kentinde İtalya Başbakanı ve İçişleri Bakanı Francisco Saverio Nitti başkanlığında toplanmıştır.
İşte bu toplantı tarihe, kayıtlara “San Remo Konferansı” olarak geçecek ve dokuz günün sonunda alınan kararlar ile Milli Mücadele tarihimizin şüphesiz en acı ve en utanç vesikalarından biri olan ‘Sevr (Barış) Antlaşması’nın esasları oluşturulacaktır. Sevr Barış Antlaşması, önce 22 Temmuz 1920’te Sultan VI. Mehmet (Vahdettin)’in başkanlığında Yıldız Sarayı’nda toplanan II. Osmanlı Saltanat Şûrası’nda kabul edilecek, sonra 10 Ağustos 1920’te İtilaf Devletleri ile İstanbul Hükümeti arasında Fransa’nın başkenti Paris şehrinin 3 km batısındaki Sevr (Sevres) banliyösünde bulunan Sevr Porselen fabrikasının bir salonunda imzalanacaktır. Ancak Osmanlı Devleti’nin onaylayacak bir parlamentosu (Osmanlı Meclis-i Mebusan) bulunmayışı nedeniyle kesinlik kazanmayacak (tasdik edilmeyecek), Ankara Hükümeti ise haklarında verilen idam cezalarına aldırmayacak ve antlaşmayı tanımayacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Londra Konferansı hakkında Sadrazam (Başbakan) Tevfik Paşa’ya gönderilecek telgrafın tartışıldığı Meclis’in gizli oturumundaki konuşmasında (8 Temmuz 1921): “…Hâlbuki bu Sevr Antlaşmasını kabul etmiş (!) olan Padişah’ın Hilafet makamını boşalttığı anlamına gelir. Malumunuzdur ki efendiler, Saltanat Şûrasında Sevr Antlaşmasını Padişah bizzat ayağa kalkmak suretiyle imzalamıştır. Binaenaleyh olmuş bir şeydir. Eğer biz bunu kabul edersek, Hilafet makamının boşaltılmış olduğunu da kabul etmiş oluruz. Hâlbuki biz bunu itiraf etmek istemiyoruz. Onun için bunun da ifadesinin zamanı gelmiş değildir. Sonra Zatı Şahaneden Büyük Millet Meclisi’nin tasdik edilmesi talep ediliyor. Hâlbuki efendiler, biz Zatı Şahane İstanbul’da düşman süngüsü altında iradesini kullanamıyor, yani esirdir, dedik. Binaenaleyh bizim Meclisimizi bir esir tasdik edemez, bu da doğru değildir. Olsa olsa o kişi Meclisi kabul ettiğini ve tanıdığını söylemelidir. Dikkatle yazılması gerekeceğine dair bir fikir vermek için söylüyorum, tanımak başkadır tasdik etmek başkadır…” (Kaynak: Cengiz Çetintaş, “Kurtuluş Savaşı’nın Direniş Yılı 1921: TBMM Tutanakları Yıllığı 2,” 1. Baskı 2019, Sf:293.)
İtilaf Devletleri, 18 Nisan 1920’de Osmanlı İmparatorluğu ile yapılacak barışın koşullarını kararlaştırmak üzere İtalya’nın San Remo kentinde İtalya Başbakanı ve İçişleri Bakanı Francisco Saverio Nitti başkanlığında toplanmıştır. San Remo Konferansı’na Osmanlı Devleti davet edilmemiş, ancak İtalya’da oturmakta olan Büyükelçi Abddürrezzak Galip Kemali (Söylemezoğlu) Bey gözlemci olarak katılmıştır. (Not: Osmanlı İmparatorluğu Büyükelçisi A. Galip Kemali Söylemezoğlu’nun babası Mevlana Türbesi haziresinde yatan Konya valisi Ali Kemali Paşa’dır. Sevr Antlaşması hakkında “Bir Milletin Katli (Assasiant d’un Peuple)” ve “Bir Milletin Çilesi (Le Martyre d’un Peuple)” adlı kitapları yazmıştır. Bunun üzerine Başbakan Damat Ferit Paşa tarafından 4 Haziran 1920’de görevine son verilmiştir.)
Konferansın ilk günkü görüşmelerinde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan ne kadar yer “kapacağı” tartışıldığı sırada, İngiltere Başbakanı David Lloyd George ile Lord Curzon “Biz Türk meselesine çok para harcadık. ABD’den önce kendimizi düşünürüz” demişlerdi.
Konferansı gözlemci olarak izleyen A. Galip Kemali Bey Konferansın birini gününde İtalyan Başbakanı ve İçişleri Bakanı Nitti’ye bir mektup (muhtıra) vermiş ve “Önemli ve vahim kararlar alınmadan önce İtalya’da bulunan bir Türk’ün de dinlenmesini” istemiştir.
Konferansın ikinci gününde (ABD)’nin Wilson İlkeleri tartışılmış, Kapitülasyonların geliştirilmesi ve Türk Sultanının ülkesinde ABD’nin çıkarlarının korunması kararlaştırılmıştır. O günkü Konferans’ta ayrıca İngiltere Dışişleri Bakanı George Nathaniel Curzon (bilinen adıyla Lord Curzon), “Kürtleri İngiliz ve Fransız mandasına alıp ayırabiliriz” demiştir.
San Remo Konferansı devam ediyor.
Konferansın sabahki üçüncü oturumunda önce söz alan İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, “ABD’nin kabul etmemesi üzerine Ermenistan mandasını Norveç’in üzerinden alabileceğini” söylemiştir.
Fransa Dışişleri Bakanı Alexandra Millerand ile Konferans’a başkanlık eden İtalya Başbakanı ve İçişleri Bakanı Francisco Saverio Nitti, “Ermenilere yardım edemeyeceklerini” belirtmişlerdir. Ancak bu konunun askeri danışmanlar tarafından incelendikten sonra Milletler Cemiyeti’ne cevap verilmesi şekliyle kararlaştırılmıştır.
Konferans’ın öğleden sonraki oturumunda, askeri danışmanların raporu okunmuştur. Okunan raporda, “Osmanlı Devleti’ne barışı kabul ettirebilmek için 405.000. kişilik askeri kuvvete ihtiyaç olduğu” belirtilmiş ve “Ermenilerin silahlandırılmasına ve (ABD)’nin Ermenilerin yardıma çağrılmasına” karar verilmişti.
Konferans’ın öğleden sonraki oturumunda Yunanistan Başbakanı Elefherios Venizelos’da söz almış ve “Anadolu’da 14 tümenle harekete geçebileceğini, Doğu’da Ermenilerden bir yardım alınmasa bile bunun Osmanlı kuvvetlerini dağıtmaya yeteceğini” ileri sürmüştür. Ayrıca o günkü Konferans’ta, İtilaf Devletleri Türk Sultanının ülkesinin delegelerini 10 Mayıs 1920’de Paris’e davet etmeye karar vermiştir(!).
San Remo Konferansı’nda dördüncü gün.
O günkü Konferansta, Osmanlı Devleti’nin Avrupa sınırları tartışılmıştır. İngiltere Başbakanı David Lloyd George, “Çatalca’nın batısının Yunanistan’a verilmesini istedi ve Mustafa Kemal (Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK) Yunanlıları Anadolu’dan kovamaz” demişti.
İtalya Başbakanı ve İçişleri Bakanı Francisco Saverio Nitti ise, Çatalca’nın batısının Yunanistan’a verilmesine karşı çıkmıştır. San Remo Konferansı’nda dördüncü gün Osmanlı Devleti’nin Avrupa sınırları tartışılırken, Yüksek Komiserler Babıâli’ye gelerek “Türkiye’nin 10 Mayıs’ta Paris’te yapılacak görüşmelere çağrıldığını” bildirmişlerdir. (Babıâli: Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’da Başbakanlık, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarıyla Danıştay’ın bulunduğu, bugün bir bölümü İstanbul Valiliği olarak kullanılan yapı.)
San Remo Konferansı’nda beşinci gün (22 Nisan 1920);
O gün, Konferans’a Bogos Nubar Paşa’nın da katılmasıyla Erzurum’un Ermenilere verilmesi konusu tartışılmıştır.
İngiltere Başbakanı David Lloyd George, “Erzurum’da çok az Ermeni’nin bulunduğunu, Mustafa Kemal’i kovmak için pek büyük bir orduya ihtiyaç olduğunu” ; Fransız diplomat Philippe Berthelot ise “Batum’daki İngilizlerin Mustafa Kemal ile Bolşeviklerin entrikalarına engel olduklarını, Mustafa Kemal ve kuvvetlerinin rüşvet verilerek kandırabileceğini” söylemişlerdir.
Konferans’ın altıncı gününde, Türkiye’nin tam bağımsızlığını sağlamak için, Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde 23 Nisan 1920 Cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Ankara’da açılmıştır. TBMM’nin açıldığı o gün, Türkiye topraklarında 200.000 kişilik bir istila ordusu bulunmaktadır. Bunlardan 38.000’i İngiliz, 59.000’i Fransız, 17.900’ü İtalyan, 90.000’i Yunan… Türk ordusu bu sayıya, ancak iki yılı aşkın bir süre sonra, Ağustos 1922’de ulaşabilecek, fakat o tarihte yalnız Yunan ordusunun Batı Anadolu’daki mevcudu 200.000’i bulmuş olacaktır.
18 Nisan’dan buyana İtalya’nın San Remo şehrinde toplantı halinde bulunan İtilaf Devletleri’nin temsilcileri TBMM’nin açıldığı günde Ermeni temsilcisi Kersam Ahoronian’ı dinlemiştir. Taşnak lideri Ahoronian, “Erzurum’u istemiş, Fransızlar buna taraftar olduysa da İngiltere Başbakanı David Lloyd George, “Bunun sorumluluğunu üzerine alamayacaklarını” söylemişti. 23 Nisan tarihli Konferans’ın altıncı günü ayrıca, İtilaf Devletleri’nin İmparatorluğun üzerinde ortak çıkarları olduğu, Yunan haklarının da gözetileceği kararına varılmıştı. Büyükelçi Galip Kemali (Söylemezoğlu), Osmanlı Devleti’nin İstanbul Hükümeti adına Konferansa ikinci bir muhtıra daha vererek: “İzmir, Adana, Trabzon, Erzurum, Bitlis ve Trakya’da halkın çoğunluğunun Türk olduğunu, Türk milletinin muzaffer devletlerden adilane, insanca, âlicenapça bir karar beklediğini,” bildirmişti.
Nihayet dokuz günün sonunda 26 Nisan 1920 Pazartesi günü, San Remo Konferansı kapandı. Kapanmıştı ama Müttefikler aralarında paylaştıkları Sevr Barış Antlaşması’nın taslağını iki gün öncesinde 24 Nisan’da imzalamışlardı. İstanbul Hükümeti, Paris’te Barış Konferansı’nda Türkiye’yi temsil etmek üzere Tevfik, Cemil ve Mahmut Paşalarla Reşit ve Fahrettin Beyleri atamıştı. 1 Mayıs’ta yola çıkacak olan kurul, alınacak kararları imza etmekle de görevlendirilmişti. Delegelere 18’er bin, uzmanlara 12’şer bin, yazmanlardan üçüne 10’ar bin, diğerlerine 8’er bin Frank ödenmesi kararlaştırılmıştı.
TBMM Başkanı Mustafa Kemal, Avrupa ve Amerika devletleri dışişleri bakanlarına 30 Nisan 1920’de birer nota göndererek; “…Türk devletinin kaderini artık Büyük Millet Meclisi’nin temsil ettiğini, İstanbul Hükümeti’nin emir, fetva ve yükümlülüklerinin geçersiz olduğunu” bildirmişti.
Ve nihayet, 18-26 Nisan 1920 tarihleri arasında San Remo’daki Konferans’ta İtilaf Devletleri’nce hazırlanan barış şartlarını almak, eğer uygunsa alınacak kararları imza etmek üzere Tevfik Paşa başkanlığındaki İstanbul Kurulu 1 Mayıs 1920’de özel trenle yola çıktı. (Not: İstanbul Kurulu 6 Mayıs’ta Versay’da olacaktır.)
İstanbul Kurulu’nun yolculuğu sırasında 4 Mayıs Salı günü, Büyükelçi Galip Kemali (Söylemezoğlu) sayesinde San Remo’dan gelen haberler üzerine Hürriyet ve İtilaf Fırkası bir toplantı yapacaktır. O günkü toplantıda barış şartlarında hafifletici sebeplerin göz önünde bulundurulmasını isteyen bir mektup İngiltere, Fransa, İtalya başkanları ile Times, Morning Post, Dépats Figaro, Le Temps gazetelerine gönderilecektir. Ancak İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un bu mektuba karşın bir talimat niteliğinde yanıt verecekti.
Lord Curzon’un Hürriyet ve İtilaf Fırkasına 5 Mayıs tarihli talimatı şöyleydi: “…Türk Sultanının ülkesinin İstanbul Hükümeti’ne verilecek en yararlı öğüt, barış şartlarının kararlaştırıldığı şu anda, şifa hapını bir an önce yutmak, İmparatorluk’tan kendilerine kalan yerlerde İngilizlerin rehberliği ile düzeni sağlamaktır.”
Barış Antlaşması şartlarını görüşmek üzere Tevfik Paşa başkanlığındaki delegeler 6 Mayıs’ta Paris’in Versay kasabasına ulaştılar. İşte tam da o gün İstanbul’da Divan-ı Harp tarafından, Türkiye’nin bağımsızlığını sağlamak için kutsal görevinin başında olan TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa “İDAM” cezasına mahkûm edilmiştir.(Not: Karar, 24 Mayıs 1920’de Padişah Vahdettin tarafından da onaylanacaktır.)
Aşağıdaki remi belgede Damat Ferit Paşa’nın Padişah Vahdettin’e gönderdiği tasdik talebi yazısını görmekteyiz:
11 Mayıs 1920 tarihinde Müttefiklerin 26 Nisan’da San Remo’da kararlaştırdıkları barış şartları Tevfik Paşa Başkanlığındaki İstanbul Kurulu delegelerine Fransa Başbakanı Alexandra Millerand tarafından Versay’da tebliğ edilmiştir. Ancak İstanbul Kurulu Başkanı Tevfik Paşa, Osmanlı Devleti’nin cevap vermesi için 1 ay süre istemiş, antlaşmayı imzalamamıştır.
23 Nisan 1920 Cuma gününden itibaren açık olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 13 Mayıs Perşembe günü toplanan bazı mebuslar, Padişah Vahdettin’in Başbakanı Damat Ferit Paşa’nın Vatana İhanet Kanunu’na göre yargılanmasını istemeleri üzerine bu öneri Adliye Komisyonu’na gönderilmiştir. (Not: TBMM’de 29 Nisan Perşembe günü, Meclis’e karşı ayaklanmaya sebep olacak söz, yazı ve davranışlar için ölüm cezasını getiren Vatan Hainliği Kanunu kabul edilmişti. 19 Mayıs 1920 tarihinde TBMM Genel Kurulu Başbakan Damat Ferit’in yargılanmasına ve vatandaşlıktan çıkarılmasına karar verecek ve bu karar bir genelge ile bütün yurda duyurulacaktır.)
6 Mayıs Perşembe gününden itibaren Paris’te bulunan İstanbul Kurulu delegeleri başkanı Tevfik Paşa, 11 Mayıs’ta kendisine tebliğ edilen barış şartları hakkında Başbakan Damat Ferit Paşa’ya uyarı niteliğinde bir yazı göndermiştir. İstanbul Kurulu başkanı Tevfik Paşa, 17 Mayıs tarihli gönderdiği yazıda, “…Barış antlaşması olarak teklif edilen şartların devleti çökerttiğini ve Müttefiklerin hâkimiyeti altına koyduğunu, değiştirilmediği takdirde imzalanmasının mümkün olmadığını” bildirmiştir.
San Remo’dan gelen haberler üzerine Hürriyet ve İtilaf Fırkası 21 Mayıs Cuma günü de İstanbul’da Sultanahmet meydanında bir miting düzenlenmiş, miting de barış şartlarının ağırlığından yakınılmış, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, bu şartların asla kabul edilemeyeceğini, Rıza Tevfik ise hakkımızı ispat etmeliyiz demişlerdi. Esasen Sevr Antlaşması’nın şartları Padişah Vahdettin’in İngiliz işbirlikçileri tarafından bile çok ağır bulunuyordu.
22 Mayıs 1920 tarihinde Sevr Antlaşması’nın metni Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okundu. TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, “…Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkâr ve ortadan kaldırmaya yönelik olan ‘Sevr Antlaşması’, bizce mevcut değildir. Bağımsızlık ve egemenliğimizin gereklerini temin edecek bir barışın yapılması son emelimizdir” demişti.
Meclis’te söz alan Karahisarı Sahip (Afyonkarahisar) mebusu Nebil Efendi (Nebil Yurteri), “…Boşuna yorulmuşlar, Türkiye yok diyeydiler iyi ederlerdi” demişti. Başka mebuslar da konuşmalarında antlaşmaya şiddetle karşı çıkarak “…bunun Avrupa’nın çirkin yüzünü gösterdiğini, asla teslim olmayacaklarını, ezilen milletlerle birlik olunmasını” söylemişlerdi.
24 Mayıs 1920’de Padişah Vahdettin, TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında 11 Mayıs tarihli “İDAM” hükmünü onayladı. 11 Mayıs tarihli kararda Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Kara Vasıf, Ali Fuat Paşa, Alfred Rüstem, Doktor Adnan ve Halide Edip’in idamlarına, mallarının haczine ve ele geçirildiklerinde yeniden yargılanmalarına karar verilmişti. Ayrıca Nemrud Mustafa Paşa’nın başkanı bulunduğu Divan-ı Harb-i Örfi, Fevzi Paşa’yı (Çakmak) idama mahkûm etmişti. (Not: Padişah Vahdettin Fevzi Çakmak Paşa’nın idam kararına 27 Mayıs 1920’de onay verecektir.)
Aşağıdaki remi belgede Damat Ferit Paşa tarafından 6 Mayıs’ta Padişah Vahdettin’e gönderdiği TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında Padişah’ın gıyabi idam kararını tasdik eden iradesini görmekteyiz (24 Mayıs 1920):
Padişah Vahdettin’in gıyabi idam kararını tasdik etmesinden sonra Başbakan Damat Ferit Paşa, 26 Mayıs Çarşamba günü İstanbul’da İngiliz Yüksek Komiseri ’ne giderek bazı isteklerde bulunmuştur.
Damat Ferit Paşa, İngiliz Yüksek Komiseri ’ne, “…Milliyetçileri suçlama konusunda yüksek komiserlerin bütün isteklerine uyduğunu, Anzavur’un yerini almak üzere şahsen bir hareket teşkilatlandırmak istediğini, öteki İtilaf Devletleri’nin güçlük çıkardıklarını” söyledikten sonra “10.000 kişiyi silahlandırılmasına izin verilmesini isteyecek ve bununla 3 hafta içinde Anadolu’ya boyun eğdirebileceğini ileri sürecektir. Konuşmasında barış şartlarının ağırlığından da söz eden Damat Ferit Paşa, “bunu imzalarsa müşkül durumda kalacaklarını da” söyleyecekti. İngiliz Yüksek Komiser kendisine “…Sert olacağını ateşkesten beri hatırlıyoruz” cevabını vermişti. (Not: İngiliz Yüksek Komiser Robeck, Damat Ferit Paşa’nın 10.000 kişiyi silahlandırma isteğini 27 Mayıs’ta İngiliz Dışişlerine bildirecek, 28 Mayıs’ta düşülen notta, bu istek “Gülünç” olarak nitelendirilecek, bu askerlerin milliyetçilerle, ilk karşılaşmalarında saf değiştireceklerine işaret edilecektir.)
26 Mayıs Çarşamba günü Sevr Anlaşması’na ilişkin ayrıca İtilaf Devletleri’nin müttefiki olan Fransa’dan da bir karşı çıkış gelmiştir. Fransız Komünist Partisi yayın organı L’Humanite: “Fransa’da kapitalizmin amansız savunucusu Fransız Hükümeti, İngiliz emperyalizmine yenilmektedir. Elde bir antlaşma var ama Türkler de var…” Yine aynı gün Öğüt gazetesi de, Cemiyet-i Hilaliye- İslamiye’nin bildirisini yayımlamış: “İngilizler, Müslümanları birbirine kırdırmak istiyorlar. Para ile adam satın alıyorlar. Padişah esirdir. Askere yazılınız. Verginizi veriniz…” denilmişti.
Padişah Vahdettin, barış şartlarının hafifletilmesi için İngiliz Kralı V. George’a mektup yazarak yardım istedi. Padişah, 27 Mayıs 1920 tarihli mektubunda, “…Antlaşma’nın bağımsız devlet anlayışı ile uyuşmayan maddelerin hafifletilmesini, Türkçe konuşulan illerin paylaşılmaktan kurtarılması için İtilaf Devletleri’nin öteki üyeleriyle birlikte müdahalede bulunulmasını rica” edecekti. (Not: İngiliz Kral V. George’un cevabını 5 Haziran’da verecektir.) Padişah Vahdettin, 27 Mayıs Perşembe günü ayrıca Fevzi Paşa (Çakmak) hakkındaki 24 Mayıs tarihli idam kararını onaylamıştır. Kavaklı Mustafa Fevzi (Çakmak) Paşa’nın suçu; “Kuvayı Milliye adı altında çıkarılan fitne ve fesat tertipçilerine katılmak, doğrudan doğruya meclislerine girerek (TBMM) bozguncu bir nutuk söylemek, onların Genelkurmay Başkanlığı’nı kabul etmek…” (Not: Harbiye eski Bakanı Fevzi Paşa, görevi başında iken Anadolu Harekâtına karşı olumsuz bir tavır almış, ancak İngilizlerin baskılarına daha fazla dayanamayarak 27 Nisan 1920’de Ankara’ya gelmiş, aynı gün Meclis’e katılarak İstanbul’un durumu hakkında bir konuşma yapmış, 3 Mayıs 1920’de ilk bakanlar kurulunda Milli Savunma Bakanı olarak görev almıştı.)
30 Mayıs Pazar günü, İtilaf Devletlerince 24 Nisan’da taslağı imzalanan ve Türkiye’ye imzalatılmak istenen barış şartlarını tartışmak ve görüşmek üzere tüm Hindistan Komitesi Banares’te toplanmıştır.
Hindistan’ın ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin siyasi ve ruhani lider Mohandas Karamçand Gandi; “…İngiliz kanunlarını tanımama eyleminin daha fazla geciktirilmeden uygulamaya konulmasını” istemiştir. Aynı gün The Sunday Times gazetesi İngiliz Albay Thomas Edward Lawrence’in demecine yer vermiştir.
Arabistanlı Lawrence veya kendisini Araplara tanıttığı ismiyle John Hume Ross, 30 Mayıs 1920 tarihli The Sunday Times gazetesindeki demecinde “…Türkiye ile ilgili Barış Antlaşması’nın tek maddesi bile üç yıl dayanamaz. Bu Antlaşma unutulacak. Türkiye’de tek müttefikimiz ne yazık ki Sultan’dır. Bu Antlaşma revizyona tabi tutulmalıdır,” demişti.
Çöl casusu Lavrence’in demecindeki “Türkiye’de tek müttefikimiz ne yazık ki Sultan’dır (!)” sözü takdire şayandır ki “Sevr Antlaşması’nı bizzat ayağa kalmak suretiyle kabul etmiştir” (1Bölüm)’de okumuştuk:
“Türkiye, 15 Yıl İngiltere’nin Sömürgesi Olsun!” (Bakınız: https://www.sechaber.com.tr/sevr-antlasmasini-bizzat-ayaga-kalkmak-suretiyle-kabul-etmistir-1bolum/?fbclid=IwAR0Igw-QjNzWRTGtjP0ROV0P_Yn0P22-qf9kIPomqwRJoCKXKKESfbCc8RA)
İstanbul basını Milli Mücadele tarihimizin şüphesiz en acı ve en utanç vesikalarından biri olan Sevr Antlaşması metnini yayımlamaya başladı. 31 Mayıs 1920 tarihli Akşam gazetesinde oldukça geniş bir Türkiye haritası (ikinci baskıda çıkarılmış!), Peyamı Sabah, İleri, Alemdar, Hakimiyeti Milliye, Açıksöz , Albayrak ve İkdam gazeteleri de Barış şartlarının ne milli menfaatlerimize ne de milletin menfaatlerine uygun olmadığını dile getirmişlerdir. Sevr Barış Antlaşması, önce 22 Temmuz 1920’te Sultan VI. Mehmet (Vahdettin)’in başkanlığında Yıldız Sarayı’nda toplanan II. Osmanlı Saltanat Şûrası’nda kabul edilecek, sonra 10 Ağustos 1920’te İtilaf Devletleri ile İstanbul Hükümeti arasında Fransa’nın başkenti Paris şehrinin 3 km batısındaki Sevr (Sevres) banliyösünde bulunan Sevr Porselen fabrikasının bir salonunda imzalanacaktır. Ancak Osmanlı Devleti’nin onaylayacak bir parlamentosu (Osmanlı Meclis-i Mebusan) bulunmayışı nedeniyle kesinlik kazanmayacak (tasdik edilmeyecek), Ankara Hükümeti ise haklarında verilen idam cezalarına aldırmayacak ve antlaşmayı tanımayacaktır.
Üçüncü bölümde görüşmek üzere esen kalınız.