‘‘ Farkındalık ve bilinçle atacağınız her bir adımda kanseri yaşamınızdan uzak tutun”
4 Şubat Dünya Kanser Günü
Kanser, hemen her doku ve organda kontrolsüz ve anormal hücre bölünmesiyle başlayarak diğer dokulara da yayılabilen bir hastalıktır ve günden güne sağlık sisteminde oluşturduğu yük küresel boyutta etkisini göstermeye devam etmektedir. Ülkemizde ve dünyada kalp ve damar hastalıklarından sonra ölüm sebepleri arasında 2. sırada yer alır. Kanserden ölümlerin %10’u genetik mutasyonla ilişkiliyken %27’si tütün ve alkol kullanımıyla ilişkilendirilir. Tüm kanser tiplerinin %30-50’ si gibi büyük bir oranı tarama ve erken tanı, farkındalıklı ve bilinçli bir yaşamı destekleyen programlar/eğitimler, yaşam tarzındaki iyileştirmelerle önlenebilir. Ailedeki kanser geçmişini dolayısıyla riski bilerek önlemeler almak, ilerleyen yaşla birlikte düzenli kanser taramalarını yapmak sağlığı korumanın en etkili yoludur.
Sağlık Bakanlığı sitesinde de bulabileceğiniz gibi Ulusal Kanser Tarama programında aşağıdaki uygulamalar yer alır.
*Meme kanseri taraması; 40-69 yaş arasındaki kadınlara yılda bir kez klinik meme muayenesi yapılırken, 2 yılda bir mamografi çekilmesi önerilir
*Rahim ağzı kanseri taraması; 30- 65 yaş arası kadınlara 5 yılda bir HPV-DNA ve smear testi ile yapılır
*Kalın bağırsak kanseri taraması; 50-70 yaş arasındaki kadın ve erkeklere 2 yılda bir Gaitada Gizli Kan Testi (GGK) yapılır, 10 yıl da bir de kolonoskopi önerilir (T.C Sağlık Bakanlığı).
Dünya Sağlık Örgütü’nün kanser için belirttiği başlıca risk faktörleri arasında; alkol ve tütün ürünleri kullanımı, fiziksel inaktivite, diyetle ilişkili faktörler (yetersiz sebze ve meyve tüketimi), fazla kilo/ obezite, çevresel ve meslekle ilişkili olarak radyasyona maruziyet, kronik enfeksiyonlar (Helicobacter pylori, bazı HPV tipleri, Hepatit B, Hepatit C virsüleri) gözlemlenir. Gıda kaynaklı etmenlere rafine şeker (glukoz şurubu, yüksek fruktozlu mısır şurubu), genetiği değiştirilmiş tahıllar (mısır ve soya), yüksek ısılarda pişirilerek konserve edilen, tütsülenmiş ve nitrat içeren işlenmiş ürünler, ateşte pişirilen kırmızı et ürünleri, asitli meşrubatlar, hidrojenize yağlar (kızartmalar, fast food) örnek gösterilebilir.
Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın insanlar için kanserojen olan ajanların sınıflandırmasında işlenmiş et (tütsülenmiş, kurutulmuş, tuzlanmış uzun süreli raf ömrü için katkı maddeleri içeren tüm et ürünleri), tütün ürünleri ve gıda kaynaklı maruz kalabileceğimiz aflatoksinler 1. kategoride, kırmızı et 2A kategorisinde yer alır. Bu sınıflandırmada 1. grupta yer alanların kanserle ilişkisini gösteren güçlü kanıtlar olduğu, 2. gruptakilerin ise muhtemelen kansere yol açabileceği anlamına gelir. Araştırmalar işlenmiş etin özellikle mide ve kolon kanseri riskini artırdığını destekler. Aflatoksinler ise mısır, antep fıstığı, yer fıstığı, badem, fındık, kurutulmuş meyveler, buğday, arpa, pirinç gibi tarımsal ürünlerde, kırmızı biber gibi baharatlarda bulunan, uygunsuz hasat ve muhafaza süreçleri kaynaklı olarak belirli mantarlar tarafından üretilen toksinlerdir. Karaciğer kanserinin gelişimi ile ilişkilendirilir.
“ Kansere ilişkin önerilerden;
Günlük en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketimi
Her öğünde tam tahıl veya kurubaklagil tüketimi diyet lifi alımının gerekliliğine işaret eder”
Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği kansere karşı önerilerde öncelikli olarak normal beden kütle indeksinin ve bel çevresi ölçüsünün korunmasına dikkat çeker. İdeal ağırlığın korunmasına yönelik olarak enerji yoğunluğu yüksek ürünlerin tüketiminin sınırlandırılmasına (>225-275 kalori/100g); günlük en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketimine, her öğünde tam tahıllar veya kurubaklagillerden birinin yer almasına değinilir.
Türkiye Beslenme Rehberi’nde de işlenmiş et grubu ürünler isteğe bağlı tüketilen gıdalar olarak yer alır. Önerilen bir miktarı yoktur ancak porsiyon kontrolünü sağlamak adına 20-30 g kadar standart bir miktar geçer, tüketiminin en az sıklıkta olması tavsiye edilir. Yetişkinler için et grubundaki kırmızı et/ tavuk tüketimi kadınlar ve erkeklerde sırasıyla 60g/gün ve 100g/gün olarak belirtilmektedir. Haşlama, ızgara, buğulama, fırınlama gibi daha sağlıklı pişirme yöntemlerini kullanmak kansere sebep olabilecek kimyasalların oluşumunu önler. Et ürünleri yanında taze sebze ve limonlu salataların tüketimi öğündeki antioksidan içeriğini destekler.
Rehberimizde genel olarak kanseri önleyici beslenme yaklaşımlarında, diyet posası alımı önem taşır. Diyet lifi inflamasyon belirteçlerinin azalmasına destek olur, bağışıklığı güçlü tutar. Turpgiller (lahana, brüksel lahanası, karnabahar, turp) lif kaynakları olduğu gibi içeriklerindeki sülfürofan aktif bileşeni antikanser özellik taşır, prebiyotik olmalarıyla da kolon sağlığını desteklerler. Omega-3 yağ asidi ihtiyacını karşılayacak balık, ceviz, fındık, keten tohumu, chia tohumu gibi kaynaklar da antiinflamatuar özellikleriyle kanser gelişimini önleyebilecek besinlerdendir.
Uzm. Dyt. Başak KARATAŞ
Kaynak:
The Role of Functional Food Security In Global Health. DOI: https://doi.org/10.1016/B978-0-12- 813148-0.00012-8
Kanser ve önlenmesinde beslenme önerileri (TÜBER 2020)
https://dunyakansergunu.org