Latince “ruh” anlamına gelen “spiritus” sözcüğünün sıfatı “spiritualis” sözcüğünden türetilmiş olup ruhçuluk anlamını taşımaktadır. Türkçe karşılığı tinselcilik olarak geçse de genel kullanımı ruhsalçılıkdır.
Günümüzde dinsel, mistik ve felsefi alanlarda pek çok akım, ekol ve gruplar kendilerine spiritüalist adını vermekteyse de aralarında ilke, görüş ve kavram bakımından önemli farklar bulunmaktadır. Aralarındaki temel ortak nokta, ruh denilen manevi bir unsurun varlığını kabul etmeleridir.
Bu manevi unsurumuzun bakış açısından bakmak nasıldır? Ruhsal bakış şimdiye kadar yaşadıklarımızı nasıl yorumlayabilir?
Ruhsal ve maddesel bakış açılarının farklılarını görebilmeyi amaçlayan bir yazı dizisine başlıyoruz. Biraz mistik, biraz farklı, biraz da belki hiç bakmadığımız bir yönden yaşama bakmak. Belki bazen rahatsız edici, belki de bazen huzur verici. Kim bilir hangimize nasıl dokunacak bu kelimeler.
Yaşamı içimize nasıl kaydettiysek öyle yaşıyoruz ve her nasılsa bu kayıt edilenler canımızı yaksa dahi bir başkasının ona dokunmasını kabul edemeyiz. Bu kayıtlar bizim dışımızda bize sunulan verilerle kalıplarımız haline dönüşür ve içinde sıkışsak da bu sıkışıklık benim demektir bizim için. Kendimizi bile içinde unuttuğumuz bu kayıtlı kalıplar bize yaşamı sadece o alandan görmemizi sağlar. Kalıpların sınırlarının dışında olmak bizi güvensiz, korumasız hissettirir çünkü bizim için bilinmeyen ve görünmeyendir. Bilmediğimizden korkarız.
Korkuyu yenmenin yollarından biri bilmediğimizi öğrenmektir. Belki kalıplarımızın dışında bilgi, algı ya da deneyim olabilir ama varlığımızın sadece gördüğümüz kadar olmadığının da bilincindeyiz.
Bilimin kapıları dahi artık ruhsal etkilerin sınırlarında dayandı. Kuantum bilimi görünmezin bilincini kabul etti ve bir hayal parçacığı peşinde inanılmaz bir maliyette harcamalar yapıyor. Çıkardıkları sonuçlar ise şimdiye kadar dinsel, ruhsal ve bir içsel öğreti ile anlatıların tasdiği olmaya devam ediyor. Bilimsel olarak artık dua etmek doğru bir çalışma insan bilinci için. O zaman dua edin…
Belki de bilimin bu yolculuğu bize kalıpların içindeyken sınırların dışına çıkma günahtır, ayıptır, olmazların dışında sınırların ötesinde de kendimizi bilirsek güvendeyiz bilincini getirecek. Ruhumuz, bilim ile kucaklaştığında içimizdeki sınırlarında kalmayacağına dair bir inancım oluştu Cern den sonra ama zaten dini kitaplarda ilim ile bilim birleştiğinde huzuru bulacağımızı söylemiyor mu? Yani Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz ve bilim yoluna devam ederken bizde ruhsal yolcuğumuza devam ediyoruz, bu yolculumuz sırasında da bu köşeden bir ruhsal bakış açısını hayatınıza katacağız. Yaşama her açıdan bakmanın, çözülmezleri çözdüğü bilinciyle.
Sevgi ve ışlıkla kalın
Yurdaay ONARAN (Kişisel Gelişim Uzmanı ve Eğitmeni)