Hayata her açıdan bakabilmek yaşamımıza ne katabilir sizce?
Olduğum noktadan görebildiğim kadarı ile yaşamdayım. Peki, göremediğim alanda neler oluyor ve yaşamımı bu göremediklerim nasıl etkiliyor?
Bu etkiler ile yaşamda sadece ben olarak var mıyım? Yoksa bu farkına varamadığım etkiler beni ben olmaktan mı çıkarıyor?
Kendinizi ne kadar tanıyor ve ne kadar kendimizi ifade edebiliyoruz? Belki de kendimize sorabileceğimiz en ağır sorulardan biri,
-Ben, kendim zannettiğim kişi miyim?
-Bunu nasıl anlayabiliriz?
İnsan, bedende iki akışla bütünleşir ve yaşama geçer. Bunlardan biri ruhsal alan ki bunun bilgisi sadece dinsel, ruhsal bütünlüğü yükselmiş üstatlar ve göksel öğretilerden akan bilgilerden öğrenebiliyoruz ve bunlar sadece zan niteliğini taşıyor ki bunun nedeni kanıtlanacak, elle tutulur gözle görülür bilgi olmadığı, sadece söylemlere dayalı olduğudur.
İkincisi ise kandan akan bilgilerdir ki bunu bilimde kanıtlar. Genler yolu ile aktarılan bilgiler bedende ifadeye, yaşama dönüşür. Kandaki bilgiler bize kaşımızın, gözümüzün, tenimizin nasıl olacağını belirlediği gibi kaderimizi, olaylara bakış açımızı, algımızı ve kontrolde zorlandığımız duygu durum halimizi şablonlaya bilir. Belki zevklerimiz dahi sadece bize ait duygu durumundan değil; geçmişte dedemizin, ninemizin arzuları etkisindedir.
Belki çok severek yediğiniz elma, hiç hoşlanmadığınız bir tat büyük babanızın yaşayarak kanına kayıtladığı bilginin etkisindedir. Belki de tutkuya çevirdiğiniz aşkınız sadece dedenizin kavuşamadığı sevdiğinin etkisinde, içine gömdüğü duyguların kana kaydıdır. Belki siz işte başarıya koşamıyorsunuz çünkü geçmiş büyükleriniz işte başarı konusunda ağır tahripleri vardır bu da sizi etkiliyordur. Bunlar bize kan yoluyla akan bilgiler ile yalın kendimiz olmamızı engelleyen akışlardır.
Ruhsal akıştaki etkiler ise varsayımlar üstünden yapabiliriz. Söylediğimiz hiçbir şeyi kesin budur diyemeyiz, doğum ve ölüm haricinde ve Yaradanın varlığının kabulü dışında.
Ruhumuz bize Yaradan tarafından hediye edilmiş olarak düşünürüz. Bedenin yani maddenin kanla ve canla birleşmesi bizi yaşamda İnsan olma bilincine kavuşturmuştur. Ruhun bilinci ile maddenin bilinci bedende tekliğe kavuşur ama madde ruhun yüksek titreşimine dayanamayacağı için ruh titreşimini(frekansını) beden için ve bedende var olabilmesi için indirger. Daha düşük frekansta titreşir. Her şeyi bilen ruh bilinci, beden(madde) bilincine indirgendiği için bildiklerini unutur. Tek unutmadığı şey ise bedenin bilincini yükseltme görevidir. Beden bilincini yükselttikçe ruh bedende daha rahat ifade bulur ve ruh beden bilincine rehberlik eder.
Bu rehberlik beden bilincinin yükselmesi ile paralel gelişir. Beden bilinci zihin katmanın haritasını oluşturur ve yaşam bu harita üstünde şekillenmeye başlar. Algı potansiyelinin genişlemesi bilincinde genişlemesine etki eder. Bu iç içe halkalar halinde yansımalarla beden bilinci, insani bilinç potansiyeline ulaşmak için milyonlarca yıldır ruhun sonsuz bilinç potansiyelini açmaya çalışmaktadır.
Belki bu cümlelerle anlamak kolay değil; ama yaşamı anlamak da bildiğiniz gibi kolay değil.
Binlerce sorunun çıkabileceği düşünerek belki aklınıza ilk gelecek soruları açıklamak istiyorum.
İnsani bilinç potansiyeli nedir?
Biz insanoğulları, insan olma çabasındayız. Daha ne kadar yolumuz var onu dahi bilemiyoruz ama bildiğimiz daha insan bilincinin küçük bir parçasını kullandığımız. Birçok yüzdeler söylene bilir ki bence bunlar doğru sonuç mudur bilinmez. Çünkü insan bilincinin potansiyeli ne kadardır tam manasıyla bilemiyoruz. Sadece var sayımlar içinde yaklaşabiliyoruz.
İnsanoğlunun mağaralarda yaşadığından bu yana bilincin inanılmaz bir gelişim gösterdiğini yazılı tarihi izleyerek görebiliyoruz. İnsan olmak, birçok niteliğimizin artacağı gibi birçoğunu da bırakmamız gerektiriyor. Sürüngen beynimizin kayıtladığı ve üst beyne aktardığı birçok algıya artık gerek duymadan yaşamayabiliyoruz.
İnsanoğlu deneyimlerini yaşayarak,kayıtlayarak, sebep ve sonuç çıkartarak nesil boyu inanılmaz bilgi aktarımı oluşturuyor. Bu da bize hayatın ne inanılmaz büyük bir okul olduğunu gösteriyor. Hayat okulunda öylesine inanılmaz bilgiler aktarılmış ki bu zamanlar artık bu bilgilerin açılması, deşifre edilmesi ve insani bilgileri biraz olsun anlayabilmenin zamanıdır. Belki de artık bu yüzden içsel olsun, yaşamsal verilerde olsun her daim sorgular haldeyiz.
Daha önceki zamanlarda belli seviyeye varmış kişiler bu sorgulamalar içindeydi ama artık biraz düşünebilen her kişi sorgulamalar halinde, hem kendini, hem yaşamı. Cevapları ise şimdiye kadar sahip olabildiği bilinç seviyesinde yapabiliyor. İletişimin bu zamanlardaki ulaştığı seviye bu sorulara daha kolay cevap arayabilmemizi sağladığı gibi bilmediğimiz yollar da bizi karanlığa da sokabilir. Her birimizin bilincine saygı duyarak bu yolculuğumuz aydınlık olması dileğiyle.
Yurdaay ONARAN